1. YAZARLAR

  2. Abdulbari Atwan

  3. Ortadoğu Obama'nın kâbusu
Abdulbari Atwan

Abdulbari Atwan

Yazarın Tüm Yazıları >

Ortadoğu Obama'nın kâbusu

09 Nisan 2010 Cuma 21:28A+A-

ABD Irak’a, ilki Şubat 1991’de ‘Kuveyt’in kurtuluşu’, ikincisi de Mart 2003’te ‘Irak’ın kurtuluşu’ sloganıyla olmak üzere iki savaş açtı. Fakat temel hedef, rejimi değiştirip yerine hegemonya projeleriyle uyumlu ve diğer Araplara örnek olacak şekilde İsrail’le anlaşan, Amerikan destekçisi bir yönetim getirmekti. Son savaşın mühendisleri olan yeni muhafazakârlar ve özellikle de Arap destekçileri, savaşı meşrulaştırmak için Irak’ın kitle imha silahlarına sahip olmasını gerekçe gösterdi. Fakat bunun yalan olduğunun somut kanıtlarla ifşa edilmesinin ardından hem savaşlarını, hem de bir ülkenin işgalini, 1 milyon insanın öldürülmesini ve 4 milyon çocuğun yetim kalmasını meşrulaştırmak için demokrasi ve insan hakları sloganları yükselttiler.

Yeni Irak’ın işgalden bu yana ilki 2005’te ve ikincisi bir ay önce olmak üzere iki özgür seçime sahne olduğunu itiraf etmek gerek. İlk seçimi boykot eden Sünnilerin bu kez sandığa gitmesi nedeniyle, ikincisine katılım yüzde 63’ten fazlaydı. Birçok dış güç de bu seçimlere para yardımı yaparak ve nüfuzlarını kullanarak doğrudan müdahale etti. ABD’nin yanı sıra Suudi Arabistan ve Körfez’deki Arap müttefikleri laik İyad Allavi’nin listesini desteklerken, İran’ın diğer Şii listelerinin arkasında durması dikkat çekiciydi. 

Eski yönetimden daha kötü durumda

İlk seçimler ülkeyi köktenci ve mezhepçi partilere teslim etmiş, bir başka deyişle ABD yönetiminin temelini attığı şartları derinleştirmişti. Bu ‘sihir’ geri tepince ABD son seçimler kanalıyla hatasını düzeltmek istedi, fakat sonuç daha da feci oldu. Zira yeni muhafazakârların Irak ve Afganistan’daki başarısız savaşları üzerine seçilen yeni Amerikan yönetimi, bu iki ülkede ve genel olarak bölgede daha büyük bir trajedi yaşıyor.

Irak savaşından önce sarıklılar ve sarıksızlar, mezhepçiler, laikler, liberaller, komünistler, Araplar ve Kürtler yüzlerini Amerika’ya dönmüştü. Savaş ve işgalden, 800 milyar dolar harcanmasından, 4 bin Amerikan askerinin ölmesinden, Amerikan demokrasisinin yerel bir diktatörlüğün yerini almasından, Baas’ın kökünün kurutulmasından ve Iraklıların iki defa sandık başına gitmesinden yedi yıl sonra, Tahran aynı siyasetçilerin ve sarıklıların tercih ettiği yüz haline geldi. Yani Tahran Amerikan başkentinin yerini aldı. Bu durum Amerika’nın aptallığından mı, yoksa İran’ın dehasından mı kaynaklanıyor? Tek bildiğimiz şu: ABD’nin hem ezeli düşmanı, hem de petrol kaynakları üzerindeki hegemonyasının en önde gelen rakibi olan İran şu an bile Irak savaşından en kazançlı çıkan taraf.

Washington’ın kendi hegemonyasını derinleştirmek, müttefiklerinin otoritesini güçlendirmek ve gelecek yıl çekilerek kaçmasına zemin hazırlayacak şekilde istikrar ve güvenlik sağlamak için istediği Irak demokrasisi, ters sonuçlar vererek bir kabusa dönüşmüş durumda. Seçimlerde çoğunluğu kazanan Amerikan destekli Allavi’nin hükümet kurma şansı sınırlı. Yani Arapların ve ABD’nin başarılı olması yaptığı bütün yatırım boşa gidecek. Eski Başbakan Nuri Maliki de, iktidarda kalması engellendiği için gerekirse şiddete başvurma tehdidi savurdu.

ABD bölgedeki dış politikasında tehlikeli başarısızlıklarla mücadele ediyor. Öncelikle, 60 yıl boyunca 200 milyar dolardan fazla yardımda bulunduğu, silahlanmasında ve bekasında büyük rol oynadığı İsrail kendisine isyan ediyor, yönetimine meydan okuyor ve Kudüs’le ilgili taleplerini geri çeviriyor. İkincisi, ABD’nin askerlerini hizmetine adadığı, ezeli düşmanları Saddam Hüseyin’i devirip kendilerini iktidara getirmek için saygınlığını kurban ettiği Iraklı müttefikleri de sırt çeviriyor ve düşman İran’la işbirliği yapıyor. Bu isimlerin başında, yeni muhafazakârların eski dostu Ahmed Çelebi geliyor.


Üçüncüsü, Washington’ın demokrasi sembolü ve Taliban’la Kaide’ye karşı en önde gelen savaşçı olması için meçhulden çıkarıp Afganistan’da başkanlık sarayına getirdiği Hamid Karzai, yolsuzluğa bulaşmakla ve
seçimlerde hile yapmakla kalmayıp, ABD’yi Taliban’a katılmakla tehdit etti.

‘Müslümanlarla uzlaşı’ bitti

Şiddet veya Amerikalıların deyişiyle ‘terör’, ABD müdahalesi sayesinde bölgeye güçlü bir biçimde döndü. Irak’ta her gün meydana gelen patlamalar artabilir. Bu durum Kaide’nin yanı sıra onunla aynı yöntemi izleyen ve Irak’taki Amerikan projesine karşı çıkan grupların döndüğünü teyit ediyor. Afganistan ve Pakistan’daki benzer gerilimle birlikte bu üç ülkede yabancı elçiliklerin hedef alınması tesadüfi değil. Irak’ta ulusal uzlaşı meselesi çözümsüz bir hal aldı. Aynısı Afganistan için de geçerli.

Fakat ABD Başkanı Barack Obama’nın ülkesiyle İslam dünyası arasında vaat ettiği uzlaşı tamamen bitti; hatta bu yönetimin her Arap ve Müslüman’a düşmanlığı sayesinde cenine bile dönüşmedi. (Londra’da Arapça yayımlanan Kuds ül Arabi gazetesi, 7 Nisan 2010)

RADİKAL

YAZIYA YORUM KAT