1. YAZARLAR

  2. Yaser Arafat

  3. Vahşice Hareket Ediyorlar

Vahşice Hareket Ediyorlar

Ocak 2002A+A-

Almanya'da yayınlanan Der Spiegel dergisinin FHÖ lideri Yaser Arafat'la 22 Aralık 2001'de gerçekleştirdiği röportaj

Geçen Pazar yaptığınız televizyon konuşmasında derhal bir ateşkes ilan ettiniz ama İsrail Başbakanı Ariel Şaron buna yanaşmadı ve bakanları da sizin inandırıcılığınıza karşı şüphelerini ifade ettiler.

Şaron'un ne istediğini anlamak için size şunları söyleyeyim: Haziran 1967'de İsrail ordusu Arapların elindeki Doğu Kudüs'ü işgal ettikten sonra, dönemin Savunma Bakanı müslümanlar için kutsal olan el-Aksa Mescidi Çevresinde gayri müslimlerin ibadet edemeyecekleri emrini vermişti. Buna sonraki bütün İsrail hükümetleri uydular.

Geçen sene, Ariel Şaron'un bu uygulamayı provokatif bir eylemle delmek istediği kulağıma geldiğinde Başbakan Barak'a gittim ve Şaron'un planına "sonu belli huzursuzlukların başlangıcı olmasını engellemek için" izin vermeyin diye vurgulayarak rica ettim. Barak bana bir cevap vermedi. Daha sonra Şaron Mescid-i Aksa'ya bilinen ziyaretini gerçekleştirdi. Şimdi ise birçok ölü ve yaralı var ve herkes bunu önceden biliyordu.

Bu geçmişte kaldı, bugün...

Bugün direkt dünle bağlantılıdır. Şaron'un kafasının içinde ne planladığını anlamak için, onun geçmişi hakkında belirli şeyleri bilmeniz gerekiyor. Şaron İsrail hükümetleri arasında bir ilki gerçekleştirdi ve şiddet döngüsüne kasıtlı olarak sebebiyet verdi.

Siz daha o zaman huzursuzlukları kontrol altına alamaz mıydınız?

Dini ve milli duygularını yaralanmış hisseden halkımızın protestosu kendiliğinden ve tamamen şiddetten -taş atmayı şiddet saymayacaksak- uzaktı. Ama Şaron baştan beri şiddeti, kanı, savaşı aklına koymuştu. 100 gün içinde Filistinlileri dize getireceğine dair kendi seçmenine söz vermişti. Bu gerçekleşmedi. Bunun üzerine askeri operasyonlar başlattı. Bunun sonuçlarını biz de çok derinden hissettik. Ama Şaron sözünü tutamadı, çünkü biz Filistinliler kendimizi boyunduruk altına aldırtmayız.

Siz mutlak bir ateşkes emri verdiniz. Ama İsrail sizin ateşkes ilanınızın üzerinden henüz iki saat geçmemişken Filistinlilerin yeniden havan ateşi açtığını iddia ediyor.

Bu doğru değil. Maalesef tam tersi, hemen ertesi günü İsrail ordusu nedensiz ve evvelinde bir provakasyon olmaksızın yine 3 Filistinliyi öldürdü. Vahşîce hareket ediyorlar, el-Halil'de hiçbir neden olmaksızın aralarında komutanları da bulunan güvenlik komitesi askerlerine ateş açtılar. Gazze Şeridi'ndeki Han Yunus'ta okula giden 3 İlkokul öğrencisini ki bir tanesi henüz 10 yaşında idi, katlettiler. Öte yandan Şaron uluslar arası gözlemci uygulamasına şiddetle karşı çıkmakta.

Problem giderek daha da zorlaşacak görünüyor: İsrail hükümet şefi sizi artık Filistin halkının meşru temsilcisi ve sözcüsü olarak tanımıyor. Artık siz onlar için önemsizmişsiniz?

Bu onun problemi, benim değil. Zaten dünyada kimse de bu yaklaşımı ciddiye almıyor. Daha yeni ABD başkanı Bush şahsım adına halkımın Ramazan Bayramı'nı kutladı. Beni halkım demokratik bir seçim sonucunda buraya getirdi. Seçimler, içlerinde ABD eski Başkanı Jimmy Carter, Portekiz Devlet Başkanı ve Japonya eski başbakanı da bulunan uluslar arası bir gözlemci heyet nezaretinde yapıldı. Şaron'un derdi ne?

Bugün Yaser Arafat onun hoşuna gitmiyor; yarın da Mısır eski devlet başkanı Enver Sedat ile İsrail eski başbakanı Menahem Begin ile imzaladıkları barış anlaşmasından rahatsızlık duyup sorgulamak mı aklına gelecek? Ve Madrid Antlaşmasındaki büyük güçler tarafından tasvip gören "barışa karşı toprak" prensibi kendine uymadığı için daha sonra da kalkıp "Benim için Madrid Antlaşması hiçbir şey ifade etmiyor, hükümsüzdür." mü diyecek?

Şaron bir "anti-terör kampanyası" sürdürüyor ve Filistinlilerin de yardımını bekliyor.

Bilakis Şaron işgal altında tuttuğu bir halka karşı kanlı bir savaş sürdürüyor. Biz kendi payımıza teröristlere karşı mücadeleyi sürdürmekteyiz. Ayrıca İsrail devlet terörünün yaklaşık 2000 Filistinlinin canına ve 35.000'in üstünde de yaralıya mal olduğunu da unutmuyoruz. Şaron'un savaşı sivilleri, kadınları ve çocukları hedef almıştır. Onun panzerleri, toplan ve uçakları bizim Avrupa'nın yardımı ile inşa ettirdiğimiz Gazze'deki hava alanını, okulları ve yine Avrupa ve ABD yardımı ile Ramallah'ta inşa edilen İstatistik Dairesini -liste uzundur - yani alt yapılarımızı yıkıyor. Bu mu "terörle mücadele"?

İsrail hükümeti için her şeyden evvel söz konusu olan İsrailli sivillerin, kadınların ve çocukların hayatlarına mal olan intihar eylemlerini planlayan ve gerçekleştiren radikal grupların tasfiyesidir.

Benim de çoktandır lanetlediğim ve mücadele ettiğim bu suikastlere birazdan değineceğim. Bundan evvel şu soruyu soruyorum: Neden Şaron kampanya çerçevesi içinde Beytü'l-Lahim yakınında bulunan Beyt Cala'da bulunan bir kilise ve mescide ateş açtırıyor? Ve niçin müslümanların mübarek ayı olan Ramazan'da saniye saniyesine tam iftar vaktini seçen arka arkaya askeri müdahaleler yapıldı. Neden İsrailliler binlerce aileyi besleyen zeytin ağaçlarımızın yarısını kökleriyle beraber topraktan söktüler? Bunun arkasında nasıl bir mentalite olabilir? Neden Kudüs dışında oturan ve 45 yaşın altında olan Filistinli hristiyanlar Noel'i ve müslümanlar Ramazan bayramını kutsal şehirde kutlayamıyorlar ve akrabalarını ziyaret edemiyorlar? Neden ekonomik engelleme, neden Gazze Şeridi'nde doğalgaz bulduğumuz halde "British Gas"a adım attırmıyorlar?

İntihar eylemlerine ve patlayıcı maddeler atılmak suretiyle gerçekleştirilen suikastlere duyulan öfke bu gibi aşırılıklara yol açmıyor mu?

Teker teker cevap vereyim. Herşeyden evvel ben size takip edilmesi zor olan bir tutarsızlığa işaret etmek istiyorum: Şimdiye kadar olandan daha ağır bir şekilde Hamas radikallerine ve diğer şiddet uygulayan gruplara karşı yürümemizi isteyen kişilerden, biz destek bekleriz. Peki Şaron'un ordusu ne yapıyor? Bütün polis karakollarımızı, askeri merkezlerimizi tahrip ediyor; şehirlerimizi kuşatarak hareket özgürlüğümüzü engelliyor. Ayrıca cezaevlerimizi de bombalıyorlar! Bunun ne anlama geldiği herhalde açıkça ortadadır!

Hamas ve İslam'ı Cibad'a karşı sert ve kesin tedbir alma konusunda ne kadar ciddisiniz?. Hem esasen bunu yapabilme durumunda mısınız?

İsrail'in bize ve halkımıza verdiği zarara rağmen biz yine de şiddetin ve terörün faillerine karşı etkili bir şekilde yürüyoruz. Her iki organizasyona ait bütün büroları kapattık ve ABD müzakerecisi Zinni'nin arama listesinde olan ve bizim elimize geçen bütün arananları tutukladık. Bu çılgınlık hareketini kesin olarak sona erdirmeyi çok önemsiyoruz. İsrail sözlerini yerine getirmediği, bize ait bölgelerden çıkmadığı, şehirlerimizi ve köylerimizi kordon altında tuttuğu ve anlaşmalara aldırmadığı halde, biz üzerimize düşeni yerli yerince ve tam olarak yerine getiriyoruz.

Sizin bu şiddet yanlısı İslamcılara karşı sert hareket tarzınız çoğu Filistinlilerce sizin İsrail'e teslimiyetiniz olarak değerlendiriliyor.

Bunu biliyorum, onların bazı sözcüleri daha da ileri gidiyorlar. Ama ben herkese açıkça söylüyorum: Bizi sadece Filistin yasama heyetinden gelen özgürce seçilmiş üyelerden oluşan Filistin milli özerk hükümeti bağlar. Kim ki merkezi iktidarın yasal kararlarına boyun eğmez ve halkımızın milli menfaatlerine karşı hareket ederse, bilerek yasa dışına çıkmış olur. Öyleyse neticesine de katlanmalıdır.

Bu bir iç savaşa götürmez mi?

Hayır, kesinlikle değil. Şuna kesin inanınız: Ezici çoğunluk, aldığımız kararları desteklemekte. Düşmanlarımızın, halkımızı bir iç savaşla birbirlerini parçalarken görme arzuları asla gerçekleşmeyecektir.

Şaron tam ve uzun süreli, -İçinde bir tane bile ateş açılmayan- ateşkesi anlaşma masasına dönmek için şart koşuyor?

Şaron'un isteği kasıtlıdır. Dünyada hiç kimse tüm vatandaşları için garanti veremez. Bunu İsrail'in kendisi de başaramadı. İsrail'de gerçekleşen bazı terör olaylarının faillerinin İsrail'in yönetim sınırlan içinden geldikleri ortaya çıkmıştır. Eğer isterseniz yarın bizim güvenlik organlarımızca tutuklanmış ve İsrail tarafından sözde İsrail karşıtı terör eylemleri yapmaları için görevlendirildiklerini itiraf eden İsrail istihbaratına çalışan iki Filistinli ajan ile konuşabilirsiniz. Bunu hem ABD istihbarat şefi George Tenet hem de diğer sorumlulara ilettim. Bugüne kadar hiçbir haber alamadım.

Eğer hiç suikast olmazsa barış süreci oluşur mu?

Bunu bizimle birlikte bütün dünya bekliyor. Çünkü Filistin-İsrail çatışması sadece güvenlik boyutuyla sınırlı bir konu değil.

Ama yine çatışma çıkarsa ne olur?

Dikkat edin: ABD'liler Vietnam'da son derece kanlı bir savaş sürdürdüler. Yine de her iki taraf 5 yıl boyunca Paris'te müzakere sürdürdüler.

Peki tekrar Oslo Antlaşmaları mı söz konusu olacak, yoksa Şaron'un iddia ettiği gibi Oslo anlaşması gerçekten öldü mü?.

Öyleyse bunu hala Oslo'yu memnuniyetle karşılayan ABD'lilere sorun!

Anlaşmalar Ehud Barak'ın size toprakların %95'ini teklif ettiği Mısır'ın Taba bölgesi ve Kudüs üzerinde geniş ölçüde kontrol teklifi noktasında kesilmişti.

Hayır %87 idi. O da hususi bir çerçeve içinde.

Bu zemin üzerinde tekrar anlaşır mısınız.?

Tabii ki, tekrar sıfır noktasından başlamamız gerekmiyor. Eminim ki Taba'da açık kalmış ve zamanla çözülmesi gereken sorunlar üzerinde anlaşmanın devamında nisbeten daha hızlı bir çözüme varabiliriz. İleri yaşıma rağmen inanıyorum ki, Mısır devlet başkanı Hüsnü Mübarek ile birlikte onun isimlendirdiği şekilde "barış treni" ile Mısır-Filistin ve de İsrail sınırını geçmenin kısmet olacağına inanıyorum.

Çev: Melek Yıldırım

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR