1. YAZARLAR

  2. Tacettin Şimşek

  3. Allah Rasulü Meryemoğlu İsa'dan Tanrılaştırılan İsa'ya

Allah Rasulü Meryemoğlu İsa'dan Tanrılaştırılan İsa'ya

Ocak 2002A+A-

"Kutsal Yasa'yı ya da peygamberlerin sözlerini geçersiz kılmak için geldiğimi sanmayın. Ben geçersiz kılmaya değil, tamamlamaya geldim. Size doğrusunu söyleyeyim, gök ve yer ortadan kalkmadan, her şey gerçekleşmeden, Kutsal Yasa'dan ufacık bir harf ya da bir nokta bile eksilmeyecek. Bu nedenle, bu buyrukların en küçüklerinden birini kim çiğner ve başkalarına öyle yapmayı öğretirse, göklerin egemenliğinde en küçük sayılacak. Ama bu buyruktan kim yerine getirir ve başkalarına öğretirse, göklerin egemenliğinde büyük sayılacak. Size şunu söyleyeyim: Doğruluğunuz din bilginleriyle Ferisilerinkini kat kat aşmadıkça, göklerin egemenliğine asla giremezsiniz!" (Mat 5:17-20)

"İsa, açık belgelerle gelince, dedi ki: "Ben size bir hikmetle geldim ve hakkında ihtilafa düştüklerinizin bir kısmını size açıklamak için de. Öyleyse Allah'tan sakının ve bana itaat edin." "Şüphesiz Allah, O, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir; şu halde O'na kulluk edin. Dosdoğru yol budur." (43/Zuhruf, 63-64)

"Benden önceki Tevrat'ı doğrulamak ve size haram kılınan bazı şeyleri helal kılmak üzere size Rabbinizden bir ayetle geldim. Artık Allah'tan korkup bana itaat edin." "Gerçekten Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O'na ibadet edin. Dosdoğru yol işte budur." (3/Al-i İmran, 50-51).

"Isa yola çıkarken, biri koşarak yanına geldi. Önünde diz çöküp O'na, «İyi öğretmenim, sonsuz yaşama kavuşmak için ne yapmalıyım?» diye sordu. İsa ona, «Bana neden iyi diyorsun?» dedi. «İyi olan tek biri var, O da Tanrı'dır. O'nun buyruklarını biliyorsun: 'Adam öldürme, zina etme, hırsızlık yapma, yalan yere tanıklık etme, kimsenin hakkını yeme, annene babana saygı göster.'» Adam, «Öğretmenim, bunların hepsini gençliğimden beri yerine getiriyorum» dedi. Ona sevgiyle bakan İsa, «Bir tek eksiğin var» dedi. «Git neyin varsa sat, parasını yoksullara ver; böylece gökte hazinen olur. Sonra gel, beni izle.» Bu sözler üzerine adamın yüzü asıldı, üzüntü içinde oradan uzaklaştı. Çünkü çok malı vardı. İsa çevresine göz gezdirdikten sonra öğrencilerine, «Varlıklı kişilerin Tanrı egemenliğine girmesi ne güç olacak!» dedi. Öğrenciler O'nun sözlerine şaştılar. Ama İsa onlara yine, «Çocuklar» dedi, «Tanrı'nın Egemenliğine girmek ne güçtür! Devenin iğne deliğinden geçmesi, zenginin Tanrı Egemenliğine girmesinden daha kolaydır.»" (Mar 10:17-25)

Çok tanrıcılık (politeizm) ve puta tapıcılık değişik şekil ve boyutlarda olmak üzere tevhid inancının değiştirilmesi (dejenerasyonu) sonucunda ortaya çıkmıştır. Saf, yani bozulmamış öğreti sonraki dönemlerde bozulmaya uğramıştır. Bu tevhid inancının bozuluşunun tarihsel sürecidir, insanlığın inanç tarihinin seyri konusunda iki farklı görüşten biri olan çok tanrıcılıktan tek tanrıcılığa geçiş fikrini savunanların aksine insan başlangıçta çok tanrılı inançtan evrimleşerek monoteist inanca ulaşmış değildir. Tevhid dininin dejenerasyonu incelendiğinde, muhtelif dinlerdeki tevhidin iz ve kalıntılarına bakıldığında tek tanrı inancından çok tanrılı inanca doğru nasıl bir bozulma yaşandığı görülecektir.1

Allah Rasulü İsa'nın getirdiği mesaj benzer bir dejenerasyondan geçirildi ve Tevhid'e aykırı inançları ihtiva eder hale geldi. Böylece zamanla, değişik faktörlerden dolayı insanlar tevhidden uzaklaşmış, Allah'dan başkasına bağlanır ve tapınır olmuşlardır. Aslolan tevhid inancı böylece bozulmuş, yerini ise çok tanrıcılık kokan inanç almıştır.

İnsanoğlunun insanlığına yaraşır bir hayat sürmesi için gerekli İlkeleri ihtiva eden Tevhid dini zaman içerisinde insanlar tarafından unutulmuş, değiştirilmiş, çarpıtılmıştır. Her bozmadan, dejenerasyondan sonra Allah topluma yeni peygamberler göndererek değiştirilen tevhid İnancını, aslına rucu ettirmiştir. Allah insanlığı doğru yola iletmek için elçileri aracılığıyla bu ilkeleri tekrar tekrar onlara hatırlatmıştır. Allah Elçisi Musa'dan sonra, onun getirmiş olduğu vahyi tahrif edenleri, çarpıtanları uyarmak için gelen İsa'nın bu dünyadan ayrılmasından sonra aynı akibete onun getirdiği ilkeler de uğramıştır.

Allah Elçisi İsa karanlığın yaygınlastığı Musa'nın öğretisinin yozlaştırıldığı, cansız, ruhsuz, ölü bir dünyada bir kıvılcım, ışık gibi beliriverdi.2 Ruhsuz dünyanın ruhu oldu. Nitekim Kur'an da ondan ruhullah olarak bahseder. Allah, İsa aracılığıyla böylece bir defa daha tarihe müdahale etti.

Vahiy geleneğinin bütününe mirasçı olan Kur'an Meryem oğlu İsa'yı ve getirdiği mesajı genel hatları ile tanıtır. Kur'an İsa'nın annesi Meryem'in hayatından bahseder. Yine Kur'an'da Meryem'in Allah tarafından önemli bir durum için hazırlandığını görmekteyiz. İmran'ın eşi karnında taşıdığı çocuğu Allah'a adar. Bir kızı olur. Adını Meryem koyar. Onu ve soyunu koruması için Allah'a dua eder. Meryem Zekeriyya'nın himayesine verilir. Meryem Zekeriyya'nın gözetimi altında yetişir. Ruhsuz dünyaya taze bir ruh kazandıran Nasıralı İsa Nebi'ye annelik eder.

İsa'da kendisinden önce gelen peygamberler gibi tevhid inancını getirdiğini, unutulan talimatları yenilemeye ve içerikleri boşaltılan, yozlaştırılan İlkeleri aslına döndürmeye geldiğini söylüyordu. İsa, diğer Allah elçileri gibi bütün tebliğ ve öğretilerinde tek bir Allah inancını anlattı. Her türlü bozulmaya, sapmaya ve zorbalığa karşı insanları uyararak Allah'ın rızasına uygun yaşamaya ve yalnızca O'na ve O'nun indirdiklerine teslim olmaya çağırdı. Meryemoğlu İsa tebliğ görevini yerine getirmeye başladığında sevgiden uzak, merhamet tanımaz, acımasız bir dünyanın insanları ile yüzyüze geldi. Kendilerini Tevrat'ın uygulayıcısı olduklarını iddia eden fakat gerçekte şekilcilikten ileri gidemeyen ve kendi yorumlarını din yerine koyan bir toplumun içerisinde tevhid mücadelesini vermeye çalıştı.

Allah İsa'yı Tevrat'ı destekleyici olarak kendilerini Musa'nın dinine nisbet edenlere göndermesine rağmen onların çoğu, ölüleri bile dirilten bu ruhla hayat bulmadılar. Toplumu ıslaha çalışan Allah Rasulü İsa, çok sert tepkilerle karşılaştı. Muarızları onu hep karalamaya ve zor duruma düşürmeye çalıştılar.

Kilisenin onayladığı kutsal kitaplarda İsa'nın hayat hikayesi, diriltilip ve "göğe kaldırılıp Tanrı'nın sağına oturduğunu" belirten bölümlerle sona erer. Roma imparatorluğu onun çarmıhta asılmasına karar vermişti. Allah elçileri hiç bir zaman tağuti yönetimlerin ölüm fermanları ile geri adım atacak kişiler değildir. Bağlılarına "Beni seven, çarmıhı sırtına alsın, arkamdan gelsin" dedi. Çarmıhı sırtına almak, yani ölüm kefenini giymek...

İsrail'in çocukları tarih boyunca nice peygamberi öldürdüler. Allah'ın onlara gönderdiği Meryemoğlu İsa'yı da Roma yönetimine jurnallediler. "jerusalem'de Davud'un krallığını kurmak istiyor" dediler. Allah'ın zorlu sınavından başarı ile geçti İsa. Çarmıhı sırtına aldı, alabildi. Allah'da İbrahim'i ateşten kurtardığı gibi İsa'yı çarmıhtan kurtardı.

İsa'yı asamayanlar O'nun dinini çarmıha germenin yolunu aradılar. Muvahhid öğrenci Barnabas'ın onurlu mücadelesine rağmen dönme Pavlus başarılı oldu ve İsa'nın tanrılığı tezini her yerde savundu. Uzun yıllar onun kılıcı altında can veren mü'minler bundan sonra onun kalemi ile zehirlenmek istendi. Onlarca mektup yazdı Pavlus ve bunların Allah'ın kontrolü ile yazılan kutsal metinler olduğunu söyledi. Roma yönetiminin birçok bölgesinde Pavlusçu kiliseler dikildi. Aynı söyleme çanak tutan onlarca İsa biyografisi yazıldı.

Bütün bunlar çok erken dönemlerde meydana geldi. İsa'nın çarmıha gerildiğini kabul edenler/ettirenler buna bir gerekçe bulmayı da ihmal etmediler: İsa, insanların günahları yüzünden çarmıha gerilmişti...

İsa'nın tanrılaştırılması

"Ey Kitap Ehli, dininiz konusunda taşkınlık etmeyin, Allah'a karşı gerçek olandan başkasını söylemeyin. Meryem oğlu Mesih İsa, ancak Allah'ın elçisi ve kelimesidir. Onu ("ol" kelimesini) Meryem'e yöneltmiştir ve O'ndan bir ruhtur. Öyleyse Allah'a ve elçisine inanınız; "üçtür" demeyiniz. (Bundan) kaçının, sizin için hayırlıdır. Allah, ancak bir tek ilahtır. O, çocuk sahibi olmaktan yücedir. Göklerde ve yerde her ne varsa O'nundur. Vekil olarak Allah yeter. Mesih ve yakınlaştırılmış (yüksek derece sahibi) melekler, Allah'a kul olmaktan kesinlikle çekimser kalmazlar. Kim O'na ibadet etmeye karşı çekimser davranırsa ve büyüklenme gösterirse (bilmeli ki,) onların tümünü huzurunda toplayacaktır. "(4/Nisa, 171-172).

"Allah'ın çocuk edinmesi olacak şey değil, O yücedir. Bir işin olmasına karar verirse, ancak ona: "01" der, o da hemen oluverir." (19/Meryem, 35).

"Meryem oğlu Mesih, yalnızca bir elçidir. Ondan önce de elçiler gelip geçti. Onun annesi dosdoğrudur, ikisi de yemek yerlerdi. Bir bak, onlara ayetleri nasıl açıklıyoruz? (Yine) bir bak, onlar ise nasıl da çevriliyorlar?" (5/Maide, 75).

"Onlar, Allah'ı bırakıp bilginlerini ve rahiplerini rabler (İlahlar) edindiler ve Meryem oğlu Mesih'ide. Oysa onlar, tek olan bir ilaha ibadet etmekten başka bir şeyle emrolunmadılar. O'ndan başka ilah yoktur. O, bunların şirk koştukları şeylerden yücedir." (9/Tevbe, 31).

"O, yalnızca bir kuldur; kendisine nimet verdik ve onu İsrailoğullarına bir örnek kıldık." (43/Zuhruf, 59).

"Allah: "Ey Meryem oğlu İsa, insanlara, beni ve annemi Allah'ı bırakarak iki ilah edinin, diye sen mi söyledin?" dediğinde: "Seni tenzih ederim, hakkım olmayan bir sözü söylemek bana yakışmaz. Eğer bunu söyledimse mutlaka Sen onu bilmişsindir. Sen bende olanı bilirsin, ama ben Sen'de olanı bilmem. Gerçekten, görünmeyenleri (gaybleri) bilen Sen'sin Sen." "Ben onlara bana emrettiklerinin dışında hiç bir şeyi söylemedim. (O da şuydu:) 'Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin.' Onların içinde kaldığım sürece, ben onların üzerinde bir şahidim. Benim (dünya) hayatıma son verdiğinde, üzerlerindeki gözetleyici Sen'din. Sen her şeyin üzerine şahid olansın. "Eğer onları azablandırırsan şüphesiz onlar Senin kullarındır, eğer onları bağışlarsan, şüphesiz aziz olan, hakim olan Sen'sin Sen." Allah dedi kî: "Bu, doğrulara, doğru söylemelerinin yarar sağladığı gündür. Onlar için, içinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler vardır. Allah onlardan razı oldu, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur." (5/Maide, 116-119)

"İsa ona, 'Neden bana iyi diyorsun?'dedi, Tanrı'dan başka kimse iyi değildir". (Mar 10:18)

"O günü ve o saati, ne gökteki melekler, ne de Oğul bilir; Baha'dan başka kimse bilmez". (Mar 13:32)

"Size, 'Gidiyorum, ama yanınıza döneceğim' dediğimi işittiniz. Beni sevseydiniz, Baba'ya gideceğim için sevinirdiniz. Çünkü Baba benden üstündür. "(Yu 14:28)

"Sonsuz yaşam, tek gerçek Tanrı olan seni ve gönderdiğin İsa Mesih'i tanımalarıdır". (Yu 17:3)

"Kardeşlerime git ve onlara söyle, benim Babamın ve sizin Babanızın, benim Tanrımın ve sizin Tanrınızın yanına çıkıyorum. " (Yu 20:17)

"Musa, Tanrı'nın tüm evinde Tanrı'ya nasıl sadık kaldıysa, İsa da kendisini görevlendirene sadık kalır."(İbr 3:2)

"İnsanlar arasından seçilen her başkâhin, günahlara karşılık adaklar ve kurbanlar sunmak üzere Tanrı'yla ilgili konularda İnsanları temsil etmek için atanır". (İbr 5:1)

Yuhanna incilini katmazsak -çünkü snoptik İncillerden değildir ve dilinin farklılığı yanında Yunan felsefesinin etkisi altında kaleme alındığı ve havari Yuhanna tarafından yazılmadığı da İncil uzmanları tarafından genel kabul görmektedir-diğer İncillerden İsa'nın tanrılığına açıkça işaret eden ibareler bulabilmek zordur. İsa'nın tanrılaştırılmasında Helen kültürünün büyük etkileri olmuştur. İsa'nın getirdiği tevhid inancını Helenist yorumlarla bozup putperestliğe bulayan Pavlus olmuştur. Helen kültürünü çok iyi, yakından tanıyan Pavlus, bozma işini ustaca gerçekleştirebilmiştir. Pavlus İsa'nın tanrılığı fikrinin tohumunu attı. Hıristiyanlığın en büyük ilahiyatçısı (teolog) diye nitelendirilen Pavlus, bugünkü Hıristiyanlığın kurucusu olarak görülmektedir. Günümüz Kitab-ı Mukaddes bilginlerinin geneline göre bugünkü Hıristiyanlık, İsa'nın getirdiği prensiplerden çok, Pavlus'un yorumlandır. Pavlus'un telkinleri Tanrıyı değil, İsa Mesih'i merkez almıştır. Nitekim Pavlus'un İsa'nın doğumu, hayatı ve faaliyetleriyle ilgilenmediği yazmış olduğu mektuplarda görülmektedir. Pavlusçu inancın odak noktası İsa'nın haça gerilmesi ve tekrar dirilmesidir.4

İsa sistemli bir şekilde ve derece derece ilahlaştırıldı. İsa'nın kişiliğini karmaşık bir şekle sokarak ona uluhiyet atfedildi. Dahası kendisinin insan şeklinde bir Tanrı olduğunu belirttiler ve kabul ettiler. Hıristiyanlık tecessüd (inkarnation) inancını Yuhanna İncilinin esrarengiz girişinde bulunan şu cümlelerden çıkartır: "Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı'yla birlikteydi ve Söz Tanrı'ydı. Başlangıçta O, Tanrı'yla birlikteydi. Her şey O'nun aracılığıyla var oldu, var olan hiç bir şey O'nsuz olmadı." (1:1-3). "Söz İnsan olup aramızda yaşadı. Biz de O'nun yüceliğini, Baba'dan gelen, lütuf ve gerçekle dolu olan biricik Oğul'un yüceliğini gördük." (1:14). Tecessüd konusunda snoptik inciller hiç bir cümle ihtiva etmezler. Benzer ifadeler sadece Pavlus'un mektuplarında vardır. (Timoteyus'a 1. Mektup, İbranilere Mektup).5

Theodor Zahn, 150 yıllarına kadar imanın ifadesi yalnızca "Allah'a ve Kadir-i Mutlak'a inandım" demekle sınırlıydı der. 180-210 yılları arasında Kadir-i Mutlak'ın önüne "Baba" kelimesini eklediler. Birçok kilise buna tepki gösterdi. Piskopos Viktor ve Piskopos Zephius, kutsal yazılara yeni kelime eklenmesi, çıkarılması ya da değiştirilmesini saygısızlık addettiler. İsa'nın ilahlığını reddettiler. Allah'ın birliğini savundular. Batı ve Kuzey Afrika kiliseleri uzun yıllar bunu savunmaya devam etti.

Kur'an'da kulanılan "ruh" ve "kelime"nin anlamları

Kur'an'da İsa için kullanılan "kelime" ve "ruhullah" kelimelerinin ne anlama geldiğine geçmeden önce "kelime" ve "ruh"un Hıristiyanlarca nasıl anlaşıldığına bakalım. Yuhanna İncilinde görüldüğü gibi Yunan felsefesinin etkisinde kalan Hıristiyanlar, "kelime" in anlamını "kelam" veya "nutuk" (Logos) olarak benimsediler. Buradan kalkarak Tanrı'nın insan şekline girerek insanlara konuştuğuna inanmaya başladılar. Tanrı'nın kelamının İsa'nın varlığında ifade bulduğuna inandılar. Aşırı giderek Tanrı'nın ruhunun İsa'ya duhul ettiğini ve böylece İsa'nın Tanrı olarak dünyaya geldiğine inandılar. Luka 1:34'de bir meleğin (Ruhu'l-Kuds -Cebrail-) Meryem'e görünerek İsa'yı müjdelediğinden bahsedilir. Ruhu'l-Kuds Allah'ın bir parçası değil, aksine Allah'ın yaratığı olan bir melektir. Ruhu'l-Kuds'ü Allah'ın bir parçası saymak ve böylece İsa'yı Allah'ın oğlu sanmak aşırılıktır, tevhid İnancını bozmaktır. İşte Hıristiyanlar bunu yaparak teslis (üçleme -trinity) inancını ortaya çıkarmışlardır.

Günümüzde Hıristiyanların Kur'an'da Nisa 171, Al-i İmran 45 ve Enbiya 91 ayetlerinde İsa'dan bahsederken "kelime" ve "ruhullah" kelimelerini kullanmasını kendi inançlarını desteklediğini söyleyebildiklerini görüyoruz. Vahiy olarak kabul etmedikleri bir Kitab'tan delil getirmeye kalkışmalarının yersizliği ayrı bir mesele olmakla beraber biz, asıl üzerinde durmak istediğimiz konuya geçelim.

Hıristiyanların İsa hakkındaki, "Allah'ın kelamı" vasfına verdikleri muhteva ile, Kur'an'ın "Allah'tan bir kelime" diye nitelemesinde çok büyük fark vardır. Allah'ın koymuş olduğu üreme kanununun dışında ve Allah'ın "Kun:ol" emriyle Meryem İsa'ya gebe kaldığından İsa için "kelime" (Allah'ın kelimesi) tabiri kullanılmıştır. Yani İsa'nın varlığı, Allah'ın "ol" kelimesindeki var etme gücünün bir sonucudur. Bir erkek olmadan, sırf melek vasıtasıyla üflenen ruhtan oluştuğu için İsa'ya "Allah'tan bir ruh" veya "Ruhumuzdan" denmiştir. Allah'ın ruhu, Allah'ın kendisi demek değildir, Nitekim ardullah nasıl Allah'ın yarattığı yer anlamındaysa, ruhullah'da öyledir, yani Allah'ın yarattığı ruh anlamındadır. Kur'an'ı Kerim'de ruhun ilahi emir anlamında da kullanıldığı görülmektedir.6

İsa'nın çarmıha gerilme olayı

Tanrının, merhameti sebebiyle oğlunu insanlara yollayıp onu feda etme motifi çok yaygındır. Yunanistan'da Zeus'un oğlu Dionysos, Mısır'da yer ve gök Tanrısının oğlu Oziris, Fenike'de Ba'al'in oğlu Alein buna örnek verilebilir. Çile çekip ölen tanrılar arasında Herakles, Babilli Temmuz, Frigyali Attis, Suriyeli Adonis, İranlı Mitra gibi orta Şarka ait isimleri de görüyoruz. Bu inanç Orta-Amerika sakinlerince de benimsenmişti.7

Bu itikad putperestlikten Hıristiyanlığa geçmiştir. Hinduizm'in de aynı itikadı paylaştığını görmekteyiz. Hinduizm'de de insanlığın ezeli günahından ve bunun kaldırılması için babasız dünyaya gelen Krişna'nın kendisini feda ettiğinden söz edilir. Arada büyük benzerlikler vardır. Krişna asılırken başında altından bir taç bulunduğu söylenir. İsa'nın başında ise dikenden bir taç vardı, İsa da Krişna gibi elleri ve ayakları çivilenerek asılmıştır.

Kur'an, İsa'yı öldürmek isteyenlerin onu öldürmediklerini aksine onlara benzerinin gösterildiğinden bahseder.8 Ve İsa'yı öldürmek isteyenlerin bu konuda şüpheye düştüklerini söyler. İsa'nın çarmıha gerildiğinin tarihi bir gerçek olduğunu savunan Hıristiyanlar, Kur'an'ın gerçeği yansıtmadığını muhtelif ortamlarda gündeme getirirler. Halbuki İsa'nın çarmıha gerildiğini Hıristiyan mezhepler arasında bile kabul etmeyenler olmuştur.

Bugün ise, bırakın İsa'nın çarmıha gerilip gerilmediği tartışmasını, onun bir tarihî kişilik mi yoksa bir mit mi olduğu tartışma konusu yapılmaktadır. Ayrıca İsa'nın çarmıha gerildikten sonra ölmeyip (çarmıha gerilen insan hemen ölmüyor ölmesi 1 ile 4 gün arasında değişebiliyordu) yaşadığı da tartışılmaktadır.9 Allah Elçisi İsa çarmıha gerilerek öldürülebilirdi. Nitekim nice peygamberler İsrailoğulları tarafından öldürülmüştür. Hıristiyanlara göre İsa çarmıha gerilmekle, insanlığı, ataları Adem'in işlediği ezeli suçtan kurtarmıştır. İsa'nın haça gerildiği savunmasının arkasında bu inanç yatmaktadır. Haça gerilme kabul edilmezse bu inanç yıkılmış olacaktır. İsa'nın bir mit olduğunu gündeme getirenler ise eldeki mevcut materyalleri ayıklayamadıklarından onu bir mit olarak görme eğilimine kapılıyorlar.

İsa'nın dinine putperestliğin kurtarıcı tanrı efsanelerinden bulaşan bu inanç, Hıristiyanlığın İnanç esaslarından10 biri oldu.

Asli günahın içeriği ve İncil'deki dayanakları nelerdi görelim: Adem yasak meyveden yediği için günah işlemişti. Böylece bütün insanlar günahkar olarak doğdular. Tanrı'nın adaleti her günah için bir bedel (kurban) ödenmesinin gerekli kılıyordu. Yani adalet gereği Tanrı, babalarının günahı sebebiyle insanları cezasız bırakmaması lazımdı. Rahmet sıfatı icabı ise insanların bağışlanması gerekiyordu. Bu günahın bağışlanması ancak kan dökülmesiyle -ki bu kan günahsız ve masum birinin kanı olmalıydı- gerçekleşebilirdi. Nitekim İsa'nın dinini farklı yorumlarla ayrı bir din haline getiren Pavlus şöyle diyor: "... Kutsal Yasaya göre, hemen her şey kanla temiz kılınır, ve kan dökülmeksizin bağışlama olmaz." (İbr 9:22). Asli günah Tanrı'ya karşı işlendiğinden büyük bir keffaret istiyordu. Bunun için gökten gelen Tanrı'nın oğlu İsa, kendi kutsal ve günahsız kanını büyük acılar içerisinde akıtıp Ölmekle insanların günahlarına bir keffaret oldu. İsa Tanrı olduğundan (Tanrının insanlaşması; Inkernation -enkernasyon-) ondan başka hiç kimse böyle bir fedakarlıkta bulunamazdı. Bunun için Hıristiyanlar İsa'ya inanılmadığı sürece (tabi kendi İnançları gereğince) kimsenin kurtulamayacağına inanırlar. Bu inancın sonraları İsa'nın dinine eklendiğinin delili, bu inanca Snoptik İncillerden (Matta, Mar-kus, Lukas) daha çok Yuhanna İncilinde ve Pavlus'un mektuplarında yer verilmesidir.

"Çünkü Tanrı dünyayı o kadar sevdi ki, biricik oğlunu verdi. Öyle ki, O'na iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın, ama hepsi sonsuz yaşama kavuşsun. Tanrı, Oğlunu dünyayı yargılamak İçin dünyaya göndermedi, dünya O'nun aracılığıyla kurtulsun diye gönderdi." (Yu 3:16-17)

"Çünkü herkes günah işledi ve Tanrı'nın yüceliğinden yoksun kaldı. İnsanlar, İsa Mesih'te olan kurtuluşla (ya da 'fidyeyle'), Tanrı'nın lütfuyla, karşılıksız olarak aklanırlar. Tanrı, Mesih'i, kanına olan imanla günahların bağışlanması için kurban olarak sundu ve böylece adaletini gösterdi. Çünkü sabrederek, daha önce işlenmiş günahları cezasız bıraktı. Bunu, adil kalmak ve İsa'ya iman edeni aklamak için şimdiki zamanda kendi adaletini göstermek amacıyla yaptı. (Rom 3:23-26)

"Evet, biz daha çaresizken Mesih, belirlenen zamanda tanrısızlar için öldü. Bir kimse doğru insan için güç ölür, ama iyi insan için belki biri ölmeyi de göze alır. Tanrı bize olan sevgisini şununla kanıtlıyor: Biz daha günahkarken, Mesih bizim için öldü. Böylece şimdi O'nun kanıyla aklandığımıza göre, O'nun aracılığıyla Tanrı'nın gazabından kurtulacağımız çok daha kesindir." (Rom 5:6-9)

"İşte, tek bir suç bütün insanların mahkumiyetine yol açtığı gibi bir doğruluk eylemi de bütün İnsanlara yaşam veren aklanmayı sağladı. Bir adamın söz dinlemezliği yüzünden birçoğu günahkar kılındığı gibi, yine bir adamın söz dinlemesiyle birçoğu doğru kılınacaktır." (Rom 5:18-19). Görülüyor ki İsa'nın çarmıha gerildiği inancının arka planında böyle bir inanç yatmaktadır. Hıristiyanların İsa'nın çarmıhta öldüğü inancını kabullenmemeleri bu inancı kökünden yok edecektir. Şimdi İsa'nın öldürülüp-öldürülmediği konusunda yapılmış tarihsel tartışmalara bakalım.

Hıristiyanlığın ilk zamanlarında Basilid'ler, İsa'nın öldürüldüğünü kabul etmemiş, onun yerine Simon'un öldürüldüğüne inanmışlardır. Bunlardan önce Cerinthiler, bunlardan sonra da Capocrati'ler de aynı inanca sahip olmuşlardır. Phtius, okuduğu, Resullerin Seyahatleri adlı eserde gördükleri arasında şu cümlenin de bulunduğunu yazıyor: "İsa çarmıha gerilmedi, bir başkası onun yerine çarmıha gerildi. Onun için, onu çarmıha gerenlere güldü".11 Yukarıda değindiğimiz gibi çarmıha gerilme inancı, yalnız Hıristiyanlıkta görülen bir inanç değil, eski dinlerden beri süregelen bir inançtır. Verdiğimiz Krişna örneğinde bu açıkça ve bariz benzerliklerle görülmektedir.

"İsa'nın çarmıha gerilmesini kabul etmeyen Hıristiyan mezhepleri de vardır. Cerinthi ve Tatianos mezhebinde olanlar asılmayı kabul etmezler. Tatianos, şarap içmeyi haram saydığı için Hıristiyanlar, onu sapık saymışlardır. Hıristiyanlar, bugünkü dört İncile aykırı düşen İncil nüshalarını ve risalelerini okumayı haram saymışlar ve onları yakmışlardır. Belki öteki yakılan nüshalar da çarmıha gerilmeyi kabul etmiyorlardı.

Şeyh Tantavi, İsa'nın çarmıha gerilmesi hikayesini, bir Babil efsanesinden Hıristiyanlığa adapte edilmiş olduğunu, müslümanlığı kabul etmiş olan Lord Headly'nin "Ikâzu'l-Ğarbi li'l-İslam" adlı kitabından naklediyor. Lord Headly, 1903-1904 yıllarından Alman arkeologlar tarafından keşfedilen Asur hattıyla yazılmış iki Babil yazıtından, Bil'in dramının, aynen İsa dramına benzediğini şöyle tesbit ediyordu:

1- Bil esir olarak götürülür. İsa da esir olarak götürülür

2- Bil tepedeki evde (mahkeme odasında) muhakeme edilir, İsa'da başkahinin evinde muhakeme edilir.

3- Bil dövülür. İsa'da sopa ile dövülür.

4- Bil tepeye götürülür. İsa inleyerek çarmıha götürülür.

5- Bil ile iki haydut da götürülür. İsa ile iki haydut da götürülür.

6- Bil tepeye (çarmıha) çıktığı zaman kent sarsılır, olaylar olur. İsa öldüğü zaman heykelin örtüsü parçalanır, yer sarsılır, kayalar yarılır, kabirler (Beyti Makdise) çıkar.

7- Bil'in elbisesi alınır. Askerler İsa'nın elbisesini bölüşürler.

8- Bil'in kalbinden silah çıkınca yaradan akan kanı bir kadın siler. İsa'nın böğrüne mızrakla vurulur, kan ve su çıkar. Mecdelli Meryem ile iki kadın gelip cesedi yıkar ve tahnit ederler.

9- Bil güneşten ve ışıktan uzak olan tepenin aftına iner, kendisinden hayat gider. İsa kayanın altındaki kabre girer, ölüler kısmına gider, cehennemi ziyaret eder.

10- Askerler, tepedeki zindanda tutuklu Bil'i gözetlerler. İsa'nın kabri başına bekçiler konur.

11- Bil'e bakmak İçin tanrılar otururlar. Mecdelli Meryem ile diğer Meryem, kabrin önünde otururlar.

12- Bil, oturduğu her yerde aranır. Özellikle bir kadın onu kabristanda "ah kardeşim, ah kardeşim," diyerek arar. Kadınlar, özellikle Mecedelli Meryem, İsa'yı aramak için arka kapıdan kabre gelir. Kabrin önünde ağlayarak durur. Çünkü efendisini alıp uzağa götürmüşlerdir.

13- Bil, ilkbahar güneşi gibi hayata döner, sonra tepeden çıkar. İsa'da pazar günü hayata döner, tepedeki kabirden çıkar.

14- Babillilerde büyük bayram, Martta, ılımlı ilkbahar zamanında olur. Çünkü o zaman Bil karanlık güçleri yenmiştir. İsa'nın bayramı, ilkbahar günlerinde kutlanır. Bu, karanlık güçleri yenmenin şenliğidir."12

İsa'nın çarmıha gerilmesi ve kabirden kalkması indilerde farklı farklı ve birbirine ters biçimde anlatılmaktadır. Kimine göre asıldığı haçı başkası taşımış (Matta 27:32, Markos 15:21, Luka 23:26), bir diğerine göre ise kendisi taşımış (Yuhanna 19:17). Çarmıha gerilmesi ise, Matta'da dokuzuncu saate doğru (27:46), Markos'da dokuzuncu saatte (15:34) gerçekleşmiştir. Luka çarmıha geriliş saatini belirtmez, sadece altı ile dokuz arası güneşin karardığından bahseder. (23:44). Yuhanna ise haça gerilme vaktine hiç değinmez. Yine kimine göre çarmıha gerilmeden önce vali Platus onu Hirodes'e göndermiş (Luka 32:7-12), diğer biyografi yazarlarına göre göndermemiş (Matta, Markos, Yuhanna). Kimine göre İsa'nın kalktığını söyleyen meleği yalnız bir kadın (Yuhanna 20:1), kimine göre iki kadın (Matta 28: 1), kimine göre ikiden fazla kadın görmüş (Luka 24:1, Markos 16:1). Matta'ya göre kadınlar bir melek gördüler. (28:2). Markos da bir gencin görülmesinden bahseder. (16:5). Luka'ya göre kadınlar iki kişiyi gördüler. (24:4). Yuhanna'ya göre ise Mecdelli Meryem beyazlar giymiş iki melek görüyor. (20:12). İsa'yı ele veren şakirdin akibeti konusunda da bir birlik yok. Kimine göre intihar etmiş (Matta 27:5), diğerleri bundan hiç söz etmiyor.

Teslis İnancı13

Teslis (Trinity, Dreienigkeit) Hıristiyanlık inancı içerisinde Baba, oğul ve Ruhu'l-Kudüs olmak üzere meydana gelmiş üçlü bir Tanrı inancıdır. Yani üç kişili, uknumlu tek Tanrı. Hıristiyanlar üçlü birlikten (=Teslis) bahsederken, Tanrının tek olduğunu kasdettiklerini söylerler.

Kitab-ı Mukaddes'in İbrani bölümü Teslis'e yabancıdır. Teslis, "üçlü birlik" terimi Hıristiyan kutsal metinlerinde de geçmez. Teslis'e delil olarak Hıristiyan kutsal metinlerinden şu ibarelerin kullanıldığını görmekteyiz. "İsa vaftiz olur olmaz sudan çıktı. O anda gökler açıldı ve İsa, Tanrı'nın ruhunun güvercin biçiminde inip üzerine konduğunu gördü." (Matta 3:16-17). "Bu nedenle gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin. Onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh'un adıyla vaftiz edin." (Matta 28:19). "Şöyle ki, tanıklık edenler üçtür: Ruh, su ve kan. Bunlardan üçü de uyum içindedir." (I. Yuhanna 5:7-8). "İsa Mesih'in sözünü dinlemeniz için ve O'nun kanının üzerinize serpilmesi için. Baba Tanrı'nın önbilgisine göre ruh tarafından kutsal kılınarak seçildiniz. Lutüf ve esenlik artan ölçüde sizin olsun." (I: Petrus 1:2).

Matta 3;16-17'den teslisi çıkarmak ancak bir zorlama olur. Bunun için Hıristiyan teolojisini iyi bilenler bunu delil olarak ileri sürmezler. Onlar genelde delil olarak Matta 28:19 ve I. Petrus l:2'yi gösterirler.14 Matta 28:19'un çok eski nüshalarda bulunmadığı tartışmaları vardır.15 Yuhanna'nın I. Mektubunun sahihliği konusunda da tartışmalar olmuştur.16

Teslis terimini Hıristiyan tarihinde, 2. asrın sonlarına doğru, ilk kez kullanan Antakyalı Theophilus olmuştur. Teslisin Hıristiyan akidesine girmesi ise hayli sonraları gerçekleşmişti. Theodore Zahn'a göre, ilk çağlarda İman'ın ilk şartı şuydu: "Allah-ü Teala'ya inanırım." En az bir asır sonra 'Teala'dan önce 'Baba' kelimesi ilave edildi. Bazı Kilise liderleri buna muhalefet etti.17 Teslisin Hıristiyanlığa girmesinde Helenistik dünyanın etkisi büyüktür. Nitekim eski Yunan'daki Zeus-Hera-Apollo üçlüsü dikkati çekmektedir. İsa'nın Havarilerin arasından ayrılmasıyla ve de işkencelerin çoğalmasıyla hakim inanç ve kültürlerden etkilenmeler başlamıştır. Ayrıca Yunan felsefesini iyi bilen Pavlus'un etkilerini unutmamak gerekir.

Teslis inancı 4. yüzyıldaki konsillerde tesbit edilmiştir. Teslis inancının bir esasa bağlanmaya çalışılması Hıristiyan mezhepleri arasında bir takım görüş ayrılıklarına yol açmıştır. Yeni Katolik Ansiklopedisi (The New Catholic Encyclopediea) de teslisin ilk Hıristiyanlarca bilinmediğini ve ancak dördüncü asırda formüle edildiğini belirtmektedir. "Yirminci asrın şu ikinci yarısında teslis sırrının açık, objektif ve dosdoğru, aynı zamanda teolojik (kelamı) açıklamasını yapmak gerçekten zordur. Roma Katolisizmi'nin olsun, Hıristiyanlığın başka şekillerinin olsun, her halükârda teslis tartışması, ortaya hayâli bir görüntüden başka bir şey koymamaktadır. İki şey var: Bir yanda, içlerinde gittikçe artan sayıda Roma Katoliklerinin de bulunduğu İncil yorumcularının, yeterli ehliyeti bulunmayan kişilerce Yeni Ahid'de teslis'ten bahsedilmemesi gerektiğinin kabulü; diğer yanda, tarihçi ve Hıristiyan kelamcıların, teslisten bahseden birinin ancak İsa'dan sonraki dördüncü asrın son çeyreğine uzanabileceği itirafı. Gerçekten dördüncü asrın son çeyreğindedir ki 'üç şahsiyetli bir ilah' inancı, Hıristiyan inanç ve düşüncesine girmiştir."18

"'Üç şahsiyetli bir ilah' formülü, dördüncü asrın sonundan önce Hıristiyan inanç ve akidesine girmemişti. Teslisin ilk şekli, bu 'üç şahsiyetli bir ilah1 anlayışıdır. Bu tarihten önce kilise babaları arasında bile, bu zihniyetle uzaktan yakından alakalı kimse yoktu."19

Hıristiyanlara göre üçleme İnancı, akılla değil ancak ilhamla anlaşılabilen bir sırdır. Teslis, "izah edilmesi zor, ancak inanılması gerekli bir sır (mysterium)" olarak formülleştirilmiştir. Arius'un İsa'da paradoks olarak gördüğü insan-tanrı zıtlığını reddetmesine rağmen Athanasius tam ve kesin bir enkernasyonu savunuyordu, 325 İznik Konsülü'nde Athanasius'un itikadı, Ortodoks (sahih, asil) olarak kabul edildi. Teslis Athanasius tarafından şöyle ifade edilmiştir: "Bir şahıs baba vardır, bir şahıs Oğul ve bir şahıs da Ruhu'l-Kudüs. Fakat Baba, Oğul ve Ruhu'l-Kudüs'ün Hanlığı yine bir ilahlıktır; aynı derecede azamet ve birlikte sonsuz celal sahibi bir ilahlık. Baba ilahtır, Oğul ilahtır, Ruhu'l-Kudüs ilahtır. Bununla birlikte, üç ilah değil, bir ilah vardır. Hıristiyan inancı, bizi bu üçten her birinin kendi kendine ilah ve rabb olduğuna kabule zorladığı gibi, Katolik dini de üç ilah veya üç rabb bulunduğunu söylemekten de bizi meneder."

Teslis inancını diğer bazı dinlerde ve felsefi-teolojik cereyanlarda da görebilmek mümkündür. Hinduizm'deki Siva-Vişnu-Brahma üçlemesi ve Mısır'daki Oziris-Izis-Horus üçlemesi buna örnektir. Halk bunlara ayrı tanrılar olarak tapmıyor, bir tek Tanrı'nın üç durumu kabul ediyorlardı.

Üçlü Birlik'in üç şahsının (bazı Hıristiyanlar, şahıs tabiri yerine uknum kelimesini kullanırlar) herbiri tanrı'dır: Baba tanrı, Oğul tanrı ve Kutsal Ruh tanrı. Ve bunlar bir tanrı'nın değişik tezahürleri, sıfatları olarak izah edilmeye çalışılmaktadır. Kanaatimizce Hıristiyanlar İsa'nın tanrılığında ısrar ettiklerinden dolayı, teslis akidesine dört elle sarılmaktadırlar. Çünkü bir yerde teslisi kabullenmemeleri İsa'nın uluhiyyetine gölge düşürecektir.

Dinin temelini, özünü teşkil eden bir mesele hakkında İsa'nın bir şeyler söylememesi doğrusu garipsenecek bir durumdur. Uluhiyyeti teslis ile tanıtmak gerekseydi bunu İsa'nın bizzat kendisi yapması sonrakilere bırakmaması gerekirdi. Teslis inancının oluşum tarihine baktığımızda ise tam bir teolojik (Kelamî) tartışma ortamında bu inancın şekillendiğini görüyoruz. Kısacası teslis inancının sistemleştirilme tarihi başlı başına bir saha olarak karşımıza çıkmaktadır.

Hıristiyanlar, teslis inancını müdafaada, genelde şu üç yolu tutmuşlardır:

1- Kapalı bir şekilde de olsa, teslisin Tevrat'ta bulunduğunu iddia edenler. Bu iddianın çok zorlamalı olduğu ortadadır.

2- Tevhidle teslisi bağdaştırmaya çalışmak ('Üçlü Birlik'). Hıristiyanlar arasında bu anlayış son zamanlarda gündemi daha çok işgal etmektedir. Ve kendilerinin monoteist bir inancı kabullendiklerini, müslümanların ise kendilerini yanlış anladıklarını yer yer gündeme getirmektedirler. Özellikle Vatikan'ın Dinler Arası Diyalog Dairesi bunun üzerinde hassasiyetle durmaktadır. Bu yolu benimseyenler teslise yeni felsefi açıklamalar getirme uğraşısını da sürdürmekteler.

3- Teslis'in akılla açıklanacak bir şey olmadığını ve sadece inanılacak bir konu teşkil ettiğini kabul edenler.

Teslis inancı ve İsa'nın dirilişi günümüz bazı Hıristiyan ilahiyatçıları ve yine bazı agnostikler tarafından tartışma konusu yapılmış ve bu dogmaların ortaya çıkış süreçleri etraflıca tahlil edilmiştir. Bu ilahiyatçıların bir kısmı bu konulara yaklaşımda samimiyetin/İhlasın hakikati bulmada bizlere yardımcı olacağını düşünmektedirler, insanın hayatının en önemli boyutu hakikati bulmak ve o hakikate göre yaşamak değil midir?

Dipnotlar:

1- Bkz: Dinlerin Dejenerasyonu, Kürşat Demirci, İnsan Yayınları, İstanbul.

2- İsa kendini yeni bir din getiren olarak değil, İsrail'in yenileyici peygamberi olarak gördü. Bkz.: Jesus, Jürgen Roloff, Verlag C. H. Beck, Münih 2000.

3- Oğul kelimesi dogmatik olarak düşünülmediğinde, biyolojik olarak anlaşılmadığında büyük bir problem teşkil etmez. Mecazi olarak düşünüldüğünde bütün insanlar Allah'ın çocuklarıdır, yani yaratıklarıdır. Ayrıca Tanrı'nın oğlundaki oğul, Yunancada pais'tir, sadece oğul anlamına değil, kul, hizmetçi anlamlarına da gelir. Bkz.: Jesus der Mensch, Alfons Rosenberberg, Kösel Verlag, 1986 Münih.

4- Pavlusçu inanca göre Adem'in cennette işlediği suç insan nesline sireyet etmiştir ve nesilden nesile geçmektedir. (Asli günah). Bu günahın ortadan kaldırılması için İsa kurban edilmiştir. Bunun sonucu olarak kurtuluş ancak Isa ile gerçekleşmektedir. Amellerin büyük bir değeri yoktur. Pavlus bu düşünceden kalkışla yasayı küçümsemektedir.

5- Tecessüd konusunda daha geniş bilgi için bak: Mevcut Kaynaklara Göre Hıristiyanlık, Suat Yıldırım, Hıristiyanlığın akide ve amel esasları bölümü.

6- Ruh kelimesinin hangi manalara geldiği için ayrıca bak: Tefsir-i Kebir, Fahreddin Razi, Nisa Suresi 171-173 ayetlerinin tefsir edildiği bölüm.

7- Bkz.: Der gefaelschte Glaube -Die wahren Hintergründe der kirchlichen  Lehren-,  Karlheinz Deschner, Das Dogma von Gottheit Christi bölümü.

8- "Benzerinin gösterilmesinden maksat nedir?" gibi bir soruya sağlıklı bir cevap verebilmenin yolunun müslüman, hıristiyan ve yahudi kaynakların ciddi bir tahlili sonucu olacağına kaniyiz.

9- Bu ve benzer konulara cevap mahiyetinde Hıristiyanlar tarafından değişik kitaplar yayınlanmıştır. Örnek: Jesus - Essener, Guru, Esoteriker?, Joachim Finger, Matthias-Grünewald-Verlag Mainz. Bu kitapta görüldüğü üzere Hıristiyan dünyada çok çeşitli İsa tasavvurları/biçimleri vardır. Ayrıca İsa'nın çarmıha asıldıktan sonra ölmeyip Hindistan'a göç ettiği, orada hayatını sürdürüp vefat ettiği iddiaları da vardır. Bu anlayışı Ahmedi müslümanlar savunmakla birlikte değişik batılı yazarlar da savunmaktadırlar.

10- 1. Teslis, 2. İsa'nın ilahlığı, 3. İsa'nın Tanrı'nın oğlu olduğu inancı, 4. Asli günah inancı, 5. İsa'nın asli günah yüzünden feda edildiği inancı. Bu inançları özellikle Pavlus'un yazmış olduğu mektuplarda açik bir şekilde görebilmek mümkündür.

11- George Sale, The Koran, s. 50-51 den S. Ateş, Yüce Kur'an'ın çağdaş tefsiri, Cilt 2.

12- Bkz.: S. Ateş, Yüce Kur'an'ın Çağdaş Tefsiri, ilgili bölümler.

13- Kur'an Meryem'i teslis'in bir unsuru olarak saymaz. Nisa 171 ve Maide 73 ayetlerinde teslisden bahsedilmesine rağmen teslisin şekli ve bu üç unsurun neler olduğundan bahsedilmez.  Maide 116 da ise, İsa'nın ve Meryem'in, Hıristiyanlarca Tanrı sayıldığı belirtilir. "Meryemi tanrılaştırmak başka, onu teslise katmak, daha başka bir şeydir. Meseleye temas eden bütün batılı yazarların hemen hepsi (istisnasına rastlamadık). 5:73 ve 5:116 ayetlerini birleştirerek Kur'an'ın, Meryem'i Hıristiyan teslisinin bir unsuru yaptığını, Hıristiyan teslisi olarak: 'Allah - İsa - Meryem' üçlüsünü gösterdiğini iddia ederler. Bundan dolayı, Hıristiyanlar 'Kur'an'da kendilerini bulmadıklarını' söylerler. Bazı müslüman tefsirlerde bile, bunu böyle telakki ederek, lüzumsuz yere bir izah arama çabalarına şaşmamak elde değildir. Hıristiyan teslisi, 'Baba (Tanrı) -Oğul (İsa) -Ruhulkudus'ten ibarettir; Kur'an, üçüncü olarak Meryem'i sayar, sanılınca şöyle denmiştir 'Arabistan'da, böyle bir teslis ileri süren bir mezhep vardı, sonradan kayboldu; Kur'an, o mezhebi kasdetmektedir'." Hıristiyan tarihinde, az da olsa, Meryem'i açıkça tanrılaştıran Collyrideiens gibi gruplar varolmuştur. Bu fırkanın dördüncü asırda Arabistan'da çıkıp sonradan kaybolduğu söylenir. Wellhausen'e göre (Reste des Arabischen Heidentums, Leipzig) eskiden Uzza'ya tapan Suriye'deki araplar Hıristiyan olduktan sonra, onu "Tanrıça Meryem"e tapınma şeklinde devam ettirdiler. Efes Konsili'nden sonra Meryem Tanrı'nın Annesi olarak tanınır. Ayrıca Meryem'e yapılan duaların Tanrı'nın kabul edeceği İnancı da Hıristiyanlarda vardır. Bkz.: Kur'an'da Uluhiyyet, Suat Yıldırım.

Hıristiyanlar, Meryem'e Tanrı'nın Anası derler. İsa'yı ise Tanrı'nın insan bedenine bürünmüş, insan olarak görünmüş şekli kabul ederler.

Meryem'e tapınma, İsa'nın anasına "Tanrı'nın Anası" unvanı veren Efes Konsili'nin kararıyla (431) yaygınlaştı. 5. yy. ile 7 y.y. arasında Doğu'da olduğu kadar Batı'da da bakire Meryem adına yortular çoğaldı. Ortaçağda Meryem için sayısız kiliseler, katedraller, tapınaklar yapıldı.

14- Hıristiyan Tanribilimine Giriş, Thomas Michel, Orhan Basımevi, İstanbul 1992, s. 65.

15- Mevcut Kaynaklara Göre Hıristiyanlık, Suat Yıldırım, D.I.B. Yayınları, Ankara 1988, s. 123.

16- Mevcut Kaynaklara Göre Hıristiyanlık, S. Yıldırım, s. 123 ve Kitab-ı Mukaddes Allah Sözü müdür?, Ahmed Deedat/ Edip Yüksel, Inkilab Yayınları, İst. 1984, s. 148-149.

17- Gerçekler ve Hristiyanlik, Taha F. Ünal

18- "The Holy Trinity" maddesi.

19- Yeni Katolik Ansiklopedisi (The New catholic Encyclopediea). Gerçekler ve Hristiyanlık, Taha F. Ünal, Işık Yayınları, 1992 İzmir. Ayrıca: İslam und Christentum, Ulfat Aziz-us-Samad, Islamisches Zentrum München 1993.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR