1. YAZARLAR

  2. Aron Lund

  3. Suriye’de Hükümet Dışı Güçlerin Genel Manzarası

Suriye’de Hükümet Dışı Güçlerin Genel Manzarası

Ekim 2013A+A-

Aron Lund, İsveçli serbest bir yazar ve araştırmacı olup Orta Doğu meseleleri üzerine çalışmalar yapmaktadır. Suriye’ye dâir, Suriye’nin siyâsî târihini ve oradaki muhâlefet hareketlerini konu alan Drömmen om Damaskus (Şam Rüyâsı) da dâhil, bir dizi kitap ve raporun yazarıdır.

2011’de Suriye Devlet Başkanı Beşşâr Esed’e karşı başlayan ayaklanma dâimâ organizesiz olmuş ve yabancı desteğine giderek daha fazla bağımlı hâle gelmiştir. Yine de rejim güçlerini Suriye’nin kuzey ve doğusundaki geniş sâhalardan püskürtecek kadar büyüyebilmiştir.

Birleşik Devletler Savunma İstihbârat Kurumunun yakın zamandaki bir hesaplamasına göre hâlihazırda tahmînen 1200 isyancı grup, Esed hükümetine karşı savaşmaktadır.

Bu hiziplerin çoğu başlangıçta yerel dar bir bağlamda, genellikle de kırsal bir Sünnî köyü veyâ semtinde ortaya çıkmışlardı. Ne var ki geçen süre içinde birçokları daha büyük yapılanmalara karıştı ve birliklerin kenetlendiği bir ağ tesis ederek şehir sınırları boyunca irtibatlandılar. Bu birlik çabaları, tipik bir biçimde; devletleri, sürgün edilmiş işadamlarını, aktivistleri ve İslâmî yardım gruplarını da kapsayan yabancı aktörlerce harekete geçirildi ve devam ettirildiler, dolayısıyla onlardan her biri kendi ideolojik ve politik gündemi için bir kaldıraç gücü elde etmiş oldu. Sonuçta ise bir tarafta dar köklerin, öte tarafta uluslararası tesirlerin şekillendirdiği siyâsî dinamiklere saplanıp kalmış ve görünürde etkili ulusal aktörler geliştirme kābiliyetinden mahrum son derece karmaşık bir direniş ortaya çıktı.

Bu makāle Suriye’deki devlet dışı aktörlerin en önemlilerinden bir kısmını tanımlamakta ve onların bir profilini çizmektedir. Ayrıca muhâlefetin ciddî bir sûrette parçalandığı tespitini de yapmaktadır. Her ne kadar genel direniş adına uzun zamandır sürüncemede kalmış olan merkezî bir “Özgür Suriye Ordusu” liderliği meydana getirme amacına yönelik dış destekli çabalar bir nebze ilerleme kaydettiyse de “Yüksek Ordu Komutanlığı”nın kendi içinde az uyumluluğu bulunmakta ve hemen hemen bütünüyle dış finansmanla bir arada tutulmaktadır.

ESED KARŞITI İSYANCI GRUPLAR

Özgür Suriye Ordusu

Medya haberciliği süreklilikle Özgür Suriye Ordusuna (ÖSO) odaklanmış, fakat ÖSO her zaman için gerçek bir organizasyondan ziyâde bir marka adı olmuştur. Bu adlandırma ilk kez Türkiye’de mukim, sığınmacı bir asker olan Albay Riyâd el-Es’ad tarafından kullanılmıştı. O, Hazîran 2011’in sonunda kendisinin isyancı bir ordunun, kendi tâbiriyle ÖSO’nun yüksek komutanı olduğunu belirten bir demeç vermişti. İsim, tüm Suriye’de boy gösteren özerk silâhlı hizipler arasında hızla ünlendi. Onların ÖSO markasını geniş çaplı kullanımı birleşik bir hareket izlenimini uyandırdı, fakat bu isme eşlik eden yurt çapında bir yapı asla teşekkül ettirilemedi.

Başta Türkiye, Katar, Suûdî Arabistan ve Amerika olmak üzere başkaldırının uluslararası destekçileri, 2012’nin ilk zamanlarından beri, parasal kaynaklar ve silâh sevkiyatı üzerindeki kontrollerini kullanmak sûretiyle ve yerel komutanları daha büyük ittifaklara iknâ etmek için sürekli olarak ayaklanmanın merkezîleştirilmiş bir liderliğini teşvik etmenin yollarını aramışlardır.

Geçen iki sene zarfında bu şekilde çoğu ÖSO ismini kullanan bir dizi koalisyon kuruldu. Ne var ki bir yığın pratik zorluk ve kadim Suûdî-Katar rekābetinin alevlenmesi yüzünden bu çabalar çokça baltalandı. 

Ordu ve Devrim Güçleri Genel Karargâhı

Suûdî Arabistan ve diğer finansörlerin ortak baskısının ardından Antalya’da bir konferansta “Ordu ve Devrim Güçleri Genel Karargâhı” oluşturulduğunda merkezî bir ÖSO liderliği yaratmak için en son ve en tutkulu girişim gerçekleşmiş oldu. Daha önceki birleştirme teşebbüsleri üzerine inşâ edilen bu grup, sıklıkla Yüksek Ordu Komutanlığı (YOK) şeklinde adlandırılmaktadır. Bugün YOK ve ÖSO, çoğu kez yekdiğerinin yerine kullanılsa da ÖSO deyimi direnişi genel mânâda ifâde eden ve bütünü kapsayıcı bir tanım olarak kullanımını sürdürmektedir. 

YOK, resmî olarak tuğgeneral Selim İdrîs tarafından idâre edilmektedir, fakat onun konvansiyonel bir askerî organizasyon hâlinde işlev gördüğüne ya da İdrîs’in üye hizipler üzerinde gerçek anlamda kontrol sağladığına dâir bir delil yoktur. Tam aksine üye gruplar müstakil kimliklerini ve operasyonel özerkliklerini sürdürmekte ve kendi komutanlarına bağlılıklarını bildirmektedirler.

Bununla birlikte YOK, bu üye gruplar arasında koordineyi kolaylaştırıp ortak siyâsî bir plâtform olarak hizmet vermektedir. Hepsinden öte onun, ayaklanmanın destekçisi temel devletlerin sağladığı askerî teçhîzat ve finansmanlar için birleşik bir dağıtım kanalı görevini îfâ etmesi amaçlanmıştır. Bu devletler isyancılara, gelecekteki silâh sevkiyatına erişim sağlamak için YOK’u ve onun siyâsetini benimsemeleri gerektiğini anlatmıştır. Nitekim yakın zamanda Amerika, İngiltere ve Fransa YOK vâsıtasıyla para ve muhtemelen de silâh aktarımı yapacaklarını kaydetmişlerdi.

YOK, üye grupları içindeki toplam savaşçı sayısıyla ilgili keskin bir biçimde değişen tahminler sunmuştur. Hazîran 2013’te İdrîs, 80.000 savaşçıyı kontrol ettiğini öne sürmüş ancak günler sonra bir YOK temsilcisi gerçek verinin 320.000 olduğunda ısrar etmişti. Pratikte ise hem güvenilir bilginin azlığından hem de pek çok tanımlama probleminden ötürü isyancıların mantıklı bir sayımının yapılması imkânsızdır. Bununla berâber Suriye’deki çoğu büyük isyancı grubun, Körfez’den, Batı’dan ve diğer destekçilerden yararlanabilmek maksadıyla kendilerini açıkça YOK’a nispet ettikleri tartışılmaz bir gerçektir.

Bu ülkeler, merkezî finansman sağlayarak direnişi kontrol edebilmesi ve onun adına pazarlıklar yapabilmesi için İdrîs’i ve çekirdek YOK komutasını etkin ve sempatik bir liderlik konumuna yükseltmenin yollarını aramaktadırlar. YOK’a verilen söz konusu desteğin karşılığında ise üyelerin Cebhetun-Nusra gibi el-Kāide bağlantılı hiziplerle ve finansörlere düşman diğer güçlerle mesâfeli olmaları ve onlar için tedârik edilen silâhların izini sürmeleri beklenmektedir.

Onların ayrıca İdrîs’ten gelecek emirlere uymaları ve yine bu devletlerce desteklenen bir grup sürgün edilmiş siyâsetçiden oluşan Suriye Ulusal Devrimci ve Muhâlif Güçler Koalisyonunu tanımaları da beklenmektedir. Pratikte bu şartlara itâatin oldukça değişkenlik gösterdiği ve bâzı hiziplerin YOK koşullarına yalnızca sözde uydukları görülmektedir. Yazarın görüştüğü YOK bağlantılı isyancı grupların birçok temsilcisi Suriye Ulusal Devrimci ve Muhâlif Güçler Koalisyonu hakkında karma ya da olumsuz fikirler belirtmişler ve onu siyâsî liderlik için bütünüyle benimseme konusundaki gönülsüzlüklerini ifâde etmişlerdir.

Bu aşamada YOK’a katılan direnişçi liderler kendi güçleri üzerindeki hâkimiyeti sürdürmekte ve İdrîs’i etkin bir biçimde göstermelik bir role indirgemektedirler. Birçok YOK bağlantılı komutan aynı zamanda diğer yabancı finansmanlı ittifaklarda da yer alarak ilâve ve çoğu kez daha cömert yardım kaynaklarından yararlanmaktadırlar. Bu da onların YOK’un merkezî liderliğinden özerk kalmalarını garanti etmektedir.

Direnişin yabancı destekçileri hâlâ merkezî bir YOK sistemi vâsıtasıyla güçlü ve sürekli bir finansmanın direnişçilerin destek işlevlerine olan bağımlılıklarını artıracağını ve bu yolla da etkisini genişletip zaman içerisinde gerçek bir askerî liderliğe dönüşeceğini ümit etmektedirler.

Suriye İslâmî Kurtuluş Cephesi

YOK’un en güçlü birkaç komutanı aynı zamanda Eylül 2012’de kurulan ve daha eski bir koalisyon olan Suriye İslâmî Kurtuluş Cephesine de (İKC) üyedirler. Hâlihazırda hepsi de YOK’a katılmış bulunan yaklaşık 20 direnişçi gruptan oluşmaktadır. Bir İKC temsilcisi müşterek olarak 35 ilâ 40 bin savaşçıyı idâre ettiklerini iddiâ etmektedir. İKC kapsamındaki ve daha iyi tanınan bâzı isyancı gruplar şunlardır: Humus kökenli ulusal bir şebeke olan Fâruk Kıtaları; Humus ve Hama merkezli İslâmî Fâruk Kıtaları; Halep merkezli Tevhîd Tugayı; yine Halep merkezli Fetih Tugayı; Şam merkezli İslâm Tugayı; İdlip  merkezli Sukūruş-Şâm Tugayları ve doğu gruplarının bir koalisyonu olan Deyrezzûr Devrimcileri Konseyi. 

Fâruk Kıtaları ilk kez Humus vilâyetinde 2011 yazının sonlarına doğru oluşmaya başladı ve Şubat 2012’de Baba Amr çatışmasında öne çıktı. O zamandan beri grup, Suriye çapında genişleyen bir milis ağı şeklinde büyüdü ve şimdi 14.000 kadar savaşçıyı idâre ettiğini öne sürmektedir. Belki de hızlı genişlemesinin bir sonucu olarak Fâruk Kıtaları tekrarlanan bölünmelere mâruz kalmıştır. İlk liderleri üstteğmen Abdurrezzak Tlas, Ekim 2012’deki bir seks skandalı yüzünden devrildi ve sonrasında Asâle ve Tenmiye Cephesine katıldı. Diğer iki öncü şahsiyet Emced Bitâr ve Bilâl el-Cureyhî, 2013 ilkbaharında İslâmî Fâruk Kıtaları isminde bir hiziple ayrılma organizasyonu düzenledikleri için ihraç edildiler. 2012’de ortaya çıkan daha küçük ve “Bağımsız Ömer el-Fâruk Kıtası” ismindeki bölüntü bir grup ise liderlerinin Esed yanlısı bir savaşçının cesedine hakāret etmesinin ve kalbini yer gibi yapmasının kameraya alınmasıyla 2013’ün başlarında manşet olmuştu.

İslâmî eğilimli Tevhîd Tugayı, Ocak 2013’te geç de olsa İKC’ye katıldı. O, ilk olarak Hazîran 2012’de Halep’in kuzey kırsalında milis güçlerinin birleştirilmesiyle oluşturulmuştu ve kısa sürede Halep şehrinin bir kısmını ele geçirmişti. Resmî lideri Abdulaziz Selâme (Hacı Anadân) olmakla birlikte Abdulkādir Sâlih (Hacı Mârî) askerî kanadı yönetmekte ve belki de fiilî lider sayılmaktadır. Tevhîd, yakın geçmişte çoğu Halep’te olmak üzere 30 alt-hizip şeklinde yeniden düzenlenmiş olup toplamda 11.000 savaşçıyı kontrol etme iddiâsındadır. 

Ahmed Îsâ, Sukūruş-Şâm Tugaylarına komuta etmektedir ve bizzat İKC’nin de başıdır. Onun grubu, bir bölümü bağımsız Dâvud Tugayını teşkil etmek üzere yakın zamanda ayrılmış olsa bile, 17 alt-tugaya ayrılmış olan ve toplamı 9000’i bulan savaşçıya sâhip olduğunu ileri sürmektedir. Sukūruş-Şâm, İslâm Tugayına liderlik eden ve aynı zamanda İKC’nin genel sekreterliğini yapan selefî şahsiyet Zehran Alûş’la birlikte YOK/İKC’nin en koyu İslâmcı kanadına mensuptur.  

Ahfâdur-Resûl Tugayları

YOK yanlıları olan ve ılımlı İslâmî bir birlik niteliği taşıyan Ahfâd’ur-Resûl Tugayları, ki iddiâya göre Katar’ın mâli desteğiyle faâliyet göstermektedir, 2012’de meydana getirildi ve 2013’ün başlangıcından îtibâren etkisini artırdı. Her ne kadar en fazla İdlip bölgesinde güçlenseler de şimdiye dek güney vilâyetleri Şam, Der’a ve Kuneytre de dâhil olmak üzere Suriye çapında yaklaşık 50 grubu kendi saflarına katmıştır. Bir Ahfâd’ur-Resûl kaynağı gayr-i resmî olarak sayılarının 10.000’in üzerinde olduğunu hesaplamıştır fakat bunu teyit etmek imkânsızdır.

Asâle ve Tenmiye Cephesi

Abdulkādir Da’fis tarafından yönetilen Asâle ve Tenmiye Cephesi de YOK’u desteklemektedir. O, 2012’nin sonlarında oluşturulmuştur ve Suriye’nin çoğunu kapsayarak 5 cephe şeklinde organize olmuş 13.000 savaşçıdan ve sivil destekçiden müteşekkil 36 hizbi birleştirdiğini iddiâ etmektedir. O, kendini ılımlı selefî bir akım olarak takdim etmektedir. Onun en tanınmış üye grupları birkaç vilâyete yayılmış olan fakat en fazla doğu Suriye’nin kabîleci alanlarında güçlenen Ehlul-Eser Taburları ve Halep bölgesindeki isyancı bir koalisyon olan Nûreddîn ez-Zengî Kıtalarıdır.

Ensâr’ul-İslâm Meclisi

Ağustos 2012’de Şamlı yedi grup, Ensârul-İslâm Meclisini kurdu fakat o, hızla İKC’ye, Suriye İslâm Cephesi’ne ve Ahfâdur-Resûl’e katılmak isteyen hizipler yüzünden dağılmaya başladı. Ondan en son ayrılan ise Muhammed Hatîb ve ona bağlı Şam’ın batısından başlayarak güneyde Golan Tepelerine kadar faâliyet gösteren Furkan Tugayları oldu. Ayrılmayıp kalan hizipler içerisinde en önemlileri El-Habîb El-Mustafâ Tugayı ve Sahâbe Tugaylarıdır. Sahâbe Tugaylarının sözcüsü Ebu Muâz el-Ağâ şimdi Ensârul-İslâm Meclisini yöneten kişidir.

Durû’us-Sevre Komisyonu

YOK’a bağlı başka bir ittifak tuğgeneral Sâmî Hamza’nın Durû’us-Sevre Komisyonudur. O, Suriye Müslüman Kardeşlerinin yardımıyla 2012 yılında oluşturuldu. Kendini ılımlı bir İslâmî-demokrat olarak takdim eden komisyon, çoğu İdlip ve Hamâ’da olmak üzere birkaç düzine küçük silâhlı gruptan meydana gelmektedir. Suriyeli muhâlif pek çok aktivist, komisyonu Müslüman Kardeşlerin iyi niyetli silâhlı bir kanadı olarak görse de tipik mezhepçi Müslüman Kardeşler, sâdece grubu desteklediğini kabûl etmiş ve onunla gerçek kurumsal bağları olduğunu onaylamaktan çekinmiştir. Komisyon adına bir sözcü, Kardeşlerden destek gördüklerini ve İslâm’ı yorumlayış şekillerinin “en doğru düşünce ekolü” olduğunu teyit etmiş ancak doğrudan bir bağlantılarının olduğunu reddetmiştir.

Diğer Ana Ayaklanma Hizipleri

Yüzlerce ilâve isyancı birim ve koalisyonlar bulunmaktadır. Birçoğu YOK’a veyâ diğer daha büyük ittifaklara üyedir fakat bunlar dışında tek başlarına çalışanlar da vardır. Çoğu, tek bir köyü ya da birkaç âileyi temsil eden gruplar görünümündedir ama bâzıları çok daha büyük olup kendi esas alanlarının dışında bile taarruz operasyonları yapabilme kābiliyetine sâhiptirler.

Meselâ Suriye Şehitleri Tugayı, İdlip’in Cebelüz-Zâviye bölgesinde Sukūruş-Şâm’la berâber faâl hâldedir. Onun lideri Cemâl Mârûf bir defasında 18.000 adamının olmasıyla övünse de bunun bir abartı olması gerekir. Anadân’daki Ahrâru Suriye Tugayı, ki yaklaşık 2500 savaşçısının olduğunu belirtmiştir- Halep’in kuzey kesimindeki bir arâzîyi paylaştırmıştır. Etkin başka yerel bir hizip olan Kuzey Fırtına Tugayı, Tevhîd Tugayıyla birlikte Türkiye ve Suriye arasındaki önemli bir sınırı geçiş hattını kontrol etmektedir. Der’a bölgesinde de Yermük Tugayı ve Magâvir Hûran Meclisi gibi her ikisi de bu kış meydana getirilmiş yerel hizipler vardır. 

KATI İSLÂMÎ HİZİPLER

Ahrâruş-Şâm ve Suriye İslâm Cephesi

Suriye İslâm Cephesi (SİC), Aralık 2012’de 11 İslâmî grup tarafından oluşturuldu. O, güçlü bir şekilde en büyük hizbi olan Ahrâruş-Şâm Hareketi tarafından yönlendirilmektedir ve onun lideri Hasan Abbûd (ayrıca Abdullâh el-Hamavî olarak da bilinir) SİC’in başkanlığını da yürütmektedir. Mayıs 2013 îtibariyle SİC’in en köklü hizipleri, şimdi bütün Suriye çapında silâhlı grupları sevk ve idâre eden Ahrâruş-Şâm’la birleşmiş oldu. Hâlihazırdaki diğer güncel SİC üyeliği; Hak Tugayını (Humus), Ansâruş-Şâm Taburlarını (Lâzkiye-İdlip), Tevhîd Ordusunu (Deyrez-Zûr) ve Mucâhidî eş-Şâm Tugayını (Hamâ) kapsamaktadır. 2012’nin sonlarında SİC, gayr-i resmî olarak 30.000 savaşçıyı kontrol ettiğini öne sürmüş fakat o zamandan beri bu veriyi doğrulamayı yâhut yeni bir bilgi sunmayı reddetmiştir.

Ahrâruş-Şâm asla YOK’un bir parçası olmadı ama onun mensuplarıyla uyumlu çalıştığına dâir bir kayıt mevcuttur. Bir SİC hizbi olan Hak Tugayının YOK’un Humus komutasında bir sandalyesi olsa da SİC’in kendisi hem YOK’u hem de Suriye Devriminin ve muhâlif güçlerin Suriye Ulusal Koalisyonunu reddetmiştir. O, demokrasiyi hiçbir şekilde destekler görünmeyip bunun yerine İslâmî bir devlet talep eden çok bâriz selefî bir ittifaktır. SİC ve Ahrâruş-Şâm, Cebhetun-Nusra gibi el-Kāide hizipleriyle hârika bir çalışma ilişkisi kurmuştur ve onların savaş meydanındaki katkılarını muntazaman övmektedir. Yine de en radikal cihadçılardan farklı oldukları îkazında bulunarak -el-Kāide’nin global cihad anlayışına diplomatik bir telmihle- Suriye savaşının bölgeleştirilmesine karşı çıkmışlardır.   

El-Kāide ve Selefî-Cihadçı Fanatikler

El-Kāide, Suriye savaşına yoğun bir ilgi duymuştur. 2011’in ortalarından sonlarına değin onun Irak kolu olan Irak İslâm Devleti (IİD), Ocak 2012’de varlığını alenen duyuran Suriye’deki bir yan ürün niteliğindeki Cebhetun-Nusra’nın teşkiline yardım etmişti. Amerika hükümeti Aralık 2012’de onu terörist grubu listesine aldı.

Nîsan 2013’te Cebhetun-Nusra bölündü. IİD’nin emîri Ebû Bekir el-Bağdâdî, Suriye ve Irak hiziplerini Irak ve Doğu Akdeniz İslâm Devleti (IDAİD) ismiyle komutası altında birleştireceğini îlân etti. Cebhetun-Nusra lideri Ebû Muhammed el-Cevlânî ise bu kararı reddetti. El-Kāide’nin başı Eymen ez-Zevâhirî iddiâ edildiğine göre her iki grubu eşit şekilde suçlayarak ve onlara asıl ülkelerinde kalmalarını emrederek çekişmeyi Süleymanvârî bir uzlaşmayla çözmeye çalıştı. El-Bağdâdî, bunun sömürgecilerin çizdikleri sınırları kutsamak anlamına geleceğini söyleyerek arabuluculuğu reddetti. Böylece IDAİD, müstakil bir bünye olarak Cebhetun-Nusra fikrine son vermiş ve Cevlânî’yi yoldan çıkmış bir asker olarak tanıtmıştır.

Temmuz 2013 îtibâriyle hem Cebhetun-Nusra hem de IDAİD, Suriye’de ayrı ayrı aktiftirler ve ikincisi ayrıca Irak’ta da faâl hâldedir. İsyancılarla ilişkileri mevkīden mevkie değişse de dış bağlantıları, farkına varılmış olan aşırılıkçılığı ve kendini bir “devlet” diye atayarak ortaya koyduğu baskın hırslar yüzünden IDAİD’e daha fazla şüpheyle bakıldığı görülmektedir. Gene de iç çatışmaya dâir raporlar azdır ve birçok bölgede Cebhetun-Nusra ve IDAİD, birlikte çalışıyor görünmektedirler. 

Suriye’deki diğer selefî-cihadçı hizipler arasında en öne çıkanı Ceyşul-Muhâcirine vel-Ensâr olmuştur. O, Halep bölgesindeki çoğunlukla yabancı olan yüzlerce savaşçıdan oluşmakta ve artık kendini IDAİD’e bağlı gösteren Ebû Ömer eş-Şişânî isimli Çeçen bir cihadçı tarafından yönetilmektedir. Ayrıca Humus merkezli Cunduş-Şâm gibi bâzı daha ufak ve bağımsız cihadçı gruplar da vardır ve bunlar kuzey Lübnan’daki militan ağından yararlanmaktadırlar. Fethul-İslâm ve Abdullah Azzâm Kıtaları gibi 2011 ayaklanmasından önceki birkaç Suriye-Lübnan şebekesi de hâlâ aktiftir.

Suriye Kürtleri ve PKK

Halkı Koruma Birlikleri

Halkı Koruma Birlikleri (YPG), Sipan Hemo tarafından yönetilen seküler ve karma cinsiyetli bir Kürt milis gücüdür. Esed’in ordusunun 2012 yazında buralardan geri çekilmesinin ardından kuzey Suriye’deki çoğu Kürt kentini kontrol etmiştir. Resmîyette YPG, zayıf bir şemsiye organizasyonu olan Yüksek Kürt Komitesi adına eylem yapmaktadır. Pratikte ise Kürdistan İşçi Partisinin (PKK) Suriye cephesi olan Demokratik Birlik Partisinin (PYD) silâhlı kanadıdır. 

PKK/PYD/YPG, Esed ve muhâlefet arasında orta bir yolu zorlamış ve Kürtleri savaşın dışında tutmanın yollarını aramıştır. Rejimin tecâvüzlerine karşı nâdiren savunmaya geçmiş olup daha çok isyancı Araplarla, özellikle de İslâmî hizipler ve Türkiye destekli gruplarla çatışmışlardır. YPG’nin belirsiz politik tutumu ve rejime karşı koymadaki gönülsüzlüğü Esed karşıtı grupları kışkırtmış ve onlardan bir kısmının YPG’yi “Kürt Şebbîhası” olarak adlandırmalarına yol açmıştır. Önceden var olan Arap-Kürt gerilimi de bu yangını körüklemiştir.

Tek başlarına bırakıldıklarında Suriye’deki PKK birlikleri, bütün Kürt bölgelerinde parti kontrolünü garantilemeye odaklanmış ve yerel rakipleri baskı altına almış ya da kendi tarafına çekmişlerdir. Temmuz 2013’te Suriye içinde “Kürt özerkliği” için anayasası ve parlementosu olan bir mekanizma kurma plânlarını ifşâ etmişlerdir.

Hükümet Yanlısı Suriyeli ve Yabancı Milis Güçleri

Hükümet yanlısı Suriyeli ve yabancı milislerin faâliyetleri resmî Suriye Arap Ordusunun öncü rolü yüzünden gölgelenmişse de Esed rejimi için savaşan hükümet dışı ve dış bağlantılı bir dizi aktör bulunmaktadır. 

Savaş, İran tarafından çevre ülkelerde teşvik edilen önemli bir Şîa İslâmı mobilizasyonunu başlatmıştır. Hizbullâh, Suriye’deki Şiî milislerini organize ederek ve Lübnan’daki Esed karşıtı eylemcileri denetleyip onlara gözdağı vererek uzmanlığı ile Esed’e arka çıkmıştır. 2013’te Lübnan’ın kuzeyinden Suriye’ye eskiden düşük düzeyde olan baskınlar yürüttü. Grup, Mayıs ve Hazîran 2013’te rejimin Suriye-Lübnan sınırındaki Kusayr’ı tekrar ele geçirmesinde önemli bir rol oynadı.

Livâ Ebû Fadl el-Abbâs ismindeki başka bir 12 imam Şiî grubu güney Şam’da Seyyide Zeynep türbesi bölgesinde konuşlanarak yerel Şiî topluluktan ve Irak’taki sempatizan hiziplerden güç almıştır. Başka şiî militan hizipler de Esed için savaşmaktadırlar.   

Şebbîha Olgusu

Esed rejimi medyada sıklıkla Şebbîha olarak ifâde edilen kendi milislerince de desteklenmektedir. Esed destekçilerinin hepsini kapsayan bu tâbir, 2011’de muhâlefet tarafından yaygınlaştırılsa da bu isimde hiçbir teşkîlât yoktur. Rejime askerî destek muhâberat mensupları da dâhil birçok farklı kaynaktan gelmiştir. Baas’ın gerçek müminleri olan Muhâberat, Baas parti yönetiminin ilk dönemlerinde oluşturulan eski paramiliter gruplar olup iktidar âilesinin bireysel üyelerinin tamâmen hükmü altındaki silâhlı çetelerdir.

Ayaklanmanın başlangıcında, hükümet himâyesinden yararlanan kimi âile ve kabîleler, kendilerince yeni gruplar organize ettiler. Halep’te Berrî mafyası -ki, siyâsî bağlantılı Sünnî bir aşîretin suç çetesidir- Hazîran 2012’de isyancıların birkaç Berrî liderini katletmesine kadar protestoların bastırılmasına yardım etmişti. Çok dinli bölgelerde rejim, azınlıklar arasında âzamî bir başarıyla güçlenmiştir. Meselâ Kusayr’da Yunan Ortodoksu bir aşîretin üyeleri ve Alevî köylüler, 2011’de çoğunlukla Sünnî olan göstericilerin sindirilmesine yardım etmişlerdi. Lâzkiye vilâyetinde Hatay’ın Kurtuluşu/Suriye Direnişi Halk Cephesi diye bilinen bir hizip, -ki, Türkiyeli radikal Marksist bir sığınmacı tarafından yönetilmektedir- en önde gelen paramiliter Alevî gücü olarak ortaya çıkmıştır.

Rejim bağlantılı işadamları, bu tür gruplar için finansmanın çoğunu sağlamışlardır. Bunun en bildik örneği, servetini ülke çapında milis faâliyetini sürdürmek için kullanan devlet başkanının kuzeni Râmî Mahlûf’tur. O, Humus’ta yerli Alevî nüfustan meydana getirilen milislerin ana sponsorudur.  

Esed Yanlısı Resmî Milis Oluşumları

Ayaklanmanın ilk aylarından îtibaren Suriye çapında sözde halk komiteleri oluşmaya başladı. Bunlar, genellikle gönüllüler yoluyla kontrol noktalarını bekleyen ve kendi bölgelerinde gece devriyesi yapan hafif silâhlı mahalle gözcüleri olarak etkinlik göstermektedirler.

Halk Ordusu, Esed’in Baas Partisinin eski paramiliter kanadıdır, daha çok uyumlu bir milis gücü şeklinde çalışmıştır ve zaman zaman düzenli orduyla birlikte taarruzlara katılmıştır.   

Düzenli Suriye Ordusu ile dağınık Halk Komiteleri arasında giderek artan sayıda sürtüşme ve hattâ ufak çaplı çatışma haberleri gelmektedir. Belki de güvenlik sistemindeki bir parçalanmadan korktuğu için rejim, silâhlı destekçileri için daha organizeli bir yapıyı empoze etme arayışındadır. 2012’nin ortalarından îtibâren yüzlerce halk komitesi ve diğer gayr-i muntazam oluşumlar sonuç olarak ortaya çıkan Ulusal Savunma Güçlerine katıldılar. Devlet başkanı Beşşâr Esed, grubu “toplumlarını ve bölgelerini savunmak üzere orduyla berâber savaşan yerli vatandaşlar” olarak târif etti. Üyeler hükümetten maaş çekleri alabildiler ve bâzıları İran’da özel bir eğitim gördü.  

Sonuç

İki yıllık savaş durumundan sonra bile Suriye’nin direniş hareketi aşırı derecede bölünmüş vaziyettedir. 2012’de YOK’un var edilmesi, direnişçiler arasındaki işbirliğini kolaylaştırmış görünmekte ve daha etkin birleşimler için bir çerçeve oluşturmaktadır. Yine de fonksiyonel bir başkaldırı liderliğinden hâlâ uzaktadır. Olayları daha da karmaşık bir hâle sokansa direnişin en güçlü hiziplerinin, SİC, el-Kāide’nin her iki kanadı ve Kürt YPG’si de dâhil olmak üzere faâl bir şekilde YOK’a karşı koymalarıdır. YOK’un etkisinin artması, ancak daha gelişmiş silâhları da kapsayacak şekilde birleşik ve sürekli bir yabancı desteği alması hâlinde muhtemeldir, fakat böyle bir stratejinin başarısı Amerikalı, Avrupalı ve Arap siyâsetinin tereddütlerine dayanmaktadır. Şimdiye değin Suriye isyancı grupları arasındaki iç çatışmalar, nispeten seyrekçe olmuştur ama zaman, direnişçilerin başlangıçtaki birleşme gāyelerini kaçınılmaz bir sûrette yok edecektir. 

Hizipli güç mücâdeleleri, ekonomik çıkarlar, etnik ya da kabîlevî bölünmeler ve yabancı tahrikli yetki rekābetlerinin hepsi isyancılarla isyancıların çatışmasını körükleyeceğe benziyor. İdeolojinin de bir rolü olsa bile medyanın, el-Kāide ve diğer isyancılar arasında büyük önem kazanan bir savaş anlatımı, doktrinel meselelerin rolünü muhtemelen şişirmiştir. Batı ve Körfez’in YOK’a el-Kāide’nin önünü kesmesi için uyguladığı baskı, böylesi bir anlaşmazlığın ve en sonunda patlak verecekse bir çatışmanın daha muhtemel bir faktörü gibi görünüyor.

Beşşâr Esed’in hükümeti de özerk ve yabancı rehberliğindekiler de dâhil, yarı askerî gruplara gitgide daha fazla bağımlı olmaktadır. Onların desteği Esed’in birçok bölgede iktidarda kalmasını sağlamlaştırmışsa da rejimin tedrîcî hâkimiyet ve uyum kaybının da altını çizmektedir. Baas hükümetinin otoriter haberleşme disiplini ve Beşşâr Esed’in merkezîliği, devletin bu yavaşça çözülüşünü geciktirmiş ve müphemleştirmişse de engelleyememiştir. Eğer savaş, yeterince uzayıp giderse Esed rejimi, muhtemelen Suriye’nin 2011 öncesi diktatörlüğünü yalnızca yüzeysel olarak andıracak şekilde mezheplerin ve vekâlet iddiâsındaki milislerin bölük pörçük ederek merkezsizleştirdiği bir konuma indirgenecektir.

 

CTC Sentinel / 27 Ağustos 2013 / Çev: İlyas Sayım

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR