1. YAZARLAR

  2. Lokman Doğmuş

  3. Libya: Devrim İçin Savaş

Libya: Devrim İçin Savaş

Ağustos 2011A+A-

Beş aya yakın süren NATO saldırıları ve muhalefetin tüm çabalarına rağmen Kaddafi ve yakınları işgal ettikleri makamları terk etmemekte direniyor. 1 Temmuz 2011'de Seyfulislam Kaddafi bir gazeteye verdiği röportajda, savaşı kendilerinin kazanacağını söylerken; Muammer Kaddafi de aynı gün Yeşil Meydan'da (muhaliflere göre artık Şehitler Meydanı) toplanan kalabalığa ses kaydından yaptığı konuşmada savaşı Avrupa'ya yayacaklarını öne sürüyordu. Son günlerde Kaddafi, kararlılığını kanıtlamak için arkasında halk desteği olduğunu göstermeye çalışıyor ve bu yüzden değişik yollara başvuruyor. Bunların başında resmi televizyondan canlı yayınlanan ve konuşmalarının halka dinletildiği gösteriler geliyor.

Bu nedenle daha önce aylarca paralı askerlerin planlı gösteriler yaptığı meydanda 1 Temmuz Cuma günü farklı bir gün yaşandı. Mısır, Yemen gibi ülkelerde muhalefetin organize ettiği milyonluk gösterileri taklit edercesine günler öncesinden Cemahiriye televizyonundan gösteri yapılacağı duyuruldu. Ancak bu duyurular yetmedi ve Kaddafi yanlıları başka yöntemler kullanarak katılımcıların sayısını artırmaya çalıştı. Trablus'ta değişik yöntemlerle varlığını hissettiren muhalif Özgür Nesil Hareketi o gün otobüslerle çok sayıda kişinin meydana taşındığına dair ellerinde kanıt olduğunu söyledi. Ayrıca paralı askerlerin, yakınları gözaltında olan aileleri, eğer Yeşil Meydan'a gelmezlerse gözaltındaki yakınlarını bir daha göremeyecekleri şeklinde tehdit ederek gösteriye katılmaya zorladıkları iddia ediliyor. Kalabalığın büyük bir kısmını ise otobüslerle taşınan askerler oluşturuyor. Ancak bütün bunlar olmasa da iki milyondan fazla nüfusunun olduğu tahmin edilen Trablus'ta Kaddafi'nin kurduğu sistemden yararlanıp bunun değişmesini istemeyen bir kesimin varlığını yadsımamak gerekir. Buna benzer gösteriler daha sonra da Zaviye ve Sirte şehirlerinde yapıldı. Ancak bu gösteriler Kaddafi'nin uğradığı hezimetin üstüne çekilen bir şaldan başka bir şey değil.

Kaddafi’nin bu gösterileri yaptırmasının amaçlarından biri de kabile savaşlarına zemin hazırlamak. Gerek muhaliflerin gerekse Kaddafi'nin hâkimiyetindeki bölgelerde istediği oranda bir kabile savaşının olmaması Kaddafi'nin hareket alanını kısıtlamış bulunuyor. İhtilalın başından beri kayırdığı kendi kabilesi olan Kazazife ve savaş esnasında silah dağıttığı kişilerin çoğunluğunun mensubu olduğu Verfella kabilesi de henüz kayda değer bir destek vermiş değil. Ancak Seyfulislam Kaddafi'nin 26 Haziran’da bir topluluğa yaptığı konuşmada kendi gönüllü savaşçılarının olduğunu ve bunların da belli kabilelerden olduğunu söylemesi Kaddafi'nin her şeye rağmen kabile çatışmasından yararlanmaya çalışacağını gösteriyor. Buna karşılık Geçici Milli Meclis daha önce birkaç kere Kazazife kabilesiyle bir sorunlarının olmadığını açıklamış, muhalif çevrelerde ayrımcılığa, bölünmeye ve kabileciliğe karşı kesin bir tavır alınmıştır.

Göstermek istediği halk desteği ve güvendiği iç savaş senaryolarına rağmen şimdilik Kaddafi'nin akıbetinin ne olacağı belli değil. Muhaliflerin en baştaki hedefi Kaddafi ve ailesinin Libya'dan ayrılması idi. Ancak sonradan bazı muhalifler, iktidardan ayrılması şartıyla Libya'da kalabileceğini söylediler. Muhalefetin tümü bu görüşe katılmasa da Uluslararası Cinayet Mahkemesi'nin kararından sonra Geçici Milli Meclis Başkanı Mustafa Abdulcelil bu öneriye cevap gelmediğini ve mahkeme kararından sonra da bu önerinin otomatik olarak rafa kalktığını söyledi. Buna rağmen Fransa da Kaddafi'nin Libya'da kalabileceği görüşünü vurguladı ve adeta anlaşma için muhaliflere baskı uygulamaya çalıştı. Kaddafi ve oğulları haricindeki mevcut Libya hükümeti ile muhalifler arasında eşit olarak paylaşılacak bir hükümetin oluşturulması da BM ve Avrupalı diplomatlar arasında konuşulan bir konu. Batılılar kendilerince orta yol bulsalar bile muhalifler aynı görüşte değil. İtalyan Dışişleri Bakanı Franco Frattini'nin müzakere yapılmasına çağrıda bulunduğu ortak basın toplantısında bile Geçici Milli Meclis Yürütme Kurulu Başkan Yardımcısı Ali el İsavi Kaddafi'nin yargılanmasını talep ettiklerini söyledi. 25 Temmuz’da Bingazi'ye gelen Birleşmiş Milletler Özel Temsilcisi Abdulilah el Hatib'e de Kaddafi ve ailesinin ayrılmasının vazgeçilmez şartları olduğu açıklandı.

Mısır ve Tunus Etkisi

Kaddafi yönetimini devirmek için harekete geçmenin ne kadar riskli ve zor olduğunu göz önüne alan muhalefetin harekete geçmesini Mısır ve Tunus devrimleri etkiledi. Muhalifler, zamanın geldiğine ancak Mısır ve Tunus'taki başarılardan sonra karar verdi ve harekete geçti.

Arap toplumlarında hâkim olan ümitsizlik ve özgür medyanın olmaması muhalif eylemlerin başlamasını ve yayılmasını engelleyen önemli bir faktördü. Libya'da ise durum çok daha kötüydü. Ancak Tunus ve Mısır halkları ümitsizliğin kırılması gibi büyük bir devrimi gerçekleştirdikten sonra Libyalılar da başaracağına inanabildi. Aksi takdirde hareket, Kaddafi'nin kandırma ve aldatma siyaseti ve resmi medyanın propagandası sonucu daha önce olduğu gibi bastırılabilirdi. Nitekim bunun farkında olan bazı Arap ülkeleri de boş durmadı. Bu iki ülkedeki hareketleri başarısızlığa uğratmak için çabalamaya başladı. Hatırlanacağı üzere Kadddafi, Tunus devriminden sonra yaptığı bir konuşmada Tunusluların yanlış yaptığını öne sürüyor ve Bin Ali'nin üç yıl sonraki başkanlık seçiminde aday olmayacağını açıklamasından sonra ayaklanmanın gereksiz olduğunu iddia ediyor, Tunuslulara “Evinizde oturun, çocuklarınız ölmesin!” tehdidinde bulunuyordu. Kaddafi Mısır devriminden sonra da Mısır'ın artık bir hiç olduğunu söylemişti.

Daha sonra ortaya çıkan belgelere göre Kaddafi, Tunus'a paralı asker göndererek devrimi bastırmayı Bin Ali'ye teklif etmiş ancak Libya'da muhalefet eylemleri başlayınca bundan vazgeçmişti. Tunus devriminin başarısı bu gizli planların ortaya çıkmasına yaradığı gibi Libya'da eylemlerin başlaması da Tunus diktatörüne yardım etmek isteyen Kaddafi'yi engellemesi açısından önemli bir zamanlama olmuştur. Nitekim bunun farkında olan Kaddafi de 23 Temmuz günü Mısır'ın 1953 devrimi anısına bir konuşma yaptı ve yeni Mısır ve Tunus devrimlerini yerden yere vurdu. Hesap sorarcasına bu iki ülke halkına neden devrim yaptınız diye istihfaf etti ve diktatörleri övdü. Cezayir muhalefetinin iddialarına göre Cezayir de Tunus ve Libya'da muhalefetin kazanmaması için ya da devrimlerin başarısız olması için gizli gizli birçok faaliyet yürütmektedir. Anlaşılan Suudi Arabistan nasıl ki Bahreyn'de devrimi engellemeye çalışıyorsa Libya'da da Cezayir muhaliflerin kazanmaması için çaba gösteriyor. Bazı kaynaklara göre şimdiye kadar Cezayir'den 60 bin paralı asker Libya'ya giriş yapmış.

Cepheler ve Trablus

Yaklaşık beş aydır süren savaş şu an dört önemli cephede sürmektedir. Ecdebiye ile Brega arasında Brega’yı ele geçirmeye odaklı cephe, Trablus'un güney batısında Cebel Nafusa'da Giryan'ı ele geçirmeye odaklı Cebel Nafusa cephesi, Misrata'nın büyük bir kısmını elinde bulunduran muhaliflerin Misrata'nın tamamını kurtarmaya yönelik cephe ve ayrıca Trablus'ta sürmekte olan muhalif eylemler.

Muhaliflerin sivil hayatta yaşamını sürdüren doktor, öğretmen, mühendis, esnaf gibi uğraşlardan birdenbire savaşçılara dönüşmesi sonucu cephede yaşanan birçok olumsuz ve savaşın ilerlemesini engelleyen durumlar var. Bir yandan karşı taraftaki Libyalıları öldürmek suretiyle bir intikam tohumu ekilmesinden çekinmeleri bir yandan da evlerini bombalayan ve ırzlarına tecavüz eden askerlerle savaşmak istemeleri savaşçıları kimi zaman zor durumlara sokuyor. Bazı savaşçılar karşı taraftan kimseyi öldürmek istemiyor. Bazıları kan görmek istemiyor. Bazıları paralı askerlerin fakir ülkelerden gelmelerinden dolayı savaşa zorla sürüklendiğini düşünüyor. Bunun yanında gözleri önünde akrabası, arkadaşı öldürülen ve öldürüldüğünü duyanlar da intikam hisleriyle yakalanan askerlerin ölümü hak ettiğini düşünüyor. Muhaliflerin büyük oranda Kaddafi'nin gücünü yanlış tahmin etmeleri sonucu sürekli olarak kısa süreli bir çarpışmaya endekslenmesi uzun vadeli savaş planlarının yapılmasını başlangıçta engelledi. Nihayet Bingazi'de tek komuta altında ve eğitilmiş savaşçıların organize edilmesi kararı alındı ancak bu da rastgele mayınlanan Brega'nın ele geçirilmesi önündeki zorlukları aşmaya yetmedi.

Cephenin önemli faktörlerinden biri de NATO müdahalesi. Başlangıçta NATO müdahalesinde hedefler daha kesindi ve müdahale daha kolay görünüyordu. NATO Kaddafi'ye ait tankları, uçakları, uçaksavarları vurabiliyordu. Ancak Kaddafi askerleri de vatandaşlardan alıp el koydukları kamyonetleri kullanmaya başladıklarında hatta kimi zaman muhaliflerin bayraklarını taşıdıklarında müdahale zorlaşmaya ve muhalifler açısından moral bozucu olmaya başladı. Kaddafi yönetimi tarafından NATO bombalamalarında birçok sivilin öldüğü iddiaları da sıklıkla gündeme getirilmeye başladı.

Cephede süren savaşın muhalifler tarafından resmi sorumlusu merkezi Bingazi'de bulunan Geçici Milli Meclis. Önce Geçici Milli Meclis adıyla kurulan daha sonra Geçici Milli Hükümet olarak ismi değiştirilen oluşumda yer alanların bir kısmı Kaddafi döneminden bilinen isimler. Libya'nın bütün şehirlerinden toplam 33 temsilciden oluşan bu meclis, 27 Şubat 2011'de kuruldu. Meclis Başkanı Mustafa Abdulcelil. Meclisin üç temel sloganı hürriyet, adalet ve demokrasidir. Şu ana kadar yaklaşık kırk ülke Kaddafi ile bağlarını koparmış ve Geçici Milli Meclis'i Libya'nın tek meşru temsilcisi olarak gördüğünü açıklamıştır. 29 Haziran 2011'de Geçici Mili Meclis üyesi ve basın sözcüsü Mahmut Şemmam kendilerini tanıyıp yardım eden ülkelerle çekimser kalan ülkeler arasında petrol anlaşmaları gibi konularda eşit davranmayacaklarını açıkladı ki bu durum ülkelerin meclisi tanımasında etkili olmuştur. Türkiye de 3 Temmuz’da Geçici Milli Meclis'i Libya'nın tek meşru temsilcisi olarak tanıdı ve Türkiye Dışişleri Bakanı Bingazi'de halka hitap etti. Türkiye'nin bu tavrı muhaliflere önemli bir destek olarak değerlendirilmektedir.

Muhaliflerin karşısında ise 42 yıllık birikimiyle Kaddafi'nin, büyük kısmı ayrılmış ve silahlarının da büyük kısmı NATO tarafından yok edilmiş askerleri bulunuyor. Kaddafi, paralı askerlerin yanında ilköğretim ve lise çağındaki çocukları da savaşa sürüklüyor ve onlara ülkeyi el-Kaide'nin işgal ettiğini, bunun için savaşmaları gerektiğini telkin ediyor. Paralı askerlere ise Libya kimliği vererek kandırmaya çalışıyor. Ancak esir düşen bazı askerler aylardır kendilerine vaat edilen maaşların ve vatandaşlığın henüz verilmediğini iddia ediyor. Yakalanan bazı askerlerin üzerinde tedavülden kaldırılmış paraların bulunması da ekonomik çöküntüye işaret ediyor. Kazanırlarsa kazandıkları bölgelerden kendilerine arsa verileceği de söylenen yabancı savaşçılar anlaşılan boşluğu yağma ile doldurmaya çalışıyor. Manidardır ki bu savaş da Kaddafi'nin çelişkiler içinde bocaladığını yeniden ortaya koydu. İlk günlerde muhalifleri sürekli el-Kaide’nin adamları olmakla suçlayan, Usame'nin uşakları diye hakaret eden Kaddafi Amerika, NATO ve Haçlılar ile savaştığını iddia ederek “Nerede İslam?” diyor, “Nerede Müslümanlar?” diye feryat ediyor.

Meclis sözcüleri, geçiciliklerine özellikle vurgu yaparak Kaddafi'nin düşmesinden sonra demokratik bir seçim yapılacağını ve şu an mecliste çalışanların aday olmayacağını söylüyorlar. Geçici Milli Meclis bir hükümet gibi çalışmakta ve birçok alt birim faaliyete geçmiş bulunmaktadır. Muhalif çevreler arasında yaygın olan görüşe göre Kaddafi döneminde herhangi bir görevde bulunmuş olanların Kaddafi sonrası görev almasına karşı büyük bir muhalefet var. Ancak şu anki geçici mecliste bile bu özelliği taşıyanlar mevcut.

Meclis, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu Libya Temas Grubu ülkeleri nezdinde muhatap Libya hükümeti olarak görülüyor ve ekonomik alanda da faaliyetleri yürütüyor. Libya Temas Grubu muhalefetin finanse edilmesinde ve dış yardımların aktarılmasında bazı organizasyonlar yapıyor ve periyodik olarak toplanıyor. 15 Temmuz 2011'de Libya Temas Grubu’nun İstanbul'da yaptığı toplantıda Amerika Dışişleri Bakanı, Geçici Milli Meclis'in kendilerine demokratikleşme ve diğer konularda garanti verdiğini söyledi. Bu garantilerin ne olduğu şu an için bilinmiyor. Ancak verilen vaatler ne olursa olsun demokratik seçimler yapıldıktan sonra yeni kurulacak hükümetin tavrı üzerinde etkili olacağı bekleniyor.

Geçici Milli Meclisi Libya'nın tek meşru temsilcisi olarak tanıyan ülkeler Kaddafi'nin de meşruiyetini kaybettiğini iddia ediyorlar. Ancak Kaddafi ve destekçileri için meşruiyetin kaynağı önemli değildir. İktidarda olmalarının kendilerine verilmiş bir hak olduğunu düşünüyor ve bunu asla tartışmak istemiyorlar. Devrim lideri olarak doğal bir hak sahibi olan Kaddafi istediğine istediği makamı bahşeden bir konumda bulunuyor. Bunu da süslü ifadelerle ve tamamen yalan üzerine inşa ederek dile getiriyorlar. Örneğin Le Figaro gazetesine verdiği röportajda Seyfulislam Kaddafi "Libya için sonuna kadar savaşacaklarını" söylerken aslında zımnen Kaddafi için herkesin sonuna kadar savaşmak zorunda olduğunu anlatmak istiyordu. Seçimlerden bahsettiğinde ise “Seçim yapalım ama zaten biz seçileceğiz!” diyordu.

Geçici Milli Meclisin askerî kanadı olan Libya Milli Ordusu artık tüm cephelerle koordinasyon sağlamaya çalışıyor. Nitekim Meclis Başkanı Mustafa Abdulcelil de bu çerçevede 24 Temmuz'da Zintan'daki savaşçıları ziyaret etti. Abdulfettah Yunus Abidi komutasındaki ordunun tek başlı olarak çalışması ve NATO ile iletişim içinde bulunması için yeni düzenlemeler yapıldı. Bingazi'de belli bir eğitim aldıktan sonra ve 18 yaşından küçük olmamak şartıyla askerî birlikler kuruluyor. Savaşın başlamasıyla yurt dışında bulunan Libyalılardan da katılanların olduğu bu birlikler savaşla birlikte deneyim kazanıyorlar. Buna rağmen Gıryan, Brega, Zleytin, Sirte, Sebha ve Trablus gibi şehirlerin kurtarılması giderek zorlaşmakta. Ancak tüm bu şehirlerde de kendine özgü yöntemler gelişiyor. Misrata'nın olağanüstü direnişi sonucu büyük bir kısmı kurtuldu ve bu kurtuluş büyük bir moral kaynağı oldu. Brega veya Zleytin'in kurtarılması Gıryan, Sebha ve Trablus için örnek teşkil edecek ve muhaliflerin moral üstünlüğünün devamını sağlayacaktır. Zira tüm bu şehirler tamamen kuşatma altında bulunmakta, sokaklarda dolaşan Kaddafi yanlıları adeta terör estirmekte.

Petrol hilali olarak bilinen bölgenin en önemli limanlarından olan Brega daha önce bir kere muhaliflerin eline geçti ancak Kaddafi yanlıları şehri tekrar geri aldılar. Aylar sonra yeniden ilerleyen muhalifler şehri üç yönden kuşatmış olmalarına rağmen şehir etrafında ve girişlerde yaklaşık 40 bin adet olduğu tahmin edilen döşenmiş mayınlar nedeniyle büyük zorluk çekiyor. Şehrin ele geçen kısımlarında daha önce yaşanmış acıların benzeri yeniden gün yüzüne çıkıyor. Tecavüze uğramış kadınlar, yıkılan evler, elleri arkadan bağlı olarak boğazı kesilmiş siviller eski sistemin korkunç yüzünü ortaya koyuyor.

Brega'da karşılaşılan mayınlar ve çeşitli sebeplerden dolayı savaşın süresinin uzaması bir yandan derin bir kriz içinde bulunan ekonomik ve sosyal yaşamın kurtarılmış bölgelerde bile tahammül edilemez hale gelmesine yol açması sonucu bu bölgelerde yaşayan halkın da tepki göstermesiyle sonuçlanması, bir yandan da NATO'nun operasyonları maliyet veya çıkmaza girme korkusu nedeniyle durdurması açısından Kaddafi adına beklenen sonuçlar doğurabilecekken, Kaddafi'nin gücünün erimesi açısından da yenilgiyle aynı anlama gelecektir.

Ramazan ayında savaşın devam edip etmeyeceği gündeme geldiğinde Libyalıların en çok aklına gelen 1983 yılında Ramazan ayında 13 kişinin spor sahasında toplum önünde asılmasıydı. Görüntüler daha sonra devlet televizyonunda da defalarca yayınlanmış ve topluma korku salmaya çalışılmıştı. Buna benzer muamelelere muhatap olmuş bir toplum olarak Libyalıların Ramazan ayında da savaşa devam edecekleri tahmin ediliyor.

Savaş devam edecek çünkü asıl hedef başkent Trablus ve muhaliflerin nazarında Trablus şu an muhasara altında ve kurtarılmayı bekliyor. Trablus gerçekte de büyük sıkıntılarla baş başa. Gıda ve benzin sıkıntısının yanında son günlerde sık sık elektrik kesintisi de oluyor. Trablus'ta 12 saate varan elektrik kesintileri sıcak günlerde soğutucu ve klimaların çalışması ve bunun yanında birçok evde kuyu sularının pompalarının kullanılması elektriğe bağlı olduğundan sıkıntıların boyutu giderek artıyor. Ancak Libya'da en çok önemsenen güvenlik konusu çığırından çıkmış durumda. Silahlı çetelerle Kaddafi’nin askerleri işbirliği halinde şehri korku ile yönetmeye devam ediyor. İstedikleri evi basıp istedikleri zaman arama yapabiliyor ve istedikleri kişiyi gözaltına alabiliyorlar. Devrimin başından beri sık sık kesilen internet artık tamamen kesilmiş. Dış dünya ile bağlantı yok. Şehir, Kaddafi'nin kimseye söz hakkı vermeyen, kimsenin bir araya gelmesine izin vermeyen, savaş ortamından dolayı da artan bir şekilde Trablus'ta terör estiren ajanlarının ve güvenlik güçlerinin işgali altında. Bazen askerlerin, muhaliflerin bayrakları ile slogan attıkları ve böylece muhalifleri provoke ederek bu tür planlı eylemlere katılanları da öldürdükleri şeklinde söylentiler de Trablus'ta dolaşıyor. Özellikle varlıklı ailelerin Trablus'u terk ettikleri de gelen haberler arasında. Ancak her şeye rağmen muhaliflerin hedefi Trablus. Muhalif savaşçıların Trablus'a yaklaşamamalarının bir sebebi erken bir harekete yol açıp büyük bir katliama yol açmaktan çekinmeleri. Buna rağmen Trablus'taki muhalifler kendine özgü eylemlerle varlıklarını hissettiriyorlar.

Muhalifler şimdilik Trablus'ta oyuncak paraşüt diyebileceğimiz balonlarla boşluğa muhaliflerin bayrağını bırakarak, duvarlara yazı yazarak, gece yollara bayrak çizerek, Kaddafi'nin posterlerine çarpı çizerek, yakarak ya da "La" yazarak tepkilerini ortaya koymaya çalışıyorlar. Kimi zaman kontrol noktalarında bekleyen askerlere saldırıyor, askerî araçları yakıyorlar. Cuma eylemleri ise şimdilik kanla ve silahla bitirilmiş durumda. Trablus'ta camiler perşembe gününden itibaren kuşatma altına alınıyor. Bazı camiler kapatılıyor. Sadece Kaddafi yönetiminin güvendiği imamlar göreve devam edebiliyor. Herhangi bir eylemi bitirmek için çatılarda keskin nişancılar nöbet bekliyor.

Trablus'ta muhaliflerce yapılan en büyük eylemlerden biri son günlerin tartışma konusu. Geçici Milli Meclis sözcüsünün de teyit ettiğine göre muhalifler 21 Temmuz'da Trablus'ta üst düzey yöneticilerin bir otelde yaptıkları toplantıda ateş etmişler ve Seyfulislam Kaddafi, Bağdadi Mahmudi ve Abdullah el Senusi'den en az birinin öldüğünü veya yaralandığını iddia ediyorlar. Kaddafi yanlıları ise uzun bir sessizlikten sonra bir mutfak tüpü patlaması olduğunu öne sürdü.

Trablus'un kurtuluşu Kaddafi'den ayrılmak isteyenlerin kararına bağlı denebilir. Ancak Kaddafi'den ayrılmak da kolay değil. Muhalefet eylemlerinin başından itibaren Kaddafi sisteminden "ayrılma"yı deklare etmenin ciddi hayati riskleri beraberinde getirdiğini unutmamak gerekir. Çok sayıda istihbaratçının hemen bütün faaliyetleri gözetledikleri bir ortamda ailelerini, akrabalarını riske atarak bu kararı verenlerin siyasi ikbal için uğraşan iktidar hırslısı işbirlikçiler olarak lanse edilmesi, o günkü şartları göz ardı ederek yorum yapmaktan kaynaklanıyor. Muhaliflerin başlangıçta nasıl risklere girerek sistemin dışına çıkabildiğini daha doğru değerlendirebilmek için 42 yıl boyunca muhaliflere Libya'da nasıl davranıldığını dikkate almak gerekiyor. Trablus'tan ayrılmak isteyen askerlerin ya da diğer görevlilerin en büyük sorunu ayrıldıktan sonra ailelerinin başına nelerin geleceğini bilememeleri. Özellikle son savaş ortamında muhalif tarafa geçen bir insanın bütün ailesi tehlike altında. Birçoğunun evi yakılıyor ve ailesi gözaltına alınıyor. Nitekim hali hazırda birçok üst düzey yetkilinin bu yüzden ayrılamadığı biliniyor.

Kaddafi çevresinin ayrılmasının tehlikesi yanında kurulu sistemdeki çıkarlar da ayrılmayı zorlaştıran bir faktör. Devrimden önce Libya'nın BM temsilcisi olup sonradan ayrılan ve yıllarca Kaddafi ile birlikte çalışan Abdurrahman Şalkam'ın Dar el Hayat gazetesindeki söyledikleri bunu kanıtlamaktadır. Büyük bir lüks ve şatafat içinde yaşayan üst düzey yetkililerin bütün bunları bir yana itip taraf değiştirecek karakterde olmaları ihtimali zayıf.

Medya

Yabancı basın açısından Libya'dan haber yapmak son günlerde iyice zorlaşmış durumda. Sayıları az da olsa muhabirler Rixos Otel’de kalmak zorundalar ve dışarıya ancak bir yardımcı ile birlikte çıkabiliyorlar. Cephede neler olup bittiğini öğrenmek ise adeta imkânsız. Muhaliflerin propaganda silahları Kaddafi'nin köhnemiş sistemiyle karşılaştırıldığında daha etkin görünüyor. Libya'daki muhalefet eylemleri ilk günlerde en çok el-Cezire, el-Arabiye, el-An ve France24 televizyonlarının haberleri ve programları sayesinde izlenebiliyordu. Ancak hiçbir yabancı televizyonun olayları doğrudan izleyip aktarma imkânı yoktu. Dolayısıyla muhaliflerin bin bir güçlükle cep telefonları ya da fotoğraf makinesiyle çektikleri görüntüler ya da söz konusu televizyonlara bağlanarak gördüklerini, yaşadıklarını anlatmaları ile mümkün olabiliyordu.

Bunların yanında 3 Nisan 2011 tarihinde el-Ahrar Libya TV açıldı ve Hotbird ve Nilesat üzerinden yayına başladı. 17 Şubat’tan beri internet üzerinden yayın yapan ve kurucusu Muhammed Nabbus'un Kaddafi askerlerince öldürüldüğü Libya el-Hurra televizyonu da uydu üzerinden yayına başladı. Bingazi'den yayın yapan Özgür Libya'nın Sesi Radyosu yanında Misrata, Cebel Nafusa gibi birçok merkezde açılan yerel radyolar da önemli bir boşluğu dolduruyor. Bu radyolardan bazıları Trablus'tan da dinlenebiliyor. Ayrıca internet sayfaları da televizyonlar açılmadan önce Libyalılar için önemli bir kaynaktı. Ancak Trablus'ta internet kesildikten sonra bu televizyon ve radyoların önemi daha da arttı. Kurtarılmış bölgelerde radyoların yanında gazeteler de yayınlanmaya başladı. Muhalifler iletişim için alternatif olarak Skype ve uydu telefonlarını da kullanıyorlar.

Kurtarılmış Bölgelerdeki Sorunlar

Şubat ayından beri kurtarılmış bölgelerde idari, ekonomik ve sağlıkla ilgili sorunlar henüz çözülmüş değil. Hemen hemen yeniden bir idari sistem kurulmak zorunda olunması, Kaddafi dönemi karmaşıklığını sona erdirecek yeni bir düzenleme tüm kurumsal yapılanmaların en başta çözmeye çalıştıkları bir alan olarak durmakta. Buna bağlı olarak bu bölgelerdeki en büyük sorun geçim sıkıntısı. Boşalmış bankalar, ödenmeyen maaşlar, toplanmayan çöpler büyük sorunlar teşkil ediyor. Eski sistemin kalıntılarının devamı da ayrı bir problem. Birçok bölgede uyuyan hücreler olarak duran profesyonellerin yanında Kaddafi döneminde kurulu sistemin devamı olarak da sorun teşkil eden yapılanmalar devam ediyor. 19 Temmuz'da Benine şehrinde Kaddafi döneminden kalma komitelerin dağıtılmasını ve Geçici Milli Meclis'in müdahale etmesini isteyen bir grup gösteri yaptı. Beyda'da doktorlar eski hastane yönetiminin değiştirilmesi için eylem yaptılar. Sebha'dan organize edilen çok sayıda askerce muhasara altına alınan Katrun gibi güney şehirleri yolların güvenlikten yoksun olması dolayısıyla gıda maddesi sıkıntısıyla karşı karşıya. Elektrik kesintileri bu bölgelerde de görülüyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü kaynakları Avaniye, Rayaniye ve Zaviyetel Bagul yerleşim birimlerinden Kaddafi askerlerinin çekilmesiyle yerli halkın da kaçmasının sebebinin muhalif savaşçıların intikam alma korkusu olduğunu tespit etti. İddiaya göre Zaviyetel Bagul'da, Kaddafi'ye bağlılığıyla bilinen Mişişiye kabilesine tabi bazı Libyalılar yaşadığı için muhalifler buradaki halka kötü davranmışlar. Ancak şu da var ki Avaniye gibi bazı bölgelerde yaşayan Mişişiye kabilesi bundan 30 yıl kadar önce Kaddafi hükümetince yerleştirilmiş ve bu durum çevre köylerle önemli bir ihtilaf noktası olmuştu. Yine İnsan Hakları İzleme Örgütü 7 Temmuz’da muhaliflerin eline geçen Kavaliş köyünde de beş evin muhaliflerce yakıldığını, bazı mağazalardan çok sayıda gıda maddesinin kamyonlara yüklendiğini tespit etmiştir. İnsan Hakları İzleme Örgütü de bu ihlallerin Kaddafi'nin askerlerince yapılan ihlallerin yanında çok hafif kaldığını kabul ediyor. Ancak muhaliflerin bölge sorumlularınca yayınlanan bir bildiride bu iddialar tamamen inkâr ediliyor ve böyle bir durumda sorumluların derhal cezalandırılacağı ifade ediliyor.

Kaddafi Sonrası İçin Görüşmeler

Kaddafi sonrası için muhaliflerle Kaddafi yanlıları arasında gizli görüşmeler yapıldığı iddiaları son günlerde medyayı doldurmuş bulunuyor. Görüşme yanlısı olanlar kanlı kabile savaşlarından, Trablus'ta akacak kandan ve belirsiz bir sondansa belirli bir görüşme trafiği ile çözüm bulunmasını daha doğru buluyorlar. Bu görüşmelerde iki önemli düşüncenin muhalefeti böldüğü düşünülüyor. Bunlardan biri Kaddafi yanlılarının yeni dönemde seçimlere girip girmeyeceği ve ikincisi de Kaddafi ve ailesinin geleceği konusudur.

Kaddafi'nin askerlerinin ve yandaşlarının tamamen devre dışı bırakılmasının ileride büyük sorunlara kaynaklık edeceği tahmin ediliyor. Bu konuda Irak örneğinden yola çıkarak Kaddafi'nin bütün güvenlik güçlerinin, istihbarat aygıtının, tugaylarının dağıtılması halinde bu birimlerin daha sonra yeni sistemin başını ağrıtacağı tahmin ediliyor ve Batı ülkeleri bu yüzden dağıtılmadan bir çeşit uzlaşma ile sistem içinde eritilmesini öneriyor. İtalya ve Fransa'nın Temmuz ayı ortalarında Geçici Milli Meclis'in Kaddafi yanlıları ile görüşmesini istemeleri bundan kaynaklanıyor. Elbette bu aynı zamanda Batı ülkelerinin başka hesaplarının olup olmadığını da gösterecektir. İstihbarat örgütlerinin, kirli hesaplar yapanların ileride kullanılmak üzere bazı işaret taşları yerleştirme ihtimali her zaman vardır.

Savaşın bitmesiyle Libya nihayetinde bir karar gününe geldiğinde daha önce zulme uğramış; eşi, babası, yakını idam edilmiş, yurt dışında öldürülmüş aileler açısından; milyarlarca dolarlık petrol gelirlerinin heba edilmesi açısından; geri bırakılmış, yoksul bırakılmış bir halkın geleceği açısından ne kadar umut içeriyorsa; çıkarlarını, kirli para kaynaklarını kaybedenler açısından da bir o kadar umutsuzluk içerecektir. 

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR