Kürt Sorunu

Nisan 1992A+A-

1- Türkiye'de Kürt Sorunu'nu oluşturan en önemli faktörler nelerdir?

Biz müslüman olarak bir Kürt sorunu bulunduğu kanaatinde değiliz. Türkiye'de ve dünyada Müslümanların karşılaştıkları sorunların tümünün İslam'dan uzaklaşmışlığın ortaya çıkardığı arizi sorunlar olduğu kanısındayız. Zindeliğini yitiren bir vücudun türü ne olursa olsun muhtelif hastalıklara maruz kaldığı gibi, Müslümanım diyen kitlelerin de İslam'dan uzaklaştıkça, bu uzaklaşanların da adı ne olursa olsun muhtelif hastalıkların ortaya çıkacağı bir vakıadır. Karşılaşılan soruna bir isim vermek gerekirse buna "İslam'dan uzaklaşmışlığın çıkardığı sorunlar" demek en doğrusu olsa gerektir.

Türkiye Cumhuriyeti, kendine güvenini yitirmiş müslümanların bu yitirdiği güvenin doğurduğu boşluğu dolduran batı hayranlığının eseri olarak ortaya çıkmış bir devlettir. Biz, bu devletin mevcudiyetinin sorumlusu olarak önce Müslümanım diyenleri görüyoruz. Kendini İslam ile dolduranlarda bir boşluk bulunmayacağı için batı veya bir başka şeyin yanlılığının da böylesi bir vücutta yer edinemeyeceğine İnanıyoruz. Bu sebeple de bir Kürt sorunu görmüyoruz.

Tekrar edecek olursak, asıl sorunun "İslam'dan uzaklaşmak" olduğu ve bütün sorunların temelinde yatan gerçek sorunun bu olduğu kanaatindeyiz. İslam'a yaklaşanlar, Kur'an Müslümanlığıyla kendini dolduranlarda ne Kürt sorunu, ne Türk sorunu, ne filan, ne de falan sorun diye bir sorun çıkmayacağı İslam'a vakıf olan ve inanarak onu yaşam biçimi haline getirenlerce bilinmelidir. Bu bilinemiyor ve sorun Müslümanca ortaya konulamıyorsa bu, Müslümanım diyenlerin temel sorunudur. Böyle sorunlardan kurtulmanın şaşmaz yolu ise Kur'an Müslümanlığına dönmektir.

2- Kürt Sorunu karşısında Müslümanlar niçin ortak bir tavır geliştirememişlerdir?

Kürtçülüğün de, Türkçülüğün de İslam dışılığını her tür kavmiyetçilik gibi vurgulamakta zaruret görüyor ve Müslümanların kendilerini kavmiyetçilik rüzgarlarının yaprak dökümünden korumalarını, bunu da Kur'an İslamına sığınarak yapabileceklerini belirtmek istiyoruz.

Sorunu, Kürt Sorunu olarak ortaya koymak bile konuya İslamca bakamamanın yalnız başına ifadesidir, işportacı mantığı ile kısa yoldan kitleler kazanmaya hevesliler, kendilerindeki İslami boşluğu ancak bu gibi girdaplara kapılarak dolduruyorlar. Bu tarzın İslami olduğunu söyleyebilmek mümkün değildir. Dünyevi hesaplarla yakından alakalı bu tür tutumların İslami temellerden yok­sunluğa en iyi göstergeler olduğu bilinmelidir.

Sorunuzun içinde veya soruluş tarzında bile cevabı bulunmaktadır. Zira sorunuzun ifadesi konuya İslamca bakılamadığını, günlük hesapların gözleri perdelediğini göstermektedir. Şayet her esen rüzgar Müslümanım diyenleri bir o yana, bir bu yana sallayabiliyor ve dallarından bazılarını kırıyor, bazılarını kökünden bile söküp alabiliyorsa bu, kökleşmemişliğin açık göstergesi olarak görülmelidir. Nitekim geride bıraktığımız aylarda estirilen ittifak rüzgarlarının da geriden bakınca nice köklü görülen ağaçlan kökünden devirdiğini görmüştük. Aynı ağaçların şimdi de çeşidi veya adı başka rüzgarlarca yıkıldığını görüyoruz. Bu köksüzlükten, Kur'an İslamına sımsıkı yapışmadıkça kurtulunamayacağını öncelikle Müslümanım diyenler akıllarına iyice sokmalıdırlar.

Kendilerini Kur'an İslami ile tıka basa doldurmayanlardaki boşluk, İslam dışı görüş ve davranışlarla dolacaktır. Bu Sünnetullahtır. 'Ortak tavır' geliştirilememesinin sebebi de bu değil midir?

İslamcıyım diyenlerin günlük hesaplardan, köşe döncülükten, işportacı mantığı ile hareket etmekten vazgeçmesi ve Kur'an ile kendilerini basa basa doldurmaları sorunların çözümünün temelidir.

3- Türkiye'de Müslümanlar Kürt Sorunu'na yönelik geliştirdikleri politikalarda Türkiye İslami hareketini mi yoksa bölgesel veya Kürt halkını önceleyen bir kalkışı mı esas almalıdır?

Sorunuz ilk ikisi gibi meseleye esastan yanlış bakılmasının zorunlu sonucu olarak sürdürülen yanlışları tekrar ederek devam ediyor. Zira İslam'dan uzaklaşmışlığın esasını teşkil ettiği sorunlara, bu asıldan uzak temeller aramanın yanıltıcılığına dikkat edilmelidir.

İslam cihanşümul bir dünya görüşü ve yaşam biçimidir. Ne Türkiye için bir İslam, ne Türkler veya Kürtler için bir ayrı İslam söz konusu olamaz. Bölgeselliğin dahi yerinin bulunmaması gerekir İslam söz konusu bulunduğunda.

Belki tarif açısından kullanılmanın ötesinde bir anlam taşımadığına inanarak kullanmak durumunda kaldığımız 'Güneydoğu Sorunu' deyimi, mahallilikten uzak bir adres olarak algılanmamalıdır. Elbetteki cihanın neresinde olursa olsun ait olduğu bütün içinde mütalaa edilmeli ve çözümü de bu bütünselliği içinde düşünülmelidir.

İslam hangisi için söz konusu olursa olsun kavmiyetçiliğin her türü karşısında çözümünü getirmiş ve 'cahiliyye'den saymıştır. Hem kavimleri reddetmeyi, hem de bir kavmi üstün tutmayı 'cahiliye' olarak nitelemiştir.

Umarız cevaplarımız dikkatle ve düşünülerek okunur ve akledilir. Bütün okuyucularınıza Allah'tan iyi çözüm getirici olmadığını yeniden hatırlatmakta yarar görüyoruz. Teşekkür ediyoruz.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR