1. YAZARLAR

  2. Adnan Adıgüzel

  3. Islah ve İfsad

Islah ve İfsad

Ağustos 1994A+A-

"Yeryüzü ıslah olduktan sonra ifsad etmeyin, korkarak ve umarak O'na dua edin. Allah'ın rahmeti iyiler için çok yakındır." (7/55, 56)

Islah ve ifsad (el-fesad) kelimeleri Kur'an-ı Kerim'de genellikle birbirinin zıddı olarak kullanılır. Kur'an-ı Kerim Fir'avn'ın ve diğer kafirlerin (tağutların) yeryüzündeki insanlara zulmetmelerini, onların malları ve canları üzerindeki keyfi uygulamaları (tasarrufları)nı, terazideki hilelerini, ekini ve nesli yok etmeye çalışmalarını yeryüzünün ifsad edilmesi olarak niteler. İşte, az ya da çok bir şeyin normal seyrinden çıkması anlamına gelen fesad (1) kelimesi, Kur'an-ı Kerim'de sık rastlayacağımız kelimelerdendir. Genellikle, insanlar arasındaki ilişki seyrinin Allah'ın istediği istikametten çıkması, insanların haklarına tecavüz edilmesi, Allah'a kulluğun ve imanın terk edilmesi-şirke bulaştırılması ve müşriklerin salihlere zorla istediklerini yaptırmaya çalışmaları, haksız kazançlar elde etme ve Karun gibi malla övünme ve malı tahakküm ve büyüklük vesilesi saymaları ve malı insanlaın hayrına kullanmamaları gibi davranışlar "yeryüzünde fesad çıkarmak" olarak kabul edilmiştir. Yine yol kesme, insanların mallarına ve canlarına kastetme de yerde fesad çıkarmanın diğer bir yönüdür.

İşte aşağı yukarı bu anlamlarda kullanılan fesad kelimesine karşılık olarak Kur'an-ı Kerim el-Salih/el-lslah kelimesini kullanır. Allah'ın Rasulleri ve salih kullan yeryüzündeki fesada ve fesadçılara karşı mücadele etmeli, istikametinden çıkan toplumsal yapıyı, insanlar arası ilişkileri, ekonomik yapıyı hukuk ölçülerine oturtmaya, olması gereken şekle döndürmeye çalışmalıdırlar. Bu çabaların adı "Yeryüzünü ıslah etme"dir. Kendisini Allah'ın salih kullarından sayan, salih kullardan olmak isteyen herkesin var gücüyle bu çabaya katkıda bulunması gerekir. Bu çabayı göstermeyenler toplumdaki fesada bizzat katılmasalar da zalimlerden olurlar ve Allah'ın kurtaracakları arasına katılamazlar. (2)

Kur'an-ı Kerim kafirlerin yeryüzündeki keyfi tasarruflarını fesad olarak nitelerken, mü'minlerin karşı faaliyetlerini ıslah olarak isimlendirir. Sonuçta kafirler ifsad eden, bozan kimseler olurken mü'minler ıslah eden, düzelten kimseler olarak gösterilir. (3)

Kur'an sürekli olarak iman ve salih amel kavramlarını peşpeşe kullanır. Bu iki vasıf Allah'ın kendilerine rahmet edeceği, kurtaracağı ve her türlü kötülükten ve hüzünden uzaklaştıracağı insanların temel vasfıdır. Bu iki vasfın birleşmesiyle "müslüman" ortaya çıkmış olur. Salih ameli bir genellemeyle; Allah'ın insandan olmasını istediği şekle yönelik her türlü faaliyettir diyebiliriz. El-Behiy, salih ameli, Allah'a ve peygamberin risaletine inanıp, iman ilkelerini uygulamaktır diye tarif ederken, (4) Izutsu iman ve salih ameli gölgeyle, gölgeye sebep olan nesne arasındaki ilgiyle açıklar; biri olunca diğeri de olmak zorundadır. (5) Bu açıdan bakılınca biz, 'ıslahat müslümanın hayat tarzıdır' demek durumundayız. O hayatı boyunca her türlü bozulmaya karşı durmalı yani ıslaha çalışmalıdır. O yaşayışıyla normal (ıslah olmuş/muslih) insani yaşayışın örneğini oluşturmalı, hem kişisel ve hem de toplum hayatında ıslah edilmiş yapıyı kurmaya çalışmalıdır. Kafirler inanışlarıyla, dünyaya bakışlarıyla ve kazançlarını hiç bir sınır tanımadan kullanmalarıyla fesada destek olurken, mü'min de tam aksine imanıyla ve salih amefleriyle dünyada nasıl yaşanması gerektiğini göstermelidir.

Bugün çevremizde olup-bitenleri biraz düşününce Kur'an-ı Kerimin fesadçı tiplemesinin evrenselliğini, zaman ve mekan tanımadığını gayet rahat bir şekilde anlayabiliriz. Etrafımızda ve ekranlarımızda sürekli gördüğümüz soygunlar, aldatmalar, fuhuş, hizipleşmeler, düşmanlıklar ve cehalet fesadın resminden başka bir şey değildir. İnsanlığın tek umudu Allah'ın tekrar salih kullarını işbaşına getirmesidir. Ancak bu konudaki Allah'ın sünneti açıktır; salih kullar hayatın her alanında müfsidlerle mücadele etmeli ve Allah'ın izniyle onlara galip gelmelidir. Allah kafirleri sevmez, onlardan razı olmaz. Ancak onları dünyada mü'minlerin eliyle cezalandırır, fesadı salih kullarının çabalarıyla (salîh amelieriyle) ortadan kaldırır. (6)

Şimdi Kur'an'ın hangi davranışları yapanlara karşı çıkarak bozguncu/müfsid dediğini ve hangi davranışları desteklediğini ve müslihlerin kimler olduğunu ortaya koymaya çalışacağız.

Kur'an'a Göre Müfsîd (Bozguncu) ve Müslih (Islahatçı)

"Onlar Allah'ın ahdini yerine getirirler ve anlaşmayı bozmazlar. Onlar Allah'ın bitiştirilmesin! emrettiğini şeyi ayırmazlar; Rablerine karşı saygılı olur ve kötü hesaptan korkarlar. Onlar Rablerinin rızasını arzulayarak sabrederler; namazı kılarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve açık olarak harcarlar ve kötülüğü iyilikle savarlar. İşte bunların sonucu olarak onlar Adn cennetlerine girerler. Babalarından, eşlerinden ve çocuklarından salih olanlar da kendileriyle beraberdirler. Melekler her kapıdan yanlarına girerler ve "Sabretmenize karşılık selam size, dünyanın sonucu ne güzel!" derler.

Ancak Allah'a verdikleri sözü iyice geliştirdikten sonra bozanlar ve Allah'ın bitiştirilmesini emrettiği şeyi ayıranlar ve (yani) yeryüzünde bozgunculuk yapanlar (ifsad edenler),.. İşte onlara lanet vardır ve onlar için çok korkunç bir yer vardır." (13/20-25)

Allahü Teala Kur'an-ı Kerim'de yeryüzüne salih kullarının varis olacağını va'detmiştir. (7) Allah'ın salih kulları da kendilerine emanet olarak verilen yeryüzünde fesada fırsat vermeyecektir. (8) Aksine onlar iyiliğe destek olarak (iyiliği emrederek) ve kötülükleri/fesadı engelleyerek iktidar olacaklardır. (9)

Müfsidler, insanların mallarını çalarak, (10) insanların mallarına haksızca el koyarak, aldatarak yemek, (11) mal yığarak, o malları keyfi olarak harcayarak en lüks hayatı zevk-sefa içinde geçirmeye çalışacaklardır. (12) Allah'ın salih kulları ise tüm kötülüklere karşı duracak ma! ve iktidar sahibi olunca bunun Allah'ın bir imtihanı olduğunu unutmayacaktır. (13)

Müfsidler Allah'ı ve Ahiret Günü'nü hesaba katmadıkları için (14) dünyada kendi çıkarlarına uygun kabul ettikleri her şeyi yapacaklar, ekini ve nesli yok etmek için çalışacaklar, Allah'ı hiç dikkate almayacaklar, nankörlük edecekler, (15) güçleri yetince insanları keyfi olarak (çıkarlarını gözeterek) öldürecekler ve kadınları utanç içinde bırakacaklar, insanları partilere ayırarak birbirine düşman edeceklerdir. (16) Yine onlar cinsi arzularını Allah'ın helal yolundan gidermek yerine her türlü sınırsız çarpık ilişkiyi meşru görerek, zevk-sefa peşinde koşmaktan geri durmayacaklardır. (17) Müfsidler kendi fesadlarını eleştiren ve buna engel olmaya çalışan ıslahatçılara da tahammül edemeyip onları ortadan kaldırmaya çalışırlar. (18)

Allah'ın salih kulları iman ederler ve yalnız Allah'a kulluk ederler. Allah'a teslimiyetlerini salih amelleriyle gösterirler. (19) Geceleri kıyamda Allah'ın ayetlerini okurlar, secde ederler, iyiliği emreder, kötülüğü nehyederler, iyi işlerde yarış halindedirler, mallarını Allah yolunda harcarlar ve kötülükten uzak durmaya çalışırlar, (20) vaatlerine sadıktırlar ve bütün bunları en iyi şekilde yerine getirenlerden olmaları için Allah'tan yardım isterler. (21) İşte Allah'ın bu salih kulları kendilerine nimet verilen kullardır. Onlar, nebiler, sadıklar (doğruluk örnekleri) veya şehidleri örnek alanlardır. Allah da bu kullarının (ıslahatçı kullarının) velisidir. (22)

Allah'ın salih kulları Allah'ın kitabına sımsıkı sarılırlar, namaz kılarlar. (23) Allah yolunda karşılaştıkları susuzluktan, açlıktan yılmazlar, Allah için kafirleri öfkelendirecek, onlara karşı başarı elde edecek ve galib gelecek işler yaparlar. (24) O salih kullar Allah için sabrederler, şerefli/güçlü (izzet sahibi) kimselerdirler, Rablerine kavuşmayı arzu ederler ve ahireti hesaba katarlar. (25)

Allah'ın salih kulları ıslah ederler, ifsad etmezler, (26) salih amelle kötü (seyyi') ameli birbirine karıştırmazlar, (27) yetimlerin haklarını gözetip onların halini düzeltirler, (28) haksız yere insanlara tuzaklar kurmazlar (29) ve onlar kafirler gibi gününü gün edip hayvanlar gibi yaşamazlar. (30)

İşte dünyada ıslaha çalışan salih kulların yaptıklarının karşılığı Allah tarafından kendilerine eksiksiz olarak verilecek Allah onlara hem dünyada ve hem de ahirette en güzel karşılığı yaptıklarının kat kat fazlasıyla verecektir. (31) Allah kesinlikle ifsad edenlerle ıslah edenleri bir tutmayacaktır. (32) Allah katında kafirler en alçak, en şerlilerken, iman edip salih amel işleyenler en hayırlı ve en iyi kimselerdir. (33) Allah kendi yolunda ölenlerin (şehidlerin), Allah'tan korkan, doğru söz söyleyenlerin, işlerini ıslah ederek (yoluna koyacak), ifsad edenlerin işlerini ıslah etmeyecek, akamete uğratacak/boşa çıkaracaktır. Çünkü Allah katında kalıcı olan şeyler salih amellerdir. Salih olmayan amelin ise hiç bir değeri yoktur. (34)

Sonuç

Kur'an-ı Kerim toplumsal hayattaki işleyişi ve var olan durumları iki temel kavramla ifade etmiştir: Islah ve ifsad. Yeryüzünde Allah'ın adaletini ayakta tutma, toplumsal hayatta ve tabiatın her alanında normal işleyişinin devamını sağlama ve bu işleyişi engelleyen unsurları ortadan kaldırma faaliyetinin tek kelimelik karşılığı ıslahtır. Bunun tersi yönde çalışmak ise yeryüzünü ifsad etmeye çalışmak demektir.

Kur'an-ı Kerim'e göre gücüne ve otoritesine güvenerek insanları köleleştiren, öldürün ve kendilerine kulluk ettirenler (Fir'avn vb.), terazide hile yaparak, yol keserek ve daha başka değişik yollarla insanların mallarını yağmalayanlar, zina edenler, adam öldürenler ve Allah'ın yasaklarını çiğneyenler ve bu yasakları kabul etmeyenler yeryüzünde bozgunculuk yaparlar, müfsidlerdir.

Peygamberlerin önderliğinde tarih boyunca her türlü haksızlığa, zulme, zorbalığa ve insanların Allah yerine eşyaya ve sınırlı güçlere kulluğunu esas alan sistemlere karşı bir mücadele verilmiş, toplumdaki tüm aksaklıklar esas olması gereken ölçülere çekilmeye çalışılmıştır. Her toplumda karşı karşıya kalınabilecek bu mücadele ortamlarında bulunmayanlar, toplumu ıslah çabasında bulunmayanlar bizzat ifsad çalışmalarında fiili görev almasalarda kurtulamayacaklardır. Peygamberimiz (s)'den nakledilen bir haberde imanı en zayıf noktaya dayanmayan kimselerin varolan/gördükleri kötülükleri elleriyle veya dilleriyle değiştirme çabasında olmaları gerektiği belirtilmiştir. (35)

Tarih boyunca Peygamberlerin ve salih kulların ıslah çabalarını, atalarının dinini, geleneklerini, çoğunluğun kendileri gibi düşündüğünü veya fiili güçlerini ortaya koyarak engellemeye çalışan müfsidlerin mirasçıları bugün de toplumlarını ıslaha çalışanlara karşı var güçleriyle meydandadırlar. İşte olagelen bu mücadele ortamı müslümanın imtihan alanıdır ve kendini burada gösterecektir.

"Biz yolumuzda cihad edenleri, elbette yolarımıza ileteceğiz. Allah iyilik edenlerle beraberdir." (29/69)

"Allah'tan daha doğru sözlü olan kimdir?" (4/87, 122)

Dipnotlar:

1- Ragıbel-İsfehani, ei-Müfredat, Fe-Se-De maddesi.

2- 11/116-117.

3- 30/44, 38/28, 40/58, 45/21.

4- Muhammed el-Behiy, İnanç ve Amelde Kur'ani Kavramlar, Yöneliş Yay., İst., 1988, s. 206.

5- Toshihiko Izutso, Kur'an'da Dini ve Ahlaki Kavramlar, Pınar Yay., İst, 1984, s. 269.

6- 9/14,39/7, 11/116-117,

7- 21/205.

8- 7/142.

9- 22/41.

10- 4/29, 12/73,83/1-2.

11- 11/84-85.

12- 28/77.

13- 3/110, 11/116,27/40.

14- 10/40,29/36-37.

15- 2/205,3/62-63,7/74.

16- 7/103, 28/4. Bu ayetlerde geçen "yestehyune nisaehum" ifadesi, "Kadınlarını utanç içinde bırakıyordu" Şeklinde de yorumlanmıştır. Bkz.: M. Bucaille, Kitab-ı Mukaddes, Kur'an ve Bilim, TÖV Yay., İzmir, 1981, S. 328.

17- 20/29-30.

18- 27/48-49,26/116, 11/91, 19/46,36/18...

19- 29/9.

20- 9/45,63/10,3/113-114.

21- 2/101, 1/7,26/83, 27/19.

22- 1/7,4/69,7/196.

23- 7/169-170.

24- 9/120.

25- 11/9-11,25/10.

26- 7/55-56.

27- 9/101-102.

28- 2/220.

29- 27/48-49.

30- 47/12.

31- 7/32, 2/261, 6/160, 2/62, 5/69, 16/97, 18/88, 19/60, 20/82,25/70-71,40/40...

32- 38/28,40/58,45/21.

33- 8/22 ve 55, 25/44, 98/6-8.

34- 47/4-5, 33/70-71, 10/81-82, 18/46.

35- Ahmed Naim, Kırk Hadis  (Müslim'den), DİB Yay., Ankara, 1981, s. 42, İmam Nevevi.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR