1. YAZARLAR

  2. Oktay Altın

  3. İnsan-Allah ilişkisi Bağlamında 'Korku'

İnsan-Allah ilişkisi Bağlamında 'Korku'

Ekim 1998A+A-

İnsanların yaşamını düzenleyen vahiy, mutlak bilgi ve güç sahibi Allah tarafından gönderildiği için birinci derecede önemli ve bağlayıcıdır. Vahiy, Allah'ın sözlü bir müdahalesi olarak inzal olurken, sahip olunan Allah telakkisi de vahyin nasıl algılandığına, nasıl sosyalleştirildiğine birinci dereceden etki eder. Çeşitli dinlerdeki/kutsal metinlerdeki Allah anlayışına bakılarak bu dinin bağlıları olan İnsanların inanışlarını, yaşam tarzlarını kavrayabiliriz. Bunun tersi de mümkündür. İnsanların yaşantılarına bakarak Allah telakkileri hakkında fikir yürütebiliriz.

Sahip olunan Allah telakkisi eğer hiç azap etmeyen, kullarına sürekli merhametli davranan bir anlayışı içeriyorsa, bu dinin bağlıları arasında ifsat yaygınlaşır. Çünkü yapılan bütün kötülüklerin affedileceği kanaati hakimdir. Tersi durumunda yani inananlarını sürekli tehdit eden onları şiddet yöntemleriyle zaptu rapt altına alan Allah tasavvurunda ise insanlar sevgi ve merhametten uzaklaşarak donuk, tekdüze bir görüntü arz ederler.

Zihinlerdeki Allah telakkisi, vicdani, soyut bir düşünce olmaktan çıkıp; itikad, iman derecesine yükseldikçe Allah'ın/vahyin, hayata müdahalesi artar. Zaten kısaca Allah-insan, insan-insan ilişkisi olarak tanımlayabileceğimiz 'din'in temelini de Allah telakkisi oluşturmaktadır.

Müslümanlar olarak inandığımız, kendisine teslim olduğumuz alemlerin rabbi olan Allah'ı tanıyabileceğimiz yegane kaynak Kur'an'dır. Rabbimiz, Kitabı'nda kendisini çeşitli sıfatlarıyla tanıtmaktadır. Bu sıfatlar genel olarak tasnif edildiğinde Rabbimizin "rahman, rahim, gafur, tevvab vs." gibi sıfatlarla kendisini bağışlayıcı, mükafatlandırın olarak nitelendirdiği müjdeleyici boyutu; diğer taraftan da "gahhar, şedidü'l-ikab, muntakim" gibi eczaya dönük sıfatlarla kendini nitelendirildiği korkutucu boyutu karşımıza çıkmaktadır. Bunlarla bağlantılı olarak kendisine teslim olan mü'minlere olağanüstü güzelliklerle dolu cennet vaadinde bulunurken, emirlerine uymayanlara ise yine olağanüstü korkunç cehennem tehdidinde bulunmaktadır. Şüphesiz Allah'ın mükafatlandırın sıfatları, cezalandırıcı sıfatlarla karşılaştırıldığında çok daha fazla, cezalan da yalnızca hak edenleredir. Bu bakımdan Kur'an'daki Allah telakkisi, sürekli insanları iyiliğe çağıran, bu konuda her türlü yardımı esirgemeyen, fakat zorla hakka ayak diretenleri de adaletinin gereği olarak cezalandıran bir görüntü arz eder.

Rabbimiz, olumsuz davrandıklarında karşılaşacakları tehlikelere karşı insanları uyarırken değişik kavramlar kullanmaktadır. Fakat bu kavramlar çevirilerde genellikle bir iki kelimeyle karşılanmakta bu da ayrıntılara vakıf olmamızı engellemektedir. Abdulali Bazergan'ın "Kelimat ez Kur'an"1 adlı kitabındaki sıralamayı eksen alarak tanımlarda büyük oranda bundan faydalanarak Kur'an'da Allah-insan ilişkisinde korkuyu ifade eden kavramlar üzerinde durmaya çalışalım:

Havf

Türevleriyle birlikte Kur'an'da 124 defa zikredilmektedir. "Kesin bir bilgiye sahip olunmadan, şüphe ve zanna dayalı olarak, gerçekleşecek kötü bir olay karşısında veya sevilen bir şeyin yitirilecek olmasından dolayı insanda oluşan olumsuz ruh hali" anlamındadır.2 Havf, içerisinde şüphe barındırması açısından ümitle bir şeyi bekleme anlamındaki 'reca' ve 'tamah' ile benzerlik arz eder. Birisi İyilik beklentisi diğeri kötülük beklentisi olmasına rağmen her ikisinde de kesinlik yoktur. Bu durum şu ayetlerde vurgulanmıştır: "...O'nun merhametim umarlar (reca), azabından korkarlar (havf). Çünkü Rabbinin azabı, gerçekten korkunçtur." (İsra, 57), "Ayetlerimiz ancak, kendilerine hatırlatıldığı zaman secdeye kapanırlar, büyüklük taslamayarak Rabblerini hamd ile teşbih edenler inanırlar. Onların yanları yataklarından uzaklaşır, korku (havf) ve ümit (tamah) ile Rabblerine yalvarırlar" (Secde, 15-16)

Kur'an'da kendisinden havf edilenler olarak; Allah (5/28), büyük günün azabı (En'am, 15), ateş tabakaları (Zümer, 16), Allah'ın hadlerini ikame edememek (Bakara, 229), adaleti yerine getirememek (Nisa, 3), küfredenlerin fitnesine düşmek (Nisa, 101), kendilerinden sonra gelenlerin Allah'ın yolunda gerektiği gibi yürümemeleri (Meryem, 5) olarak sıralanmıştır.3 Havf sadece uhrevi değil, aynı zamanda bu dünyada tehlike ihtimalleri karşısında duyulan korkuyu da içine alır. Hz. Musa'nın Öldürülme korkusu (Kasas, 18), Hz. Yakub'un, oğlu Yusuf'u kurdun yemesi karşısında duyduğu korku (Yusuf, 13), savaş sahnelerinin dehşeti (Ahzab, 19), kadın ile kocanın ayrılması korkusu (Nisa, 35) da havf olarak ifade edilmiştir.

Haşyet

Türevleriyle birlikte Kur'an'da 48 defa kullanılmıştır. Haşyet, havftan daha şiddetlidir. "Korkulanı bilerek tazimle birlikte korkma"4 anlamındadır. Fatır suresi 18. ayette haşyet, namaz kılma gibi mü'minlerin özelliklerinden biri olarak zikredilmiştir. Ve genellikle mü'minlerle alakalı Allah'a izafe edilerek kullanılmaktadır: "Ve Allah'ın bitiştirilmesini istediği şeyi bitiştirirler. Rabblerine karşı haşyet sahibi, ve en kötü hesaptan da korkarlar (havf)" (Rad, 21). Haşyet duyulmaya en layık olan Allah'tır: "... Sizinle savaşa başlamış kavimle savaşmayacak mısınız? Yoksa onlardan korkuyor musunuz (haşyet duyuyor musunuz)? Eğer gerçekten inanan insanlar iseniz, kendisinden korkmanıza en layık olan Allah'tır" (Tevbe, 13). Buna rağmen bazdan Allah'tan haşyet eder gibi insanlardan haşyet ederler (Nisa, 77). Kullar içerisinde hakkıyla haşyet duyabilecek olanlar, Allah'ı sıfatlarıyla bilip tanıyanlardır, çünkü bir şey hakkındaki saygı/korku, onun şanına olan bilgi ve bilginin derecesiyle uyumlu olmalıdır.5 "Allah'tan kulları içinde ancak alimler korkar (haşyet)" (Fatır, 28), Ayette görüldüğü gibi haşyet, belirsizlikten değil, kesin bilgiden kaynaklanan korkudur.6

Şefkat

Kur'an'da 11 defa kullanılmıştır. Kalbî zaaf ve rikkatten kaynaklanan bir korku halidir. Annenin çocuğunun hastalanması, tehlikeye düşmesi karşısında duyduğu korku bu kelime ile ifade edilir.7 İnsanın vazifesinde kusur yapma, hakka layık ameller takdim edememiş olmak endişesiyle korkma anlamında kullanılmıştır.8 "Rabblerinin azabından korkarlar (müşfikun)" (Mearic, 27; Aynca bkz. Kehf, 49) Şefkat, birkaç yerde haşyet ile birlikte kullanılmaktadır. Bu kullanımda aradaki farkı görmek mümkündür: "Muttakiler, Rabblerinden korkarlar, ve saatten de titrerler (müşfikun) " (Enbiya, 49; Ayrıca bkz. Müminun, 57). Ayetlerde görüldüğü gibi şefkat de mü'minlerin bir vasfı olarak zikredilmektedir.

Vecl

Istırap ve endişeyle karışık kalbin titremesi durumu, korku hissidir9: "Onlar ki, Allah anıldığı zaman kalpleri titrer (vecleder) " (Hac, 35; Ayrıca bkz. En/al, 2; Müminun, 60) Sürekli Allah'ın azamet ve kudretini yad eden mü'minler Allah'a ibadet ve taatlerinde kusur yapma, hata etme kaygısından kalpleri rahatsızlığa duçar olur. Hz. İbrahim'in Allah'ın gönderdiği melekler karşısında duyduğu endişe/korku da vecl olarak ifade edilmektedir. (Hicr, 52-53)

İnzar

Bir tehlikeyi bilip ondan sakındırmak, bir tehlikeye karşı birini uyarmak, korkulu bir şeyi sakındırmak için bildirmektir10. Bir insanın diğer birisini herhangi bir bilgiye dayanmadan korkutması inzar ile değil, havf ile ifade edilir.11 Peygamberlerin mesajında müjdeleme (beşaret) ve günaha düşme tehlikesine karşı korkutma (inzar) vardır. Beşaret ve inzar karşıt anlamlıdırlar. İnzar, vacip olmayan bir şeyi kendine vacip yapma anlamına gelen nezr ile kökteştir. Tehlike ile korkutma, kıyamet örneğinde olduğu gibi geniş bir zamana yayılabilir. "Alemlere uyarıcı olması için kuluna furkanı indiren pek kutludur" (Furkan, 1; Ayrıca bkz. Tevbe, 122; En'am, 51). İnzar kelimesi türevleriyle birlikte Kur'an'da 129 defa zikredilmektedir.

Hazer

Kur'an'da 21 defa kullanılmakta. Havf'tan farkı, ister kesin, isterse şüpheli olsun tehlikeden sakınmayı da içinde barındırmasıdır. "İnsanların hepsi toptan sefere çıkacak değillerdi. Ama her kabileden bir cemaatin dini iyice öğrenmeleri ve dönüp kavimlerine geldiklerinde sakınmaları (hazer) umuduyla onları uyarmaları (inzar) için sefere çıkmaları gerekmez miydi?" (Tevbe, 122). Savunma silahlarına da hazer denilmektedir: "Ey inananlar korunmalarınız da alın, bölük bölük ya da hep birlikte savaşa gidin" (Nisa, 71). Evlatlar ve eşlerle ilgili de bu kelime kullanılmaktadır: "Ey inananlar, eşlerinizden ye çocuklarınızdan bazıları size düşmandır Onlardan sakının (hazredin)" (Teğabün, 14).

Rahbe

12 defa Kur'an'da kullanılmıştır. Havfle karşılaştırıldığında süreklilik ifade eder. Bu yüzden Allah korkusuyla sürekli O'nun yolunda riyazetle hayatlarını idame ettirenlere rahib ve ruhban denilmiştir. "Gerçekten onlar, hayır işlere koşarlar, umarak ve korkarak (rahbe) bize dua ederlerdi ve bize derin saygı gösterirlerdi" (Enbiya, 90).

Müslümanların güç biriktirerek düşmanlarını korkutması rahbe olarak da ifade edilmektedir:

"Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın. Bununla Allah'ın düşmanı, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah'ın bildiği kimseleri korkutursunuz (rahbe)" (Enfal, 60).

Fez'

Kur'an'da sadece altı defa kullanılmıştır. İnsanın tehlikeye maruz kaldığı durumda kalbinin hızla çarpması ve can sıkıntısını ifade eder. Korkunç bir şeyden şahsa arız olan tutukluk ve ürkeklik, yani şiddetli korku ile sarsılmak demektir12: "Sur'a üfleneceği gün, Allah'ın diledikleri dışında, göklerde ve yerde bulunan kimselerin hepsi korku içinde kalır. Hepsi boyun eğerek 0'na gelirler." (Nemi, 87; Ayrıca bkz. Sebe, 23; Enbiya 103; Nemi, 89).

Ra'b

Bu kelime de Kur'an'da sadece 5 defa kullanılmıştır. Korkuya kapılmaktan kaynaklanan telaş, acele ve heyecandır. Bütün insan bedenini kaplar ve karar verme yetisini giderir: "Kitap ehlinden onlara yardım edenlerini de kalelerinden indirdi ve kalplerine korku düşürdü. Onlardan bir kısmını öldürüyordunuz, bir kısmını da esir alıyordunuz." (Ahzab, 26; Ayrıca bkz. Haşr, 2-, Enfal, 12).

Dipnotlar

1- Abdulali Bazergan, "Kelimat ez Kur'an", Tahran, 1360, s. 69-80

2- Ragıb el-İsfehani, "Müfredat". Dımeşk, 1996, 'havf' md. s. 303

3- Ali Ünal, "Kur'an'da Temel Kavramlar", istanbul, 1986, s. 507

4- Ali Ünal, Age., s. 508

5- Elmalı Hamdi Yazır, "HakDini Kur'an dili:P, c. 6, s. 3991

6- Ayrıca bkz. Ahzab. 39; Zümer, 23; Haşr, 21, Bakara, 74.

7- Abdulali Bazergan, Age., s. 71

8- Elmalı Hamdi Yazır, age., c. 6, s. 5359

9- Ragıb el-İsfehani, age., s. 855

10- Elmalı Hamdi Yazır, age., c. I, sh. 209

11- Abdulali Bazergan, age.

12- Elmalı Hamdi Yazır. age., c. 5, sh. 3709

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR