1. YAZARLAR

  2. Mehmet Göktaş

  3. Hormonlu Büyümek veya Marjinal Kalmak

Hormonlu Büyümek veya Marjinal Kalmak

Temmuz 1999A+A-

Ayda bir olmak üzere yüzüncü defa insanların karşısına çıkmak, onların susuzluklarını giderecek şeyler sunmak Türkiye gibi bir coğrafyada, hem de seksenli yılların dergi bolluğunun nihayet bulmasından sonra tebrik edilmesi gereken güzel bir olaydır. Haksöz mütevazi, sessiz ve iddiasız (belki de bize öyle gelmiş olabilir) bir başlangıç yapmasına rağmen şu anda hiç de öyle olmayan bir noktaya gelmiş, daha da önemlisi, son iki buçuk yılın çetin yükü onun omuzlarında kalmıştır.

İnsanımızın dört bir yana savrulduğu bir hengâ­mede vahyin gemisini terk etmeden savrulanları oraya çağırmak, tağutun azgın bir iştahla her türlü çalışmayı yalayıp yuttuğu bir dönemde müslümanlarını demir leblebi olduğunu göstermek her halde şerefli bir görev olsa gerek. Bu bakımdan Haksöz'ü gerçekten tebrik ediyoruz.

Savrulmamak, dik durmak, ilkeli olmak aslında geniş halk kitlelerinin de gönüllerinde yanıp tutuşan hasretlerdir bunu bizler gibi dillendirmeseler de. Bunu okuyabilmek hiçte zor değildir, yeter ki onlarla birazcık içice olabilelim.

Nice zamandır müslümanlardan, müslümanları temsil edenlerden, gözlerine bakılanlardan, ağızlarına bakılanlardan izzet ve onur tabloları görmek için hasretle yanıp tutuşmaktadır bu sessiz çoğunluk. Ümmetin biatini, aidatını, umudunu ve vekaletini yüklenenlerde onların en çok görmek isledikleri şey izzettir!

Eğilimler dokunuyor bu sessiz çoğunluğa, bükülmeler dokunuyor bu insanlara! Sevdiklerinin, umut bağladıklarının, gözüne ve ağzına baktıklarının ciğeri beş para etmeyen necasetlere karşısında süklüm püklüm olmaları dokunuyor bu insanlara, hem de çok dokunuyor! Evet, özellikle şu son yıllarda, ne yapılan zulümler dokunuyor onlara, ne müslümanca bir hayatın sınırlarının gittikçe daraltılıyor olması dokunuyor. Birilerinin onları yere baktırması dokunuyor, birilerinin onların başını öne eğdirmesi dokunuyor, birilerinin onları el içine çıkamaz etmesi dokunuyor, birilerinin onları utandıracak sözler etmesi dokunuyor, birilerinin zillet görüntüleri sergilemesi dokunuyor. Hiç bir şey bu insanlara bundan daha ağır gelmiyor, daha girân gelmiyor, onları dilhûn etmiyor. Siz bunu Anadolu insanının içine gittiğinizde her skandaldan sonra, her belge ve kaset olayından sonra, her açık oturum ve tartışmadan sonra çok rahat görebilirsiniz.

Hormonlu büyümenin, demokrasi veya cahiliyyenin sunduğu ödünç imkanlarla büyümenin bizi grileştirdiğine, bizi biz olmaktan çıkardığına, vahyin çizgisinden çok çok uzak noktalara savurduğuna yakinen bu dönemde şahid olduk. Fakat ilkeli davrananların, dik bir duruş göstererek net bir kimlik ibraz edenlerin de marjinalliğe mahkum olacağı kanaati yaygındı. Bunu grileşenler, savrulanlar kadar ilkelilerin bizzat kendileri de neredeyse bir kader olarak görüyordu.

İşte bu son iki buçuk yıl, bunun hep böyle olmayacağını, yani halkın kahir ekseriyetinin gönlünün derinliklerinde azgın küfre karşı ilkelilik yattığını, izzet yattığını, dik duruş yattığını göstermiştir. Aslında Haksöz de bu noktayı yakaladığı için bugün güzel bir görev ifa etmektedir. Bu ikibuçuk yıldan önce ilkeli, net ve berrak değil miydi gibi bir soruyu da peşinden getirmiş oluyor.

Bir trafik kazası düşünün, otomobil bir yayaya çarpıp bir tarafa fırlatmış, adam kanlar içerisinde acı ile kıvranıyor. Bu arada adamın gözlüğü bir tarafta, ayakkabıları bir tarafta, ceketinin düğmeleri bir tarafta, ceplerinde ne varsa etrafa saçılmış, aynı zamanda adamın eli yüzü, saçı başı da toz duman içerisinde... Yapılması gereken nedir diye sormuyoruz, çünkü akil selim bunu bilir. Fakat oraya toplanan kalabalığın ilk etapta şunları yapmaya başladığını varsayalım. Bir kadın çantasından çıkardığı iğne iplikle adamın ceketinin düğmelerini dikmeye çalışıyor, bir başka kişi de cebinden çıkardığı tarakla adamın dağılan saçlarını tarıyor, mendille yüzünü tozunu siliyor, bir başkası adamın ayakkabılarının bağını çözmekle, tozunu silmekle uğraşıyor, bir başkası cebinden dökülenleri itina ile toplayıp imzalı tutanakla tespit ediyor... Aslında bu yapılan şeylerin hepsi de doğru değil mi, hepsi de bir eksiği gidermiyor mu, bir yanlışı düzeltmiyor mu, yerinden olmuş bir şeyi tekrar yerine koymuyor mu? Evet ama, hepsi de haindirler ve kanlar içinde yatan adama ihanet etmektedirler.

Velev ki doğru olsa bile, ölü gündemlerle müslümanları oyalamak da onlara ihanet değil midir? İlkelilik ve isabetlilik bizi aldatmasın, İnsan asıl gündemden kaçarak ölü konular üzerinde de ilkeli olabilir, isabetli olabilir. Bununla Haksöz'ün ikibuçuk yıldan önceki günleri böyleydi demek istemiyorum.

Allah Teala bizim için hayır murad eylemişse, düşüncelerimizi, eylemlerimizi murad eylediği gündemlere kanalize edecektir inşaallah.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR