1. YAZARLAR

  2. Rıdvan Kaya

  3. Haksöz’e Dair

Haksöz’e Dair

Aralık 2004A+A-

Kasım sayımızın çıktığını duyurmak amacıyla Haksöz'ün web sayfasına yerleştirilen haber okuyucuların ilgisine konu oldu. Son sayıda yer verilen yazılara ilişkin olarak başlayan tartışmalar gelişerek "Haksöz" değerlendirmeleri, eleştirileri ve karşı eleştirilerle devam etti. Dergi hakkında düşüncelerini, eleştiri ve önerilerini sunan okuyucuların görüşleri farklılık arz etmekte. Derginin yayın kalitesini iyi bulduğunu söyleyenler yanında giderek yavanlaştığı eleştirisinde bulunanlar da var. Aktüel-siyasi gelişmelere ayrılan yerin ne kadar olması gerektiği; edebiyat sayfalarına verilmesi gereken önem; Kur'an çalışmaları ve usuli yazıların ağırlığı ve benzeri konularda farklılaşan tespit ve tavsiyeler mevcut.

Bir kısım tespit ve eleştirilerin sadece internet sayfası okuyucularıyla sınırlı olmayıp, dergiyi takip eden pek çok okuyucumuzun da katıldığı ve değişik zeminlerde seslendirdiği tespit ve eleştiriler cümlesinden olduğunu biliyoruz. Bu nedenle bir tür muhasebe ihtiyacının karşılanması ve aynı zamanda da bilgilendirme anlayışıyla konuya değinme gereği duyduk. Konunun daha iyi anlaşılabilmesi açısından internet sayfamıza iletilen kimi değerlendirmelere aşağıda ayrıca bir kutu içinde yer verdik. 

Haksöz'ün Uzun Yolculuğu ve Sabiteleri

Haksöz tam 14 yıldır yayın faaliyetini sürdüren bir dergi. Bu uzun yolculuk boyunca çeşitli uğraklardan geçildi, sıkıntılarla karşılaşıldı. İddia sahibi olmanın; sadece bireysel zeminde değil, toplumsal hayatta da karşılığı olan bir "söz"ü savunmanın bedeli olarak çeşitli zorluklar yaşandı ve halen de yaşanmakta. Bu süre içinde dergi yazı kadrosuna yeni isimler katılırken, önceki sayılarda çalışmalarıyla yer alan kimi isimler görünmez oldu. Aynı şekilde okuyucu kadrosunda da değişiklikler olduğu malumdur. Çeşitli nedenlerle çok sayıda okuyucu dergiyle irtibatını sonlandırırken, yeni isimler Haksöz'ün okuyucuları arasına katıldı. On küsur yıl süren bir faaliyetin gidenlerinin-gelenlerinin olması elbette doğal. Dünyada, ülkede ve kendi özelimizde yaşananların doğrudan ya da dolaylı olarak Haksöz'e yansımalarının olması; ilgi, katılım ve algılama noktasında farklı sonuçlara yol açması gayet anlaşılabilir bir durum. Bu noktada değişim kaçınılmaz. Kimi şeylerin değişmesi engellenemez.

Ama sabit kalması gereken şeyler de var elbette. Haksöz'ün yayın hayatına devam etmesini anlamlı kılan, gerekli kılan unsurların bu sabiteler zemininde aranması gerektiğine inanıyoruz. Öncelikle yayın amacımız değişmedi. İnandığımız doğruları en yakınımızdan başlamak suretiyle ulaşabildiğimiz herkese iletme, tebliğ sorumluluğu dünden bugüne Haksöz'ün temel misyonunu teşkil etmektedir. Yani Haksöz'ü şahitlik vazifesinin kolektif bir tarzda sürdürülmesi noktasında her zaman değerli, anlamlı ve işlevsel bir araç olarak gördük, görüyoruz.

Başından itibaren aynı anlayışı ve geleneği benimseyen bir çevre olarak çıkartmakla birlikte Haksöz'ü ortaklaşılan doğrular ve hassasiyetler zemininde elimizden geldiğince Müslümanların ortak bir çabası, ortak sesi şekline büründürmek için uğraştık. Bu noktada diyalog içinde bulunduğumuz, tavır birlikteliği içinde olduğumuz kardeşlerimizin katkılarına hep açık olduk; katkıdan da öte bu uğraşımızın ortak bir sorumluluk temelinde algılanması gerektiğini sürekli vurguladık. Nitekim bu çabalar sonucunda dergiye yazılarıyla düzenli olarak katkıda bulunan çok sayıda kardeşimiz oldu. Kısacası elimizden geldiğince Haksöz'ü dar anlamda bir hizip yayını olmanın ötesine taşımaya çalıştık ve bunda da başarılı olduğumuza inanıyoruz.

Mesajımızın gölgelenmemesine dair hassasiyetimizin de altı çizilmesi gereken bir başka sabitemiz olduğunu söyleyebiliriz. Mesajımızı ikinci planda bırakacağından korktuğumuz girişimlere hiç tevessül etmedik. Örneğin, sayfalarımızda bugüne dek ticari mahiyet taşıyan ilan-reklam hiç olmadı. Sadece dost-kardeş çevrelerin yayın ya da etkinlik duyurularına yer verdik. 

Baştan itibaren hedefimiz Haksöz'ün bir mektep işlevi görmesidir. Kolektif bir bilinç ve çabayla yayınlanması hedeflenmiştir. Bu yüzden de zaman zaman isimler değişse de Haksöz'ün hazırlanması geniş bir yazar kadrosu ile paylaşılarak gerçekleşmiştir. Dergiye yazılarıyla katkıda bulunan isimlerin pek çoğu derginin yakın çevresi dışında pek fazla tanınan, bilinen isimler değildir. Ne var ki, yayın anlayışımız içersinde bu durum bir eksiklik, zaaf olarak değil, doğal karşılanmıştır. Öncelikle derginin kendisini temsil eden, dergiyle irtibatlı bir yazar kadrosu oluşturulması hedeflenmiştir. Mesela İslami yayıncılık alanında iyi tanınan, popüler belli başlı isimlerden derlenen yazılarla bir yayıncılık faaliyeti sürdürülmesi hedeflenmemiştir. Hemen her ay farklı bir dergide imzalarına rastlanılan isimlerin yazılarının ağırlıkta olduğu bir yayın anlayışı yerine "amatör" görünümlü bir yayıncılık tercih edilmiştir. Bu amaçla soruşturma, röportaj ve benzeri tarzlar dışında dışarıdan pek fazla yazı talebinde bulunulmamıştır. Ne kadar gerçekleştirilebildiği elbette tartışılabilecek bir konu olmakla birlikte mümkün olduğunca derginin kendi yazar kadrosuna dayanması arzulanmıştır.

Bu noktada bir kere daha hatırlatalım ki, söz ustalığı iddiasında değiliz, bu tür bir iddiayı hiç benimsemedik, ama söyleyecek sözümüz var ve bir biçimde bunu dillendirmeye, duyurmaya, haykırmaya devam edeceğiz. Elbette sözü güzel söylemenin, başarılı ve etkileyici bir tarzda ifade etmenin önemini inkar etmiyor, bilakis buna gayret de ediyoruz ama içeriği, mesajın sahihliğini ve yaşanabilirliğini öne çıkarıyoruz. Zaten asıl olanın da söz ustalığı yapmak değil, sözü hakkıyla taşımak olduğunu biliyor ve bunun daha bereketli olduğuna inanıyoruz.

Eksikler-Zaaflar

Gerek burada kimisini alıntıladığımız, gerekse de daha başka zeminlerde dile getirilen eleştiri ve değerlendirmelerin yoğunlaştığı belli noktalara değinmekte yarar var. Ama öncelikle bir kere daha hatırlatalım ki, okuyucuların eleştiri ve değerlendirmelerinde kesin kriter alınabilecek objektif ölçüler olmadığı ortada. Mesela derginin hareketliliğini yitirdiği, sığlaştığı, derinlikli çalışmalara eskisi kadar yer verilmediği gibi iddialara cevap vermek zor. Çünkü hareketlilik/yavanlık, derinlik/sığlık ve benzeri değerlendirmeleri herkesin mutabık kalacağı bir şekilde tanımlamak imkansız.

Uzun yıllardır süren bir çalışmanın belli noktalarda zorlanması, kalitesinin düşmesi ve benzeri sonuçlar göstermesi beklenebilir bir durum. Bir anlamda uzun süreli faaliyet ve işlerin pek çoğunda kaçınılmaz olarak rastlanılan yıpranma olgusu, rutinleşmeye bağlı olarak ortaya çıkan monotonluk halinin tezahürleri söz konusu olabilir. Bu bağlamda kendimizi sürekli sorgulamaya gayret ediyoruz. Aynı şekilde eleştirileri de saygıyla ve teşekkürle karşılıyoruz. Bununla birlikte yine de karşılıklı tavsiyeleşme babından bizim de genel olarak okuyucularımıza hatırlatma gereği duyduğumuz hususlar da var. Bu yüzden şu ihtimaller üzerinde de durulmasının gerekliliğine, en azından faydasına inanıyoruz. 

Acaba bu sığlık, yavanlık eleştirilerinin ardında en azından kimi okuyucularımız arasında farklı eğilim ve yönelimlerin ön plana çıkması; hemen tüm camiamızda rastlanılan ve son süreçte ideolojik-siyasi konjonktürde yaşanan gerilemelere bağlı olarak yyzihinlerde etkisini gösteren "sonuçsuzluk/başarısızlık" algılamasının motivasyonu düşürmesi ve bunun da etkisiyle artık dergi okumaya dahi mecal kalmaması gibi durumların en azından dolaylı etkileri yok mudur? Elbette bahsi geçen süreçte ortaya çıkan olumsuzlukların derginin muhtevasına etkide bulunma ihtimalini yok saymıyoruz. Ama ilaveten, aynı sürecin en azından kimi okuyucularımızı da olumsuz etkilemiş olabileceğinin ve bu nedenle kısmen de olsa kimilerini doğrudan kendi tutumlarını özeleştiriye tabi tutmak yerine derginin yayın içeriğini tartışmaya açmak şeklinde bir tutuma yöneltmesinin de ihtimal dahilinde algılanması gerektiğini hatırlatıyoruz.

Bu durumun somut yansımalarının çok farklı zeminlerde görülebileceğini düşünüyoruz. Örneğin pek çok konuya ilişkin olarak rastlanılan ve "Bir şey değişmiyor, yapılan edilenler cılız ve etkisiz kalıyor!" şeklindeki eleştirilerin bir adım sonrası her şeyden elini eteğini çekmek oluyorsa, eleştirinin haklı olup olmamasından öte mantığının sorgulanması önem kazanır. Aynı mantığın bir başka tezahürü de "Yeni bir şey söylenmiyor, bildiğimiz şeyler tekrar ediliyor." eleştirisinden kalkılarak hiçbir şeyle ilgilenmeme, okuma, araştırma, bilgilenme çabasına son verme tutumudur. Özetle, söylemek istediğimiz şudur ki, eleştirilerden ders çıkartmayı ve eksiklerimizi gidermeye çalışmayı Haksöz'ün görevi olarak görmekle birlikte, eleştirilerin arka planında bulunabileceğini varsaydığımız kimi zaaflara dikkat çekmeyi de sorumluluk olarak değerlendiriyoruz.

Gecikiyoruz! Mazeretimiz Yok! Hatalıyız!

Haksöz'e yöneltilen eleştirileri kabaca teknik ve içerik düzeyindeki eleştiriler olarak sınıflandırmak mümkün. Derginin vaktinde çıkmaması şüphesiz okuyucularımızın eleştirdikleri hususların başında gelmekte. Doğrusu bu haklı eleştiri karşısında söyleyecek söz bulamıyoruz. Teknik manada kısıtlı araçlarla çalışma ve az sayıda eleman istihdam etmek durumunda kalışımızın Haksöz'ün vaktinde çıkartılamamasında belirleyici rol oynadığı açık olmakla birlikte, yıllardır sürdürdüğümüz bir çalışmanın sürekli gecikmeyle malul bulunması ve gecikme halinin artık kronik hale gelmesi asla mazeret kabul etmeyecek bir durum teşkil etmektedir. Tembellik, özensizlik gibi zaaflarımız yanında ayrıca ahde vefa sorumluluğumuz ile de hiç bağdaşmayan bu sıkıntılı konuya dair şimdilik okuyucularımızdan özür dilemekten başka bir şey söyleyecek durumda olmadığımızı itiraf edelim. Ayrıca da bu konu üzerinde hassasiyetle duran ve bizi uyarma sorumluluğunu sürdüren kardeşlerimize de bir kere daha teşekkürlerimizi iletelim.

Kapağın kalitesi, görsellik ve benzeri değerlendirmelere ilişkin olarak fazlaca bir şey söylememiz zor. İster istemez bu bağlamda söylenenler sübjektif yargılar içermek durumunda kalıyor. Ayrıca elimizdeki imkanlar dahilinde yapabildiğimiz bu kadar oluyor. Öte yandan aynı sayıda aynı isme ait birden fazla yazı yayınlanması konusunun da temel bir zaaf olduğunu düşünmüyoruz. Elbette mümkün olduğu kadar fazla sayıda arkadaşımızın katkısıyla derginin çıkmasını arzularız ama bir arkadaşımız iki ayrı konu üzerinde yoğunlaşıp, düşüncelerini kaleme dökmüşse ve bilhassa da bu yazılar güncel gelişmelere dair ise sadece aynı kalemden çıkmış olmasını bir yazıya yer vermekten imtina etmek için geçerli bir neden olarak görmüyoruz.

Güncel Gelişmelere Boğulma Eleştirisi ve Usuli-Siyasi Ayrımı

Derginin muhtevasına yönelik eleştiriler arasında aktüel siyasi gelişmeleri çok fazla merkeze alma ve güncel değerlendirmelerin kalıcı çalışmaların önüne geçmesi tespitleri sıkça dile getirilmekte. Bir kere daha vurgulayalım ki, genel manada dinin daha iyi anlaşılması ve yaşanması noktasında siyasi-usuli ve benzeri ayrımların kategorik temelde bir şey ifade etmediğine inanıyoruz. Bu çerçevede örneğin Tayland'da kardeşlerimizin maruz kaldıkları bir zulmü veya yanı başımızda cezaevlerinde sürmekte olan insanlık dışı tecrit uygulamasını gündemleştirmeyi Kur'an ayetleri baz alınarak yapılan bir kavram çalışmasından ayırmayı doğru bulmuyoruz. Tüm çabamız Kur'an'ın daha iyi anlaşılması ve anlaşılanların şahitliğinin yapılmasına yöneliktir. Bu yüzden örneğin sözü geçen konularla ümmet, kardeşlik, zulüm, zalimlere hep birlikte karşı koyma ve benzeri kavramların anlaşılması arasında doğrudan bir irtibat vardır. Elbette bu irtibatın sağlıklı ve nitelikli bir biçimde dile getirilmesi hususunda yer verdiğimiz yazılar zayıf veya güçlü olabilir ve bu bağlamda bir eleştiri/değerlendirmenin daha işlevsel olacağı da açıktır.

Şunu da belirtelim ki, kategorik temelde bir ayrımı doğru bulmamakla birlikte konu bazında daha fazla ihtiyaç duyulan, daha fazla geliştirilmesi gereken, kavramsal temelde zenginleştirilmesine ihtiyaç duyulan çalışmalar arasında önceleme anlamında bir ayrım yapılabilir elbette. Özellikle düşüncenin kavramlarla şekillendiği gerçeği göz önüne alındığında, hayata ve olgulara bakışımızda bize ışık tutan, yaşananları ve yaşanabilecekleri daha derinlikli bir tarzda algılamamıza yardımcı olacak şekilde nitelikli kavram çalışmalarının önemi açıktır. Bu konuların yüzeysel ve genellemeci bir tarzda değil de tafsilatlı, nitelikli bir biçimde araştırılması gerektiğine inanıyor ve bu yönde çaba da sarf ediyoruz.

Ne var ki, özellikle derginin eski haliyle son dönemlerinde ortaya çıkan görüntüsü arasında farklılaşma olduğu, giderek aktüaliteye yöneldiği eleştirisinde bulunan kardeşlerimize bu durumun büyük ölçüde yaşanan devasa gelişmelerle bağlantılı bir yansıma olduğunu söylemek isteriz. Sözü edilen dönem hem ülke içinde hem de haricinde büyük altüst oluşların, sıcak gelişmelerin yaşandığı bir dönemdir. İçeride 28 Şubat süreci adı verilen yoğun ve sistematik baskı ve sindirme ortamının, dünyada ise bilhassa 11 Eylül sonrasında emperyalist saldırganlığın dizginsizleşmesinin ister istemez gündem üzerinde çok büyük bir belirleyiciliğinin olduğu ortada. Dolayısıyla bizim, çevremizdeki insanların, uzaktaki yakındaki herkesin gündemine oturan konular üzerinde yoğunlaşılması, yaşanan sıcak ve çarpıcı gelişmelerin gecikmesizin takip edilip yorumlanması kaçınılmaz bir biçimde öne çıkmıştır. Yani bir anlamda "an'ın vacibi" sayılabilecek bir yayın çizgisi izlenmiştir ki, bunun doğal ve de gerekli olduğunu düşünmekteyiz.

Daha Sıcak ve Yoğun Bir İrtibatın Gerekliliğine İnanıyoruz!

Bu yazıda, sıkça dile getirilen bazı hususlara değinmeye, gündeme gelen kimi sorulara açıklık getirmeye çalıştık. Kendi zaviyemizden konunun nasıl algılandığını ve yorumlandığını yansıtmaya gayret ettik. Netice itibariyle; Haksöz'e ilişkin olarak okuyucularımızın -ve belki bir kısmı artık "eski" sıfatını taşıyan okuyucularımızın- yönelttikleri eleştiri ve değerlendirmelere dair bu açıklama ve cevaplarımızın ne ölçüde anlamlı ve tatmin edici bulunduğuna yine okuyucularımız karar verecek. Başından itibaren kolektif bir anlayış ve zemine oturması için gayret ettiğimiz, ancak bu şekilde anlam kazanacağına ve işlev göreceğine inandığımız Haksöz'ün sadece yayın aşamasında değil, yayınlandıktan sonra da kolektif bir zeminde sahiplenilmesi ve geliştirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu anlayışla dergi üzerinde söz söyleme hususunda okuyucuların da derginin yayıncı ve yazarları kadar söz sahibi olduğunu bir kere daha hatırlatmak istiyoruz. Sadece dergiyi satın alıp okumakla yetinmeyen; tartışan, eleştiren, öneren, kısaca Haksöz'le daha sıcak bir irtibat geliştirmeye çalışan tüm okuyucularımıza teşekkür ediyoruz.

Haksöz Sitesinde Yapılan Yorumlara Örnekler

Ankara'dan Bir Dost

…Dergide zaten inceleme - araştırma ve usul yazıları gittikçe gerilere itildi. Ve dergi daha ziyade aktüel olan konuları öncelemeye başladı…

ubeydullah

Haksöz dergisi… önceden daha özenli ve daha iyi bir kadroyla çalışıyordu. Mesela son sayıda aynı kişiler iki yazı yazmış. Bu doğal olabilir ama daha güçlü yazılara da yer verebilirsiniz. … hayat bir bütün ve biz Haksöz dergisini de bir bütün olarak görüyor ve yeniden eski canlılığını kazanmasını umut ediyoruz

hümeyra ikiz

…Eski hareketliliği dergide göremiyorum. Bi çok yazar artık yazmıyor... dergi iki ayda bir çıkmaya başladı…

Aysun Çelebi

Çocuk-aile gibi hayatın içinde yaşadığımız sorunlarla ilgili ve doğrudan kimliğimizle de alakası olan konular…

Mehmet Sıla

Anladığım kadarıyla dergide genç kalemlere yer verilmeye çalışılıyor. Gençlerin belki kalemi gelişiyor ama gençlere de ufuk açan yazarları bu arada okuyamıyoruz…

gülfidan yılmaz

gecikme ile ilgili eleştirilere katılıyorum. ancak bunun çözümü sanırım okuyucuların da katkıları ile aşılabilir. hep okuyucu olmaktan vazgeçmeye çalışmalıyız belki de…

Şerafettin Kalın

Haksöz bu sene neredeyse iki aylık dergi haline geldi. genç kalemler ise satır aralarında önceki tespitleri tekrar ediyorlar. Bu yazıların bir de gazete bilgileri vermekten öte pek katkı sağlamıyor kanaatim var. ...Haksöz taşıdığı mesaj olarak sahih damarını yaşatıyor. Ama damara biraz daha kan vermek gerekli gibime geliyor. ...bazen kapak detayda kayboluyor bazen de detaya hiç yer verilmiyor.

Ayhan Karabulut

Dergiyi çok canlı buluyorum. Laftan çok iş yapmanın önemini ortaya çıkartıyor. Bu tavır bence çok önemli. Bu tavra sahip olduktan sonra burada bahsedilen diğer konular ve çalışmalar halledilebilir diye düşünüyorum. Ancak katıldığım bir eleştiri var. O da derginin zamanında çıkması.

Esra Saraç

Şu genç-yaşlı, popüler-ünsüz ayrımlarını anlamak mümkün değil. Haksöz dergisi takip edebildiğim kadarıyla bir kadro dergisi... Haksöz'ü belli yazarların yazdığı sıradan bir dergi olmaktan çıkartan da müslümanca çabaların ortak sesi olması…

RECEP

…üzülerek ifade etmem gerekiyor ki eski canlılığını yitirmiş bulunmakta. dergi bir edebiyat dergisi olsun demiyorum ama son zamanlarda bu sayfada ciddi bir yetersizlik var.

Ahmet

…Haksöz artık "sözün bitiği yer"de durmaktadır ve bu da benim hoşuma gidiyor. ruhsuz tavırsız makalecilik bir yere kadardır…

Metin İlmikçi

…Magazin dergisi gibi illaki her siyasi konuya değinmek zorunda değil. Ele aldığı konu gazete yazısından farklı olmalı. Ciddi araştırmalara dayanıyorsa gündeme gelmeli. Bu anlamda Haksöz Okulu bölümünüzü biraz işleseniz. Kalıcı olan derginizin eski sayılarındaki yazıları buralara aktarsanız…

serden

... Dergi önceki yıllara nazaran yazar kadrosunda bir sığlık yaşıyor gibi ayrıca içerik olarak da eski kapsamlılığını yitirmiş gibi. inşallah dergi en yakın zamanda daha verimli bir hale döner.

rıza

Haksöz dergisinin Kürt sorununa sahip çıkışı sürmeli. edebiyat sayfası bir kardeşimizin belirttiği gibi daha gümrah olmalı…

bir okuyucunuz

… artık eskisi gibi derinlikli inceleme yazılarına rastlanmaz oldu ya da çok azaldı.

ferda

…Gerek fikri gerekse edebi metinlerde eski dinamizm yok. …özellikle edebiyat sayfalarının yeniden atağa kalkmasıyla bu geçişin daha rahat sağlanacağını düşünenlerdenim.

Ahmet

… birçok değerli edebiyat dergisi var piyasada. o alanla ilgilenen arkadaşlar onları takip etsinler…

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR