1. YAZARLAR

  2. Sabiha Ünlü

  3. Haksöz Üzerine Değiniler...

Haksöz Üzerine Değiniler...

Temmuz 1999A+A-

İlk söz olarak; böyle bir teklif ve eleştiri zemini hazırlamış olmasından dolayı Haksöz'ü kutluyorum.

Fikri ve siyasi misyonu itibariyle -yayıncılık sahasında- özel bir yeri var Haksöz'ün.

İbadeti siyasetten ayrı düşünmeyen, hayatı "din işi", "dünya işi" diye laikçe bölmeyen, vahiy eksenli yaklaşımlarıyla tanıyoruz Haksöz'ü...

Ele aldığı konular, bir toplumun dönüşümünde temel oluşturan konular...

Kur'an-ı Kerim... Risalet ve Nübüvvet... Geleneklerin ve modernizmin dayatmalarını red... Vahyi ilkelerin sosyalleştirilmesi... Kur'an merkezli bir kimlik oluşturma gaye ve çabası... Gerçek bir İslami muhalefet hareketini oluşturma gayreti...

Tüm bunlar, kaygılı bir müslümanın reddedemiyeceği ve ilgiyle sahipleneceği konular...

Elbette, bu konuların önemi kadar, konuların işleniş şekli ve tarzı, nakillerin sıhhati de son derece önemli...

Belki bu noktada Haksöz'e, birkaç sözümüz olacak...

**

Tevhidi anlayışı, batıldan arındırma -saf ve duru sunma- kaygısıyla birlikte, hep belli kaynakları esas alma ve hep belli hususları kanıtlama çabası... Tümden reddediş, ağır ithamlar mevcut mesela...

Şu alim, bu ulema... Örneklik oluşturacak bir hayatın sahipleri... Eserlerini okuduğumuz, faydalandığımız zatlar... Hata yapmamışlar mı? Yapmışlardır elbette. Dile getirilmesi, eleştirilmesi gayet tabiidir.

Ama Haksöz'deki yaklaşımla bakıyorsunuz...

Kesinlikle, elle tutulur bir tarafları yok. Üstelik, dini temelden sarsan-bozan sahtekarlar durumundalar.

Mesela, kendilerini son peygambere inat, "son veli" diye tanıtmışlar. Yazdıkları eserlerinin; Kur'an-ı Kerim'e alternatif eserler olduğunu kanıtlamaya çabalamışlar...

Çoğu kez "Direniş" eksenli bir seslenişe şahit oluruz Haksöz sahifelerinde...

Direniş, elbette kabulümüz... Ama, direnmeden önce dirilmemiz gerekli. Haksöz bize -öncelikle- ölü bir bedenin nasıl dirileceğini öğretmeli diye düşünüyorum.

Eylemler, elbette kabulümüz. Ama hayat, sayısız eylemlerin dizisi. Bu eylemlerin tek tek "direnişçisi" olmak için, yeterli birikim ve donanıma sahip olmak gerekli.

Aile içi ilişkiler... Anne-baba akraba münasebetleri... Komşuluk... Arkadaşlık... Alışveriş... Yolculuk... Hepsi birer eylem...

Vahiyle ilintilenmesi gereken ilintiden öte -vahiyle biçimlenmesi gereken- vazgeçilemeyen eylemler serisi üstelik.

Peygamber'in hayatındaki direniş sahneleriyle birlikte, O'nun ölçülü ve adil yaşantısını, dengeli yaklaşımlarının örnekliğini de görmek istiyoruz Haksöz sahifelerinde. Sevgili Peygamberimizi tüm eylemlerdeki tutumuyla -bir bütün olarak- görmek istiyoruz.

***

Anlatımlar genelde sembolik ve dolaylı... Röportajlarda bile bazen ne demek istendiğini anlamakta zorlanıyorsunuz. Oysa; vahyi ilkelerin sosyalleştirilmesi, toplumsal dönüşüm hedefleniyor. Bu durumda daha sade bir anlatım, konulara daha somut örneklerle yaklaşım, anlaşılmayı kolaylaştırır, istifadeyi arttırır, kanaatindeyim.

***

Dergideki "Mahkemeler", "Olaylar-Gelişmeler", şiirler, öyküler, röportajlar... Hayata yönelik ve hayattan parçalar. Bunlar güzel ve gerekli. Devam etmeli diye düşünüyorum.

***

Sekiz yaşını doldurmuş Haksöz... İşlenen konulara bakıyorum, tamam, Filistin, Cezayir, Kosova... Hepsi de önemli, hepsi de bizim... Yakından izlemeliyiz elbette...

Ama nerede Güneydoğu?

Güneydoğu, Haksöz'de de yetim. Nerede içerideki insanımızın sorunu? Baktım ama göremedim. Direniş sözcüğünü gördükçe, bu zulme de direnen satırlar aradım her sayıda... Bir köşe açılabilir mesela.

***

Sonra, satırlarda bir sıcaklık eksik gibi. Dergi etrafına asık surat-çatık kaşla bakıyor sanki. Onun adını koyamadım doğrusu. Bir fazla ciddiyet, bir resmiyet belki.

Duygu mu eksik? Dostluk-kardeşlik mi?

Direnişe yürüyen sahifeler, diriliş erlerini daha bir muhabbet ve şefkatle kucaklamalı diye düşünüyorum.

Haksöz, bu imkanı verdin diye, doğrusu sana haksızlık da etmek istemiyorum.

Nice yüzüncü yıllara Haksöz... Hakkın şahitliğinde nice uzun yıllara.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR