1. YAZARLAR

  2. Abdurrahman Çeliker

  3. Gezi’den Tahrir’e Yeni Bir Kimlik İnşası: Yanaşmalar

Abdurrahman Çeliker

Yazarın Tüm Yazıları >

Gezi’den Tahrir’e Yeni Bir Kimlik İnşası: Yanaşmalar

Eylül 2013A+A-

İnsanoğlunun yeryüzü macerası birbiriyle hep bir çekişme ve kavga içerisinde geçmiştir. İnsanın ilk tecrübesi, kötünün, zulmün ve her türlü iğrençliğin sembolü olan şeytanla mücadele ile başlamıştır. İnsanlık tarihi günümüze kadar yeryüzünün her karışında işte bu mücadeleye tanık olmuştur.

Andolsun kıyamete kadar önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından yaklaşarak onları doğru yoldan ayıracağım. Ve sen onların çok azını şükredici bulacaksın.

Bu mücadele tarihinde zulmedenler, katiller ve diktatörler ile onların yanaşmaları, güçsüz düşürdükleri masum insanları-toplumları bazen kitlesel bazen de bireysel olarak katletmişler, türlü işkencelere tabi tutmuşlar, yurtlarından sürmüşler ve onları insan olmanın en düşük haklarından dahi mahrum bırakmışlardır. Zalimler ile onların yanaşmaları karşısında, insanlık tarihinin adaletten ve haktan yana yiğitleri, destansı mücadeleleriyle geçmişe, şimdiye ve geleceğe onuru ve adaleti miras bırakmışlardır. Söz konusu bu mücadele tarihinde zulmedenler kadar konu edilmesi gereken bir grup var ki bu güruh insanlığın en alçak tarafını temsil eden ve kıyamet gününde cehennemin en şiddetli azabına maruz kalacak olan “yanaşma”lardır.

Sömürgeci emperyalist güçler işgal ettikleri ülkelerin insanlarını kendi heva ve heveslerini tatmin adına köleleştirmişler ve onları kendi ülkelerine götürerek en ağır şartlarda çalıştırmışlardır. Ancak bu kalabalık kitleyi yalnızca şiddet yoluyla zapturapt altında tutmamış, aynı zamanda onların düşüncelerini de iğdiş ederek gönüllü köleler haline gelmelerini sağlamışlardır. ABD’de, zalim efendiler ile onların yanaşmalarının ortak operasyonu sonucu şehit edilen Malcom X işte bu güruh için “ev kölesi” ifadesini kullanmıştır. Çiftlik sahibi efendiler köleleri, “ev kölesi” ve “tarla kölesi” olarak ikiye ayırmış ve ev kölelerini, tarla kölelerini kontrol altında tutmak ve itaatsizlik yapanlara karşı onlar eliyle cezalandırmak için kullanmışlardır. Onlara evin en kötü yerinde bir yatak ve masadan artan yemeklerini evde yeme şansı vererek kendilerine bağlamışlar ve insanlık dışı yaptırımlarını bunlar eliyle gerçekleştirmişlerdir. Tarla kölesinin zulme karşı direnişine en büyük darbeyi küçük bir dünyalık için insanlıklarını satan ev köleleri vurmuşlardır.  

Kimdir, Rabiatul Adeviyye’de direnenler?

Kimdir, Nahda Meydanında ölüme gülümseyenler?

Kimdir, Humus’ta şahadet parmağını göğe doğru yükseltenler?

Kimdir, Hama’nın yıkıntıları arasından gülümseyen çocuk?

Kimdir, ölürken insanlığı diriltenler?

Kimdir, yeryüzünde ezilenlerin feryadı?

Biziz diye haykırdı;

Doğu Türkistan’ın namaza durmuş evlatları,

Sol memelerinin altındaki cevahirde imanı taşıyan Tunus’un mahzun çocukları,

Akdeniz’in şefkatli ellerinde büyüyen Mavi Marmara’nın yitikleri,

Bingazi’nin zalimleri kör eden ince kum taneleri,

Allah’ın yeryüzünde yürüyen ayetleri olan Gazze’nin eli sapanlı Davutları,

Zalimlere korkular salan Yemen’in şahan bakışlı kızları!

Ortadoğu intifadaları sonucunda iktidara gelen Müslümanlar, emperyalistlerin tüm planlarını alt üst etti. Kendi planları doğrultusunda yönetimler ve kadrolarla Ortadoğu’ya yeniden şekil vermek isteyen emperyalistler, bu projelere direnen Müslümanlara karşı eski sömürge taktiklerini bir kenara bırakarak yanaşmaları eliyle darbeler yaptı.

Mısır’da diktatörlere karşı doksan yıldır, vahye olan imanlarıyla mücadele eden Müslüman kardeşlerimize karşı düzenlenen darbede de sadece eski diktatörlük mensupları değil Müslümanların dışında herkes, Tahrir Meydanında darbecilerin tankları arkasında emperyalist ağabeylerinin planlarını yerine getirmek için günlerce insanüstü bir çabayla çalıştı. Darbe sonrası diktatörün arkasında yüzlerine hiç de yakışmayan gülücüklerle verdikleri pozlar ise Kamboçya’dan Şili’ye, Gazze’den Doğu Türkistan’a kadar insan olmanın ne anlama geldiğini bilenler için sığınmacılığın, yanaşmalığın ne kadar iğrenç bir kimlik olduğunu bir kez daha tescilliyordu.

Kimdir, insanlığı satanlar?

Kimdir, insanlığı katledenler?

Kimdir, onuru ve adaleti satanlar?

Kimdir, ihtişam saraylarının bekçileri?

Kimdir, diktatörlere yanaşanlar?

Biziz diye haykırdı;

İfsadı alınlarının çatına vurmuş Gezi’nin müdavimleri,

Tahrir’den katliam gözetleyen darbe sevdalıları,

Kuzey Suriye’de ellerini hainlik çeşmesinden yıkayanlar,

Sahte tanrılarının sunaklarında Suriyeli çocukları kurban edenler,

Şuayb’i taşa tutanlarla saf tutanlar.

 “Kendilerine ‘Yeryüzünde fesat çıkarmayın.’ denildiğinde ‘Biz sadece ıslah edicileriz.’ derler.”

Aynı senaryoyu Gezi olaylarında sahneye koyanlar ile Tahrir’de tankların arkasında yürüyenler, içlerinde var olan ancak uygun ortam olmadığı için bir türlü açığa çıkaramadıkları kimliklerini ifşa etmekle kalmayıp insan olmanın anlamını yitirdiği kimliklerini, direnenlere dayatmaya başladılar. Meydanlarda emperyalist efendilerinin talimatlarını yerine getirenler lazer ışıklarıyla gökyüzüne gerçek kimliklerini yazıyorlardı: “Yanaşmalar”. Emperyalizme, diktatörlere karşı dillendirdikleri “Kahrolsun ABD Emperyalizmi!” sloganını zalimlere karşı direnişin adı olan Müslümanlara karşı darbe girişimleri sırasında ekmek arasında midelerine indirdiler. “Das Kapital” okuyup darbeci oldular. Hümanizm deyip insanlığı yok ettiler. Liberalizm deyip ekini ve nesli ifsat ettiler. Üç yıldır zalim Esed’e karşı destansı bir mücadele veren Suriye İslami direnişinin karşısında diktatörün katliamlarına ortaklık yaptılar. Banyas’ta onlarca çocuğu, kadını birlikte katlettiler. Diktatörün kalelerini bir bir düşüren direnişin onurlu evlatlarını arkadan vurmanın adına methiyeler dizdiler. Kapitalist medya patronlarının desteğinde, insani olanın üzerine abanan ne varsa yeryüzüne savurdular.

Şimdi ürettikleri yalanlara inanmamızı istiyorlar. Yüz bini aşkın Müslümanın katili Esed’in uçaklarıyla kıyıma uğrattığı çocukları, kadınları sanki Müslümanlar öldürmüş gibi göstererek direnişi karalamaya çalışıyorlar. Yalanlarına inanmayanları da tıpkı efendileri gibi tehdit ediyorlar.

Yanaşmalar derler ki; “Efendi öldüğünde yeni efendi ben olacağım. O zamana kadar efendi neyi emrederse yapacağım!” Oysa köprüyü geçinceye kadar ayıya dayı diyenler köprünün yıkılmasıyla öbür tarafa ayının yeğeni olarak gidecekler.

Kimdir, ölümle kucak kucağa yatanlar?

Kimdir, yardımı yalnızca Allah’tan bekleyenler?

Kimdir, oruçla arınanlar?

Kimdir, namaz vaktinde Rabbine kavuşanlar?

Biziz diye haykırdı;

Banyas’ın acıyla sınanan çocukları,

Halep’te direnişe sevdalı binlerce yiğit,

Adeviyye’de insanlığı dirilten analar,

Ankara’da şahadete yürüyen Çeçenler. 

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR