1. YAZARLAR

  2. Ahmet Örs

  3. Filistin Yürekli Anne

Filistin Yürekli Anne

Şubat 2007A+A-

Çocuğunun yüzüne uzun uzun baktı anne. Onun doyamadığı ellerini ellerinden bırakamadı. Kurşunun delip geçtiği minik bedenine, elbisesini boyayan kana baktı. Alışkanlıkların bir sonucuydu yaşadığı: Üzülmek ama ağlayamamak. Çocuklarını birer birer kaybeden bütün Filistinli anneler gibi o da metaneti bir davranış, bir tepki olarak kabullenmişti. Etrafındaki kalabalıktan ağlayıp feryat edenler, zalim işgalcileri lanetleyenler vardı. İçindeki yangın her dakika büyüyor, kendisini de alevlerinin arasına katıyordu. Gözleri asla eksilmeyecek bir kini harmanlıyordu. İki kardeşinden, sayısız tanıdığından sonra sıra kendi çocuklarına gelmişti. Önünde serili duran minik yavrusuna, daha dün annesine, kampa su getiren tankerden su taşıyan, büyüdüğünü ispatlamaya çalışırken bütün sevecenliğiyle gülümseyen yavrusuna. Onun gülümseyen narin bedeni şimdi tam bir hedef olmanın sonucu olarak neredeyse tamamen yok edilmek istenmişti. Filistinli anne ne zamandır içinde büyüyen yangının son raddesini yaşıyordu artık. Farklı şekillerde etrafında büyüyen, eşi, dostu ve kardeşlerini yutan ateş... Bu ateşe artık kendi çocukları çağırmaya başlamıştı onu. Filistinli anne önünde uzanan yavrusunun çağrısına kulak kesilmesi gerektiğini şimdi çok daha iyi anlamış olmanın bilinciyle kanlarla boyalı bedenini son kez kucakladı yavrusunun.

Yaşını başını almış Filistinli anne, acıları yüreğinde biriktire biriktire kahırdan ve sabırdan bir anıta dönmüş anne, vücuduna patlayıcıları sararken hiçbir şeyin anlık hesaplarını yapmıyordu. Yüreğindeki umut ve acılar, kaybettiği evlatları, kazandığı inancıyla vücuduna sarıyordu patlayıcıları. Her sarışta kendinden çok daha evvel canlarını Kudüs'e feda eden oğullarıyla kocasını hatırladı anne: Her Filistinli annenin hatırlayışı. Dünyada hiçbir şey Filistinli annelerin hatırlayışları kadar sarsıcı olmamıştır. Babalar, kocalar, oğullar ve her zaman metanetleriyle sarsılmaz dağlar gibi onların yanlarında duran kadınlar ve kızlar... Filistinli annelerin hatırlayışlarından birini yaşarken anne, sardığı her kuşağın, aldığı her patlayıcının bilinciyle bilerken yüreğini, dünkü annenin minik yavrusunun kanlı elbiselerini hatırladı. Kendi bedeninin fazlasıyla yaşadığı hayata daha tam olarak gülümseyemeyen yavruyu getirdi gözlerinin önüne. Bir sevgi çağlayanına esir etmeli dünyayı diye düşündü. Evlatlarımızın acılarını azaltacak bir sevgi seli. Yaşın ve cinsiyetin bütün ayrımlarını büyük bir kararlılıkla kaldırırken Filistinli anne, üç evladını ve kocasını son bir defa Filistinli annelerin hatırlayışıyla hatırladı.  

Uzak mesafe ve farklı inançlardan gelse de genç hanım, yitip gitmeyen şeyleri yeşertmenin hazzını duyumsadı yine, elinde megafonla işgalcilerin buldozerlerine haykırarak zulme set çekmeye çalışırken. Dünyanın bir yerlerinde mutlaka Filistinli annelerin acılarını duyup onlara koşan bir kadın bulunurdu elbette. Genç hanım batının bahtsız insanlarının arasından sıyrılmayı başarmış yüreği Filistin anneli bir direnişçi. Hayatı tüketmeye iman etmiş kavminin yaşam biçimini reddetmiş Filistin yürekli bir anne olmayı kararlılıkla benimsemişti. Üzerine gelen buldozere aldırmadı. Mutlaka onu geriletmeliydi. Yaşıtları tüketilmeye hazır bir hayatın anlamsız rutinlerine abanırken, o anlara değin asla görüp de bilmediği topraklarda fıtratının çağrısına uymanın en derin hazzındaydı. Yaptığı işin anlamını her ne kadar herkes kavrayabilecek olmasa da üzerine gelen buldozere aldırmadı. Her an üzerlerine buldozerlerden beterlerinin geldiği Filistinli analara insanlığının adına bir vefa dayanışması sunmalıydı. Evlatları, kardeşleri ve kocalarıyla büyük bir savaş makinesinin sanki kaçınılmaz kurbanlarıymış gibi görülen Filistinli annelere bir vefa sunmalıydı. Uzak ülkelerde bulunan annelere seslendi megafonuyla. Seslendi buldozeri kullanan iradeye. Yüreği Filistinli bir anne olarak en azından en sarsıcı hatırlayışlardan birini tarihe not olarak düşürürken çağrısının bütün zamanlarda yankılanacağının bilincindeydi.

Giremediği okulundan, atıldığı işinden ayrılıp da çocuğu elinde meydanın ortasına yürüdü anne. Baskı ve yasakların üzerinden geçen anne Filistinli hemcinslerinin ve kardeşlerinin yanında olduğunu haykırmak istiyordu. Sesi titremedi. Çocuğunun kalbi ondan daha az heyecanla çarpmıyordu. İstanbul'da Filistin yürekli bir anne olarak başörtüsünü Aksâ'nın kubbesine doğru salladı. Bütün hatırlayışları sesine doladı. Engellerin ve işgallerin üzerinde bir karşı duruşu seslendiren edaya büründü. Yanında ve yakınında olanlarla bütünleşti. Vefa sunmanın bu şekilde ancak asgarisini yaptığının bilincindeydi. Elini sımsıkı tuttuğu çocuğunun yüzüne baktı uzun uzun. Onu oradakilerin kardeşi belledi. Kudüs'ün parlayan aydınlık kubbesine adadı çocuğunu, kardeşlerinin zulümlerle hesaplaşmasına. Anadolu'nun yüreğinin Filistinli annelerle attığını insanlığa göstermeliydi. Kısılmaya çalışılsa da sesini Filistinli annelerin kuşandıkları silahlara benzetti. Haykırışı İstanbul'dan çıkıp Sakarya ve Kocaeli'nın üzerinden geçerek Ankara'dan Van'a kadar ulaştı, onların yüreklerini de yanına alarak Kudüs'ün semalarında yankılandı. Birbirinden ayrılamaz zulümleri bir yumak yapıp Filistin'i yarıp geçen insanlığın utanç duvarına astı.

 

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR