1. YAZARLAR

  2. Shawn Carrie

  3. Esed’in Batılı Dostları

Esed’in Batılı Dostları

Temmuz 2016A+A-

Suriye hakkında herkesin hemfikir olduğu husus, hiç kimsenin hiçbir şey konusunda hemfikir olmadığıdır. Beş yıldır devam eden savaşa rağmen, dünya nadiren korku, acıma, öfke ve umursama gösteriyor. Tahammül edilebilen bir sonuca ulaşabilmek için mesele oldukça karmaşık görünüyor.

Savaş hukuku, insan hakları ve jeopolitik sahneden çekilmiş durumda. Bunların olmadığı ortamda, sorumlu gazetecilik de sözkonusu olamıyor.

Açık kaynak eylemcileri ve Facebook devrimcileri Arap Baharında yaşanan toplumsal değişimi çok iyi bir şekilde belgelendirmişlerdi. Bugün ise Suriye savaşında taraflar nasıl kutuplaştıysa, medya da aynı şekilde kutuplaşmış durumda.

Tarafsız birkaç gazeteci önyargısız ve güvenilir haberler yapmaya devam ediyor. Güvenilir bilgi olmaksızın, Suriye’de olan biteni anlamak oldukça zordur. Güvenilir bilgi, siyasi ve kamusal umursamaya katkıda bulunur. Şu ana kadar gerçekleşen ise dar bir bakış açısının hâkimiyet sağlamış olduğudur.

Suriye çatışması, şu ana dek görülmemiş seviyede bir halkla ilişkiler savaşıdır.” Bu sözler Russia Today’da makalesi yayınlanan Amerikalı gazeteci Patrick Henningsen’e ait. Ne kadar ironiktir ki Rusya’nın başat rol oynadığı bir ortamda, gerçekten de hakikate ulaşmada daha bir hassas olmak gerekiyor.

Rusya’nın savaşa müdahalesi sadece askerî anlamda Suriye Devlet Başkanı Esed’in lehine gelişmeler doğurmadı, aynı zamanda müttefiklerin halkla ilişkiler alanında bıraktığı boşluğu da doldurdu.

Putin’le ittifak, Esed’e Moskova’nın devlet kontrollü medya aygıtında ayrıcalıklı bir konum sağladı. Sonuç olarak hayli etkili ve merkezîleşmiş hikâyeler uluslararası medyada yayılmaya başladı. Küçük web siteleri ve bloglardaki her haber rejimin filtresinden geçirilip medyada yer bulabilir oldu.

Sözgelimi, geçen ay Halep’teki Kuds hastanesinin hava saldırısıyla bombalanması sonucunda 27 kişi ölmüş ve Suriye ordusuna karşı suçlamalar yöneltilmiş, uluslararası kamuoyunda Suriye ordusuna karşı bir öfke oluşmuştu.

Rejimin medya kolu SANA, hastanenin vurulduğu yönündeki haberi yalanladı. Russia Today, Halepli gazeteci Hadi el-Abdullah’ın farklı bir olay için çektiği videoyu kullandı ve bombalamaların hava saldırıları sonucu gerçekleşmediğini iddia ederek hastane saldırılarından isyancı grupları sorumlu tuttu.

Birçok haber blogu bu iddiayı gündemine aldı ve bombalamayla ilgili ilk gündeme gelen haberleri itibarsızlaştırdı. Ve sivil toplum kuruluşlarına, kurtarma ekiplerine ve “Halep yanıyor” kampanyalarına saldırarak bütün bunları Batı komplosunun bir parçası olarak gösterdi.

Bütün bunlara karşılık şüphesiz birçok haber hikâyesi Rus ya da Suriye hükümetinin propaganda aktörleri tarafından yazılmadı; birçoğu kendilerini Esed’in Batı’daki yandaşları olarak konumlandıran genç blogerler tarafından İngilizce olarak yazıldı.

Ana akım medyada ikinci bakış olarak değerlendirilemeyecek birçok haber var. Fakat bu haberleri yapanlar gazetecilikten ziyade eylemcilik yapıyorlar. Oluşturdukları bağımsız ve alternatif haber siteleriyle ana akım medyaya meydan okumayı hedefliyorlar.

Bu tarz yayınlardan biri olan Anti-Media’nın Facebook’ta 1.6 milyondan fazla takipçisi var. Böylesi grupların birçoğu geçimlerini çevrecilik, polis şiddeti gibi konularda yazdıkları bloglar ve attıkları tweeter makaleleriyle sağlıyorlar. Çok küçük istisnalar hariç bu grupların büyük çoğunluğu küresel kapitalizme karşıtlıklarıyla biliniyor. Bu gruplar, ana akım medyaya mesafeli, dış savaşlardan bezmiş evrensel eşitsizlik ve sosyal adaletsizlik konularıyla ilgili gençlere kompleks meselelerde basit cevaplar sunuyorlar. Örnek vermek gerekirse, Muammer Kaddafi’yi aziz gibi gösteren ve Esed’i yücelten şarkılar yayınlıyorlar ve böyle yaparak komplo teorilerinin çamurlu alanlarında rahatlıkla yürüyorlar.

Russia Today’da yazan Kanadalı Eva Bartlett, kuşatma altındaki Madaya’da açlıktan ölümler olduğunda, aşırı derecede yetersiz beslenmiş çocuk görüntüleri için aldatmaca ya da propaganda iddiasında bulundu.

White Helmet meselesine gelince… Beyaz Miğferliler adlı bu gruba mensup kişiler, rejimin hava saldırıları sonucu enkaz altında kalan insanları kurtarma çalışmaları yürütüyorlar. 21. Century Newswire’de yazarlık yapan Vanessa Beeley’e göre onların insanları kurtarma çalışmaları, Washington’un Suriye’deki rejimi değiştirme politikasını güçlendiren bir propaganda faaliyeti olarak tasarlanmıştır.

Mint Press News, bu makaleyi yeniden yayınlamakla kalmadı ve bir başka makale daha yayınladı. Bu makaleye göre “White Helmet, Batılı hükümetler, istihbarat servisleri ve kuruluşlar tarafından finanse edilen, yönetilen ve önü açılan terörist bir kurtarma organizasyonudur ve amacı da seküler Suriye’yi yıkmak isteyen Batı-destekli teröristlere yardım etmektir.”

Uzun süredir Counter Punch isimli siyasi bir dergide yazarlık yapan Rick Sterling, insanların hayatını kurtaracak olan Suriye’de uçuşa yasak bölge önerisini yani rejimin hava saldırılarıyla yaptığı katliamı durduracak öneriyi alaya aldı. Oysa Suriye İnsan Hakları Örgütünün verilerine göre sivil ölümlerinin büyük bir çoğunluğu hava saldırıları sonucu gerçekleşmektedir.  

Aynı dergide yazarlık yapan Paul Larudee, Sterling’e destek vererek Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları Fizikçileri gibi kuruluşların Suriye Hava Kuvvetlerinin varil bombaları kullanmasını abartarak NATO’nun savaş çığırtkanlığını yaptığını ileri sürdü. Oysa varil bombaları ilkel teknolojileri ve hedefi tam isabet ettirememeleri yüzünden orantısız bir şekilde sivil kayıplarına yol açmaktadır.

Bu tarz bağımsız yayınların buyurgan gündemleri, doğal olarak güvenilirlikleri ve finans kaynakları hakkında şüphe uyandırmakta.

Suriye’deki Esed rejiminin Mint Press’in yazarlarının maaşlarını ödediği yönünde suçlamalar ortaya çıkınca, baş editör Mnar Muhaweş, uzunca bir yazı yazarak yayınlarının ve yazar ekibinin dış aktörlerden etkilenmediğini ifade etti. Ancak bu kişilerin tamamı 2011 Suriye ayaklanmasının 2006 yılında CIA tarafından planlandığı ve kışkırtıldığı tezini seslendirmekteler.

Bu çevredeki yazarların bazıları arasında sıkı bağlar mevcuttur. Bartlett, Beeley, Larudee ve Sterling Suriye Dayanışma Hareketi (SDH) isimli örgütün yönetim kurulu üyesidirler. Suriye Dayanışma Hareketi eylemci ve kâr amacı gütmeyen bir yapı olmasına rağmen kurulduğu 2007 yılından bu yana 1.545.000 dolar bağış toplamıştır.

SDH, Suriye hükümetini desteklemek için gösteriler düzenledi ve İranlı bir sivil toplum kuruluşunun düzenlediği resmi vizelerle Suriye’ye geziler düzenledi.

SDH, 2014 yılının Haziran ayında başkanlık seçimlerini izlemek için bir heyeti Suriye’ye gönderdi. Bu seçimler uluslararası toplumun birçoğu tarafından bir tiyatro gösterisi olarak nitelendirilmiştir. Beşşar Esed seçimlerde oyların %89’unu almıştı!

Seçimlerin sabahında, SDH tarafından gönderilen bu heyet bir açıklama yayınlayarak şunları söyledi: “Seçim, Başkan Esed’e olan halk desteğini göstermiştir. O, dış destekli saldırganlığa karşı 3 yıldır kahramanca savaşmaktadır!

Bütün bunlara rağmen heyetin bir üyesi e-mailinde sürecin kusursuz olmadığını itiraf etti ve oy verenlerin sindirilmiş olduğunu ve heyetin hükümet muhafızları tarafından sürekli izlendiğini belirtti.

Larudee ve Bartlett ziyaretleri sırasında Suriye devlet televizyonunda bir röportaj gerçekleştirdiler, hükümet yetkilileriyle bir araya geldiler ve hatta Ulusal Uzlaşma Bakanı Ali Haydar ile bir görüşme gerçekleştirdiler. Bu bakanlık, 2012 yılında kurulmuştu. Bu bakanlığın sorumluluk alanı teslim olan terörist grupların mensuplarıyla görüşmeler yapmak, onların kalplerini kazanmak ve isteyenleri yeniden devlet saflarına katmaktı.

SDH bakanlığın çabalarına katkıda bulunmaya devam etti ve ABD’yi ziyaret etmek isteyen Suriyeliler için geziler organize etti.

SDH’nin mali işler sorumlusu Paul Larudee, kendisiyle yapılan röportajda grubunun görüşlerinin popüler olmadığını ancak hesaplanabilir bir mantığı olduğunu belirtti ve şunları söyledi: “Biz düşman Batı medyasında yayınlanan yanlış bir bilgiyi düzeltmek için çalıştığımızda, hemen Esed sözcüsü şeklinde nitelenebiliyoruz. Uzun dönemde hedefin Suriye hükümetini devirmek ve yerine kukla bir hükümet kurmak olduğunu anlıyoruz. Esed’in Suriye’sini ABD ile karşılaştırdığımızda her donanımlı sistemin herhangi bir gerçek değişime izin vermediğini görebiliyoruz. Bernie Sanders’in seçim kampanyasına bakmak bile yeterlidir bunu anlamak için.

İşin gerçeği ABD Başkan Aday Adayı Bernie Sanders, Amerikan solu içerisinde fay hattını temsil etmekte. Sanders, aday adaylığındaki rakibi Clinton için “Onun (Suriye’de) rejim değişikliğini çok istediğinden endişeliyim.”diyordu.

Suriyeli İngiliz yazar Robin Yasin Kassab bir röportajda solcuların düzen karşıtı söylemlerini açık açık eleştirdi, bu söylemin acemice olduğunu söyledi ve şu sözleri ekledi:

Solcular, konuya aptalca yaklaşıyorlar. Amerikan emperyalizmine karşıyız bundan dolayı Putin’in anti-emperyalist yaklaşımını destekliyoruz diyorlar. Bu tam bir delilik. Çünkü Putin, daha vahşi bir emperyalist güç ve şu anda daha fazla endişe edilmesi gereken bir unsur.

Hiç kimse onların herhangi bir konuyu özellikle Suriye iç savaşını derinlemesine anlamak için CNN ya da Sky News’e bakmasını istemiyor. Ana akım medyayı ve ABD dış politikasını eleştirmek için birçok sebep var. Fakat herhangi bir medya kuruluşu sorumlu gazetecilik standartlarından, gerçeği kontrol etmekten ve editoryal tarafsızlıktan kaçınamaz. Tarafgir bir gündem takip etmek ise kamuoyunun konuyu anlamasına yardımcı olmaz. Yüzbinlerce insanın öldüğü, milyonlarcasının mülteci konumuna düştüğü bir savaşta insanların kafasını karıştırmak ve daha fazla polemik yapmak, en son ihtiyaç duyulan şeydir.

 

------

 

* Shawn Carrie, İstanbul’da yaşayan Amerikalı bir gazetecidir. Çatışmalar, insan hakları ve göç konuları ilgi alanındadır. Daha önceki çalışmaları ise Tunus ve Mısır’daki Arap Baharı, Batı Şeria ve Gazze’deki anlaşmazlıklardır.

The New Arab / 25 Mayıs 2016 / Çev: Murat Yürükoğulları

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR