1. YAZARLAR

  2. Aliya İzzetbegoviç

  3. Dünden Bugüne Mladi Müslimani Teşkilatının Etkisi Üzerine -2

Aliya İzzetbegoviç

Yazarın Tüm Yazıları >

Dünden Bugüne Mladi Müslimani Teşkilatının Etkisi Üzerine -2

Ağustos 1994A+A-

Özellikle İnformbirao devriminin meydana getirdiği olumsuz şartlarda rejimin zayıfladığı ve bundan yararlanarak Mladi Muslimani Teşkilatının bir ayaklanmaya hazırlandığı suçlaması vardı?

Acaba olaylarda böyle bir bağlantı var mı? Ben bilmiyorum. Ancak yönetimin bu dönemde zayıfladığı bir gerçekti. Cezaevinden çıktığımda karşılaştığım ekonomik durum, savaş yılları dahil bu ülkede gördüğüm en ağır şartlardı. Her tarafta yokluk hüküm sürüyordu. Cezaevinde birlikte kaldığım bir dostum, hanımına götürmek üzere bana bir mektup vermişti. Hanımı Baş çarşıdan köprüye doğru giden cadde üzerinde bir mağazada çalışıyordu. Onu bulduğumda siz burada ne satıyorsunuz diye sormuştum. Satış yerinde bir iki sepette duran bir kaç tane pancar dışında hiçbir şey yoktu. Sadece pancar, başka hiç bir şey yok! Buradan ayrıldıktan sonra diğer yerlerinde aynı durumda olduğunu gördüm. Hiç bir yerde bir şey bulmak mümkün değildi. Öyle sanıyorum ki, yönetim, bir alt zemin ve başka bir bağlantı hazırlamadan hem siyasi hem ekonomik anlamda bağımlı olduğu Sovyetler Birliğinden bir anda ayrılınca durum en düşük noktaya kadar düşmüştü. O öyle bir zamandı ki, yönetime karşı gerçekleştirilecek bir ayaklanma başarıya da ulaşabilirdi. Üstelik bu rejimin her yanda muhalifleri vardı. En önemlisi bizzat kendi yönetim kadroları içinde rejim muhalifleri vardı. Ama ne yazık ki rejim muhalifleri o dönemin gerçekten başarıya ulaşılacak dönem olduğu tesbitini yapamamışlardı. Bu arada ben pek Çok kişiyle yaptığım görüşmelerden de edindiğim intibaya göre kimse bir silahlı ayaklanma başlatma hazırlığı içinde değildi ve nede bu konuda bir niyetleri vardı. Böyle bir yola girmemişlerdi. Bunlar belki bir takım kişilerin düşüncelerinden öte bir şey değildi. Ama böyle düşünenler rejimin daha sonra işine yarayacak ve bu tip düşünceleri tüm teşkilatın düşüncesi olarak lanse edeceklerdi. Teşkilatta gerçekten bu düşüncenin yandaşı azdı. Çünkü bu yoldan bir başarı elde edilemeyeceğini biliyorlardı.

Şöyle bir düşünce var, siz ve beraberinizdeki bir kaç dostunuz, seksenli yılların başında entellektüel planda kalmak kaydıyla basın yayın organlarında yer almaya ve müslümanların kaderi ile ilgilenmeye karar verdiniz. Bu yüzden meşhur 1983 yılındaki yargılamada tekrar sanık sandalyesine oturdunuz, bu doğru mu?

Evet, bu konuda bir takım düşünceler ve irtibatımız vardı. Bu arada, bu çıkışa kadar olay gelmemişti. Seksenli yılların başında ben ve bir kaç dostum birlikte müslüman halkın gidişine bir dur denmesi gerektiğini ve bir çıkış yapılarak halkın gittiği yanlış yönden döndürülmesi gerektiğine karar verdik. Müslüman halk kendine o kadar yabancılaşmıştı ki, ortak bir değer bulmakta güçlük çekiyorduk. Artık bu gidişe bir dur demek zamanı geldiğini ve bu halkın saptığı bu yanlış yoldan geri çevrilmesi gerektiğini düşünüyorduk. Bu çıkışı nasıl ortaya koymalıydık. Bunun şekli nasıl olmalıydı. Ancak şunu kesin olarak anlamıştık ki, hangi yolu denersek deneyelim bunun rejimin şimşeklerini çekeceğini ve bunun bir ayaklanma olarak değerlendirileceğini biliyorduk. Bu çıkış örneğin sırp entelektüellerinin Belgrad'ta dil konusunda yaptıkları çıkış gibi bir çıkış olabilirdi. Onlar "Javnost" dergisini tekrar çıkartmayı denemişlerdi. Mihajlovljevi'nin çıkışı gibi... Ancak bunların hepsi hapishanede biten çıkışlardı. Bunun için bu anlamda bir işbirliği söz konusu olmuş ancak bu çıkışlardan bir sonuç elde edilememiştir.

Bu arada, yönetim bizim düşüncelerimiz, konuştuklarımız ve yapacağımız şeyler konusunda bizden daha fazla bilgiye sahipti. 1983 yılında yapılan yargılamada rejimin elinde pek çok gerekçe vardı. Onlar durup dururken bunu uydurmamışlardı. Bir hareketin varlığını hissediyorlardı. Bir takım insanlar bir araya geliyor, görüşüyor ve bir takım kararlar alıyorlardı. Kendi çevreleri üzerinde bir takım etkiler yapıyorlardı. Bize göre bu tamamen legal bir faaliyetti. Ancak rejimin nazarında bu illegal ve suç teşkil eden bir fiildi. Böyle bir aktivite onların gözünde suç teşkil eden bir faaliyettir. Bu bizimle hesaplaşma için ortaya konan bir şekildi. O zaman bütün Bosna'yı elden geçirip neler olduğunu öğrenmeye karar verdiler. Nitekim böyle de yaptılar. O zamanlar cezaevlerinden ve sorgudan bin kişiyi aşkın insan geçmek zorunda kalmıştı. Hepsi Rejim ve Parti ile aynı çizgide olmayan seçkin Müslüman şahıslardır. Tümü belirlenmiş bir çerçeve içinde sorgudan geçirildiler. Gerek uzun sorgulamalar, gerek evlerinin aranması ve tüm yazdıklarının elden geçirilip denetlenmesi şeklinde olsun tümü aynı metod içinde sistematik bir şekilde sorgulamadan geçirildiler. Hepsi Mladi Muslimani teşkilatı eski üyeleri bu sorgudan geçmişti. Belki hastalıklı olan bir kaç tanesi istisna olabilir.

Sizden, bize Mladi Muslimani Teşkilatı ile din görevlileri arasındaki farkı Savaş günlerindeki El-Hidaye cemiyetinden başlayıp günümüzde İslam Din Birliği organizasyonunu da göz önüne alarak ayrıntısı ile açıklamanızı rica ediyorum. Neden böyle bir karşıtlık ortaya çıkmıştı?

Mladi Muslimani Teşkilatı üyeleri ve resmi din adamları sınıfı arasında sürekli bir ayrılık vardı ve bu devam etti. Bu ayrılık öncelikle İslama bakış açısında, üstlendiği rolünde, tarihinde, onun teorik dokusunda, ve İslam'ın ne olduğu konusunda ortaya çıkmaktadır. Diğer yandan ise, İslam din adamları sınıfı olan Ulema her zaman resmi ideolojiye dayanak olmuşlardır. Burada söz konusu olan Sünni Ulemadır. Yoksa Şii ulema hiç bir zaman devlet ile entegre olmadığı gibi sürekli var olan yönetime karşı eleştirel bir yaklaşım geliştirmiştir. Bütün İslam coğrafyasına baktığınızda sünni ekoldeki din adamlarının hangi rejim olursa olsun -iyi yada kötü olması önemli değil,- var olan rejim ile entegre olduğunu göreceksiniz. Durum Suudi Arabistan'da, Mısır'da, Suriye'de... hep böyledir. Çok istisnai olarak arada gerçek misyonunu yerine getiren alim bulunabilir. Ancak Mladi Muslimani Teşkilatı tipik bir muhalefet teşkilatı idi ve sürekli bu konumunu korumuştu. Biz İslam için yaşıyorduk, ama onlar İslam sayesinde yaşıyorlardı, bu onların mesleğidir. Tarihe baktığımızda bu sınıfın var olan rejimlerle sürekli işbirliği içinde olduğunu görürüz. Bu ise bir takım yanlış sonuçların doğmasına ve gelişmesine neden olmuştur. Çünkü ilmiye sınıfının halka yön gösteren ve yönetimi uyaran bir yerde olması gerekir. Bu yer boş bırakıldığından bu konuda gerekli gelişme sağlanamamıştır. Tarih boyunca bu sınıf yönetim ile et ve tırnak gibi bir arada olmuştur. Bu korkunç birliktelik, Allah'ı inkar eden kominist yönetim sırasında da aynen devam etmiştir. Bu dönemde ilmiyeye yönetim tarafından yeni bir görev verilmişti. Bu iş birliği Cezayir'de veya Mısır'da olsa yine de anlaşılabilir bir haldir. Çünkü her nasıl olursa olsun yönetimdeki kişiler müslüman görüntülü şahıslardır. Oysa burada bu tamamen absürd bir görünüm kazanmıştı. Öyle ki onlar Mladi Muslimani teşkilatı üyelerinin İslam'dan çıkartılmasına karar verecek kadar ileri gitmişlerdi. Oysa İslam Hukuk kurallarına göre buna kimsenin karar verme yetkisi yoktur. Hiç bir yönetim bir kişinin müslüman olup olmadığına karar verme yetkisine sahip değildir. Bu öncelikle kişinin iradesi ile vereceği bir karardır. Ancak bundan da büyük çelişki, bu karan veren kişilerin dinle İslam ile hiç bir ilgilerinin olmamasıdır. Çünkü, biz o dönemin İslam Birliği Cemiyeti üyelerinin çoğunun aynı zamanda parti üyesi olduğunu biliyoruz. Kalanların ise yönetimi destekleyen sempatizanlar olduğu kesindi. Bunların bir kısmı önce İslam birliği toplantılarına katılır buradan çıktıktan sonra ise partinin toplantılarına giderlerdi.

İslam Birliği cemiyeti'nin bu seviyesizliği ne Katolik kilisesinde ve ne de Ortodoks kiliseler birliğinde yoktu. Ortakdoksların koministlerle bir takım karışıklıkları ve problemleri olmuş ise de katoliklerin böyle bir problemi olmamıştır. Çünkü onların din adamları seçkin kişilerdi ve en önemlisi bunlar Roma'dan tayin ediliyordu.

Bilinen bir olay, Sarajevo medresesinde olmuştu. Medrese müdürü Süleyman Kemura bir öğrencide bulduğu bir takım ilanlar üzerine onu rejime ihbar etmiş ve Mladi Muslimani Teşkilatına ilk darbeyi vurmuştu. Bu olaydan sonra Medrese yaklaşık bir yıl kapalı kalmıştı. Çünkü, medresede okuyan öğrencilerin büyük bir çoğunluğu tutuklanmıştı. Öğrencilerle birlikte bazı hocalarda tutuklanmıştı. Bunların arasında bu ihbarın karşılığını başı ile ödeyen Halid Kajtaz da vardı.

Koministlerin gizli polisinin içinde bir grup polis kişileri gizlice takip etme konusunda görevlendirilmişti. Müslüman din adamlarının takibi bu grubun öncelikli görevleri arasındaydı. Ne yazık ki, bu görevliler İslam Din birliğinde sivil insanların gözünde olduğundan çok daha önemli bir yerde idiler. Amaçları ise bu teşekkülün faaliyetlerini yok etmek ve tamamen ölü bir hale veya kendi düşüncelerine paralel hale getirmekti. Bu durumu pek çok birlik üyesi kabul etti. Ancak üzücü olan bu ajanların birlik içinde en alt basamaktan en yüksek noktaya kadar bulunan yerleri işgal edebilmeleri ve diğer din teşekküllerinden farklı olarak Özellikle İslam Birliği ile bu kadar uğraşılması ve buna birlik tarafından izin verilmesidir.

Son söz olarak lütfen bize sizin düşüncenize göre, kurulduğu elli yıl öncesinden başlayıp günümüze kadar Mladi Muslimani Teşkilatı'nın ne anlama geldiğini ve hangi rolü üstlendiğini belirtebilir misiniz? Ayrıca Mladi Muslimani Teşkilatı ile SDA (Demokratik Eylem Partisi) arasında bir paralellikten veya bir devamlılıktan söz edilebilir mi?

Bir kişi böyle bir hareketin veya teşkilatın rolünü değerlendirirken bu hareketin bir fonksiyonunun veya bir etkisinin olup olmadığına, hiç olmazsa kişilerin hatıralarında bir yer edinip edinmediğine bakmak durumundadır. Mladi Muslimani Teşkilatı'nı değerlendirirken onun fiili olarak 1950-51 yıllarında ömrünü tamamladığını göz önünde bulundurmak gerekir. Bu yıllardan sonra onun hatırasını yaşatmak ve tekrar diriltmek için gösterilen tüm çabalar şiddetle bastırılmış ve imkansız hale getirilmiştir. Buna rağmen teşkilat o günleri yaşamış olan kişilerin gönlünde yaşamaya devam etmiştir. Bu perspektiften bakıldığında ise, Mladi Muslimani Teşkilatı bu gün kominizmin yıkılışı diye tanımladığımız olguda önemli bir rol üstlenmiştir. Çünkü, ikinci dünya savaşı sonrasında Kominist Yugoslavya rejimine karşı en organizeli ve en güçlü hareket Mladi Muslimani hareketi olmuştur. O zamanki hareketler içinde bir karşılaştırma yaptığımızda şunu kesinlikle söyleyebiliriz ki, Mladi Muslimani Teşkilatı en organizeli ve en büyük hareketti. Bu yüzden onunla hesaplaşma da çok şiddetli olmuştur. Bu arada, teşkilatın şiddet yoluyla tamamen yok edilmesi ve peşinden de çok uzun bir süreçte ondan söz edilmesinin dahi yasaklanması onun insanların gönlünde yaşamasına engel olamamıştır. Bu kişiler daha sonra onu tekrar dirilttiler, onun mesajlarını, emirlerini ve programlarını algıladılar. 1990 Yılında Demokratik Eylem Partisi (SDA)'nın kurulmasında çok büyük çoğunlukta bu kişiler ön planda yer aldı. Her ne kadar direkt bir bağdan söz edilemez ise de bu insan faktöründe dahi doğrudan bir bağdan söz edilebilir. Görünüşte, şekilde bir teşkilat veya program olarak yoktu. Bu insanların içinde İslam için, Müslümanlar için çalışma arzusu bir tohum gibi kalmıştı, ne zaman bu topraklar üzerinde değişik rüzgarlar esmeye başladı, ne zaman o korkunç ayaz geçip güney rüzgarları çıktı, o da tıpkı bir tohumun patlayıp yeşermesi gibi yeşerdi ve gelişti. Bu yeşerme belki değişik bir yönde oldu, ama bu sadece Bosna-Hersek'te değil tüm diğer bölgelerde de SDA'da çalışan kişiler Mladi Muslimani Teşkilatı'nın eski üyeleridir. Bunun için ben, Mladi Muslimani Teşkilatı'nın tarihsel rolünün bu alanda araştırılması gerektiğine inanıyorum.

Bitti

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR