Dilemma

Şubat 2006A+A-

Şimdilerde varlığın kadar yokluğuna ehemmiyet vermiyorum. Aldırış bile etmiyorum hissizliğime.

Yaşamımın neresinde yakalanırım sana ya da kaç yaşında olurum bilmiyorum. Hayallerimin neresindeyken gelirsin bana, zamanın hangi diliminde alırsın beni ve ötelere gömersin?

Sen bir dilemmasın; kalmakla gitmek gibi.

Sen, bir sarı ayaz vurgunu; ey ölüm...

Tövbelerin son durağı. Son kapısın dünyaya dair...

İhtimal ki Bilal'ın üzerindeki simsiyah taş, belki bir öpüş, melek dudağıyla kara alnından.

Ölüm; Vahşi'nin mızrağı kadar keskin, yumuşak ve zarif.

Ölüm; Sümeyye'nin âhı,

Velev ki; bir mağara sığınağı,

Velev ki; bir mübarek örümcek,

Ölüm; sıcak kum tanesi, sahraya hayat verecek...

Her günbatımı, tetikliyor sana ulaşmayı aslında ve her gün yeni bir dua eklenir feri sönmemiş bakışlarımızla dilimize. Ahdimizdir temiz ölmek.

Velev ki; Abdullah'ın ahdi değil miydi ölüm?

Velev ki; ötelere hicreti bekleyiş ümitle...

Ölüm bir güvercin yuvasının yadigârı ve her güvercin peygamberi görmüşçesine hayâli.

Ölüm, ılık bir nefes cennet âhûlarından...

Umulmadık bir an bazen dilemmaya sek-teleyiş, ansızın vuruluş...

Şimdilerde sormuyorum seni kimselerden, ben kadar bilmiyor kimse senin nerede saklandığını.

Bir anne çığlığında, ya da sessizce bir tenhada mı?

Bir damla gözyaşında, içinin en derininde bir babanın?

Aklın ve kalbin ikiye bölündüğü an Ebu Talip'te mi?

Habbab'ın, Lebid'in, Ebu Zer'in dilemmasında mı?

Sessiz bir peygamber çığlığında mı gizlisin?

Nerde, nasıl, ne halde gelirsin bizlere ey ölüm?

Yumruk kadar bir kalbin vuruşları arasına karışıp giden hayatın bir parçasısın, yaşam kadar gerçeksin yani.

Allah'la kul arasındaki ince çizgi. Hakikat ne zaman tecelli eder bilmiyorum ama güzel olan her şeyden de güzelsin, çünkü senin ardında sevdam gizli... Ne zaman istersen gel!

"Güzel olmasaydın ölür müydü peygamber?''

Vesselam!

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR