1. YAZARLAR

  2. Zehra Göçün

  3. Dağlarında Destan Tüten Şehir

Dağlarında Destan Tüten Şehir

Ocak 2002A+A-

Göç ülkelerinin

Sade nemli ve ürkünc havası var

Sebepsiz damlayan kirpiklerden

Suskun sözlere dönerdi koşturmacası

Bu derdi nasıl da maviye boyamışlar

Ama bende bunun ilacı

Bende var sade ve nemli bir hava

Solgun ve karamsar çiçekler

Sonsuza bakan zümrüt taneleri

Özümde gizlediğim

Tüm tuhaf bakışların ceremesi

İste sen, sen çekiyorsun

Durağanlığın korkusunu

Sen bakıyorsun ve ben

Oluyorum

Ama sadece bakıyorsun

Ziftten bir caddeye çıkıyorum

Gözlerim de bir avuç kar tanesi

Erir diye açmıyorum yüreğimi

Sonsuza bağlıyorum kirli kemendimi

Ve tüm alemi saran bir sesle bağırıyorum

Ben senin alevden gözlerinin muskasıyım

Yüreğine sar beni Sevgilim Bosna

Küçük kızlık yıllarımın en nazik hatıraları içinde yer alır bu şehir. Acılı gözyaşlarımın ortağıdır. Resimlerinde, görüntülerinde dağlan görürüm hep. Daha o zaman benim için dağlarında destanlar tüten şehirdir. Daha o zaman -göç ülkelerinin/nemli ve sıcak havası var- dize şiirler düştüğüm şehir. Daha o zaman gözlerimi yüreğime diktiğim şehirdir.

Uçakta gelirken hep bunları düşünüp bu hayallerle avundum. Ardımda bıraktıklarımın hasret yarasına melhem diye bastım eski hikayeleri. Evet ben! Ben sarı bozkır ovalarının kızı, dağsızlıktan kırılan iklimlerin kızı. Madem öyle bundan sonra yoldaş, kardaş, karındaş olacağız sizinle. Ey dağlar! Ben dağsızlıktan kırılan iklimlerden geliyorum. Yangın yeri olmuş ovalardan. Beni de nazik yüreğinize basar mısınız? Gülen yüzünüz benim için de halelenir mi? Umutlu yüzümü incinme ile kırıştırmazsınız ya!

Vatansızlıktan kırılan iklimlerin kızıyım ben. Ellerime korkuları kına diye koymuşlar. Sever misin beni de ey şehir? Sevindirir misin duaları, kavganı sevdirir misin? Umudunu paylaşır mısın benimle nasibim olur musun; hafızamda yankılanmayan sokaklarınla, yorgun yüzlü insanlarınla...

Sualler selamlaşmalar ve ilk adım... Hava alanında beni yılların eskitemediği dostluk çiçeklerini yüreğinde toplamış bir ablam bekliyordu. Gülümsedi dünyalara bedel bir gülüşle...

- İşte dedi! Bosna'dasın. İşte buradasın. İnanamıyorum!..

İşte hayallerimin şehrinde. İşte dağları destan destan tüten, destan destan kokan şehirde, ellerimin titrediğini hissettim. İşte buradaydım! Cümle acıyı, elemi geçip gelmiş; ya da ceplerime doldurup buralara getirmiştim. Sokaklar caddeler tanıdıktı. Güler yüzlüydü gökler. Umudumu hüzün kamçısı ile yola koymuştum. Ve hamd, ve dua, ve çile... -İnşallah- bil hayr!

Söyleyin dağlar, söyle ey güzeller güzeli şehir. Basar mısın beni bağrına. Yüreği yaralı, elleri boş bir muhacirim şimdi. Ensarım olur musun? Ben yüreği yorgun zihni karışmış Mekkeli, Yesribim olur musun? Eğittiler bizi umuttan koparmak için. Sevgiyle mürebbim olur musun? Hasılı yüreğini açıp bana, bağrına basıp benim vatanım olur musun?..

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR