1. YAZARLAR

  2. Bünyamin Doğruer

  3. Biz kara çocuklar

Bünyamin Doğruer

Yazarın Tüm Yazıları >

Biz kara çocuklar

Kasım 2001A+A-

Yeniden doğuyorum, ezilen, cinayetler üretilmeye çalışılan tüm kara çocuklarla. Bakışlarıma ışık oluyor boyacı çocuklar, köprü altında yatanlar. Hüznün, acının, kahrolası yoksulluğun ışıklarında inadına parlayan çocuklarla yeniden doğuyorum; çoğalıyorum varoşlarda, çıkmaz sokaklarda, viranelerde kara çocuklarla...

Ah! Ülkemin ve dünyanın kara çocukları... Ertelenen katran gibi yalnızlıklarınıza bakılır. Dosyalar açılır, yazıcılar yazar, yumruklar sıkılır, hedef gösterilir, hücreye tıkılır, masaya vurulur, olasılıklar, var sayımlar, zanlar, ihtimaller ve... ve... hakim ve savcı medya diktatörlerinin ekranlarında katiller sınıfına kaydınız yapılır. Medya kurbanlarını, göbeğinin üstünde kahvesini yudumlayarak seyreder patronlar...

Suçunuz, aç kalabalıklar içinde yaşamanız, ölüm ve hayatın aynı anda vurması kara suratlarınıza ve o güzelim gülümsemeniz yok mu ölüm ve hayata karşı... İşte o gülümsemeni, dağıtıyor tüm sosyete kadınlarını ve erkeklerini ürkütüyor. Çünkü kara çocuklar tüm dünyada ölümün adını bilirler: Biz kara çocuklar ölümü biliriz abi, onunla kucak kucağa yatarız.

Hayatın ve ölümün adı vardır, değil mi bayım...

Tanırım seni kara çocuk, soğuk kış gecelerinde, morarmış ellerinle, açlığını içinde ısıtırsın. Sen onların, leylaklarla süslenmiş bahçelerini, badem ağaçlarını, beyaz pencereli evlerini, güllerini, barlarını, gazinolarını çılgınlıklarını, kusmuklarını görürsün; isyana döner hüznün ve dersin bu yaşayanların ötelerden umudu olmaz, umutlan yoktur. "Ötelerden haber vermeyen nizama lanet olsun" değil mi kara çocuk?.. Umut dağların zirvesidir. Umut kuşluk vaktidir. Umut; öfkenin, acının, hüznün, yalnızlığın parmak uçlarında birikmesidir. Umut hayatın kendini yenilemesidir.

Aldırma seni canavar gösteren güçlere. Bu ülkenin yasak kıyılarında dolaştırsalar da, gün gelip senden ve senin gibi kara çocuklardan özür dileyecekler. Oyun çağındaki, henüz doya doya çocukluğunu yaşamamış sizlerin ellerine, ölülerin kemikleri batmayarak, kanı bulaşmayacak, bulaştırılmayacak. Böyle bir dünya istiyoruz değil mi? Kara çocuklar, hepimiz için artık idam mangaları kurulmasın, çekmesin ipimizi zalim medya, henüz söyleyemediğimiz şarkımızı hüzne boğmasınlar. Yuvalarından itilmiş, sürülmüş, kaçırılmış kuş yavrularını alıp ısıtsınlar yüreklerinin yangınında; tabii varsa yürekleri. Uçurtma uçuracağımız gökyüzünü yeniden boyasınlar maviye. Yeniden duyalım o güzelim kuş cıvıltılarını hep birlikte...

İnanın bize beyefendiler! Artık kaldırmıyor içimiz hüzünleri, iftiraları. Bir hırsız gibi soğuk kentlere yaslanmaktan bıktık, devamlı acının aynasına bakmaktan usandık. Bu esmer yüzlerimiz okşanmak istiyor, seher vakitlerinin serinliğinde sıcak bir anne eliyle. Sevdayı emziren annelerin elinde, şefkate muhtacız. Oltaya takılan balıklar gibi, zalimlerin ellerinde ölmek istemiyoruz.

Evet beyefendiler, hanımefendiler! Gözlerimize iyi bakın biz kara çocukların. Ve onları yaşartmayın. İlkokula giden çocuklarınıza öğretilen alfabedeki şu cümleyi siz de okuyun hanımefendiler, beyefendiler, medya diktatörleri: "Sev Ali sev. İnsanları çok sev..."

Ey kara çocuklar! Bizi anlamayacaklar, anlamak istemiyorlar herhalde, bizim için yaşamak, hayatın orta yerinde çırılçıplak ölmektir. Soğuk gecelerde yaralarımız açmaya, çiçeklenmeye devam edecektir. Sizler, teni beyazlar! Bizim çiçeksiz kelimelerimizi anlamazsınız, ama bizim gözlerimiz konuşur, gözlerimiz. Biz acımasız bir çağın çocuklarıyız. Tarihin kökü kadar acı. Kan selinin boğduğu dünyada, bu korkunç çürümüşlükte, kapıları döven sıkılmış bir yumruk gibi dimdik ayakta kalacağız bayım. Biz kara çocuklar ahdettik adımızdan bile yorgun düşmüş bu kentin caddelerinde, varoşlarında dolaşıp küt küt vuracak yüreğimiz, siz umursamazların, vurdumduymazların, tokların, çılgınların suratlarında, insan olmanın ağırlığını duyana kadar gümbür gümbür patlayacağız.

Bize bakan insanlara, bakıp da geçenlere tanıklık edeceğiz. Artık bizden cinayetler üretemeyeceksiniz. Artık bizlere lekesiz gözlerle bakın çağcıl efendiler, artık sırtımızdan geçinmeyin. Dökülen kanları toplayıp bizi boğmayın; biz kara çocukları...

Kimse kalmasın annesiz babasız. Biz isteriz ki kimse üşümesin sokaklarda. Korkular sarmasın sokakları. Gözler bakmasın kanlı kanlı, düşmanca. Bizim kaybolmamız sizlerin kaybolmasına bağlı.

Malum güçlerin emrettiği, yargısız infazlara muhatap olsak da, biz avuçlarımızda büyüttüğümüz acılarla ve derimizin renginden gurur duyarak inadına büyüyeceğiz anladınız mı beyaz derililer, efendiler?

İnadına büyüyeceğiz.

Biz kara çocuklar büyüdüğümüzde sizler kaybolacaksınız.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR