1. YAZARLAR

  2. Ahmet Ağırakça

  3. Avrupalı Bu Savaşa Karşıdır

Avrupalı Bu Savaşa Karşıdır

Kasım 2001A+A-

Dünya tarihi boyunca sistemleri vahye endeksli olmayan müstekbir yönetimler daima diğerlerini ezmek ve fırsat buldukça güç gösterisinde bulunmak istemişlerdir.

Özellikle silah gücüne sahip olanlar, silahsız toplum ve devletleri kendilerine tabî kılmak ve büyük devlet olarak onları sömürmek için fırsatçı davranmışlardır. Birinci Dünya Savaşı'ndan galibiyet ilan ederek çıkan İngiltere ve Fransa dünyada birçok ülkeyi sömürge olarak kullandıkları gibi dünyanın sınırlarını kendi arzuları doğrultusunda çizdiler. Bilhassa İslam dünyasının sınırlarını adeta miras paylaşır gibi dümdüz çizgilerle belirleyip kendi emelleri doğrultusunda itaatkâr yönetim biçimleri oluşturdular. Bu yönetimler İngiliz ve Fransız politikalarının borusu olarak yıllarca öttü. Kendi halklarını bu emperyalist devletlere kendi elleriyle ezdirdiler. İngiliz ve Fransız egemenlikleri dünyada kısmen zayıflayınca İslam dünyasının bu bölgelerinin yönetimlerini ellerinde tutan dikta rejimleri dünya siyasi dengesinin bozulduğu doğrultuda bu sefer 60'lı yıllardan sonra ya ABD'ye ya da SSCB'ye teslim edildi. Bu iki süper güçten Doğu bloku olarak SSCB de uzun yıllar İslam dünyasını Baas Partisi aracılığı ile köleleştirerek sömürdü.

Ancak SSCB de yıkılınca dünya dengesi iyice ABD'nin lehine yeniden değişti. Son on yıldan beri artık ABD dünyaya dirlik vermek bahanesiyle yenidünya düzeni adı altında yeni sömürü dönemine geçti.

Dünya siyasi dengesinin yönetimi tamamen ABD'nin eline geçince siyasi emellerini gerçekleştirmek için dünyanın sınırlarını yeniden çizmek istemektedir. Daha önce bu sınırları çizen İngiltere ve Fransa'nın çizdiklerini beğenmiyor veya kendi emelleri doğrultusunda yeniden şekillendirmek istiyor.

Bunun İki nedeni var; birincisini kısmen yukarıda belirttim: "Güçlü olan egemen olur" mantığı ile hareket edilince güçlüler daima haklı olur. İkinci nedeni ise batı toplumu ahlâkî yönden gittikçe kan kaybederken İslam toplumunda aksine bir yeniden toparlanma yaşanmaktadır. Yani İslami hareketler ve düşünceler, İslam medeniyetinin yeniden ihyası için yavaş seyreden bir tempoda da olsa hareket kabiliyetinin gelişeceğini gösteren işaretler vermektedir.

İslam dünyasında İslam'ın yeniden dirilişi, İslam medeniyetinin yeniden ayağa kaldırılması ve yeniden gerektiği gibi insanlığa mesaj vermeye başlaması meselelerinin düşünülüp konuşulduğu bir İslam dünyası ABD'yi rahatsız etmektedir. ABD uzun yıllar komünizmi öcü ve terör odağı göstererek dünyayı kandırdı. Şimdi de İslam'ı ve İslami yapılanmalarla uyanış hareketlerini terör odağı kabul edip dünyayı susturuyor.

ABD bir üçüncü dünya savaşı yaygarası koparmanın peşindedir. Fakat bu savaşı kiminle yapacak? Onunla savaşabilecek bir güç olmadığına göre böyle bir savaş havası ve yaygarası koparıp kendisini galip ilan ederek dünya sınırlarını belirlemek hevesindedir. Rakipsiz bir savaşın galibi olmak ne kadar mantıkî ise bugün terörist diye ilan ettiği örgüt ve şahısların terörist oldukları da o kadar kabul görebilecek bir durumdur.

ABD'nin bu mantık dışı savaş dayatmasına rahatını bozmak istemeyen, sevdiklerini ve çocuklarını gereksiz ve mantıksız bir savaşta kaybetmek istemeyen batı dünyasının vatandaşları karşıdır. Dünyada bir referandum yapılacak olsa, neticesi ABD'nin zulmünü ve emperyalizmini ortaya koyacaktır. Hiç kimse savaşı istemiyor. Çin ve Rusya da bu ortamdan rahatsızdır, ancak bu güçlü devletler de böyle hayali bir savaşın sonunda ilan edilecek galipler listesine girebilme ve paydan dilim kapma hevesiyle kalabalığa uyuyorlar.

İslam dünyası ise lider ve diktatör sultalarının zulmü altında, gerekli tepkiyi bile gösteremiyor. Ama müslümanlar bu İslami uyanış hareket ve söylemlerini geliştirmeli ve ne olursa olsun ayakta kalabilmenin yollarını aramalıdırlar.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR