1. YAZARLAR

  2. Makbule İbrahimoğlu

  3. Bir Direnişin Öyküsü

Makbule İbrahimoğlu

Yazarın Tüm Yazıları >

Bir Direnişin Öyküsü

Kasım 2002A+A-

Kadıköy İHL önünden, meşhur zincir eyleminin ertesi günü polis tarafından alınarak 21 gün tutuklu bulunan Makbule İbrabimoğlu'nu evinde ziyaret ettik. Çocukları ile beraber sıcak karşılanmamızın yılmaz bir direnişçi kadının başörtü eylemleri, hapishane günleri ve Türkiye'de yaşanan insan hakları ihlalleri konusunda görüşlerini aldık. İlkokul mezunu olmasın rağmen savcılık, tutukluluk hali, adli tıp ve hukuki kavramları yerli yerinde kullanıyor olması dikkatimizi çekti. Hiç kaybetmedi ümidi ise okuduğu direniş okulunun iyi bir öğrencisi olduğunu gösteriyordu. Samimi bir hasbihalden aşağıda okuyacağınız kısa ama etkileyici bir röportaj çıktı. İlginize sunuyoruz.

-Makbule hanım sizi basından tanıyoruz, hakkınızda çok şey yazıldı ama yinede kendinizi ve ailenizi tanıtır mısınız?

-1956, Of doğumluyum. 10 çocuk annesiyim. 6'sı kız 4'ü erkek. Bu yıl kızım Merve'yi Kadıköy Anadolu İ.H.L.'ne kaydettirdik. Selma ise aynı okulda süper lise son sınıf öğrencisi. İki kızımda Marmara İlahiyat Mezunu. 1995'e kadar 15 yıl Mekke'de ikamet ettik. Ve çocuklarım orada başladıkları eğitimlerine burada devam etmeye başladılar.

-Ne zamandır başörtü eylemlerine katılıyorsunuz?

-Aslında 3 yıldır bu sorunlarla uğraşıyoruz. İlahiyat'ta bildiğiniz gibi geçen yıllarda başlayan sorun var. Sabahleyin İlahiyata kızlarımı götürüyor sonrada Kadıköy İ.H.L.'nin önüne gidiyordum. Geçtiğimiz yıl başörtü yasağının geçici süre kaldırılması ile kızlarım mezun olabildi. İ.H.L.'den başörtülü öğretmenler atıldığından beri arada okuyan kızlarımda uyarı, kınama, uzaklaştırma cezalarının tümünü aldılar. 28 Şubat 2001 yılından itibaren de kızlarım sürekli okul önünde eylemdeler. Tabi ki bende onların yanındayım.

-Eylemlere ara sıra mı yoksa sürekli gidiyorsunuz?

-Sürekli oradaydım. Hiç aksatmadım. Sıcakta yandık, soğukta donduk. Öğrencilerle beraber hatta Perşembe günü tutukevinden çıktım, Cuma günü eyleme gittim. Bazı gazeteler ayağının tozu ile okulun önüne geldi diye yazdılar.

-Emniyet yetkililerinin dikkatini fazlasıyla çekmişsinizdir herhalde?

-Evet. Hatta eylemleri benim organize ettiğimi iddia ediyorlar. Arkamda kimin olduğunu araştırıyorlarmış. Beni destekleyen olmasa böyle davranamazmışım v.s. Arasınlar. Bakalım arkamda kimi bulacaklar. Hatta ben tutukevinde iken eylemlerin azaldığını, çıktıktan sonra ise yine olayların arttığını söyleyerek beni suçluyorlar. Ben ise kızlarımın yanında olmak için orada bulunan ve haksızlıklara karşı tahammülü olmayan bir veliyim sadece.

-Polis tarafından zorla alınarak götürüldüğünüz günü anlatabilir misiniz?

-Zincir eyleminden bir gün sonraydı, çocuklar ağızlarını bantlayarak eylem yapıyorlardı. Bizde yolun karşısında bekliyorduk. O gün okulun önü çok kalabalıktı. Zincir eylemindeki polisin tavrı bütün öğrencileri etkilemiş. Başını açarak okula giren öğrencilerde kendi aralarında karar almışlar. Ne olursa olsun bizde destek verelim demişler. O gün aşağı yukarı okulun hepsi eylemdeydi. Polis eyleme müdahale etti. Kızımın bayıldığını söylediler. Hemen yanına gittim. Biraz fenalaşmış, onunla ilgilendim. O arada polis bir erkek öğrenciyi döverken gördüm ve onu kurtarmaya çalışırken arakadan beni yakaladılar. Daha önce de gözaltı için birkaç kez teşebbüs etmişlerdi. Ama alamamışlardı. Çocukla ilgilendiğim için tetikte değildim, arkamdan tuttular yoksa beni yine alamazlardı.

-Bu arada sizi polis otosuna bindirirken epey zorlandılar.

-Bu esnada epey darbe aldım. Vücudumdaki darp izleri, morarıklar hala geçmedi. Arabaya bindiğimde bir polis yüzüme bir tokat attı ve gözümden kan geldi. 6-7 gün gözüm ağrıdı.

-Rapor alabildiniz mil

-Polis beni Haydarpaşa Numune Hastanesi'ne götürdü. Doktor vücudumdaki darp izlerini tespit etti. Ancak benim Adli Tıp'tan rapor almam gerekiyormuş, bunu bilmiyordum. Adliyede avukatın biri bana söyledi. Ama işlemleri yapmakta geciktim. Adli Tıp doktoruna gittiğimde çıkmıştı. Bakırköy tutukevine gittiğimde de doktor morlukları tespit etti ama bunlar çok işe yaramadı. Polisler ise hemen rapor almışlar, Ben 7 polisi dövmüşüm(!)

-Tutukevinin şartları nasıldı? Orada 21 gün boyunca neler yaşadınız?

-Önce 3 gün karantinada kaldım orası çok kötüydü. Sonra koğuşa geçtim. Orada rahat ettim. Orada hortumcularla birlikte kaldım. Başlangıçta bazı konularda sürtüşmemiz oldu ama sonra anlaştım. Ben çıkarken koğuş arkadaşlarım arkamdan ağladılar. Sol görüşlü siyasi kızlarla sohbetimiz oldu. Biz avluya çıkığımızda onlarla pencereden konuşabiliyorduk. Beni görür görmez Makbule teyze seslendiler, haberleri izlemişler. Polis beni arabaya bindirmeye çalışırken "ben polis arabasına binmem gerekirse taksi tutar giderim" demişim, ben hatırlamıyorum, bu sözü. Bu sözüme çok gülmüşler çok hoşlarına gitmiş. Bana "selamun aleykum" diye selam veriyorlardı. Onlar bana bir başörtüsü hediye ettiler. Birçok konuda kendileriyle konuştuk. F tipi direnişçileri olduklarını dışarıda söylememi istediler.

-Makbule hanım "bu hapiste nerede çıktı, çocuklarım yalnız v.s" diye düşünerek, pişmanlık duyduğunuz oldu mu?

-Asla pişmanlık duymadım. Benim niyetim halisti. Hiç üzülmedim. İmam hatip önünde değildim ama aldığım radyo ile haberleri dinliyordum. Ruhum onların yanındaydı.

-Türkiye'de insan hakları ihlali var. Başörtüsü sorunu bunlardan sadece biri. Genelde sadece kendilerini acıtan yakan sorunlarla ilgilenip diğer meselelere kendilerini kapalı tutuyorlar. Siz başörtüsü yasağının dışında diğer konularla ilgili misiniz?

-Ben eylemlerden öncede şimdi de tam bir haber koliğim her zaman olup biten olayları izlerim. Özellikle Filistin'e çok üzülüyorum. Bizi burada başörtüsü yasağı ile uğraştırıyorlar. Onlar için bir şey yapamadığıma çok üzülüyorum.

-F tipi hücre hapsi konusunda ne düşünüyorsunuz?

-Kendi koğuşum temiz ve yaşanılabilir olmasına rağmen kapı üzerinize kilitlenince, kendiniz çok kötü hissediyorsunuz. 16 kişi kalıyorduk. Çok uzaktan yüksek binaların balkonlarına bakıp rahatça balkona çıkabiliyorlar diye düşünüyordum. Hapiste tek başına nasıl kalınır bilmem.

-Yaşadığımız ülkede birçok haksızlık oluyor ama insanlar çok sessiz ve sinmiş durumdalar. Siz bu direniş bilincini nasıl oluşturdunuz.

-Aile bütünlüğü içerisinde. Eşimde haksızlığa tahammül edemez bende. Haklı olduğumu bir konuda Ölüm pahasına da olsa asla geri adım atmam. Öyle bir özelliğim var.

-Yani eşiniz ve çocuklarınız sizin yanınızda. Bazı İHL eylemlerinde eşlerin kadınları engellediğini biliyoruz.

-Dışarı çıktıktan sonra bana arkadaşlardan eşin seni boşayacak mı? Diye soranlar çok oldu. Elhamdülillah eşim hep yanımdaydı.

-Çocuklarınızın yarım kalan eğitimini tamamlamak üzere yurt dışına çıkmayı düşündünüz mü?

-Bunu ailece konuştuk. Yine Mekke'ye dönüp çocukların eğitimini tamamlayabiliriz. Sonra düşündük ki biz gideceğiz, burada kalanlar ne olacak. Mücadelelerinde onları yalnız mı bırakacağız? Böylelikle vazgeçtik. Hatta yasağı bile bile Merve'yi Kadıköy İHL'ye yazdırdık. Kızımda sokak eğitim alsın istedik.

-Ümitli misiniz?

-Ümidimi hiç kaybetmedim. Kızlarım mutlaka bir gün okullarını bitirecekler.

-Sizi bu direncinizden dolayı tebrik ediyor. Bu güzel sohbetten dolayı teşekkür ediyoruz.

Röp: H. Şekerci, Ö. Özyurt

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR