1. YAZARLAR

  2. Özgür-Der

  3. Alternatif Eğitim Arayışı

Alternatif Eğitim Arayışı

Ekim 2000A+A-

9 Eylül tarihinde ÖZGÜR-DER'de "Yasaklar Rejiminde Alternatif Eğitim Arayışları" konulu bir panel düzenlendi. Katılımın yoğun olduğu panelde alternatif eğitim arayışlarımız sisteme muhalif duruşumuzun bir gereği midir, yoksa yasakların, dayatmaların bir sonucu ve gerekliliği midir? Müslümanlar olarak eğitimden ne anlamalıyız? Kısıtlanan kültürel, sosyal, teknik bilgilenme, ilişki imkanları hangi alanlarda nasıl oluşturulabilir? gibi sorulara cevap arandı. Panelin yöneticiliğini Gülsüm Peker yaparken, konuşmacı olarak İnsan Vakfı'ndan İnci Sürmeli, Mazlum-Der'den Av. Arife Gökkaya ve Özgür-Der'den Sezen Sırımsı katıldılar,

Giriş konuşmasında eğitimin önemine ve Türkiye'de uygulanan eğitimin aksaklıklarına değinen Gülsüm Peker insanın dünyaya gözlerini açmasıyla birlikte eğitiminin başladığını ve bu eğitimle kişiliklerin oluştuğunu, çocukluk ve gençlik yıllarının büyük oranda okul sıralarında geçtiğini ifade etti. Gücü elinde bulunduranların özgün ve muhalif söylem ve eylemlerin oluşumunu engelleyecek bir müfredat hazırladıklarını, Türkiye'de de bu alanda bir sürü kısıtlamanın görüldüğüne örneklerle dikkat çekti,

Milli Eğitim kurumlarındaki aksaklıklara örnek olarak sınıf ve öğretmen yetersizliği olan okulları, 60-70 kişilik sınıfları, ana dilini doğru dürüst öğrenemeyen çocuklara bir de yabancı dil zorunluluğu getirilmesini gösterdi. Eğitim kurumlarında yaşanan sorunların sistem tarafından üretilen sorunların bir boyutu olduğunu söyleyen Gülsüm Peker, ülkenin doğusu ve batısı arasındaki ve eğitim eşitsizliğine dikkat çekti. Türkiye'de eğitimin niteliksel yetersizliğinden de söz eden Peker, Üniversite Giriş Sınavlarında iki yıl öncesinde 5174 öğrencinin '0' puan aldığını, şimdi de 5641 lise birincisinden 1000 tanesinin üniversiteye giremediğini belirtti.

İlk konuşmacı İnci Sürmeli sözlerine, bir ömrün neredeyse dörtte biri kadar süren eğitimin halkın gözünde itibar kazanmaktan daha öte şeyler ifade etmesi temennisiyle başladı. Bugün bize eğitim sistemi içinde kendi özgür irademize resmi ideoloji dayatan bir müfredatla kuşatıldığımızı ifade eden Sürmeli "bu toprakların insanı olarak bizim verdiğimiz vergilerle ayakta duran bu okullarda bizim de kendi kimliğimizle okuma hakkımız vardır" dedi. Eğitimde üç temel unsurun akıl, beden, ruh eğitimi olduğunu, bu üçlünün birbirinden ayırdedilmemesi gerektiğini İfade etti. Ayrıca bugün İçinde bulunduğumuz durumun sorumlusu olarak yine bizleri gösteren konuşmacı "yıllardır önümüze getirilen her şeye evet demeseydik bugün ki konumumuz çok daha farklı olurdu. Daha kısa bir sürede İslami kimliğimizi kazanma sürecine girebilirdik" dedi. Bugün için yapılması gereken şeyin ise daha organizeli bir şekilde çalışmak, teknik bilgi alanında iyi bir donanıma sahip olmak ve müslümanlar olarak birbirimize değer vererek mevcut çalışmalardan birbirimizi haberdar etmek olduğunu ifade etti.

Daha sonra söz alan Av. Arife Gökkaya eğitimin insan olmanın gerektirdiği bir dürtü olduğunu ifade ederek söze başladı. Ülkemizde ise eğitim politikalarının bir türlü dengesini bulamadığını özellikle batılılaşma süreciyle beraber yurtdışına sürekli heyetler gönderildiğini veya yurtdışından sürekli heyetler getirilerek eğitimin de batılılaşmadan nasibini alması için sürekli reformlarla tersyüz edildiğini kaydetti, "Toplantının adı yasaklar rejiminde alternatif eğitim arayışları, eğer biz konuşmaya yasaklar rejiminde diye başlarsak ne kadar alternatif eğitim arayışı yaparsak yapalım sonuçta yasaklar rejimine takılacağımız için öncelikle bu yasaklar rejiminin tartışılması gerekiyor" diyerek haklı bir tespitte bulundu. Gökkaya daha sonra ''özgürlükler ülkesi" ve "teknoloji patronu" olarak nitelendirdiği Amerika ve Japonya ile Türkiye'deki eğitimi karşılaştırdı. Amerika ve Japonya da eğitimin Türkiye'de olduğu gibi dayatmacı, merkeziyetçi değil yerel olduğunu, sosyal hayatla uyum sağlamayı amaçlayan ilkokul öncesi eğitimin önemini belirtti. Gökkaya hangi alternatifleri getirirsek getirelim bu anayasa değişmedikçe bu girişimin yasalar Önünde suç olmaktan kurtulamayacağını belirtti. Nihayetinde bir ihtilal sonucu yapılan anayasanın değiştirilmesi ve eğitimle teknolojinin barıştırılması gerektiğini ifade ederek konuşmasını tamamladı.

Son konuşmacı Sezen Sırımsı ise müslümanlar olarak birinci dünya savaşından sonra belirlenen siyasi ve ulusal sınırlara hapsedildiğimizi ve ulus toplumlarda iktidarı elinde bulunduran güçlerin insiyatifi dışında legal bağımsız bir eğitim kurumu oluşturabilmenin mümkün olmadığını belirterek ulus devletlerde toplumun milli eğitim kurumları ve ordu tarafından bilinç kaymasına uğratıldıklarını ifade etti. Milli Eğitime bağlı okulların Kemalist ideolojiyi aşılayan ve egemen düzeni meşrulaştırmaya yarayan birer araç konumunda olduğunu, bu kurumlarda bilginin ideolojik bir silah olarak kullanıldığını ve hedeflenenin batılı yaşam tarzına teslimiyeti yaygınlaştırmak olduğunu kaydetti. Müslümanlar olarak güdümlü ulusal eğitim dışında mutlaka kendi alternatif eğitim sürecimizi üretmek zorunda olduğumuzu söyleyen Sırımsı "70'li yıllarda eğitimde müslümanlara faydalı olma on tara bir şeyler katma duyarlılığının son yıllarda yerini bireysel kazanımları önemseme gibi modern ve liberal söylemleri bıraktığını gözlemliyoruz" dedi. Kurumsallaşma adına yönelinen özel öğretim kurumlarının sayısında önemli bir patlama yaşandığına değinen konuşmacı "aynı müfredatın okutulduğu bu okulları alternatif olarak görmemiz de mümkün değildir" dedi. Bu teşebbüslerin ilkelilik açısından döküldüğünü hatırlatan; Sırımsı müslümanların işlettiği özel okullardan bazı kesitler aktararak zamansız ve denetimsiz kurumsallaşmanın aksaklıklarını kaydetti. Ayrıca bugün ümmetin diriliğini yitirdiğim ve yitirilen bu değerlerin yeniden kazanılabilmesi için müslümanların kendi nesillerini kendi ölçüleriyle eğitmeleri gerektiğini ifade ederek "bu eğitimin ipuçlarını Kur'an'ın ayetlerinde ve bizlere en güzel örnek olarak sunulan Hz. Peygamberin örnek mücadelesinde bulabiliriz " dedi.

Panel sonuç olarak "konjonktür ne olursa olsun, baskılar, yasaklar ne olursa olsun bizim sürekli olarak dışarıdan gelecek etkilerle değil, kendi içimizden gelen ruhla bir takım çabalarda bulunmamız gerekir" denilerek bitirildi.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR