1. YAZARLAR

  2. Murat Ayar

  3. ABD Dünya İçin Tehdit!

ABD Dünya İçin Tehdit!

Eylül 2002A+A-

Emperyalist güçler varlıklarını yıkıma, savaşa, kana borçludurlar. Bunlar ancak ve ancak kan ve zulüm ile ayakta kalabilirler.

Bir emperyalist güç olan ABD, 2. Dünya Savaşı'yla birlikte büyük askeri bir güç olarak sahneye çıktığında, arkasında yok edilmiş medeniyetler, katledilmiş milyonlarca yerli halk ve köleleştirilmiş yığınlarca siyahi insan bırakmıştı. ABD'nin bu kara sicili ile tarih sahnesine çıktıktan sonra yapıp ettikleri Firavun'a, Cengiz Han'a rahmet okutacak nitelikteydi. Tarihin şahitlik ettiği en kanlı saldırılara imza atan ABD, Vietnam'dan Latin Amerika'ya, Japonya'dan Ön Asya'ya kadar birçok yerde dünyaya nizam verme adına terör estirmiştir.

11 Eylül olayı ile birlikte daha bir saldırganla-şıp küstahlaşan ABD, tüm dünyayı hegemonyası altına almak için hiçbir usul tanımıyor.

ABD, uluslararası anlaşmaları giderek daha fazla ihlal ediyor. Pek çok uzman ABD'yi, bu tutumunun küresel güvenliğe verebileceği zarar konusunda uyarıyor. Dünyanın jandarması rolünü severek oynayan ABD'nin uluslararası kamuoyunun tepkilerine kulak asmadığı malum. Ancak nükleer politika üzerine Amerikalı Avukatlar Komitesi (NPAAK)'nin yaptığı araştırmaya göre, bu politika Başkan George W. Bush'un vesayetinde, sistematik bir şekilde yürütülüyor ve bu durum yeni ve ürpertici sonuçlara gebe. Washington'da yayımlanan bu araştırmanın tezi, Bush hükümetinin, artık giderek, kanunların yerine güçlünün haklılığı prensibini ikame ediyor olması. Böylece bu hükümet resmen yasaları korumayı sıklıkla dillendirdiği halde küresel güvenliği dinamitlemiş oluyor.1

ABD, sadece George W. Bush'un iktidara geldiği zamandan beri pek çok uluslararası anlaşmayı hiçe saydı. Biyolojik silah anlaşmalarını ihlal ederek, yasadışı şekilde kendi biyolojik silah denemelerini yaptı. Laboratuarlarında silah gözlemcilerinin tam bir araştırma yapmasını engelledi ve Irak'ta kimyasal inceleme yapma teşebbüslerini saldırı bahanesini kaybetmemek adına engelledi! Anti balistik füze anlaşmalarını yırttı ve nükleer silah denemelerini yasaklayan anlaşmaları da çiğnemeye hazırlanıyor. Yabancı gözlemcilerin Guantanamo Körfezi'ndeki tutsakları ziyaret etmelerini engelledi.2

ABD tarihine ve yaptıklarına baktığımızda ABD ilişkilerinin Chomsky'nin beşinci özgürlük olarak isimlendirdiği şeyi korumak üzere şekillendiği görülmektedir. Beşinci özgürlüğün anlamına gelince... Beşinci özgürlük; soyma, sömürme ve tahakküm altına alma ile sonuç alabilmek için her türlü güce başvurma özgürlüğüdür.3

ABD bu özgürlük çerçevesinde ilişkilerini belirler. Bundan dolayı da dilinden düşürmediği "demokrasi", "insan hakları", "iyi ile kötünün savaşı" iddiaları tamamen havada kalmaktadır. Eğer çıkarına aykırıysa her türlü iyi gelişmeyi sabote edebilmektedir. Bunlara onlarca örnek verilebilir.

1987 senesinde Orta Amerika ülkeleri, aralarındaki ilişkileri siyasi istikrara kavuşturdular. Bu durum ABD'nin işine gelmediği için elindeki yıkım gücü sayesinde bunu sabote etti.4

Yine aynı şekilde ABD'nin kendi çıkarı için 1979 yılında Somoza rejiminin devrilişinden itibaren Nikaragua'da ille de demokrasi diye tuttururken, aynı yıllarda El Salvador'da demokrasi yönündeki her türlü gelişmeyi baltalaması5 ABD'nin ikiyüzlülüğünün -daha doğrusu çok yüzlü- bir sonucu olsa gerek.

ABD yapıp edegeldiği şeyler ile dünya halkları için hep tehdit olagelmiştir. ABD'nin bu kara sicilini göz önünde bulundurarak Irak saldırısına baktığımızda ABD'nin derdinin hiç de insani olmadığı gün gibi ortadadır.

11 Eylül olaylarının akabinde kendisi "İslami Hareketler Ailesi"ni6 yok etmeye adayan ABD, Irak saldırısıyla Ortadoğu'ya iyice yerleşme hazırlığında. Saldırıyı meşrulaştırmak için ileri sürdüğü nedenlere baktığımızda tüm iddialarının su götürür nitelikte olduğunu müşahade etmekteyiz. ABD'nin kendi iddialarına bizzat ABD'li askerlerden bazıları bile itiraz ediyor. Eski Irak silah denetçisi ve de eski bir denizci olan Scott Riter, Irak'ın ABD için tehdit oluşturabilecek potansiyele sahip olmadığını ve de Irak'ın elinde kimyasal silah bulunmadığını kesin bir şekilde ifade etmekte.7

ABD'nin bir başka iddiası da Saddam Hüseyin'in bölge ve kendi halkı için tehdit oluşturduğudur. ABD'nin bu iddiası tamamen doğrudur. Ama unutulmaması gereken şey, Saddam dün İran'a saldırdığında ve vahşice Halepçe'de Kürt halkına karşı kimyasal silah kullandığında Saddam'ı finanse edenlerin ABD ve yandaşları olduğudur.

Yine hemen körfez savaşı sonrasında Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi öncülüğünde gerçekleşen güneydeki şii halkın ayaklanmasının Saddam'ı devirecek boyuta ulaşması üzerine Baba Bush'un eski dostu Saddam'la doğrudan ittifak yaparak isyanın vahşice bastırılmasında rol alması8 ABD'nin iddiasında ne kadar ciddi olduğunu göstermektedir!

İşin ilginç yanı ABD tüm utanmazlığı ile hala saldırısına kılıf ararken 1987 senesinde Dünya Mahkemesi tarafından terörizm suçlamasıyla mahkum edilmiş olmasıdır.9 Yani bu sözde "terörizme karşı savaşta" öncülük eden ABD her ne kadar güçlü devlet dolayısıyla haklı devlet(!) olduğu için bu kararı veto etse de terörizm suçlamasıyla resmen mahkum olmuş.

Irak operasyonunda eski dostlarının ABD'nin yanında olmadığı gözleniyor. İngiltere'de bile yapılan kamuoyu araştırmalarında halkın %52'sinin bu saldırıya karşı olduğu çıkmakta. Şu anda savaşa ABD'nin dışında taraf olan tek güç İsrail işgal yönetimi.

Bu saldırı ABD'nin ne ilk ne de son saldırısı olacaktır Dünya halkları Hollywood'a sunulanın aksine ne uzaylıların ne de "müslüman teröristlerin" tehdidi altında olmayıp, bizzat "kurtarıcı"sının tehdidi altındadır. Dünya eğer bu kurtarıcıdan kurtulamazsa daha yoğun bir kaos ortamına doğru itilmiş olacaktır.

Şu anda dünyaya baktığımızda hareketli bölgelerin müslümanların yoğun olarak yaşadıkları yerler olduğunu görmekteyiz. Şu anda uzak Asya, Orta Doğu, Ön Asya vs. gibi yerlerdeki savaşların hepsi müslümanlara karşı veriliyor. Bunun böyle olması da çok doğal. Çünkü şu anda emperyalist küresel sisteme tek alternatif İslam'dır. Biz müslümanlar her ne kadar dünya kapitalist sisteme karşı teşkil ettiğimiz konumun ve önemin yeterince farkında olmasak da Batı kendi sistemine karşı bizi ciddi bir tehlike olarak algılayıp, bize karşı gayet bilinçlice bir politika izlemekte.10 Başta Ortadoğu halkları ve yönetimleri olmak üzere tüm müslümanların, kendi gerçeklerinin ve güçlerinin farkına vararak ümmet olma zorunluluğundan kaynaklanan birlik ve beraberlik ellerini uzatarak kendi kaderlerini değiştirmeleri gerekiyor. Emperyalistlerle işbirliğinin kimseye faydası olmamıştır. Yerli despotlar efendilerinin saldırısından asla emin olmamalıdırlar. Bugün Irak, yarın kim bilir neresi?

Bölge halkları ve devletleri yarın sıra kimde diye meraklanıp endişeleneceklerine kendi özlerine yani İslam'a dönüş yapmalılar. Şüphesiz emperyalizmi ancak ve ancak bizi biz yapan İslami bir karşı duruşla geriletebiliriz.

Dipnotlar:

1- Carsten Volkety, İktibas Dergisi, Ağustos 2002.

2- George Monbit, The Guardian'dan aktaran Zaman gazetesi.

3- Noam Chomsky, Terörizm Kültürü ve ABD Terörü, Pınar Yayınları

4- Noam Chomsky, age.

5- Noam Chomsky, ABD Müdahaleciliği, Aram Yayınları

6- Alev Erkilet Başer, Haksöz Dergisi, Aralık 2001.

7- Yeni Şafak Gazetesi Dış Haberler Servisi, 18 Ağustos 2002

8- Noam Chomsky, 11 Eylül ve Sonrası, Aram Yayınları

9- Noam Chomsky, age.

10- Haksöz Dergisi, Aralık 2001, "Küresel Kuşatma ve Müslümanlar" adlı panelden.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR