1. YAZARLAR

  2. Osman Nuri Özyurt

  3. 4. Dünya Sosyal Forumu Mumbai’de Yapıldı

Osman Nuri Özyurt

Yazarın Tüm Yazıları >

4. Dünya Sosyal Forumu Mumbai’de Yapıldı

Mart 2004A+A-

Üç yıldır Brezilya'nın Porto Alegre kentinde yapılan Dünya Sosyal Forumu (DSF)'nin dördüncüsü bu yıl 16-21 Ocak tarihleri arasında Hindistan'ın Mumbai -eski adıyla Bombay- şehrinde yapıldı. Dünya Ekonomik Forumu'na alternatif olarak ihdas edilen DSF'ye 132 ülkeden 2425 örgüt iştirak etti., 2001'de yaklaşık 10 bin kişinin katıldığı DSF 2002'de 40 ila 50 bin, 2003'de 70 ila 80 bin arasında değişen bir katılıma ev sahipliği yaparken, bu yıl ise 100 bini aşkın katılımcı ile dünyanın en büyük muhalefet hareketlerinden biri konumunu pekiştiriyordu.

Küreselleşme karşıtlarının yanı sıra, topyekün küreselleşme olgusuna olmasa da uygulamalarına karşı çıkan gruplar ve anti-kapitalistlerin de katıldığı bu yılki Forum'da Türkiye'yi İstanbul Sosyal Forumu'nun öncülüğünde 15 kişilik bir grup temsil ederken, Hindistan eski Başbakanı V.P.Singh, Cezayir'in ilk Devlet Başkanı Ahmet Bin Bella, 2003 Nobel Barış Ödülü'nü kazanan İranlı Şirin Abadi, Filistin direnişi liderlerinden Mustafa Barguti ile eski bakanlardan Yaser Abed Rabbo gibi tanınmış simalar da DSF'ye katıldılar.

DSF'de, yoksulluk, işsizlik, az gelişmişlik, insan hakları, basın hürriyeti, ahlaki çöküş, çevre gibi bir çok konu ele alındı. Altı gün boyunca her gün onlarca oturumun yapıldığı toplantılardan bir diğerinin gündemi de Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin yargılama süreci idi. Diktatörlerin, insan haklarını ihlal edenlerin, insanlığa karşı suç işleyenlerin yargılanacağı bu mahkemenin bazı devletler ve özellikle de ABD'nin direnişiyle karşılaştığı ve bu nedenle etkisiz kaldığı vurgulandı. Yapılan çağrıda "Evrensel düzeyde ihlal edilen insan hakları evrensel düzeyde korunmalı. Bu nedenle bütün insan hakları savunucuları ve hakları ihlal edilen ezilenler birleşmeli ve Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde daha iyi bir yargı süreci için mümkün olduğu kadar birlikte mücadele etmeli." denildi.

İrlanda'nın eski devlet başkanlarından Mary Robinson, dünyada sayıları 600 milyonu geçen hafif silahların da "kitle imha silahı" olduğunu savundu. Robinson, hafif silahların dolaşımının denetim altına alınması için uluslararası bir anlaşma yapılmasını önerdi.

Fransız köylü hareketinin liderlerinden José Bové ise Dünya Ticaret Örgütü (WTO) uygulamalarının köylüleri vurduğunu söyledi. WTO'nun tarım politikalarıyla ilgilenmemesini talep eden Bové, dünya üzerindeki aç insanların yaklaşık yüzde 60'ını köylülerin oluşturduğunu belirtti. José Bové, WTO'yu "gerçek bir tehlike" olarak niteledi.

Hindistanlı yazar Arundhati Roy, Irak savaşından kazançlı çıkan iki ABD holdinginin teşhir edilmesi ve küresel çapta bu holdinglere karşı savaş açılması çağrısında bulundu. Roy, "Amerika tüm dünyada egemenliğini pekiştirme çabasında. Dünya Sosyal Forumu Amerika'nın savaş davetini görmeli, savaşta yerini almalı" diye konuştu. 

"Başka Bir Dünya Mümkün, Gelin Birlikte İnşa Edelim" sloganı ile yola çıkan Dünya Sosyal Forumu, 2001'de Brezilyalı ve Fransız entelektüellerin inisiyatifiyle başlamıştı. Sosyal Forumu başlatanlar, forumu hiyerarşik yapısı ve coğrafi merkezi olmayan bir hareket olarak tanımladılar. Çoğulculuğu, çeşitliliği, şeffaflığı, kolektif eylemliliği esas alan forum bilinen anlamda bir örgüt ve platform değildi. Bu yapı içerisinde siyasi örgütlere ve politik partilere de yer verilmemişti. Fakat Mumbai'deki forumun organizasyonunu Hindistan Komünist Partisi üstlendi ve örgütlenme komitesi bu yıl partilerle ilgili sınırlandırmaları kaldırdı. Yine önceki forumlara katılması engellenen ETA gibi, Zapatistalar gibi silahlı mücadele veren örgütler de bu yıl katılınca delegeler arasında tartışmalar çıktı.  Önceki 3 forumda göze batan ve büyük eksiklik olarak değerlendirilen Asya, Afrika, doğu ve orta Avrupa'dan katılımın azlığı bu yıl da Asya hariç devam etti.

Kendilerine Direniş adını veren bir grup, DSF'yi emperyalizmle bir şekilde uzlaşma niyetinde olmakla ve yeterince sert olmamakla suçlayarak forumdan ayrıldıklarını ve bundan sonra da ayrı hareket edeceklerini ilan ettiler. Sayıları 2 bin civarında olan bu gruplar DSF'nin sloganının aslında "Başka Bir Kapitalizm Mümkün" olduğunu savundular.

Dikkat çekici hususlardan biri de Forum'a katılanların tepkisi ile karşılaşabileceği tahmin edilen Nobel Barış Ödülü sahibi İranlı Şirin Abadi'nin tepki bir yana yoğun bir ilgi ile görmesi oldu. ABD'nin İran rejimini köşeye sıkıştırmak için kullandığı, adını, sanını ilk defa ödül aldığında duyduğumuz Abadi, DSF'de ödüllü bir özgürlük savaşçısı, bir kahraman gibi karşılandı. Gerçi Abadi de konuşmasında ABD'nin Irak'a müdahalesini eleştirerek "İnsan hakları ve demokrasi bombalarla ihraç edilemez" deyip nabza göre şerbet vermeyi ihmal etmedi.

Bazı uluslararası şirketler DSF gibi oluşumların faaliyetlerinden kendilerinin zarar görebileceğini düşünerek, yakınlaşma gayreti içerisine girdiler. Bu yakınlaşma, forumun 1 milyon 800 bin dolar olan masrafına sponsor olma talepleri ile kendini gösterdi. Forumun sponsorlarının uluslararası kuruluşlar olduğuna dikkat çekenler de bu durumun, forumun ruhuna aykırı olduğunu savundu. Mumbai, sadece emperyalizme, kapitalizme karşı değil, başta Ford Vakfı olmak üzere uluslararası firmaların sponsorluğuna da karşı çıkanların gösterilerine sahne oldu. Protesto gösterilerinde en yoğun ve ortak tepkiyi ise McDonald's, Pepsi-Coca Cola, Marlboro gibi kapitalizmle özdeşleşmiş şirketler aldı. Forum boyunca program olarak da Microsoft yerine Linux kullanıldı.

Forumun bu yıl Hindistan'da yapılması, uzun yıllardır kanayan bir yara olan Keşmir için de bulunmaz bir fırsat oldu. İşgal altındaki Keşmir'in sorunları forum boyunca Keşmirliler tarafından sıkça dile getirildi. Konu ile ilgili az veya eksik bilgiye sahip olan katılımcılar için de bu açıdan oldukça doyurucu bir forum oldu.

Medya tarafından önceki yıllar az ilgi gösterilen DSF'ye bu yıl ilgi arttı fakat bu defada çoğu zaman olduğu gibi işin magazin boyutu ön planda tutuldu. Buralardan kalkıp Hindistan'a forumu takip etmeye giden birçok gazeteci takip edilecek, aktarılacak onca önemli şeye rağmen maalesef otellerin ne kadar pahalı ve pis olduğunu yazıp, gösterilere katılan küçük grupları (travestiler, eşcinseller gibi) haber yapmayı yeğlediler.

"Başka Bir Dünya Mümkün" sloganı ile yola çıkan forum müdavimleri için en tartışmalı ve reel olmayan durum ise bu başka dünyanın nasıl olacağı idi. Evet, bütün dünyada yoksulluğun açlığın kaynağı kapitalist-emperyalist sistemdi. ABD emperyalizmi küreselleşiyor ve buna karşı çıkılmalıydı ama alternatifin nasıl olması gerektiğine dair somut bir şey de pek söylenmiyordu. Adı açık konulmamakla birlikte adeta her yıl düzenli biçimde forumun düzenlenmesi ile alternatifin kendiliğinden şekillenebileceği gibi bir varsayım paylaşılıyordu.

Dünya Sosyal Forumu, 2005'te Brezilya (Porto Alegre)'de, 2006'da Güney Afrika'da toplanmak ve ABD'nin Irak'a saldırısının yıl dönümü olan 20 Mart 2004'te dünya çapında protesto gösterilerini örgütleme kararı ile son buldu. Zihinlerde ise "Başka Bir Dünya" için alternatif somut önerilerden çok son gün yapılan sokak gösterileri kaldı.

İslami Alternatifi Gündemleştirmek İçin Çabamız Niye Yok?

Dünya Sosyal Forumu her yıl büyüyerek dünyanın en büyük muhalefet hareketi konumuna gelmiştir. Hızla büyümesinin yukarıda bazılarına değinildiği gibi beraberinde kimi sıkıntıları da getirmesi kaçınılmaz bir gelişmedir. Bu noktada asıl üzerinde durulması gereken şey katılımcı sayısının çokluğu değil, ilkelerin belirlenmesinde ve amaca yönelik ilerlemedeki tutarlılık olmalı elbette. Bu yıl her ne kadar Ford şirketine dirsek gösterilmiş olsa da önümüzdeki yıllarda batılı ülkelerin ve çok uluslu firmaların Forum'a ilişkin çeşitli hesaplarının olacağı, daha doğrusu devam edeceği aşikar. Genelde sol gelenekte ciddi bir karakter halini almış bulunan bölünme, fraksiyonlara ayrışma eğiliminin Forum'un 4. yılında da kendini göstermesi, ilerisi için bu tür ayrışmaların ve bölünmelerin devam edeceğine dair tahminleri güçlendiriyor.

q

Birincil görevleri haksızlığa ve zulme karşı durmak, direnmek olan Müslümanların, bugün dünyada sadece Filistin gibi, Irak gibi doğrudan savaş ve cephe içeren konularda değil, zulmün tüm boyut ve çeşitlerini gündemine alması ve inisiyatif sahibi olması gerekir. Bu konuda Filistin direnişinde yaşanan evrim örnek alınmalıdır. Ne var ki, tüm dünya Müslümanlarının dayanışma içinde emperyalizme karşı çıkması gerekirken birçoğunun bugün artık dünya sadece halklarının değil, egemenlerinin de aktif biçimde gündemine aldıkları DSF konusunda en küçük bir ilgi ve dolayısıyla da bilgi sahibi bile olmaması kabul edilebilir bir şey değildir. İslam'ın, kapitalist sisteme alternatif olabilecek seçeneklerden biri değil, en güçlü alternatif, hatta yegane alternatif olduğu gerçeğini dünya gündemine taşımak için daha çok çaba içinde olmamız gerekiyor.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR