1. YAZARLAR

  2. Haksöz

  3. “32. Gün" Alemdaroğlu'na Dar Oldu Ama...

“32. Gün" Alemdaroğlu'na Dar Oldu Ama...

Temmuz 1998A+A-

Son birkaç aydır M. Ali Birand'ın hazırlayıp sunduğu 32. Gün programı çerçevesinde Türkiye'nin çeşitli üniversitelerinde gençliğe açık tartışma programları düzenlenmekteydi. Aynı şekilde İstanbul Üniversitesi'nde de Genelkurmay'dan emekli Orgeneral Güven Erkaya ve ekonomiden sorumlu devlet bakanı Işın Çelebi'nin katılacağı "Türkiye'de Boğazlar ve Sorunları" konulu bir program düzenleneceği duyurulmuştu.

Ancak nedendir bilinmez, programın başlamasına bir saat kala İ.Ü'nün çeşitli fakültelerine "duyurular" asılarak konunun ve konukların değiştiği ilan edilmişti. Bu ilana göre konu "Üniversitelerde Gençliğin Sorunları" konuklar ise rektör Kemal Alemdaroğlu ve Işın Çelebi idi. Ama muhtemelen katılımın az tutulması amacıyla yapılan bu oyun tutmamıştı. Böylece İÜ Fen Fakültesi Konferans Salonu'nda düzenlenen program öğrencilerin geniş katılımına sahne olmuştu.

M. Ali Birand, programın başında henüz çekimler başlamamışken başörtülü ve sakallı öğrencilere "söz hakkı tanıyacağını, kendisinin her kesimin fikirlerine saygılı olduğunu" söylediği halde çekimler başladığında çarkederek, özellikle başörtülü ve sakallı öğrencilere söz hakkı vermemeye ihtimam gösteriyordu.

İlk konuk olarak kürsüye gelen Işın Çelebi'ye ekonomiyle ilgili çok az soru sorulurken, soruların çoğunluğunu başörtüsü yasağı teşkil ediyordu. Sıra Kemal Alemdaroğlu'na geldiğinde yerinden kalktığı andan itibaren programın bitimine kadar sürekli öğrencilerin tepki ve protestolarıyla karşılaştı. 10. Yıl Marşı'nı söylemek istediğinde ise öğrencilerin tepkisi ve engeliyle karşılaştı. Ancak tüm bu ibret tablosu aynı gün yayınlanması gerekirken yayınlanmadı ve çekiminden yaklaşık iki hafta sonra bol miktarda makaslamaya tabi tutularak televizyon ekranlarına yansıdı. Öğrencilerin büyük kesimi başörtüsü yasağını protesto eden sorular sorarken maalesef ekranlara yasağı destekleyen birkaç kişinin soruları yansıdı.

Aslında mevcut tablo Türkiye'deki kartel medyasının konumunu bir kez daha gözler önüne seren rutin ve somut bir vakıadan başka bir şey değildi.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR