1. YAZARLAR

  2. SİNAN ÖN

  3. Müslümanlar ve Siyaset III
SİNAN ÖN

SİNAN ÖN

Yazarın Tüm Yazıları >

Müslümanlar ve Siyaset III

06 Mayıs 2019 Pazartesi 13:00A+A-

Yönetim Biçimlerinin Meşruiyeti Sorunu

Kur’an ve Sünnet’te mevcut bir yönetim biçimi var mıdır? Müslümanlar mevcut yönetim biçimleri karşısından nasıl bir tavır takınmalılar? Belirli özelliklere sahip olan bir yönetim şeklinin, İslami bir yönetim olduğunu söylemek mümkün müdür?

Ya da Müslümanların benimsemesi gereken yönetim biçimi, Kur’an ve Sünnet’ten çıkarılan ilkeler üzerine mi inşa edilmelidir, yoksa bu ilkelere aykırı olmaması yeterli midir? Vb sorular ve bu soruların ortaya çıkardığı sorunlar üzerine düşünmeye çalışacağız bu çalışmamızda.

Hikmet ehlinin ifade ettiği gibi; “sorularımız asıldır, cevaplar ise değişken.” Bu anlamda hiçbir cevabı “mutlaklaştırmak” derdinde değiliz, çabamız “en güzel söze” ulaşmaya çalışmaktır.

Kur’an bir siyaset kitabı değildir. Coğrafya ya da bilim kitabı olmadığı gibi! Buradan hareketle belirli bir yönetim biçimi vaaz etmez. Bu Müslümanların sorumluluklarına dair bir konudur. Bununla birlikte yönetim biçimlerini meşru kılan ilkeleri Kur’an bizlere işaret eder. 

Bazıları bu yönetim biçiminin İslami ilkeler üzerine inşa edilmesi gerektiğini savunur ve ancak bu sayede yönetim biçimi meşru olabilir derken,  diğerleri yönetim biçiminin meşru olabilmesi için tek özelliğin İslami ilkelere aykırı olmaması gerektiğini söylerler.

Bu iki anlayış arasındaki fark; bir toplumda zulmün olmadığını kolayca söylemenin mümkün fakat adaletin bütün boyutlarıyla tahakkuk edip etmediğini söylemenin mümkün olamadığı durum gibidir.

Kur’an ve Sünnet’te belirli bir yönetim biçiminin olduğuna inanan bir kimse, hangi özelliklerinden dolayı bunu söyleyebilir? Bir toplumda İslami hükümlerin uygulanıyor olmasıyla, o toplumdaki yönetim ve rejimin İslami olmasının aynı şeyler olmadığını görmek gerekiyor. Ya da bir iktidarın biz “İslami bir yönetimiz” demesi gerçeği ne kadar yansıtıyor?

Bu yüzden yöneticiler; “İslam’a ters düşmemeye çalışıyoruz” ya da aynı doğrultuda “İslam’a aykırı olmayan bir anayasa yapmaya çalışıyoruz” diyebilirler. Ancak “Biz İslam’ı uyguluyoruz” ya da “İslami bir anayasa” yapıyoruz demek, oldukça iddialı bir söylemdir.

Burada Hz. Osman ile Hz. Ali arasında yapılan halifelik seçimindeki diyaloğu hatırlamakta fayda var. Abdurrahman ibn Avf (ra) her iki büyüğümüze de sorar; “Allah’ın kitabına, Peygamberin Sünnetine, senden öncekilerin uygulamalarına riayet edeceğiniz konusunda bana biat edebilir misiniz?” Hz. Ali’nin cevabı “gücüm yettiğince” olur. Her ne kadar İbn Avf, bu cevabı vereni seçmese de ortada bir hakikat vardır ve o da; insanın gücünün sınırlılığı ile alakalıdır.

Konumuza tekrar geri dönersek; bu noktada karşımıza başka önemli bir sorun daha çıkar ki, o da; bir yönetim biçiminin İslami ya da İslam’a aykırı olup olmadığına kimin karar vereceği konusudur. Bu belirli donanıma sahip herkesin yapabileceği bir iş midir? Yoksa din adamlarının görev alanlarına girdiği için diğerlerinin tabi olmaktan başka seçeneği yok mudur?

İnsanlar bu konuda din adamlarını taklit etmemelidirler. Çünkü bu konu sadece din adamlarının uzmanlık alanı değildir. Herhangi bir siyasi sistemin İslam’a uyumlu olup olmadığını o toplumda yaşayan insanların siyasi rüştü ve İslami aidiyetleri belirlemelidir. Bu yüzden görüş beyan etme işinin toplumsal bir tarz haline gelmesi gerekiyor. Elbette din adamları siyasi, fikri ve kültürel alanı yönlendirebilme işini vazife edinebilirler. Bu onların sorumluluğudur, ancak bunun sonucu taklit olmamalıdır. “Din adamlarını Rabler edinmek” ise düşmek istemeyeceğimiz en dip nokta olsa gerek!

Aynı konunun doğurduğu başka bir tartışmada toplumda kabul edilen hukûki normlarla alakalı. Müslüman bir toplumda yasama faaliyeti sonucu kabul edilen kanunlar dini bir hüküm mü olur? Bunlara uyulmaması günah mıdır, uhrevi cezayı gerektirir mi? Yoksa bunlar sadece toplumsal taahhütleri ortaya çıkaran olgular olup, günah değil cezası devlet eliyle dünyada verilen suçlar mıdır?

Birinci soruya olumlu cevap verenler, Müslümanların meşru yönetimine itaat etmeyi farz olarak kabul ederler. Çıkarılan kanunlara uymamak günah ve cezası uhrevi bir azaptır, derler. İkinci görüşe olumlu cevap verenler ise; bir ülkenin yönetimine oy verenler, o yönetimle karşılıklı bir sözleşme yapmış olur diyerek, buradan genel bir İslami ilke olan “sözleşmelerinize uyun” prensibine atıf yaparlar. Bu durumda toplumsal sözleşmeye vefa göstermeyen bir Müslüman yine dine aykırı hareket etmiş ve devletin çıkardığı kurallara uymadığı için günah işlemiş olur, derler. Kuşkusuz “sizden olan emir sahiplerine itaat edin” emri gereği her iki görüşte bizim için değerlidir.

Ancak bugün bu iki anlayışında tahkike tabi tutulması gerekiyor. Çıkarılan kanunlarda ya da kabul edilen toplumsal sözleşmelerde “karşılıklılık” ilşkisi ne kadar gerçekçi? Bu sözleşmeler “toplumsal mutabakat” konusunda fıtrata ve evrensel değerlere ne kadar uygun? Karar alma, uygulama ve denetleme handikâpları var mı? Bağlayıcılığı, karar alıcı ve uygulayıcıları ne kadar “bağlıyor?” vb. soruların sorulması gerekiyor.

Öyle zamanlar ya da durumlar vardır ki; bırakın itaat etmenin farziyetini, itaat etmemek farz olabilir!

Örneğin; demokrasi ile yönetildiği söylenen halkların yönetim biçimleri ne kadar demokrat! Mesela; Kanada’nın İslam’ı yaşamak için en uygun yönetim biçimine sahip olduğunu söyleyenler, Kanada’da çıkarılan yasalarda, Müslümanların hassasiyetlerinin dikkate alındığını söyleyebilmeleri mümkün mü? Yoksa aradığımız ölçü bu değil mi? Liberalizmin dünyada belirleyici bir sistem olması, Müslüman toplumlara aynısıyla ithal edilmeye çalışılmasını masum kılabilir mi? Örneğin, bu ideolojinin insan özgürlüğüne yaptığı atıf ön plana çıkartılınca, sapkın cinsel tercihlere de özgürlük tezini de kabul edebilecek miyiz? 

Soruları doğru seçebilmek, bazen cevaplara da gerek bırakmıyor sanırım! Ne demişti hikmet ehli; “asıl olan sorulardır, cevaplarımız değişken!” Bununla birlikte, bizim de kendimizce cevaplarımız olmalı. Bir sonraki yazıda nihayete erdirelim bu konuyu inşaallah. Allah’a emanet olunuz.

YAZIYA YORUM KAT

3 Yorum