
Keşmir’in işgali ve Hindistan-Pakistan gerilimi: Çatışmanın kısa tarihi
Yaklaşık seksen yıldır Hindistan ve Pakistan arasında sürekli gerilim hali hakim. Keşmir’in işgaliyle başlayan süreç Hindistan’ın bölgenin özel statüsünü kaldırmasıyla doruk noktasına ulaştı.
HAKSÖZ HABER
Hindistan ve Pakistan'ın ilişkileri 22 Nisan'da Hindistan işgalindeki Keşmir'de turistlere düzenlenen ve 26 kişinin öldüğü saldırının tetiklediği ancak kökleri onlarca yıllık düşmanlıklara dayanan tam teşekküllü bir savaşa dönüşme tehdidi taşıyan bir geçmişten besleniyor.
İslamabad'a göre Hindistan, 7 Mayıs'ta Pakistan ve Pakistan yönetimindeki Keşmir'e bir füze dalgası göndererek altı yerleşim yerini vurdu ve ikisi çocuk en az 31 kişiyi katletti. O tarihten bu yana Hindistan'a ait insansız hava araçları Pakistan'ın önemli şehirlerini ve askeri tesislerini vururken, Hindistan da Pakistan'ı kendi şehirlerine ve askeri tesislerine füze ve insansız hava aracı yağdırmakla suçluyor.
Füzeler ve insansız hava araçlarının yanı sıra nükleer silahlara sahip iki ülke karşılıklı suçlama ve yalanlamalarda bulundular. Hindistan 7 Mayıs'ta attığı füzelerin sadece “terörist altyapıyı” vurduğunu söylerken Pakistan sivillerin öldürüldüğünde ısrar ediyor. Pakistan ise Hindistan'a füze ya da insansız hava aracı fırlattığını reddediyor ve her iki taraf da birbirlerinin saldırganlığının kurbanı olduklarını iddia ediyor.
Ancak Hindistan ve Pakistan arasındaki bu son krizin kökenleri, iki ülkenin bugünkü haliyle egemen ulus devletler olarak oluşumlarına kadar uzanıyor. İşte Güney Asya komşuları arasındaki neredeyse sürekli olan gerginlik halinin bir özeti.
1940-50'ler: İki ülkenin hikâyesi
Hint alt kıtası 1858'den İngiliz sömürge yönetiminin nihayet sona erdiği ve alt kıtanın iki ülkeye ayrıldığı 1947 yılına kadar İngiliz sömürgesiydi. Çoğunluğu Müslüman olan Pakistan, aynı yıl 14 Ağustos'ta Batı Pakistan ve Doğu Pakistan olarak birbirine bitişik olmayan ve kültürel olarak birbirinden uzak bölgeler halinde bağımsızlığını kazandı. Hinduların çoğunlukta olduğu seküler ulus devlet Hindistan ise 15 Ağustos 1947'de bağımsızlığını kazandı.
Bölünme sorunsuz olmaktan çok uzaktı ve yaklaşık 15 milyon insanın yerinden edilmesine neden olarak şimdiye kadar görülmüş en büyük ve en kanlı insan göçlerinden birine neden oldu. Süreç aynı zamanda bölge genelinde Müslümanlar, Hindular ve Sihler arasında 200.000 ila iki milyon kişinin öldüğü korkunç toplumsal şiddet ve ayaklanmalara yol açtı. Sonrasında sınır anlaşmazlıkları ve ayrılıkçı hareketler ortaya çıktı.
Komşular arasındaki en önemli anlaşmazlık noktası, Müslümanların çoğunlukta olduğu Himalaya bölgesi Keşmir'in nereye gideceği sorusuydu. Keşmir hükümdarı başlangıçta bağımsızlık istedi ve bölge ihtilaflı kaldı.
Ekim 1947'de Keşmir'deki ilk savaş, Pakistanlı silahlı aşiret mensuplarının bölgeye müdahale etmesiyle patlak verdi. Keşmir hükümdarı Hindistan'dan aşiret üyelerini kovmak için yardım istedi. Bunun karşılığında hükümdar Hindistan'ın yardım şartını kabul etti: Keşmir'in Hindistan'a katılması.
Çatışmalar 1948 yılına kadar devam etti ve Keşmir'in bölünmesiyle sona erdi. Pakistan Keşmir'in batı kısmını yönetirken, Hindistan geri kalanının çoğunu yönetiyor ve Çin Keşmir'in kuzeyindeki iki küçük bölgeyi elinde tutuyor. Hindistan Keşmir'in tamamında hak iddia ederken, Pakistan da Hindistan'ın elinde tuttuğu ancak müttefiki Çin'in elinde tutmadığı kısımda hak iddia etmektedir.

1960'lar: Başarısız Keşmir görüşmeleri ve ikinci savaş
60'ların başı iyi ilişkiler vaadiyle başladı. 1960 yılında Hindistan ve Pakistan, Dünya Bankası'nın arabuluculuğunda İndus Havzası'ndaki altı nehrin sularını paylaşmayı kabul ettikleri İndus Suları Anlaşması'nı imzaladı.
Anlaşma Hindistan'a doğudaki üç nehrin sularına erişim hakkı veriyor: Ravi, Beas ve Sutlej. Pakistan ise üç batı nehrinin sularını alıyor: İndus, Jhelum ve Chenab.22 Nisan'daki Pahalgam saldırısının ardından Hindistan, anlaşmaya katılımını askıya aldı ancak yakın zamana kadar anlaşma, uluslararası alanda çok sayıda savaşı atlatmış bir su paylaşım paktının parlak bir örneği olarak duruyordu.
Bu savaşlardan biri 1960'larda gerçekleşecekti.
1963 yılında dönemin Hindistan Dışişleri Bakanı Swaran Singh ve Pakistanlı mevkidaşı Zülfikar Ali Butto, tartışmalı Keşmir bölgesi üzerinde görüşmelerde bulundu. Bu görüşmelere Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşik Krallık aracılık etmiştir.
Görüşmelerin tam ayrıntıları kamuoyuna açıklanmamış olsa da herhangi bir anlaşmaya varılamadı. 1964 yılında Pakistan Keşmir konusunu Birleşmiş Milletler'e havale etti.
1965 yılında, 26.000 ila 33.000 arasında Keşmirli gibi giyinen Pakistan askerinin ateşkes hattını geçerek Hindistan yönetimindeki Keşmir'e girmesinin ardından iki ülke Keşmir için ikinci kez savaştı.
Savaş tırmanırken Hint askerleri uluslararası sınırı geçerek Pakistan'ın Lahor kentine girdi. Savaş ateşkesle sonuçsuz bir şekilde sona erdi. 1966 yılında Hindistan Başbakanı Lal BahadurShastri ve Pakistan Devlet Başkanı Muhammed Eyüp Han, Sovyetler Birliği'nin arabuluculuğunda Taşkent'te diplomatik ve ekonomik ilişkileri yeniden tesis eden bir anlaşma imzaladı.
1970'ler: Bangladeş ve nükleer yarışa doğru ilk adım
1971 yılında Doğu Pakistan ve Batı Pakistan, dönemin Cumhurbaşkanı Zülfikar Ali Butto'nun Doğu Pakistan merkezli Awami League'in lideri Şeyh Mucibur Rahman'ın başbakanlık görevini üstlenmesine izin vermemesi üzerine savaşa girdi. Bu durum, Doğu Pakistan'da 1970 yılında yapılan parlamento seçimlerinde Awami Ligi'nin sandalyelerin çoğunluğunu kazanmasına rağmen gerçekleşti.
Mart ayında Pakistan ordusu Doğu Pakistan'ın Dakka kentinde bir operyason başlattı ve Aralık ayında Hindistan ordusu da olaya dahil oldu. Pakistan ordusu sonunda teslim oldu. Doğu Pakistan bağımsız Bangladeş ülkesi oldu.
1972 yılında Butto ve Hindistan Başbakanı Indira Gandhi, Hindistan'ın Simla kasabasında Simla Anlaşması adı verilen ve her türlü anlaşmazlığı barışçıl yollarla çözmeyi kabul ettikleri bir anlaşma imzaladılar.
Anlaşma iki ülke arasında, iki tarafın da tek taraflı olarak değiştirmeye çalışmayacağı ve “taraflardan birinin tanınmış pozisyonuna halel getirmeksizin her iki tarafın da saygı göstereceği” Kontrol Hattı'nı (LoC) belirledi.
1974 yılında Keşmir eyalet hükümeti, Pakistan tarafından reddedilen bir anlaşma ile “Hindistan Birliği'nin kurucu bir birimi olduğunu” teyit etti.
Aynı yıl Hindistan “Gülümseyen Buda” kod adlı bir operasyonla bir nükleer aygıt patlattı. Hindistan cihazı “barışçıl bir nükleer patlayıcı” olarak nitelendirdi.
1980'ler: Keşmir'deki isyan
1980'lerin başında Keşmir yeniden Hindistan-Pakistan geriliminin merkezine yerleşti. Keşmirli Müslümanların, Hindistan'ın çıkarları için Keşmir'i sömürdüğünü düşündükleri Hindistan yanlısı Keşmir'in seçilmiş hükümetine karşı tepkisi arttı ve silahlı mücadelenin ilk nüveleri atıldı.
Kırılma noktası, 1987'de yapılan ve Hindistan yanlısı Ulusal Konferans Partisi'nin, Hindistan karşıtı politikacıları dışarıda tutmak için ağır hile yaptığı yönündeki yaygın iddialar arasında "kazandığı" eyalet meclisi seçimleriydi.
1989 yılına gelindiğinde ise Hindistan işgalindeki Keşmir'de Hindistan'dan ayrılma talebiyle silahlı bir direniş başladı. Dünyanın dört bir yanında Keşmir’e akın eden mücahitler Hindistan’a karşı Keşmir halkının özgürlük mücadelesine destek verdiler. Keşmir cihadı İslami hareketlerin tarihinde önemli bir yer tutmayı sürdürmektedir.
Yeni Delhi sürekli olarak İslamabad'ı Hindistan'ın “terörist” olarak tanımladığı bu silahlı grupları finanse etmek, eğitmek ve barındırmakla suçladı. Pakistan ise ayrılıkçı hareketlere sadece “manevi ve diplomatik” destek verdiğinde ısrar ediyordu. Ancak bu grupların birçoğunun Pakistan'da üsleri ve karargahları bulunduğu bilinen bir gerçekti. Savaşlar boyunca Keşmir üzerindeki kültürel, etnik ve dini dayatmalarını sürdüren Hindistan bölgenin Müslüman halkına karşı hukuk dışı politikalarını sürdürdü.
1990'lar: Daha fazla anlaşma, nükleer testler ve Kargil çatışması
1991 yılında her iki ülke de askeri tatbikatlar, manevralar ve birlik hareketlerinin önceden bildirilmesine, hava sahası ihlallerinin önlenmesine ve uçuş kurallarının belirlenmesine ilişkin anlaşmalar imzaladı.
1992 yılında kimyasal silah kullanımını yasaklayan ortak bir bildiri imzalamışlardır.
1996 yılında, bir dizi çatışmanın ardından, iki ülkenin askeri yetkilileri gerginliği azaltmak amacıyla Kontrol Hattı’nda bir araya geldi.
1998 yılında Hindistan beş nükleer aygıt patlattı. Pakistan da buna altı nükleer aygıt patlatarak karşılık verdi. Her iki ülke de pek çok ülke tarafından yaptırımlara maruz kaldı - ancak nükleer silah sahibi devletler haline gelmişlerdi.
Aynı yıl her iki ülke de uzun menzilli füzeler denedi.
1999 yılında Hindistan Başbakanı Atal Bihari Vajpayee, Pakistan Başbakanı Navaz Şerif ile Lahor'da bir araya geldi. İki ülke Lahor Deklarasyonu adı verilen bir anlaşma imzalayarak Simla Anlaşması'na bağlılıklarını teyit ettiler ve bir dizi “güven arttırıcı önlem” almayı kabul ettiler.
Ancak aynı yılın ilerleyen günlerinde Pakistan ordusu Kontrol Hattı’nı geçerek Kargil dağlarındaki Hint askeri mevzilerini ele geçirdi ve Kargil Savaşı başladı. Hint birlikleri Ladakh bölgesinin karlı tepelerinde yaşanan kanlı çatışmaların ardından Pakistan askerlerini geri püskürttü.

2000'ler: Gerginlikler ve Mumbai saldırıları
Kontrol Hattı boyunca gerilim 2000'li yıllarda sürmüştür.
Aralık 2001'de Yeni Delhi'deki Hindistan parlamentosuna düzenlenen silahlı saldırıda 14 kişi öldü. Hindistan saldırılardan Pakistan destekli silahlı grupları sorumlu tutmuş, bu da Kontrol Hattı boyunca Hindistan ve Pakistan orduları arasında yüz yüze bir çatışmaya yol açmıştır. Bu açmaz ancak Ekim 2002'de uluslararası arabuluculuğun ardından sona erdi.
Pakistan Devlet Başkanı Pervez Müşerref, 11 Eylül saldırılarının ardından Batı'nın baskısıyla 2002'de Pakistan'ın kendi topraklarında "aşırıcılıkla" mücadele edeceği sözünü verdi, ancak ülkenin Keşmir üzerinde hakkı olduğunu teyit etti.
2003 yılında BM Genel Kurulu toplantısı sırasında Müşerref, Kontrol Hattı boyunca ateşkes çağrısında bulundu ve Hindistan ile Pakistan gerilimi düşürmek ve düşmanlıkları durdurmak için bir anlaşmaya vardı. Müşerref 2004 yılında Hindistan Başbakanı Vajpayee ile görüştü.
Ancak 2007 yılında Hindistan ve Pakistan'ı birbirine bağlayan Samjhauta Ekspresi, Yeni Delhi'nin kuzeyindeki Panipat yakınlarında bombalandı. Altmış sekiz kişi öldü ve onlarca kişi yaralandı. Hindu aşırılık yanlıları o dönemde Hindistan hükümeti soruşturmalara tabi tutuldu ancak daha sonra hızlıca serbest bırakıldılar.
2008 yılında Kontrol Hattı üzerinden ticari ilişkiler gelişmeye başladı ve Hindistan, Türkmenistan, Afganistan ve Pakistan arasında 7.6 milyar dolarlık bir gaz boru hattı projesi için yapılan çerçeve anlaşmaya katıldı.
Ancak Kasım 2008'de silahlı kişiler Hindistan'ın Mumbai kentindeki çeşitli yerlerde saldırılar gerçekleştirdi ve 160'tan fazla kişi hayatını kaybetti.
Sağ yakalanan tek saldırgan olan Ajmal Kasab, saldırganların Lashkar-e-Taiba üyesi olduğunu söyledi. Kasab 2012 yılında Hindistan tarafından idam edildi. Hindistan saldırılardan Pakistan istihbarat örgütlerini sorumlu tuttu.
2009 yılında Pakistan hükümeti Mumbai saldırılarının kısmen Pakistan topraklarında planlanmış olabileceğini kabul etti ancak saldırganların Pakistan istihbarat örgütleri tarafından desteklendiği iddialarını reddetti.
2010'lar: 'Şahdamarı' ve Pulwama
2014 yılında dönemin Pakistan Genelkurmay Başkanı General Raheel Sharif, Keşmir'i Pakistan'ın “şah damarı” olarak nitelendirmiş ve anlaşmazlığın Keşmirlilerin istek ve arzuları doğrultusunda ve BM kararları doğrultusunda çözülmesi gerektiğini belirtmiştir.
2016 yılında silahlı savaşçılar Hindistan yönetimindeki Keşmir'in Uri bölgesinde 17 Hint askerini öldürdü. Hindistan buna karşılık olarak Kontrol Hattı'ndaki silahlı grupların üslerine yönelik “cerrahi saldırılar” olarak tanımladığı saldırılar gerçekleştirdi.
2019'da bir intihar bombacısı Hindistan yönetimindeki Keşmir'in Pulwama bölgesinde 40 Hint paramiliter askerini öldürdü. Saldırıyı Jaish-e-Muhammad üstlendi.
Bunun ardından Hindistan Hava Kuvvetleri, Hayber-Pakhtunkhwa eyaletindeki Balakot'a bir hava saldırısı düzenleyerek saldırganların saklandığı yerleri hedef aldığını ve birkaç düzine savaşçıyı öldürdüğünü iddia etti. Pakistan, Hint jetlerinin sadece ormanlık bir bölgeyi vurduğu ve herhangi bir savaşçıyı öldürmediği konusunda ısrar etti.
Daha sonra 2019'da Hindistan, Keşmir'e özel, yarı özerk bir statü veren 370. Maddeyi iptal etti ve binlerce Keşmirli sivilin ve siyasetçinin, çoğu hak gruplarının acımasız olarak nitelendirdiği terörle mücadele yasaları kapsamında tutuklandığı yeni bir baskı politikaları sürecini başlattı.
2020'ler: Pahalgam ve insansız hava araçları
Bu yıl 22 Nisan'da Hindistan yönetimindeki Keşmir'in Pahalgam bölgesinde turistlere yönelik düzenlenen silahlı saldırıda 26 kişi öldü.
Saldırının sorumluluğunu Keşmir için bağımsızlık talep eden Direniş Cephesi (DC) adlı silahlı bir grup üstlendi. Hindistan, DC'nin Pakistan merkezli Lashkar-e-Taiba’nin bir kolu olduğunu iddia etti. İslamabad saldırıya karıştığı iddialarını reddetti ve tarafsız bir soruşturma yapılması çağrısında bulundu.
Hindistan 7 Mayıs'ta Sindoor Operasyonu'nu başlatarak Pakistan ve Pakistan yönetimindeki Keşmir'de çok sayıda hedefe füze saldırısı düzenledi. Pakistanlı yetkililer hedef alınan altı şehirde en az 31 kişinin öldüğünü ifade etti.
Al Jazeera’da yayımlanan bu haber Haksöz Haber tarafından tercüme edildi ve genişletildi.











HABERE YORUM KAT