1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Kemalistlerin akılları gözlerindedir!
Kemalistlerin akılları gözlerindedir!

Kemalistlerin akılları gözlerindedir!

Ali Osman Aydın "Bilecik Belediye başkan vekilinin görünüşü" üzerinden sarf edilen sözlerin Türkiye'nin modernleşme tarihine ışık tuttuğunu ifade ediyor.

31 Ocak 2023 Salı 12:00A+A-

Ali Osman Aydın / Yeni Akit

Platin Saçlara, Felsefeye ve Sarhoş Sürücülere Dair

Platin renk saçları olan Bilecik Belediye başkan vekilinin görünüşü sosyal medyada çok konuşuldu. Belediye başkan vekilinin fotoğrafı, başörtülü bir siyasinin fotoğrafıyla yan yana paylaşıldı. Tabii ki başörtülü olanı tahkir etmek için.

Ve şöyle söylendi: “Senelerdir bunları görmekten gına gelmişti (Başörtülü hanımefendi kastediliyor). Ne kadar harika bir görüntü (Başkan vekili hanımefendi kastediliyor) Tam bir First lady… ”

Kimileri de hanımefendinin “Başkan” olması gerektiğini bile söyledi. Eş seçerken bile bir yığın kıstas dikkate alınıyorken bizim sekülerler saçla iktifa edecek haldeler.Bu kadar yüzeysel, bu kadar basitler! Gerçi tuvalet terliğindense platin saç daha cazip gelmiş olabilir birilerine.  

Türkiye’de siyaset bu kadar kolay işte. Platin saçlarınızla herkesin iki tur önünde başlayabiliyorsunuz yarışa. Kalabalık platin saçlarınızla, dizilerden aparılmış duruşunuzla büyülenmeye dünden hazır! Proje falan soran da olmuyor nasılsa!  

Kemalistlerin akılları gözlerindedir.

Onlar için medeni olmanın standardı Batılı gibi görünmektir.

O dillerinden düşürmedikleri “liyakatin” kıstası da “platin saçtır.” 

Klasik bir Kemalist’in ya da daha geniş anlamda Türkiye sekülerinin hayatı, olayları, geçmişi, geleceği, insanları, Doğuyu ve Batıyı anlama ve yorumlama biçimi yukarıdaki gibi “şekilseldir.”

Onlar için bazı insanlar sırf modern görünümlü diye, medeni; bazı insanlar da sırf başörtülü oldukları için, ilkeldirler!

“Şekilcilik” fetişizmi, bizim modernleşmemizin özüdür. 200 yıldır bir takım şekillerin, kıyafetlerin, sembollerin, görünüşlerin peşinden koşuyoruz bu kafa yüzünden. 200 yıldır çok az mesafe kat edebildik!

Onlar insanların özgül ağırlıkları olduğuna, kıyafetlerinin, görünüşlerinin ötesinde de bir anlamları olduğuna inanmıyorlar.İnanmadıkları için nerede bir beyaz tenli, kırmızı yanaklı, mini etekli birini görseler omuzlarına almak için hücum ediyorlar. Aynı saiklerle diğerlerine, yani platin saçlara sahip olmayanlara da nefret kusuyorlar.

Ruhları köleleşmiş bu insanların sayısı azalmadıkça bize rahat yüzü yok. 

ACİL ÇÖZÜM BEKLEYEN İKİ SORUN

Sokağın en büyük problemlerinden biri şu başıboş köpekler. Memleketin her yerinden köpeklerin yol açtığı ölüm haberleri geliyor. Ya bir çocuğu kovalıyor oluyorlar ya da 5-10’u birden birine saldırıyorlar…

Meclis mi çözüm yeridir, yoksa yerel yönetimler mi çözmelidir bu sorunu bilmiyorum! Çözüm merkezi her neresi ise bilinmeli ki, bu meselenin acilen çözüme kavuşturulması gerekiyor.

Diğer büyük probleme gelince… Dokunulmazlığı olduğu için işlenen suçlardaki payına çok değinilmese de bir “alkol sorunumuz” var. Daha doğrusu alkollü sürücülerin yol açtığı ölümlü kazalar sorunu!

            Evet, alkollü sürücülerin karıştığı ölümlü kaza oranı sürekli yükseliyor. İnternette küçük bir aramayla ne kadar çok ölüme ve sakatlanmaya neden olduklarını okuyabilirsiniz. Bunun altında yatan neden, sarhoşken araç kullanmanın (gerçek anlamıyla) caydırıcı bir cezasının olmaması… Ya da “sarhoş araba kullanmanın” doğru bir şekilde tanımlanmamış olması…

            Sarhoşken sürücü koltuğuna oturan birinin,yolda giden birini öldürmemesi sadece talih meselesidir bana göre. Sarhoş sürücü cinayet işlemeye giden bir katildir. Cinayet işlememiş olsa bile, ona yeltenmiştir. Nişanını almış, kurşununu sıkmıştır. İsabet etmediyse bu onun suçu değildir. O, korkunç planını uygulamıştır. Sarhoşluk ve şoförlük… Bu ikisiyle suçun şartları teşekkül etmiştir aslında. 

Sevdiğimiz insanların “bilinçli bir şekilde sarhoş olmuş” bir cani tarafından öldürülmesini istemiyorsak bu konuya daha fazla dikkat çekmeliyiz.

FELSEFESİZ” DİZİLER

Fazıl Say, şu aralar çok popüler olan Şahmaran dizisiyle ilgili “ bıktık felsefesizlikten, klişelerden” demiş. Fazıl Say haklı.

İnsanın en ilkel duygularına seslenen, içinde düşünce namına hiçbir şey barındırmayan, A2 Türkçeyle işlenmiş diyaloglarla dolu boş kafalı dizi filmlerden bıktık. 

En az bunlar kadar bıktığımız bir başka şey ise, duygusuz oyunculuk. Gerçekten dizilerde çok ama çok kötü, çok duygusuz, çok yapay oyunculuklar var. Tamam, dizi süreleri çok uzun ama sorun bu değil, sorun oyuncu tercihlerinde. 

Kötü oyuncular seçiyorsunuz ve onlar oynadıkları karakterleri muhtemelen anlayamadıkları için, inandırıcılıktan yoksun bir şekilde canlandırıyorlar. Ortaya tatsız, tuzsuz bir şey çıkıyor. Sektörün geneli böyle maalesef.

En son, TRT-1 ekranlarında yayına başlayan Al Sancak dizisinde bunun bir örneğine denk geldim. Başrol seçimleri bence yanlış olmuş. Salon kadınından “ajan” yapamaya çalışmışsınız ama olmamış!

Kadın ve erkek oyuncuların ikisi de çok sahteler. Mimikleriyle, beden dilleriyle sahte… Bu yüzden hiçbir duygularına inandıramıyorlar izleyiciyi. Oyunculuklardaki bu plastik tadı, diyaloglardaki klişeler ve sosyal medya sloganlarıyla kapatmaya çalışmış yapımcılar ama bu her şeyi daha da tatsız ve sahte hale getirmiş.

Biraz daha özen, seyirciye biraz daha saygı gösterilmesi gerekiyor. TRT yönetimi, bu konuya daha bilinçli bir şekilde eğilmeli. Kamu kaynağı kullanılan işlerde kaliteye daha fazla ehemmiyet vermek gerekiyor. 

Say dizi filmlerin felsefesizliğinden yakınıyor ama “platin saç” meselesinde gördüğümüz üzere yurdum sekülerlerinin“felsefesizlik” sorunu, dizilerinkiyle mukayese edilmeyecek kadar büyük görünüyor.Belki bir dahaki sefere aynı dobralıkla, bu konuya da değinir Say. 

HABERE YORUM KAT

4 Yorum