1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. Katil İsrail, insanı yardımları ulaştıranları kriminalize ediyor
Katil İsrail, insanı yardımları ulaştıranları kriminalize ediyor

Katil İsrail, insanı yardımları ulaştıranları kriminalize ediyor

İşgalci haydut rejimi, sağlık sektöründe, gazetecilikte ve öğretmenlikte olduğu gibi sahada çalışan sivilleri hedef alarak hayır işlerini suç haline getirdi.

17 Mart 2025 Pazartesi 21:21A+A-

Yvonne Ridley’in MEMO’de yayınlanan yazısı, Haksöz Haber için tercüme edilmiştir.

 

Ramazan boyunca kalemimi bir kenara bırakıp mesaimin çoğunu Filistin'de faaliyet gösteren hayır kurumlarını destekleyerek geçiriyorum. Bu STK'lar, Siyonist lobinin amansız gözdağı nedeniyle Gazze ile bağlantılı herhangi bir kuruma ve kişiye yardım etmekten korkan İşçi Partisi'nin liberal solcuları arasında pek popüler değil.

Yıllar önce İngiltere'deki İşçi Partisi'nden, Saddam Hüseyin'in Irak'ındaki “kitle imha silahları” yalanına dayanarak İngiltere'yi yasadışı bir savaşa sürükleme kararı nedeniyle ayrıldım. Aralarında düzinelerce Yahudi ve eski lider Jeremy Corbyn'in de bulunduğu çok sayıda üye, o zamandan bu yana, şu anda onaylanmış Siyonistlerin kontrolü altında olan partiden atıldığı için, partiden atılmadan önce istifa etmem iyi bir karardı. İsrail yanlısı lobi kuruluşları Başbakan Keir Starmer'ın kabinesinin yarısından fazlasını finanse etmektedir. Birleşik Krallık Kabinesi, Amerika'nın ve Birleşik Krallık'ın en sevdiği apartheid devletinin değil de, örneğin Moskova gibi yabancı bir gücün etkisi altında olsaydı, bu elbette büyük bir medya skandalı olurdu.

Özür dilerim, konuyu dağıttım ama burada çok ciddi bir bağlantı var. Bu yazıyı, sözde “İsrail Savunma Kuvvetleri” (kendini “dünyanın en ahlaklı ordusu” ilan eden) tarafından gerçekleştirilen son insan hakları vahşeti ve savaş suçuna cevaben yazıyorum.

Birkaç saat önce İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği füze saldırılarında dokuz insani yardım çalışanı ve gazeteci hayatını kaybetti. Hepimizin bildiği gibi İsrail masum sivilleri öldürüyor ve bunu aylardır, yıllardır, on yıllardır durmaksızın yapıyor. Hatta geçtiğimiz nisan ayında Amerikan yardım kuruluşu World Central Kitchen'dan (WCK) yedi yardım görevlisi öldürüldüğünde neredeyse taklitçi bir vahşet yaşandı.

Bu son saldırıda işgal rejimi sadece kırılgan ateşkesi (bir kez daha) ihlal etmekle kalmadı, aynı zamanda İskoçya'daki Ramazan öncesi bağış toplama etkinliklerinde tanıtımını yaptığım İngiliz merkezli Al Khair yardım kuruluşunu da hedef almayı seçti. Eylemlerinin sonuçlarıyla yüzleşmek yerine yardım kuruluşunun multimedya ve yardım ekibini öldürmekle yetinmeyen IDF, şimdi de kurbanlarını “terörist” olarak göstermeye çalışıyor. Hatta işi daha da ileri götürerek öldürdüğü kişilerin fotoğraflarını sosyal medyada dolaşıma soktu ve tek bir kanıt olmaksızın bu kişileri Filistinli direniş gruplarıyla ilişkilendirdi. İşgal güçlerinin canice saldırılarını haklı gösterme ve masum yardım görevlilerinin öldürülmesini örtbas etme telaşıyla IDF'nin tweetlerinde yanlış fotoğraflar kullanıldı.

Dün gece Al Khair Vakfı'nın Londra'daki TV stüdyosuna girdiğimde ortamda büyük bir hüzün vardı. Yardım kuruluşunun birbirine çok bağlı bir ekibi var ve bu sekiz yardım ve medya çalışanını kaybetmek ailede birden fazla ölüm yaşamak gibiydi.

Şehitlerin fotoğrafları IDF'nin “Hamas ve İslami cihat” “terörist” tweet'iyle hiçbir benzerlik taşımıyordu ama aradaki farkı aileleri, arkadaşları ve meslektaşlarından başka kim bilebilirdi ki?

Sir Winston Churchill'in bir zamanlar gözlemlediği gibi:

Bir yalan, gerçek pantolonunu giymeye fırsat bulamadan dünyanın yarısını dolaşmış olur.

Şimdi korkarım ki Siyonistler, yardım görevlilerinin öldürülmesi konusunda hesap vermezlerse, 20 yıl önce kurulduğundan bu yana insani yardım için on milyonlarca pound bağış toplayan Al Khair yardım kuruluşunu hedef almaya devam edecekler.

Benim için bir deja vu hissi var, çünkü aynı nefret dolu kampanya otuz yıl boyunca kahraman İngiliz yardım kuruluşu Interpal'a da yöneltilmişti. Interpal 1994 yılında kurulduğu günden itibaren neredeyse bir yalan ve iddia saldırılarıyla karşı karşıya kaldı. İsrail'in ısrarı üzerine 2003 yılında “özel olarak belirlenmiş küresel bir terör örgütü” olduğunu ilan eden ABD tarafından hiçbir kanıt sunulmadı. Yandaş Siyonist gazeteciler ve gazeteler kampanyanın bir parçasıydı. Ancak İngiltere'nin yardım kuruluşlarını düzenleyen kurumu yaptığı incelemelerde yasadışı faaliyetlere dair hiçbir kanıt bulamadı. Üst düzey bir Metropolitan Polis yetkilisinin sözleriyle, “[Interpal davasında] herhangi bir polis müdahalesinin olmaması son derece önemlidir.”

İnterpal'e karşı “terörist” iddialarında bulunan ve bu iddiaları tekrarlayan gazetelere itiraz edildi ve hepsi mahkemeye gitmeden çözüldü. Çoğu, Jewish Chronicle da dâhil olmak üzere, hayır kurumuna tazminat ve masrafların ödenmesiyle sonuçlandı. Gazetenin editörü Ağustos 2019'da bir özür yayınlayarak “ne Interpal'in ne de mütevellilerinin herhangi bir terör faaliyetine karışmadığını veya destek vermediğini kabul ettiklerini” belirtti. Ayrıca yardım kuruluşunun yasal masraflarını ödemeyi de kabul etti. JC İsrail'in önemli bir destekçisidir.

Yine de Siyonistler yardım kuruluşunun kamu sektöründe faaliyet göstermesini neredeyse imkânsız hale getirerek bankalara hesaplarını kapatmaları için baskı yaptılar. Banka hesabı yoksa bağış toplamak da yok. Bugün Interpal, insanları işgal altındaki Filistin halkına yardım etmeye teşvik etmek için büyük ölçüde bir savunucu olarak hareket ediyor. Yine de, kendisini suçlayanlar tarafından herhangi bir yanlış ya da yasadışı faaliyete dair bir kanıt ortaya konmamıştır.

Şimdi benzer bir kampanyanın, Interpal'in aksine sadece Filistin'de değil, dünyanın dört bir yanında savaş bölgelerinde ve insani felaket bölgelerinde faaliyet gösteren Al Khair Vakfı için de başlatıldığı görülüyor.

Al-Khair Vakfı'nın uluslararası ofislerinin direktörü Muhammed Ebu Hasna, Washington Post'a Gazze'de yaşananları anlattı. Ebu Hasna, insani yardım çalışanlarının, araçlarından biri bombalandığında bölgede yerlerinden edilmiş Filistinliler için kamplar açtıklarını belirtti. Çalışmaları belgeleyen iki fotoğrafçı - bağışçıların paralarının nereye harcandığının kanıtı olarak durum tespiti için olduğu kadar fon toplama amaçları için de önemli - öldürüldü.

Ebu Hasna, kuruluşun hayatta kalanları tahliye etmek için başka bir araç gönderdiğini söyledi. “Ancak araca biner binmez hedef alındılar ve hepsi öldürüldü.” Ölenler arasında yedi vakıf çalışanı ve kamptan bir kişinin de bulunduğunu açıkladı.

Cumartesi akşamı Al Khair'in kurucusu ve başkanı Kasım Raşid Ahmed BBC'ye yaptığı açıklamada ekibinin çadır kurmak ve vakfın kendi tanıtım materyalleri için çalışmaları belgelemek üzere bölgede olduğunu söyledi. Kameramanların araca geri döndüklerini ve vurulduklarını, olay yerine koşan ekip üyelerinin ise yardım kuruluşunun ikinci aracına gittiklerinde kendilerini takip eden bir İsrail insansız hava aracı tarafından vurulduklarını söyledi.

İmam Kasım televizyonda, Gazze'deki hiçbir siyasi grup ya da harekete mensup olmadıklarında ısrar ettiği insani yardım çalışanlarının ölümleri hakkında dokunaklı bir konuşma yaptı.

Bu tür gerçekler, yalan ve yanlış bilgilendirme konusunda sicili kabarık olan Siyonist ordunun uydurduğu hikâyenin önüne kesinlikle geçemeyecektir.

Filistin'de işlediği savaş suçları nedeniyle halihazırda soruşturma altında olan İsrail'in, Al Khair trajedisine küresel medyanın gösterdiği yoğun ilgiden rahatsız olduğu açıktır. Başbakan Binyamin Netanyahu'nun isteyeceği son şeyin WCK skandalının ardından bir başka küçük düşürücü özür ve geri adım atmak olduğu açık. Elbette kendisi de Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde savaş suçu işlemekle suçlanıyor ve İsrail ordusunun “masum insanları” vurduğunu kabul ederek WCK saldırısını trajik ve kasıtsız olarak nitelendirdi. Bir video mesajında “Savaşta olur, sonuna kadar kontrol ediyoruz, [kurbanların] hükümetleriyle temas halindeyiz ve bu şeyin bir daha olmaması için her şeyi yapacağız” dedi.

Evet, yine oldu Bay Netanyahu, bir başka taklitçi cinayet, bu da bizi tek bir sonuca götürüyor: haydut rejiminiz, sağlık sektöründe, gazetecilikte ve öğretmenlikte olduğu gibi sahada çalışan sivilleri hedef alarak hayır işlerini suç haline getirdi.

“Dünyanın en ahlaklı ordusu mu?” dediniz.

Siz ve askerleriniz ahlakın ne olduğunu nereden bileceksiniz?

 

* Yvonne Ridley, İngiliz gazeteci ve yazar. Orta Doğu, Asya ve Teröre Karşı Küresel Savaş ile ilgili konularda siyasi analizler yapıyor.

HABERE YORUM KAT