K.Çekmece'de "Allah’a Hakkıyla İmân ve Tevhid" Semineri
Özgür-Der Küçükçekmece Şubesi'nde bu hafta "Allah’a Hakkıyla İmân ve Tevhid" konusu konuşuldu. Konunun sunumunu Bülent Şahin Erdeğer gerçekleştirdi.
Bülent Şahin Erdeğer, Küçükçekmece Özgür-Der Şubesinde yaptığı konuşmasında İnsanlık tarihinin İnançsızlık-İman çatışmasına değil Doğru/Halis İmân ile çarpıtılmış İnançlar arasında gerçekleştiğine dikkat çekti. İnançsızlığın/materyalist eğilimlerin her zaman azınlıkta kaldığını ifade eden Bülent Şahin Erdeğer, Ali Şeriati'den atıfla Din'e karşı Din çatışmasını örnekler vererek anlattı.
Dünya nüfusunun çoğunluğunu iyi nitetli dindar insanların oluşturduğunu ancak bu iyi niyetin yanlış usuller dolayısıyla teslis inancı, Budizm algısı gibi yanlış sonuçlara insanları sürüklediğine dikkat çekti.
Dolayısıyla "sadece iyi niyet yetmiyor aynı zamanda sahih bir itikad için doğru bir usul gerekiyor" diyen Erdeğer, Müslüman dünyada da benzeri sapmaların zaman içinde itikada girdiğini belirtti.
Gözünüzü açıp kendinize gelin! Arı-duru din yalnız ve yalnız Allah'ındır! O'nun yanında birilerini daha veliler edinerek, "Biz onlara, bizi Allah'a yaklaştırmaları dışında bir şey için hizmet etmiyoruz." diyenlere gelince, hiç kuşkusuz, Allah onlar arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü verecektir. Şu bir gerçek ki, Allah, yalancı ve nankör kişiyi iyiye ve güzele kılavuzlamaz. (Zümer 39/3)
Ayetinin kısa bir açıklamasını yapan Bülent Şahin Erdeğer, ayette geçen "Min Dûnillâh" ifadesinin "Allah'tan başka" anlamına gelmediğini "Allah'ın altında/onun tasarrufunun bölüştürüldüğü alt tanrısal varlıklar" anlamına geldiğini belirtti. Bu Tanrısal hiyerarşi'nin en üstte Allah ve sırasıyla aracılardan oluştuğunu bu panteon kurgusunun Şirk'in ana mantığını oluşturduğunu anlattı.
Kur'an, müşriklerin yalnızca Allah'a davet edildikleri zaman inkar ettiklerini, ama Allah'a şirk koşulduğunda ise inandıklarını bildirmektedir. (40/Mü'min, 12). Hemen akabinden bize dönerek Kur'an buyurmaktadır ki: "Haydi siz, kafirlerin hoşlarına gitmese de, dîni Allah'a has kılıcılar olarak sadece Allah'a dua edin!" (40/Mü'min, 14). Diyen Erdeğer,
A'raf suresinin 29. ayetinde, Allah'ın, adaleti emrettiği, her secde anında yüzümüzü sadece O'na döndürmemiz gerektiği ve dîni Allah'a has kılarak yalnızca Allah'a çağrıda bulunmamız gerektiği bildirilmektedir. (7/A'raf, 29). Dedi.
İtikadda ve Amelde TEVHİD'DEN SAPMA BELİRTİLERİ
-Öncelikle İtikadda:
a) Ma'bud'un Tevhidi
· Ma'bûd TEK'tir: لا إله إلا الله / قل هو الله احد
· Aşkındır/Münezzehtir: (42/Şûrâ: 11) ... لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْءٌ ... Benzersizdir/Eşsizdir: (112:4) وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُوًا أَحَدٌ.
· Hikmetli/İlkesiz olmayan Kemâl makamıdır (59/24): لَهُ الْأَسْمَاءُ الْحُسْنىَ.
· Kur'an'ın Allah tasarrufunda Teslîs'e, lâhûtî/karizmatik şahsiyetlere, teşbîh/tecsîm [antropomorfizm]'e yer yoktur.
Allah'ın 'Esmâ ve Sıfât'ını doğru anlamak gerekir. Erdeğer özellikle günümüzde "Selefilik" adına
"Allah semâdadır!" şeklindeki propagandaların da Allah'a açıkça mekân ve cisim izafe etmek olduğunu söyleyen Erdeğer, Allah hakkında Kur'an'da geçen kimi teşbihî ifadelerin muhkem ilkeler ekseninde mecâzi olarak anlaşılması gerektiğini ifade etti. Aksi ahlde Tevhid anlayışına ters anlayışlara kapı aralanacağını ekledi.
Hakkıyla İmân konusunda bir diğer sapmanın ise özellikle Tasavvufi/Mistik akımlar vasıtasıyla İslam dünyasına ithal edildiğini belirten Bülent Şahin bu yanlış iman anlayışlarının da ancak Kur'an'la tashih edilebileceğinin altını çizdi:
· Peygamberler birer beşerdirler; ilâhî hiçbir sıfatları yoktur, Ancak Allah'ın elçileridirler:
قُلْ إِنَّمَا أَنَا بَشَرٌ مِثْلُكُمْ يُوحَى إِلَيَّ أَنَّمَا إِلَهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ (…) ﴿110﴾ 18/110. De ki: "Şüphesiz ben, ancak sizin gibi bir beşerim; yalnızca bana sizin ilâhınızın tek bir ilâh olduğu vahyolunuyor. (..)"
Bunun sonucu olarak Peygamberlerin:
v İlmleri sınırlıdır – Gaybı bilemezler! (27/65, 31/34).
v Kudretleri sınırlıdır – Mu'cize yaratamazlar! (29/49-50, 17/90-95).
v Yetkileri sınırlıdır –Mahşerde Allâh katında Şefâ'at edemezler!
Ancak söz konusu Tasavvufi anlayışların Peygamber tasavvurlarında Gaybı istedikleri anda bilen ilâhi varlıklara dönüştürüldüklerini belirten Erdeğer bu sapmanın en son ulaştığı noktanın Nûr-u Muhammediyye Felsefesi olduğunu anlattı.
Allah tasavvurundaki çarpıklıklar:
مَا قَدَرُوا اللّٰهَ حَقَّ قَدْرِه اِنَّ اللّٰهَ لَقَوِىٌّ عَزيزٌ
"Bunlar Allah ın gücünü gereğince kavrayıp değerlendiremiyorlar. Oysa Allah, her şeyi hükmü altında tutan en yüce iktidar sahibidir" (22/Hac, 74)
وَمَا يُؤْمِنُ اَكْثَرُهُمْ بِاللّٰهِ اِلَّا وَهُمْ مُشْرِكُونَ
"Onların çoğu başka varlıklara da ilahi nitelikler yakıştırmaksızın inanmak istemezler." (12/Yusuf,106.)
Ayetleri ışığında Nur-u Muhammedîye anlayışını irdeleyen konuşmacı, bu anlayışın popüler temsilcisinin günümüzde medyada da meşhur olan Cübbeli Ahmed Hoca ve benzerlerinin temsil ettiğini anlattı.
Söz konusu vaizin vaazlarından örnekler veren Erdeğer, Peygamber'in (as) tüm ilimlerin kaynağı olduğunu ileri süren popüler vaizin Allah'ın makamında Hz. Peygamber'in oturduğu Cebrailin Hz. Peygamber'den Hz. Peygamber'e (!) vahiy geldiğini bile iddia ettiğinden bahsetti. Aynı grubun öldürülen vaizi Bayram Ali Öztürk'ün Allah eşittir Muhammed dediğini hatırlatan Erdeğer konuşmanın sonunda Muhammed (as)'ın Allah'tan tek farklı eti kemiği olmasıdır dediğine dikkat çekti ve bu anlayışın birebir Teslis anlayışıyla aynı olduğunu ifade etti.
Bülent Şahin Erdeğer Allah tasavvurundaki diğer yanlışlıkları ise özetle şöyle sıraladı:
-Allah'ın görülebileceği anlayışı. Görülebilen/İhâta edilebilen bir Allah tasavvuru
-Adaletsiz ve Hikmetsiz bir Allah Anlayışı
-Bu tasavvurlar siyasette despot yönetimlerin/ Tağut Kavramının önünü açmaktadır.
Sonuç olarak Allah ve peygamber tasavvurundaki sapmaların asıl amacının peygamberden boşalan yerin kendi otoriteleriyle doldurmak olduğunu belirten Erdeğer aracıların oluşturduğu üçler yediler kırklar konseyinin kulların kullara kulluğunu oluşturan mistik altyapı olduğunu anlattı. Konuşmasının sonunda soruları cevapladı.
HABERE YORUM KAT