1. HABERLER

  2. KÜLTÜR SANAT

  3. İntifadanın Müzikal Tanıklığı: “HURRİYYA”
İntifadanın Müzikal Tanıklığı: “HURRİYYA”

İntifadanın Müzikal Tanıklığı: “HURRİYYA”

Haşim Ay, Grup Yürüyüş'ün "Hurriyya" isimli yeni albümünü değerlendirdi.

08 Mayıs 2013 Çarşamba 17:24A+A-

Islah-Haber editörü Haşim Ay, Grup Yürüyüş'ün yeni albümü HURRİYYA'yı değerlendirdi:

İNTİFADANIN MÜZİKAL TANIKLIĞI: “HURRİYYA”

Kamuoyunda yerel ve uluslararası çapta gelişen zulümlere karşı yapılan sokak gösterilerinde dillendirdiği şarkılarla gündemde olan Grup Yürüyüş, “Hurriyya” (Özgürlük) isimli yeni bir albümle dinleyenlerinin karşısına çıktı.

Uzun bir zamandır çoğu dinleyeni gibi çıktı çıkacak diye heyecanla beklediğim albümü nihayet 5 Mayıs tarihinde dinleme imkânı buldum.

ENSTRÜMANTAL ZENGİNLİĞİYLE GÖZ DOLDURAN BİR ALBÜM

Hurriyya’da dikkatimi çeken ilk husus, albümde kullanılan enstrümanların zenginliğiydi. Müziklerde gayet belirgin olarak bir çokseslilik kendini gösteriyor. Parçalardaki ritmik havayı arttıran vurmalı çalgıların yanı sıra özellikle marşlarda Trompet-Trombonun baskısı öne çıkıyor. Yanı sıra müziklerde öne çıkan diğer birkaç enstrüman da yan flüt, keman ve akustik gitar. Bağlama vb. klasik-Anadolu enstrümanları da yok değil tabi ama bunların ağırlığı diğerleri kadar yok. Bağlamanın ağlamaklı sesine “Uludere”ye ağıtın yakıldığı şarkıdaki uzun hava kısmında hemen rastlıyorsunuz ki bu yerinde bir tercih de olmuş. Çünkü uzun hava ve ağıtta bağlamanın hala da geçerli bir üstünlüğü var kültürümüzde.

Albümde enstrümantal alanda var olan zenginlik bestelerde kullanılan tarza da yansımış. Marş formundan türküye, cazdan rocka değin hemen tüm müzik türleriyle harmanlanmış bir albüm özelliği var Hurriya’nın. Hatta yer yer bazı parçalarda farklı tarzlar iç içe geçmiş ki bu özellik, sınırlı imkânlarla yapılan bir albüm için oldukça önemli bir başarı. Örneğin “Direnç Olur” isimli şarkıda bu özellik açıkça görülebilir. Söz konusu parçada ağırlıklı olarak rock ile sanat müziğinden aşina olduğumuz tınılar iç içe geçerek hoş bir sentez oluşturmuş.

Söz buraya gelmişken cezaevindeki tutsak kardeşlerimizden biri olan Atavi O. Erdemir’in sözlerini yazdığı bu parçanın yorum ve seslendirmesini de en az bestesi kadar nitelikli bulduğumu ifade etmek isterim. Hayrettin Akkuç’un seslendirme tarzı oldukça nitelikli. Ve söz-müziğiyle bu parça tıpkı “Umuda Yürüyüş” isimli birinci albümde repertuarımıza kazandırılan “Kara Gözlüm” şarkısı gibi dinleyenin içinde yer etmekte, evrensel gönül repertuarımızda yer edinmeye aday gözükmektedir.

BİR “SÜREÇ ALBÜMÜ” OLARAK HURRİYYA

Albümde yer alan parçaların ağırlıklı ilgi alanına bakıldığında Hurriyya’yı bir tür “süreç albümü” olarak tanımlamanın abartılı olmayacağını düşünüyorum. Albümde kendisine yer bulan parçaların önemli bir kısmı Ortadoğu İntifadalarıyla ilgili. Özellikle de İntifada ırmağının önünde belirmiş bütün engellere rağmen kendine yol bulmaya çalıştığı direngen Suriye koluyla ilgili besteler ön planda. Grup Yürüyüş, Suriye İntifadasındaki müzikal duruşunu şehadetiyle taçlandıran İbrahim Kaşuş’un da sesini sesine katarak güzel bir dayanışma örnekliği ortaya koymuş. “Özgür Suriye” parçası Kaşuş’un bedelini canıyla ödediği meşhur devrim şarkısı “Yalla İrhal Ya Beşşar”dan yine Kaşuş’un sesiyle verilen bir bölüm ile başlıyor.

Suriye İntifadası, Hurriyya’da 5 parçayla kendisine yer bulmuş. Şüphesiz onurlu Suriye İntifadası bunu fazlasıyla da hak ediyor. İslam ümmetinin çağdaş dönem tarihinde ve hatta dünya tarihinde bir milat niteliğinde olan Ortadoğu İntifadası’nın sürecin baş aktörleri olan Müslümanlar tarafından sanatsal alanda henüz kayda değer bir yapıtının oluşmaması şüphesiz çok önemli bir eksikliği ifade etmektedir. Grup Yürüyüş’ün tek bir albüme sığdırdığı Suriye İntifadası konulu bu 5 şarkının bu anlamda önemi büyüktür. Bu örnekliğin İslam’la irtibatlı sanat-edebiyat ortamındaki karşılıklarının artarak sürmesini diliyoruz.

Albümün içeriğiyle ağırlıklı olarak İntifadaya sanatsal/müzikal bir tanıklık özelliği taşıması onu doğal olarak bir “süreç albümü” şeklinde tanımlamamızı doğurdu. Bu durumun ise bir olumsuzluk değil, aksine bir olumluluk olduğunu düşünüyorum. Maalesef sanat-edebiyatın diğer birçok alanında olduğu gibi müzikal alanda da bir albüm veya da parçalar hayata ne kadar dokunmuyorsa, sosyal-siyasal gelişmelerden ne kadar kopuksa o kadar başarılı ve her zaman dinlenebilir addediliyorlar. Oysa sanatın ve edebiyatın da tanıklık denilen bir sorumluluğu bulunmakta. Zaten insanın iç dünyasına, manevi duyargalarına hitap eden sanatın en öncelikli görevi de insanı gerçekliğe karşı yabancılaştırmış olan, yüreğinde pas yapan yanlarını onarması, onu kendisiyle yüzleştirerek bir adım daha hayatın içerisine çekmesi olsa gerektir. Grup Yürüyüş, Allah’a hamdolsun ki bunu fazlasıyla yapmakta ve İslami mücadelenin sanatsal/müzikal çizgisi bağlamında önemli örnekliklere imza atmaktadır.

ORTADOĞU İNTİFADASININ ARTIK TÜRKÇE BESTELERİ DE VAR!

Gerek Tunus, gerek Mısır, gerek Libya ve gerekse de Suriye’de intifada ortamının literatürümüze kazandırdığı önemli direniş marşları var. Bunlardan şehit Kaşuş’un bestelediği “Yalla İrhal Ya Beşşar” marşı kitleleri coşturan önemli bir kazanım. Bu ve benzeri İntifada Besteleri Türkiye’de de İntifada gönüllüleri tarafından seslendirilip meydanlarda yankısını buluyor. Bununla beraber yüreğimizde taşıdığımız İntifada sevincini tabiri caizse “ithal” marşlarla seslendirmenin ötesine geçemeyişimiz doğrusu önemli bir eksikliğimize de ışık tutmaktadır. Bu bağlamda Grup Yürüyüş’ün Türkçe olarak besteleyip Hurriyya’da yer verdiği “Milyonlarız”,“Özgür Suriye” ve “Savaşa Savaşa” parçaları İntifadanın evrensel repertuarında kendisine yer edinmiş Türkçe marşlar niteliğindedir. Müziğimizin hayatla ve direnişle ilişkisindeki kısırlıkla beraber düşünüldüğünde bunlar önemli kazanımlar olarak addedilmeye layıktır.

Öte yandan yine bu bağlamda Grup Yürüyüş’ün albümde yeniden düzenleyerek yer verdiği Arapça “Şuheda” (Şehitler)“Şemsu’l Hurriyya” (Özgürlük Güneşi) marşları ve Kofia’nın bestesine düştüğü “Zalimlere Vur” yorumu da İntifada repertuarımıza ayrıca güzellikler katmıştır.

Ortadoğu İntifadası konulu bu parçaları özellikle müzikal açıdan gayet başarılı bulduğumu da eklemek isterim.

MAVİ MARMARA’YI “HURRİYYA” İLE ANMAK

Hurriyya’da yer alan parçaların bir diğer ağırlıklı ilgi alanı da Gazze gündemine bağlı olarak Mavi Marmara olmuş. Hatırlanacağı üzere Grup Yürüyüş’ün bir önceki albümü olan “Adanış Günü” de ismini Gazze destanından almış olup içerik olarak da Gazze ağırlıklı parçalardan oluşuyordu.

Grup, yeni albümde de Gazze’yi unutmamış. Bir farkla ki bu kez Gazze gündemini Mavi Marmara üzerinden ezgilere taşımış. Şu günlerde de “özür” ve “tazminat” tartışmaları çerçevesinde gündemdeki yerini koruyan Mavi Marmara destanına nasıl yaklaşılması gerektiğini şüphesiz ki en iyi bilen oluşumlardan biri de iktidarlar üstü bağımsız İslami kimliğin taşıyıcılarından olan Grup Yürüyüş’tür. Mavi Marmara destanının öncelikli olarak dünya ve Türkiye Müslümanlarının önemli bir kazanımı olduğunun bilincinde olan Grup, bu perspektif ve duyarlılıkla konuyu albüme taşımış. Hurriyya’da yer alan “Yine Biz” ve “Rotamız Yarınlara” isimli parçalar doğrudan Mavi Marmara’yla alakalı.

ULUDERE/ROBOSKÎ’YE VEFA!

Türkiye’deki büyük yüzleşme sürecine rağmen bir türlü kendisiyle yüzleşilmeyen son dönem gelişmelerinden önemli bir başlık da Uludere Katliamı’dır. İktidarın olanca geçiştirme çabalarına karşın Uludere Katliamı kamuoyunun vicdanını yaralamaya devam etmektedir. Ümmet coğrafyasındaki gelişmelere karşı duyarlılığını albüme yansıtmaktan çekinmeyen Grup Yürüyüş, yine aynı sorumluluk ve dayanışma duyarlılığını Uludere gündemine de yansıtmaktan geri durmamış. Bu vesileyle yerel-küresel sorunlar arasında ayrım yapmadığını, sahip olduğu İslami kimlikten kaynaklanan sanatsal duyarlılığının kuşatıcı olduğunu ve içerisinde yaşanılan coğrafyada da şahitlik ödevinin farkında olduğunu bir kez daha kanıtlamış oldu. Birilerinin provokatif karikatürler yoluyla aşağılamaktan, diğer bazılarının yol gösterici örnekliğinden kopuk olarak yüceltmekten ve geleneğin de sadece dilde ve gönülde anmakla yetinmekten geri durmadığı Hz. Peygamber’i anmaya ve onunla olan sözleşmemizi yenilemeye mebni olarak albümde yer alan“Resûlê Azadî”’nin (Özgürlük Elçisi) Kürtçe olması da bunun bir diğer örneği olsa gerektir.

Albümde Uludere Katliamı’na “Uludere’ye Ağıt” türküsüyle yer verilmiş. Sözlerini Özgür-Der Diyarbakır Şube Başkanı Av. Serdar Bülent Yılmaz’ın yazdığı parçaya ayrıca Haksöz dergisi yazarlarından Ali Emre (Değirmenci) de yazıp okuduğu şiirle katkıda bulunmuş.

UYUYANLARA VE UYUŞUKLARA DAVET: “ÖZGÜR SURİYE” ŞİİRİ

Ayrıca çocuklarımız için bir ninniye de yer verilen Hurriyya albümü yine Ali Emre’nin yazıp okuduğu “Özgür Suriye” isimli şiirle son buluyor. Uyanış çağrısı olmanın yanı sıra aynı zamanda güçlü bir muhasebenin de ürünü olan “Özgür Suriye” şiirinin her bir dizesi adeta uyuyan vicdanları silkeleyip harekete geçiren bir mermi işlevini haiz gibi. “Özgür Suriye” şiirinin Suriye imtihanında yalpalayanların yanında kafasını kuma gömenlere de söyleyeceği çok şey var!

Büyük intifada sürecinin adeta müzikal belgeselini yaparak tanıklığını bir kez daha ifa eden Grup Yürüyüş’ü tebrik ediyor ve Hurriyya’nın hak ettiği karşılığı bulmasını diliyoruz. 

(Haşim Ay / Islah-Haber)

hurriyya-grup-yuruyus.jpg

Ekin Prodüksiyon, geçtiğimiz hafta tanıtım amaçlı az sayıda yayınlanan "Hurriyya" albümünün Cuma günü çıkacağını duyurdu.

 

HABERE YORUM KAT

12 Yorum