1. YAZARLAR

  2. MURAT KAYACAN

  3. Hz. Yûsuf Kıssasında Sabır, Affetme ve İlahi Rahmet
MURAT KAYACAN

MURAT KAYACAN

Yazarın Tüm Yazıları >

Hz. Yûsuf Kıssasında Sabır, Affetme ve İlahi Rahmet

06 Şubat 2025 Perşembe 19:04A+A-

Bazen hayat bizi hiç beklemediğimiz bir yüzleşmeye sürükler. Geçmişin izlerini silmek istesek de bazı anlar gelir ki o izlerle hesaplaşmadan ilerlemek mümkün olmaz. Yûsuf 12/89.-90. ayetlerde de tam olarak böyle bir karşılaşmaya tanık oluyoruz. Yıllar önce kardeşlerinin ihanetiyle başlayan yolculuk, şimdi onların pişmanlıkla ve ihtiyaç içinde Hz. Yûsuf’un huzuruna çıkmasıyla devam ediyor. Hz. Yûsuf, vaktiyle kendisine yapılan haksızlığı dile getirirken sadece hesap sormuyor; aynı zamanda bir farkındalık ve tövbe çağrısında bulunuyor: Siz câhillerken Yûsuf’a ve kardeşine ne yaptığınızı bildiniz mi? (Yûsuf 12/89). Bu sorunun ardından kardeşleri artık inkâr edemeyecekleri bir gerçekle yüzleşiyor ve soruyorlar: Gerçekten sen Yûsuf musun? (Yûsuf 12/90). Aynı ayette Hz. Yûsuf’un cevabı ise her türlü acıyı Allah’ın ihsanına bağlayan bir teslimiyet ifadesiyle geliyor: Ben Yûsuf’um, bu da kardeşimdir. Allah bize ihsan etti. Şüphesiz kim sakınır ve sabrederse Allah iyilik edenlerin ödülünü zayi etmez.” Öyleyse biz de Hz. Yûsuf kıssasının bu bölümünden hangi dersleri alabiliriz, hangi yüzleşmelere cesaret edebiliriz, birlikte bakalım.

Geçmişin Hesabı: Hz. Yûsuf’un Kardeşlerine Yönelttiği Soru

Yüce Allah’ın kuyudaki Hz. Yûsuf’a “Şüphesiz sen, farkında olmadıkları bir sırada bu yaptıklarını onlara haber vereceksin.” (Yûsuf 12/15) şeklinde vahyetmesinin gerçekleşme vakti geldi ve Hz. Yûsuf, kardeşlerinin gayet muhtaç bir hâlde Mısır’a tekrar gelişlerini dikkate alarak onlara nasihatte bulunup onları tövbe etmeye teşvik etti: “O da ‘Siz câhillerken Yûsuf'a ve kardeşine ne yaptığınızı bildiniz mi?’ dedi.” (Yûsuf 12/89). Hz. Yûsuf’un, bir zamanlar kendisine kötülük yapmış olan kardeşlerini doğrudan eleştirmek yerine onların o zamanlardaki cahilliğine dikkat çekmesi, şefkatli bir tutumdur. Onlar, Hz. Yûsuf’u kardeşi Bünyamin’den kopararak bir kötülük yapmışlardır. Bunun dışında Bünyamin’e kötülükler yapmışlarsa Hz. Yûsuf, kuyuya atılma öncesi onlara şahit olmuş olabilir. Hz. Yûsuf’u kuyuya atmalarının ardından Bünyamin’e kötülük yapmışlarsa bunları Bünyamin Mısır’da alıkonduktan sonra Hz. Yûsuf’a anlatmış olabilir. Bu iki kardeşe yapılanlar aynı zamanda o çocuklarından yoksun kalan babaları Hz. Ya'kūb’a da bir kötülüktür. Ayetteki soru, öğrenme amaçlı değil, yapılan yanlışa dikkat çekme amaçlıdır.

Sabrın ve Takvanın Karşılığı: Hz. Yûsuf’un Örnek Tavrı

Hz. Yûsuf’un kardeşleri, muhataplarının Hz. Yûsuf’a benzediğini ya da o olduğunu anladı: “‘Gerçekten sen Yûsuf musun?’ dediler. O da ‘Ben Yûsuf'um, bu da kardeşimdir. Allah bize iyilikte bulundu. Şüphesiz kim sakınır ve sabrederse şüphesiz Allah iyilik edenlerin ödülünü zayi etmez.’ dedi.” (Yûsuf 12/90).Hz. Yûsuf’un, “bu da kardeşimdir” demesi, Bünyamin’e verdiği değeri göstermek ve onun da mazlumluğunu hatırlatmak içindir. Ayrıca bu ifade sonrasındaki “Allah bize iyilikte bulundu.” cümlesi için gereklidir. Ayrıca Hz. Yûsuf, Bünyamin’i sahiplenerek, onu Kenan iline götürmelerine izin vermeyeceği mesajını da vermektedir. Bu ifadeyle Hz. Yûsuf, her ikisine dünya ve ahiret nimetlerinin verildiğine, ayrılık sonrası birbirlerine kavuşmalarına ve Allah’ın onlara ikramına vurgu yapmak istemiş olabilir. Hz. Yûsuf’un birçok üzücü olay yaşamasına ve Bünyamin’in kardeşlerinden kaynaklı sorunlarla karşılaşmasına rağmen Allah’ın onlara iyilik yaptığını söylemesi, onun ne kadar iyi bir kul olduğunun ve hayata olumlu baktığının delilidir. Sürekli kaybettiklerine odaklanıp bunları anlatan kimseler hem kendilerini hem de başkalarını üzer. Bu ayette (ilahi azaptan) sakınan ve (köle olarak satılma, günaha davet edilme, iftiraya uğrama, hapse girme, aileden, vatandan ayrılma vd. sıkıntılara) sabreden kimseler “iyilik edenler (muhsinîn)” şeklinde tanımlanmıştır.

Sonuç

Hayat bize hep kazanımlarla değil, bazen kayıplarla da yol gösterir. Hz. Yûsuf, haksızlığa uğradı, sevdiklerinden ayrıldı, zindana atıldı ama hiçbir zaman Allah’ın rahmetinden ümidini kesmedi. Onun kıssasının Yûsuf 12/90.-91. ayetlerdeki kısmına baktığımızda kayıplara değil, kazanımlara odaklanmayı, affetme ve sabır gibi erdemleri hatırlıyoruz. Hz. Yûsuf, geçmişe takılı kalmadı; Allah’ın lütfunu gördü ve şükretti. Peki, biz hayatımızın zorluklarına nasıl bakıyoruz? Sadece kaybettiklerimize mi odaklanıyoruz, yoksa kazandığımız tecrübeleri görebiliyor muyuz?

YAZIYA YORUM KAT

2 Yorum