1. YAZARLAR

  2. Mümtazer Türköne

  3. Hitler değil, ama Mussolini
Mümtazer Türköne

Mümtazer Türköne

Yazarın Tüm Yazıları >

Hitler değil, ama Mussolini

07 Mayıs 2010 Cuma 03:41A+A-

"Ya Mussolini" dersek, "evet doğrusu bu" diye karşılık verirdi. İnönü ve CHP'liler çok kuvvetle muhtemeldir ki Hitler hayranıydı. Ancak İnönü, daha çok Mussolini'nin Türkiye şartlarına uyan bir kopyasıydı. 1930'lu ve 40'lı yılların CHP'li faşistlerinin takip ettiği fikir ve eylem modeli İtalyan faşizmi, kişi kültü ise Mussolini'dir.

Aslında Hitler de büyük ölçüde Mussolini'yi takip etmiştir. Bir kere Hitler seçimle Almanya'da başbakanlık koltuğuna oturduğunda, Mussolini İtalya'da iktidarının on yılını geride bırakmıştı. II. Dünya Savaşı'na damgasını vuran Hitler'dir; ancak faşizmin patenti Mussolini'ye aittir. Faşizm kelimesinin kendisi de Latincedir ve öncü fikir babalarının çoğu İtalyan'dır.

Atatürk'ün mirasını sömürmeye alışkın olan CHP'lileri kızdırma pahasına tekrarlayayım: Geride bir dogma bırakmadığını ısrarla vurgulayan Atatürk'ün kendisi Atatürkçü değildi. Onun sağlığında üretilen Kemalizm ise İtalyan faşizmine derin bir hayranlık besleyen Cumhuriyet Halk Fırkası teorisyenlerinin eseridir. 1931 CHP Kurultayı'nda kabul edilen Kemalizm, faşist ideolojinin eyleme dayalı eklektik yapısını yansıtır. Bir sistem değil, bir prensipler manzumesi olarak formüle edilir. Kemalizm'in sıkı örülmüş bir totaliter ideolojiye dönüşememesinin iki sebebi vardır: Birincisi CHP kurmaylarının bu konudaki yetersizlikleri; ikincisi ise ideolojinin lider kültünün gerisinde kalması yolunda yapılan tercihtir.

1939 başında, Atatürk'ün ölümünden hemen sonra toplanan CHP Kurultayı, "Kral öldü, yaşasın kral" mantığı ile Atatürk'ü "Ebedî Şef", İsmet İnönü'yü de ölene kadar "Millî Şef" ilan etmişti. İşte bu "Millî Şef" tabirinin yegâne kaynağı, İtalyan faşizmidir. Atatürk'ün ölümünden sonra İnönizm geliştirilmiş, 27 Mayısçılar çok zayıf bir kişilik olan Cemal Gürsel üzerinden "Gürselizm"i bile denemişlerdir.

Türkiye'de faşizme ilgi, 1920'li yıllarda başlar. 1927 tarihli Hüseyin Cahit çevirisi, yani eski yazı 'Faşizm' başlıklı bir kitabımız bile var. CHP kadroları faşist İtalya'yı 1930'lu yıllarda gezmiş ve Mussolini'nin modelini hayranlıkla incelemişlerdir. Aynı yıllarda Türkiye'yi saran ırkçı tarih tezlerinin ilham kaynağı, büyük ölçüde İtalya'dır. Türkiye'de mezarların açılıp kafataslarının kumpasla ölçüldüğü bir dönem olduğunu hatırlamayan var mı? En ileri örneğini Başbakan Recep Peker'in verdiği CHP'li faşistler, İtalya'dan birçok fikir ve uygulamayı alıp Türkiye'ye getirmişlerdir.

CHP kusursuz bir faşist partiydi

Faşizm bugün mağlup olmuş, lanetlenmiş bir ideoloji olduğu için "faşist" nitelemesi hakaret olarak kabul ediliyor. 1930'lu yıllarda ise faşizm saltanatının zirvesindeydi. Faşist ideoloji toplumu hareketlendirmiş, faşist iktidarlar disiplinli ve dayanışmacı ekonomi modelleri ile büyük atılımlar gerçekleştirmişti. Bugün hâlâ bir örnek olarak tekrarlanır: İngiliz parlamentosunun Thames nehri üzerine inşa edilecek köprüyü müzakere ettikleri süre içinde Hitler Almanya'yı baştan sona otobanlarla donatmıştı. Faşizm "sınıfsız, imtiyazsız tek millet" dayanışması içinde, otokratik bir yönetimin denetimsiz işlemesine izin veriyordu. Bizde de CHP seçkinlerinin ilgisini çeken korporatizm faşist bir toplum modeliydi. Üstelik faşist yönetim modeli, CHP seçkinlerinin halkı yönetimin uzağında tutan tepeden inme iktidar anlayışına da eldiven gibi uyuyordu. Gittiler, incelediler ve taklit ettiler. Sadece İnönü dönemi değil, 30'lu yıllar boydan boya faşizmin eksik-fazla bir şablon olarak benimsendiği yıllardır. CHP'nin otoriter ve seçkinci yapısı, hatta Kemalizm'in önce üç sonra altı oka dönüşen ilkeleri, Halkevleri modeli İtalya'dan aşırmadır.

İnönü için kullanılan "Millî Şef" unvanı, Mussolini'nin "Il Duçe"sinin birebir kopyasıdır. Atatürk'ün ölümünden sonra teşebbüs edilen İnönizm, tam anlamıyla faşist bir ideoloji olarak tasarlanmıştır. 1930'lu ve 40'lı yılların modası olan badem bıyık faşistlerin alamet-i farikasıdır.

Türkçüler bugün 3 Mayıs'ı "Türkçülük bayramı" olarak kutluyorlar. 3 Mayıs 1944'e tesadüf eden "Türkçülük davası" aslında, Alman faşizmi ile II. Dünya Savaşı boyunca süren dansın son noktasıdır. Mihver ülkelerinin savaşı kaybedeceğini anlayınca, CHP nezdinde faşizmin cazibesi kaybolmuş ve bu yargılama ile müttefiklere, hükümetin faşizme ne kadar uzak durduğu gösterilmiştir. Bu davada teğmen rütbesi ile yargılanan Alparslan Türkeş'in sicili bozulmadan mesleğine devam etmesi, yargılamanın amacı hakkında fikir vermek için yeterli olmalı.

19 Mayıs törenleri faşist kitle gösterilerinin taklididir

70-80 yıl geriye gitmeye gerek yok. O dönemin "faşizm özentisi" uygulamaları bugün de devam ediyor. Sebebini, hikmetini bilmeden yıllardır hiç değiştirmeden tekrarladığımız 19 Mayıs törenleri, o dönemin faşist kitle gösterilerinden bugüne intikal eden bir örnek. Faşist iktidarlar ve tabii bütün totaliter ideolojiler kitleleri motive etmeye, bir kitle ruhu yaratmaya ve ortak amaçlar etrafında bir dayanışma oluşturmaya çok aşırı derecede önem vermişlerdir. Çok sayıda insanın katıldığı ve herkesin aynı basit hareketi uyum içinde tekrarladığı kitlesel kutlamalar, faşizmin icat ettiği törensel uygulamalardır. Mussolini ve Hitler bu törenleri on binleri içeren toplu gösterilerle en uç noktalara taşımışlardır. Hitler, propaganda tekniklerini kullanarak bu törenleri adeta kitlesel bir tapınma ayinine dönüştürmüştür. Bizim 19 Mayıs törenleri, Peker'in başında bulunduğu CHP komitesinin faşist İtalya'yı ziyaretinden sonra, orada görülen ve pek beğenilen törenlerin ilkel taklitleri olarak başlamıştır.

CHP'nin faşistliği, Milli "Duçe" İsmet İnönü'de kalan eski bir tarihî figür değil. Faşizmin ırk tasavvuru kadar ilkel ve banal duran şu 19 Mayıs törenlerini bir sorgulamayı deneyin. Bütün CHP'lilerin ayağa kalktığını göreceksiniz. Peki nedir? Liseli gençler şortlarını ve eteklerini giyip stadyumlarda, aynı basit hareketleri uyum içinde hangi amaç için tekrarlıyorlar? Yüzlerce gencin müzikle veya komutlarla uyumlu olarak kollarını sağa sola sallamaları, oldukları yerde dönmeleri veya eğilip kalkmalarının anlamı nedir? Bu hareketler insan fiziğini zorlamaz; sadece bütünle uyum önemlidir. Tek bir yürek gibi çarpan, dayanışma içinde, tek tip bir gençlik ve kusursuz uyum. Bireyi yok sayan bu kitlesel uyuma zaten faşizm adını veriyoruz. Peki biz faşist bir gençlik mi yetiştiriyoruz? Bu kitlesel 19 Mayıs kutlamalarını neden yapıyoruz? 1930'ların faşist kitle gösterileri dışında bu kitlesel kutlamaların sebebini açıklayabilecek birine rastladınız mı?

CHP'nin yaşattığı faşizmi, Hitler'i ve Mussolini'yi bir kenara bırakıp, 1930'ların faşist İtalya'sından aşırdığımız 19 Mayıs kutlamaları üzerinden yapmayı deneyelim. Önümüz 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı. Liseli gençlerimiz dersleri bırakıp 19 Mayıs provalarına gidiyorlar. Bu törenleri sorguladığınız zaman, CHP'nin faşizmin kitle ruhunu, yani kestirmeden faşizmi nasıl aslanlar gibi savunduğuna tanık olacaksınız.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT