1. YAZARLAR

  2. ALİ DEĞİRMENCİ

  3. Hiçbir Şey Islatmasın Namluları
ALİ DEĞİRMENCİ

ALİ DEĞİRMENCİ

Yazarın Tüm Yazıları >

Hiçbir Şey Islatmasın Namluları

28 Haziran 2008 Cumartesi 00:13A+A-

Umudu, inancı ve güzelliği yaygınlaştırmanın, yabancılaşmaya ve küresel köleliğe direnmenin, iyiliğe ve erdeme omuz veren insani aydınlığı çoğaltarak paylaşmanın en önemli araçlarından biridir sanat.

İnsani iklimin, her geçen gün kolaycılık, hazcılık ve murdarlık eşliğinde biraz daha ifsad edilmesi; insan kalarak yaşayabilmeyi duyumsamanın bu en güzel yolunu da tıknaz, güdük ve tek boyutlu olmaya itiyor ne yazık ki. “Hüsran” ablukası, biri diğerini tetikleyen kirli yaklaşım, mazeret ve görüntüler eşliğinde hayatın her alanını kuşatıyor, sarıp sarmalıyor.

Günlük hayat, ucûbe ve alabildiğine sırnaşık enstrümanlar eşliğinde, patolojik bir ilişki sarmalına evrilerek biçimleniyor. Kirlenme ve yozlaşma dine, dile, kültüre, düşünceye, kimlik ve kişiliğe sirayet ediyor. Güzellik ve erdemlilik; yalnız ve boynu bükük bırakılıyor. Katliamlarla, soykırımlarla, globalleşen düşmanlıklarla, yokluk ve yoksunluklarla artık büsbütün tatsız tuzsuz bir hâle bürünen dünya, her şeyin buharlaştığı ve başkalaştığı bir “tufan”ın âcizlik ve bıkkınlığını içimize, aramıza yığıp bırakıyor. Şeytanın ağzı, bütün kulakların dibine ilişiveriyor kolaylıkla.

Onca zorluk içinde berkitmeye ve tutuşturmaya çalıştığımız çerağ; karanlığın, hodgamlığın böğrüne değip kötünün / kötülüğün sûretini açığa vurdukça, künyemizin kalın çizgilerle çizildiğine ve yalnızlaştığımıza şahit oluyoruz. İlmihal ikirciklenmeye, mızrak ise bize diklenmeye meylediyor bu yüzden. Giyotin, homurdanmaya başlıyor yeniden.

***

Yaşadığımız sıkıntı ve zorluklar bizi aslî olandan ve durduğumuz, ulaşmak istediğimiz yerin kıymetini bilmekten uzaklaştırmamalı elbette. Unutmamalıyız ki acı ve umut, her şeye rağmen, doğurgandır, üretkendir. Bedenimiz modern bir zindana tıkılmış, cismimiz kuşatılmış ya da tutsak kılınmış olabilir. Fakat zihnimiz ve yüreğimiz, özgürlük ve özgünlüğünü, güzelliğini hiçbir zorbaya teslim etmeme gayreti içerisinde olmalıdır. Zira ömür; her kesimden ve her türlü insanın en büyük sermayesidir.

Edebiyat, başlı başına bir kurtarıcı değilse de kurtulmak, en azından “kendisi” olarak kalmak isteyenlerin özgürleşmelerine küçümsenmeyecek oranda katkıda bulunabilir. Sonuçta bu alandaki aktivitelerimizin, eylemlerimizin de hakkını vermeye çalışmak gerekir. Çürümüşlükten, bıkkınlık ve umutsuzluktan, ısırgan otu gibi kendimizi ve çevremizi incitmekten ya da ölgünlük ve ilkellikten, öncelikle, dilimizi ve dimağımızı koruyarak, arındırarak, onları temiz bir pınardan besleyerek korunabiliriz.

Düşmanların çokluğuna ve çılgınlıklarına bakarak nemlenen namlularımızı eğmek, eritmek ya da teslim etmek, marifet değildir.

Kötülük, erdemsizlik ve sığlık yayılmacıdır, işgalcidir. Hemen çoğalır ve bulaşır. Fakat iyi ve dönüştürücü olanı, hak ve güzel olanı; özen ve sabırla büyütmek, biriktirmek, berkitmek elzemdir. Gürbüz insan ağacı; ıslahın, furkanın, inşirahın avlusunda yeni bir diriliş aşısına durabilir. Onurlu ve hünerli bahçıvanlarla buluşan bir bahçede; göğsümüzdeki sıkıntıyı yeğniltecek, dilimizdeki düğümü çözebilecek, çevremizde dönenen akıl ve ahlâk tutulmasını aşabilecek bir iman izdihamı, kesintisiz bir güzelleşme inkılâbı ve çekim gücü oluşturabilen dönüştürücü bir bilinç intifadası sökün edebilir.

***

Hayatın kazası yoktur!

Her sabah, dünyanın en güzel dualarıyla, dilekleriyle, çiçekleriyle; aşkla, inançla, umutla parlattığımız namluları bizim gözlerimizden dökülen anlamlı yaşlar ıslatabilir ancak!

Unutmayalım ki, söz ve yazı da bir emanettir ve söyleyeni, yazanı, okuyanı bağlar. Bize kıymak isteyen zamanın zehri ve öcü içten içe ballansa da, çölün ortasındaki bir evin cıvıldayan kalbinden taşarak bütün yeryüzünü tarazlayan o “güzel söz”ün gücü de bizdedir.

Sevgisizlikten üşüyen, kulaklarına, gözlerine ve kalplerine perde çekenler; kökleri yerde ve dalları gökte olan bir ağaç gibi göveren o söze düşman kesilirler. Ve sanırlar ki yer onların emrindedir, gök ise kurdukları zindanla çevrilir. Ne bir kuş uçar onlardan habersiz ne de tel örgülere kafa tutan bir uçurtma yükselir.

Oysa bütün ipler Rahman’ın elindedir. Ve uçurtmalar, rüzgâra kapıldıkları için değil; karşı durdukları için yükselir!

YAZIYA YORUM KAT

3 Yorum