1. HABERLER

  2. İSLAM DÜNYASI

  3. ...

  4. Güney Afrika Müslümanları, Türkiye Algısı ve İran'ın Atraksiyonları
Güney Afrika Müslümanları, Türkiye Algısı ve İran'ın Atraksiyonları

Güney Afrika Müslümanları, Türkiye Algısı ve İran'ın Atraksiyonları

Güney Afrika'da yaklaşık 400 yıldır varlıklarını sürdüren Müslümanlar, ülkedeki siyahiler gibi Apartheid dönemden sonra bazı haklara kavuştular. Şimdi ise ülkenin belirleyici unsurlarından biri haline gelmiş durumdalar.

12 Ocak 2016 Salı 12:46A+A-

HAKSÖZ-HABER

3 yıldır Güney Afrika'da yaşayan İbrahim Tığlı, bölge müslümanlarının genel durumuna dair bilgi vermenin yanı sıra İslam'la irtibat düzeylerini de aktarıyor.

Yazıda bölge müslümanlarının Türkiye algısı ve İran'ın bölgedeki atraksiyonlarına ilişkin anlatımlar da dikkat çekici hususlar arasında.

İbrahim Tığlı'nın yazısını okurlarımızın ilgisine sunuyoruz:

***

Güney Afrika’da Türkiye Algısı

İbrahim Tığlı / Dünya Bülteni

Üç yıldır yaşadığım Güney Afrika’dan gitme vakti geldi. Güney Afrika’dan özellikle Cape Town’dan ayrılmak zor benim için. Buraya gelirken bu ülkeyi hiç bu kadar seveceğimi, hiç bu kadar benimseyebileceğimi tahmin etmiyordum. Bu ülkeyi bu kadar sevmemin benimsememin arkasında doğal güzelliklerinden ziyade bu topraklarda neredeyse 400 yıldır yaşayan Müslümanların etkisi büyük.
Müslümanlar, ilk kez Güney Afrika’ya 1650’li yıllarda gelmişler. Köle olarak Malay adalarından Hollandalılar tarafından getirilen Müslümanların ülkenin nüfusundaki oranları yüzde 3-4 seviyelerinde olsa da siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan ülkeyi derinden etkilemişler.

Apartheid dönemden önce hiçbir hakka sahip olmayan Müslümanların birbirleri ile evlenmek dahil ibadet etmeleri de yasakmış. Fakat her türlü yasaklara rağmen dinlerini, kimliklerini korumayı başarmışlar. 1800’lü yıllarda Güney Afrika’nın İngiltere’nin sömürgesi haline gelmesi ile Hindistan’dan da Müslümanlar getirilmiş.  Hintli Müslümanlar köle olarak getirilmedikleri için Cape Malay Müslümanlara karşı Apartheid dönemde biraz daha ayrıcalıklı olmuşlar.

Apartheid dönemde uygulanan ırkçı politikalardan Müslümanlar da nasibini almış. Kalırt olarak adlandırılan Müslümanlar seçme ve seçilme hakkından muaf tutulmuşlar. Kendi kaderlerini tayin etme hakkı verilmemiş.

Irkçı yönetime karşı Müslümanlar siyahların yanında özgürlükleri için mücadele etmişler. Bu özgürlük mücadelesinin sembol isimlerinden biri Hapishanede kendisine karşı yapılan işkencelerden dolayı öldürülen imam Abdullah Harun. İmam Abdullah Harun’un sadece Güney Afrikalı Müslümanlar için değil, siyahlar için de anlamı büyük.

Ahmet Kathrada’da Apartheid’e karşı mücadele eden sembol isimlerden biri. Mandela’nın 27 yıllık hücre arkadaşı. Daha birçok ismi saymak mümkün: Zübeyde Cafer gibi.

Güney Afrika’da Apartheid sonrasında Müslümanlar ülkenin siyasi mekanizmasında etkin görevler üstlenmişler, önemli görevlere getirilmişler, özellikle orta ölçekli ekonomi de söz sahibi olmuşlar. Apartheid sonrasında ülkenin yeniden inşasında belirleyici olmuşlar. Medyada, bürokrasi de sanatta kendilerini göstermişler.

Güney Afrika Müslümanları ile Türkiye Müslümanları arasında çok ortaklıklar var. Bunlardan biri şüphesiz her iki Müslüman topluluğun Filistin duyarlılıkları. İsrail’in Filistin’de yaptıkları karşısında bir çok protesto gösterisine tanık oldum. Bu protesto gösterilerinin birisine 70 bin Cape Townlu Müslüman katılmıştı.

İran devriminin Güney Afrikalı Müslümanlar üzerinde önemli bir etkisi olmuş. Özellikle genç Müslüman kuşak Apatheid’e karşı Humeyni yönetiminin de siyahların yanında yer alması nedeniyle İran’a sempati duymuş. İran yönetimi de Apartheid sonrasında Güney Afrika Müslümanlarını desteklemeye çalışmış. Fakat Güney Afrikalı Müslümanlar İran’ın farklı bir amaç peşinde olduğunu anlamakta gecikmemişler. İran yönetimi Güney Afrika Müslümanları arasında Şiiliği empoze etmeye çalışmış. Kölelik, sömürgecilik ve Apartheid döneminin ayıramadığı Müslümanları mezhepsel olarak ayırmaya çalışmak Müslümanlar için endişeler ortaya çıkarmış. Bugünlerde İran’ın bir çok yatırımı, basın faaliyetleri lobi çalışmaları olmasına rağmen Müslümanların güvenini kaybettiğini görmek mümkün. İran, artık Güney Afrika Müslümanları içinde sınırlı bir etkiye sahip.

Güney Afrika Müslümanları arasında Türkiye algısı oldukça pozitif. Türk olduğumuzu duyduklarında hemen hemen herkesin olumlu bir tepki verdiğini gördük. Geçen sene Manisa’da vefat eden işçilerimiz için toplu cenaze namazı kılmalarına, ölen işçilerimiz için dua okumalarına yakından şahit olduk. 
Güney Afrikalıların Türkiye algısında 1862’de elçi olarak gönderilen Ebubekir Efendi’nin etkisi büyük. Ebubekir Efendi 20 yıl Cape Town’da yaşadıktan sonra burada vefat etmiş. Cami ve okullar açmış, Müslümanlar arasındaki sorunların çözümünde rol oynamış derin izler bırakmış bir alim, hukukçu, öğretmen, elçi, din alimi Ebubekir Efendi.

Güney Afrika Müslümanlarının Türkiye algısında diğer bir faktör Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan. Buradaki Müslümanlar R. Tayyip Erdoğan’ı yakından tanıyor. Özellikle İsrail’e karşı çıkışı Müslümanların cumhurbaşkanına sempati ile bakmalarını sağlıyor.

Güney Afrika Müslümanlarında ümmet bilinci çok yüksek. Türkiye’yi Osmanlı devletinin bir mirası olarak görüyorlar. Her güney Afrikalı Müslümanın görmek istediği şehirlerden biri İstanbul. İstanbul’u adeta Mekke, Medine, Kudüs gibi kutsal şehirlerden sonra görülmesi gereken bir şehir olarak görüyorlar. İstanbul onlar için hala hilafetin merkezi. Bir çok turizm kuruluşu İstanbul’a seyahatler ve turlar düzenliyor. Turlara katılan turistlerin çoğunluğu Müslümanlardan oluşur.

Bazı Güney Afrikalı Müslümanların kafası ise Türkiye konusunda karışık; bir defasında kendisi ile röportaj yaptığımız eski Müslüman yetkililerden biri bize “Ben Türkiye’yi anlamakta zorlanıyorum. İranlı dostlarımız bize geliyor. Türkiye’nin ABD ve İsrail’in uşağı olduğunu bölgede ABD ve İsrail’in menfaatleri doğrultusunda çalıştığını; Irak ve Suriye’de DAİŞ’e yardım ettiğini, Müslümanlar arasına fitne sokarak Müslümanları birbirine öldürttüğünü söylüyor. Diğer taraftan bazı Türk dostlarımızda gelip Erdoğan’ın Acem uşağı olduğunu, İran’ın amaçları için çalıştığını, ABD ve Avrupa’ya karşı olduğunu, Türkiye’deki Müslümanları cezaevlerine attığını söylüyor” demişti.

Güney Afrikalı Müslümanlar Türklerin dindar olduğunu, Türkiye’nin bir İslam ülkesi olduğunu düşünüyorlar. Türkiye’nin laik bir ülke olduğunu söylediğimizde “Nüfusunun tamamına yakını Müslüman olan bir ülke nasıl laik olur?” diye çok defa sorduklarına şahit oldum.

Güney Afrika’da Müslümanların algısını oluşturan unsurlardan biri de yardım kuruluşlarının faaliyetleri. Türkiye’nin diğer Afrika ülkelerinde yaptığı yardımlar Müslümanlar tarafından yakından izlenmekte ve takdir edilmekte. Bir bakıma bu yardım kuruluşları Türkiye ile Güney Afrika arasındaki ilişkilerin gönüllü elçisi olmuş.

Büyükelçilik, TİKA, THY yaptığı etkinlikleri de yakından takip ediyor Müslümanlar. Fakat Büyükelçiliğin ve THY’nın etkinliklerinin ülkedeki beyaz azınlıklara yönelik olduğunu, Türkiye’yi temsil eden bu kuruluşların Müslümanlarla pek irtibata geçmediklerinden şikâyetçiler. TİKA, Güney Afrika’daki çalışmalarına yeni başlasa da ilgiyle izleniyor.

Güney Afrika’ya 2000’li yıllarda Türkiye'den çok sayıda öğrenci gelmiş. Bu öğrenciler Güney Afrika Müslümanları ile sıkı dostluklar kurmuşlar. 28 Şubat sonrası iki ülkenin Müslümanları arasındaki ilişkileri artırmış.

Güney Afrika’da, oldukça heterojen bir Müslüman topluluk var. Bu toplulukların ortak özelliği canlı bir dinamizme sahip oluşları.  Cuma namazlarında bu dinamizmi görmek mümkün. Cape Town’un her tarafına yayılmış 120’den fazla caminin her birinin farklı grup ve cemaatleri olsa da çoğulcu bir biçimde birbirlerine hoş görü ile baktıklarını söylemek mümkün. Hac, Umre gibi ibadetler onları bir araya getiriyor.

Güney Afrika Müslümanları üzerinde Hint, Mısır, Suudi Arabistan, Yemen, Pakistan, Endonezya ve İran etkisini görmek mümkün. Cape Town’da tek Hanefi camisi, Long Street diğer adıyla Hamidiye Osmanlı Camii. Buraya gelen Türk yopluluklarından bazıları ülkenin seçkinleri ile sıcak temalar kurarken halk ihmal edilmiş. Daha çok melezler arasında Türkiye imajı var siyahlar arasında pek yok. Siyahların bir kısmı Türkiye’ye karşı kızgınlar da. 1994 öncesinde Türkiye’nin kendilerinin özgürlük mücadelesine destek vermediği, ayrılıkçı yönetimi desteklediğine düşünüyorlar.

Kudüs Camii, Müslümanların Cuma namazı için rağbet ettiği camilerden biri. Kudüs Camii'nde namaz kılmak bir çok Güney Afrikalı Müslüman için  Mescid-i Aksa’da namaz kılmak gibi bir şey. 
Filistin konusunda çok hassaslar. Filistinlilerin yaşadıkları ile kendilerinin geçmişte yaşadıkları arasında Cape Townlu Müslümanlar güçlü bir bağlantı kuruyor. Filistin özgür olmadan kendilerinin de özgür olmayacaklarını düşünüyorlar.

Güney Afrika, Afrika’nın üç önemli kapısından biri.  Afrika’ya girmenin yolu Güney Afrika’dan geçiyor. Küresel güçler Güney Afrika’nın ne kadar önemli olduğunun farkındalar. Çin bu yıl Güney Afrika ile 20 milyon dolarlı bir anlaşma yaptı. Rusya başta enerji sektörü olmak üzere güney Afrika’da büyük yatırımlar yapıyor. ABD ve İngiltere’nin yaptıklarını söylemeye gerek bile yok.

Afrika’da var olabilmenin yolu Güney Afrika’dan özellikle de Güney Afrikalı Müslümanlara güçlü bağlar kurabilmekten geçiyor. Ebubekir Efendi’nin misyonu Güney Afrika’da hala geçerli, önemli olan buraya Türkiye’den gelecek kişilerin bu misyonu üstlenebilmesi.  Cape Town’da üç yılım Müslümanlar arasında geçti. Cape Malay Müslümanları yakından tanıma fırsatı buldum. Onların bizden hiçbir farkları olmadığını, aynı düşünce ve hissiyata sahip olduğumuzu gördüm. Sanki bizim 10 bin kilometre uzaklıktaki akrabalarımız komşularımız gibiydiler. Yemeklerin tatları bizimkinden farklı olsa da aynı kültürün parçası olduğumuzu fark ettim.

Cape Town’dan ayrılışımı bir veda olarak görmüyorum. Çünkü bizden olan bu şehre yeniden döneceğimi biliyorum.

HABERE YORUM KAT

1 Yorum