1. YAZARLAR

  2. MUSTAFA ÖZCAN

  3. Gün ortasında yıldız saymak
MUSTAFA ÖZCAN

MUSTAFA ÖZCAN

Yazarın Tüm Yazıları >

Gün ortasında yıldız saymak

20 Ağustos 2012 Pazartesi 00:19A+A-

Devrik veya sabık reisler uslanmıyor. Uslanmaları için en iyi yöntem galiba haklarında Kaddafi yöntemi uygulamak. Türkiye’nin de sabık cumhurbaşkanlarından birisi, kendisine ilişilmesi korkusuyla hükümeti tehdit edebiliyor. 28 Şubat sürecini araştırma komisyonu üyelerini Güniz Sokak’taki evinde ağırlayan Demirel, burnundan kıl aldırmayarak savunma yerine taarruzu seçiyor: “28 Şubat, kanunlar çerçevesinde yürümüş bir süreçtir. Yasadışı hiçbir şey yoktur. Bugün de olsa altına imzamı atarım...” “Rövanş alacağız”, “Hükümet yetkililerini Yüce Divan’a göndereceğiz” diyen Ergenekon ve Balyoz tayfası gibi AK Parti’ye gözdağı veren Demirel, komisyon üyeleri önünde, “Bugün siz geçmişteki bazı eylemleri, yanlışları araştırıyorsunuz. Yarın bu günleri ve yapılan yanlışları bir başkaları araştırır” ifadelerini kullanmıştır. 28 Şubat sürecinin hesabını vermek yerine hesap soruyor. Bu da gösteriyor ki; kim yaparsa yapsın suçlar cezasız kalmamalı. Yemen’in sabık ve devrik Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih de yakasını adaletten kurtardığı için adaletten hesap soruyor. Elindeki bakiye ve kalıntı güçle mütemadiyen her gün ülkesini karıştırma ve karışıklık üzerinden iktidara geri dönme hesapları yapıyor. Hâlâ Kongre Partisi’nin başkanlığını bırakmayan Ali Abdullah Salih, fazlasıyla ortalıkta görünerek varlığını ispat etmeye çalışıyor. Her gün heyetler ağırlıyor, heyetler uğurluyor. Oğlu Ahmet gibi kendisi de ‘sabık’ ve ‘devrik’ sıfatını kabul etmeyerek ‘lider’ olarak ortalıkta arz-ı endam ediyor. Oğlu Ahmet, hâlâ Cumhuriyet Muhafızlarının başında ve onları kullanarak ülkeyi istikrarsızlaştırmaya ve iktidarı geri devralmaya çalışıyor. Geçici Başkanı Abd Rabbu Mansur Hadi ise, hâlâ başkanlık sarayına oturabilmiş değil. İğreti duruyor. Ali ve Ahmet Abdullah Salih’ler şimdi de Yemen Today ismiyle bir uydu kanal kurarak medya üzerinden kendilerini parlatmak istiyorlar. Amacın bir şekilde ülkeyi istikrarsızlaştırarak Ahmet Ali Abdullah Salih’i babasının yerine ikame etmek olduğu ifade ediliyor. Horoz ölür, gözü çöplükte kalır misali.

*

En dikkat çekici husus bu ‘ex’lerin ‘sabık reis’ unvanını kabul etmemeleri. Türkiye’de de öyle. Sabık cumhurreisleri numaralarıyla anılıyorlar. Sabık olmayı içlerine sindiremiyorlar. Mısır eski ve devrik Cumhurbaşkanı Mübarek de öyle. Oğlu yazışmalarında babası için ‘Başkan’ sıfatını kullanıyormuş. O da aslında Ali Abdullah Salih’in yerinde olmak ister. Davul Hadi de tokmak ise oğlu Ahmet üzerinden Ali Abdullah Salih de. Hüsnü Mübarek, iktidarını kaybetmesini ordunun ikircikli rolüne bağlıyor. Zira Tahrir’de göstericilere müdahale edilmesini istiyor, lakin savunma Bakanı Mareşal Tantavi bu emirlere veya talimatlara uymuyor. Orduya sözünü dinletemiyor. Bu nedenle de Mübarek devrilmek zorunda kalıyor. Elbette ordunun rolüne içerliyor ve kendisini dinlememesini affedemiyor. Mübarek, Muhammed Mürsi’nin Tantavi ve Sami Anan’ı görevden almasıyla birlikte rövanşının alındığını düşünüyor. Öcünün alındığını tasavvur ediyor. Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mürsi’nin Tantavi ve Genelkurmay Başkanı Sami Anan’ı görevden almasını oğlu Cemal, babası Hüsnü’ye duyuruyor. Bunun üzerine çoktandır neşesi kaçık olan Hüsnü Mübarek’in neşesi yerine geliyor ve hapishane hastanesinin duvarlarını çınlatan ve sarsan bir kahkaha tufanı salıyor.

*

Sonra Muhammed Mürsi tarafından öcünün alındığını hissederek şamata dolu ifadelerle şunları söylüyor: “Dol heyüvirrihin nucume fi izzizzuhur / Onlar (İhvan) ona gün ortasında yıldızları saydıracaklar...” Mübarek hep böyle idi. 1988 yılında Cezayir’de çok partili sisteme geçiş sırasında FIS gibi İslâmî partilere izin verilince Mübarek, Şadli Bin Cedid’den İslâmcılara yol vermemesini ister. Aksi takdirde bu sürecin domino etkisi yapabileceğini ifade eder. Cezayir bilahare askerle İslâmî kesimler arasında çekişme türbülansına girince ve sıkışınca Mübarek şöyle diyecektir: “Ben sana demedim mi Şadli?” Aslında Enver Sedat da eski arkadaşı Müslüman Kardeşler Başkanı Ömer Telmisani’yi içeri attıktan sonra aynısını söyleyecektir: “Sana demedim mi Ömer?” Dedin de ne oldu? Sedat gün ortasında askerinin önünde hem de kendi askerleri tarafından infaz edildi. Benim ordum, benim askerim diye böbürlenirken askeri tarafından kurşuna dizildi. 25 Aralık devriminden sonra yıldızları sayan sadece Savunma Bakanı Tantavi olmayıp Mübarek de oğullarıyla birlikte hapishane duvarlarında ve tavanlarında yıldızları sayıyor. Züğürdün tesellisi de Tantavi’nin gün ortasında yıldızları sayması. Bunlar sırtları mindere gelse de yenilgi kabul etmeyen şark tipi münafıklar...

YENİ AKİT 

YAZIYA YORUM KAT