
"Göklerde ve yerde her ne varsa Allah'a secde eder"
Haksöz Haber tefsir incelemeleri Rad Suresi ile devam ediyor.
GÖKLERDE VE YERDE HER NE VARSA İSTEYEREK DE OLSA, İSTEMEYEREK DE OLSA ALLAH'A SECDE EDER.
RAD SURESİ
وَلِلّٰهِ يَسْجُدُ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ طَوْعًا وَكَرْهًا وَظِلَالُهُمْ بِالْغُدُوِّ وَالْاٰصَالِ ۩ ﴿١٥﴾
15- Göklerde ve yerde her ne varsa- isteyerek de olsa, istemiyerek de olsa- Allah'a secde eder. Sabah akşam gölgeleri de (O'na secde eder).
"Göklerde ve yerde her ne (her kim) varsa Allah'a secde eder" ibaresi, her mahlukun her halukarda O'nun fiziki kanunlarına boyun eğip, itaat etmek zorunda oluşu anlamınadır. Bir mümin ile bir kafirin teslimiyeti arasındaki yegane fark, müminin kalbi bir şevk ile itaat etmesi, kafirin ise bunu arzusu hilafına zorla yapmasıdır; zira bu kanunlara karşı gelmek gücünü aşmaktadır ne de olsa...
Surenin akışı yüce Allah’ın iradesine boyun eğme eylemini secde ile ifade ediyor. Çünkü secde kulluğun doruk noktasıdır. Sonra göklerde ve yerdeki şahısların gölgelerini de ekliyor. Sabahleyin gün ışığında beliren, akşama doğru kırılan ışıklarla birlikte uzanan gölgelerini. Secde, boyun eğme ve itaat etme eylemlerinde bu gölgeleri de şahıslarla birlikte anıyor. Bu, aslında bir gerçeğin ifadesidir. Böylece hayret verici bir tablo ortaya çıkıyor. Secdeler çift görünüyor, bir şahısların bir de gölgelerin secdesi… Artık içindeki şahıslar ve gölgelerle birlikte tüm evren, ister iman etsin, ister etmesin diz çökmüş, boyun eğmiştir… Evren ve içindeki şahıslar ve gölgeler bütünüyle Allah’a secde ediyorlar. Şu zavallılarsa, Allah’ın dışında sahte tanrılara dua edip duruyorlar.
FİZİLALİL KUR’AN
Rabbimiz tüm varlıkları yaratmış ve onların varlık sebeplerini, varlık fonksiyonlarını, misyonlarını, rollerini, ne yapacaklarını, nasıl bir hayat yaşayacaklarını, problemlerinin neler olacağını, nasıl mutlu olacaklarını, ne yaptıkları zaman huzurlarının kaçacağını belirlemiş ve onlar da Rab’lerinin kendileri için belirlediği hayat tarzını, kendilerine yüklediği rollerini zerre kadar aksatmadan yerine getirerek Rab’lerine secde etmekte, Rab’lerini dinlemekte ve Rab’lerinin önünde eğilmektedirler, ister isteyerek, isterse istemeyerek her hal ü kârda Rab’lerine itaat etmektedirler.
Demek ki; gökler, yer, göktekiler ve yerdekiler, melekler ve diğer tüm varlıklar Allah’ın kuludurlar ve Allah’ın bu yüce kulları ne kadar da yüce olurlarsa olsunlar, ne kadar da günâhsız olurlarsa olsunlar onların Allah karşısındaki konumları kulluktan başka bir şey değildir. Kul ne kadar da yüce olursa olsun yine de yaratıcısına muhtaçtır. Yaratılmış olan herkesin ve her şeyin yaratıcı karşısında konumu kulluktur.
Çünkü göktekiler ve yerdekiler konusunda söz sahibi O’dur. Gökler ve yer onun koyduğu İlâhî yasalara uymaktadır. Her ikisinde olanlar da Allah’ın emrine boyun bükmektedirler. Öyleyse nasıl ki canlı ve cansız tüm varlıklar yaratıcılarına boyun bükmüşler, sadece Onu dinliyorlarsa o zaman elbette ki yaratılış yönünden onlardan farklı olmayan, onlar gibi kul olan insan da sadece Allah’a secde etmeli, sadece Allah’ı dinlemeli, sadece Allah’ın kanunlarına boyun bükmeli, sadece Allah’ın yasalarına itaat etmelidir.
Yâni insan fıtraten Allah’ın koyduğu yaratılış yasalarının dışına çıkamamaktadır. Ama fıtrî hayatında kerhen Allah yasalarına boyun büken kâfir ihtiyarî, ya da günlük hayatında Allah’a itaat etmemektedir. İşte insan fıtrî hayatında böylece Allah’ın yasalarına boyun büktüğü gibi günlük hayatında da Allah’ın yasalarına boyun bükmek zorundadır.
BASAİRUL KUR’AN
HABERE YORUM KAT