1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. Gazze'de ‘su’ da öldürüyor
Gazze'de ‘su’ da öldürüyor

Gazze'de ‘su’ da öldürüyor

​​​​​​​Su temin etmek, su aramak, su içmek, suya girmek sizi öldürebilir.

28 Temmuz 2025 Pazartesi 21:52A+A-

Ahmad Abushawish’in al Jazeera’de yayınlanan yazısı, Haksöz Haber için tercüme edilmiştir.


Gazze'de ölümü hayatın her alanında görüyoruz. Ölüm sokaklarda, gökyüzünde ve hatta evlerimizde dolaşan ayrılmaz bir yoldaş haline geldi. Bu artık bir şok değil - uyum sağlamak zorunda kaldığımız acımasız bir günlük gerçeklik.

Gazze'de ölmenin pek çok yolu var, ancak insanın seçme lüksü yok.

Bir bombardımanda ölebilirsiniz ya da açlığa karşı yiyecek toplamaya çalışırken bir keskin nişancının kurşununa hedef olabilirsiniz ya da açlığın kendisi canınızı alabilir. Sağlık Bakanlığı, çoğu bebek ve çocuk olmak üzere 116 kişinin yetersiz beslenme nedeniyle hayatını kaybettiğini açıkladı.

Gazze'de en basit, en temel ihtiyaçlar da ölümcül olabiliyor. ‘Su’ da bunlardan biri. Her yönüyle tehlikeli olabilir: temin etmek, aramak, içmek, içinde yüzmek.

Soykırımın başlamasından bu yana İsrail ordusu Gazze'nin su altyapısını acımasızca hedef aldı. Boru hatları, kuyular ve arıtma tesisleri de dahil olmak üzere Gazze'nin su ve sanitasyon yapılarının yüzde 85'inden fazlası çalışamaz durumda.

İsrail, suyla ilgili malzemelerin Şerit'e girişini engelleyerek onarımları zorlaştırdı. Ayrıca su idaresinin deposunu hedef alarak ekipman ve yedek parçaları imha etti.

En kötüsü de su altyapısını onarmaya ya da işletmeye çalışan işçiler doğrudan hedef alındı ve öldürüldü. Su sektöründe çalışmak artık ölümcül bir iş haline geldi.

En son 21 Temmuz'da İsrail işgal güçleri Gazze Şehri'nin Remal mahallesindeki bir tuzdan arındırma tesisine saldırarak beş kişiyi öldürdü. Burası şehirdeki az sayıdaki işleyen su istasyonlarından biriydi.

Gazze'deki ‘su’ altyapısının tahrip edilmesi bizi her gün ‘su’ aramak için dışarı çıkmak zorunda bıraktı. Bazı savaş girişimcileri evlere ‘su’ götürmek için fahiş miktarlarda para talep ediyor; insanların büyük çoğunluğu bu tür hizmetleri karşılayamıyor.

Bu yüzden Filistinliler günlük ‘su’ ihtiyaçlarını karşılamak için uzun mesafeler yürümek ve ellerinde plastik bidonlarla uzun kuyruklarda beklemek zorunda kalıyor.

Kavurucu güneşin altında beklemek sadece yorucu değil, aynı zamanda ölümcül de olabiliyor.

13 Temmuz'da, evimden çok da uzak olmayan Nuseyrat mülteci kampında su kamyonlarından su almak için kuyruğa giren sivillerin İsrail füzesiyle vurulması sonucu yedisi çocuk 11 Filistinli öldü, onlarcası da yaralandı.

Bazen su kamyonları bulunamıyor, bu nedenle insanlar yerel kuyulardan insan tüketimine uygun olmayan su içmek zorunda kalıyor. Bakteriler, kimyasallar ve diğer kirleticilerle kirlenmiş olan bu ‘su’, suyla bulaşan hastalık salgınlarını tetikleyebiliyor.

Ben de bir tanesinin kurbanı oldum. Aylar önce yerel bir kuyudan su içtikten sonra hepatit A'ya yakalandım. Cildim ve gözlerimin akı sarının unutulmaz bir tonuna dönüştü. Mide bulantısı dalgaları beni yemek yiyemez hale getirdi ve inatçı bir ateş her nefesi zorlaştırdı. Ama en kötüsü karnımdaki yakıcı ağrıydı - sanki içim görünmez eller tarafından sıkılıyormuş gibi sürekli, burkucu bir ağrı. Haftalarca yatalak kaldım, bedenim güçsüzleşti, zihnim korkuyla doldu.

Bir kliniğe gittiğimde bana hiçbir rahatlama getirmedi - sadece bir ağrı kesici reçetesi ve bir “salamtek” (geçmiş olsun). Enfeksiyonla kendi başıma savaşmak zorundaydım.

Ben hayatta kaldım ama diğerleri o kadar şanslı değil. Hepatit, Gazze'de su yoluyla bulaşan diğer hastalıklar gibi öldürüyor.

Dayanılmaz yaz sıcağının ortasında, en azından deniz suyunun Filistinlileri biraz rahatlatabileceği düşünülebilir, ancak bu da ölümcül.

Son haftalarda İsrail ordusu Gazze'nin tüm sahil şeridini yasaklı bölge ilan ederek Filistinlilerin yüzmesini, balık tutmasını ve hatta suya yaklaşmasını fiilen yasakladı. Denize yaklaşan herkese ateş açılıyor.

Yasaktan önce de İsrail ordusu, balık tutmak ve ailelerinin açlığını gidermek için denize girmeye çalışan Filistinlilere saldırıyordu. BM'ye göre Aralık 2024 itibariyle yaklaşık 200 balıkçı öldürüldü; o zamandan beri çok daha fazlası öldü.

Bizler sıcaktan kurtulmamızı sağlayan tek yerden men edilirken, sadece birkaç kilometre kuzeyde İsrailliler aynı Akdeniz dalgalarının tadını özgürce çıkarıyor, huzur içinde güneşleniyor ve yüzüyorlar. Ayrıca uzun duşların ve akan su ayrıcalığının da tadını çıkarıyorlar. Kişi başına günde 247 litre (65 galon) lüks su kullanıyorlar.

Dünya Sağlık Örgütü'ne göre bir insanın temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için günde 100 litre (26 galon) suya ihtiyacı vardır. Gazze'deki insanlar şu anda günde iki ila dokuz litre (0,5 - 2,3 galon) arasında su alabiliyor.

Su için verilen mücadele Gazze'deki Filistinlilerin her gün verdiği savaşlardan sadece biri. Açlıktan ölmek üzere olan bir aileyi doyuracak yiyecek, vantilatörleri çalıştıracak elektrik ve başımıza bela olan hastalıkları tedavi edecek ilaç yok. Burada yaşamın her yönü bir dayanıklılık sınavı. Kelimenin tam anlamıyla, bu acımasız koşulların ağırlığını hafifletecek hiçbir şey yok - rahatlama yok, soluklanma yok, en küçük bir konfor bile yok.

Küresel liderlerin refah, haysiyet ve hukukun üstünlüğünden bahsettiği 21. yüzyılda, 7 milyardan fazla insanın yaşadığı bir dünyada, hala en temel insani ihtiyaçlardan nasıl mahrum bırakıldığımızı hala anlayamıyorum.

Aralık 2024'te İnsan Hakları İzleme Örgütü Gazze'deki Filistinlilerin bir “soykırıma” maruz kaldığını açıkça ilan etti ve bu sonucunu İsrail'in “sudan mahrum bırakmayı kasıtlı bir eylem” olarak nitelendirmesine dayandırdı. “Ağustos 2024 itibariyle Gazze'de binlerce Filistinlinin yetersiz beslenme, susuzluk ve hastalık nedeniyle öldüğüne” dikkat çekmiştir.

O tarihten bu yana bir yıl geçti. İsrail'in suyu silah olarak kullanması nedeniyle sayısız insan öldü - bu rakamlar resmi ölü sayısına dâhil edilmiyor çünkü sağlık yetkilileri bunları takip edecek kapasiteye sahip değil.

Gerçekler gün yüzüne çıktı. Uluslararası medyada yayınlanıyor. Sosyal medyada görünür durumda. Buna rağmen dünya harekete geçmeyi ve İsrail'i durdurmayı reddederek hareketsiz kalmaya devam ediyor.

Bu dünyaya şunu söylemek istiyorum: Sessizliğiniz her gün üzerimize düşen bombalardan daha yüksek sesle yankılanıyor. Ya şimdi harekete geçersiniz ya da Filistin halkının katledilmesi ve açlığa mahkûm edilmesindeki suç ortaklığınızla tarihe geçersiniz.

 

*Ahmad Abushawish, Gazze'de yaşayan bir yazar ve aktivist.

HABERE YORUM KAT