1. HABERLER

  2. HABER

  3. Feda-Der'de “Modern-Müslüman Aile” Semineri
Feda-Derde “Modern-Müslüman Aile” Semineri

Feda-Der'de “Modern-Müslüman Aile” Semineri

FEDA-DER’e konuk olan Özgür-Der yöneticilerinden Hülya Şekerci, “Modern Aileden Müslüman Aileye” konulu seminer verdi.

05 Haziran 2013 Çarşamba 13:26A+A-

Programına liseli genç kızlarla organize edilen bir kahvaltı programıyla başlayan Hülya Şekerci, öğrencilerle sohbet edip sorularını cevapladı. Örneğin gençlerin yakın tarihle ilgili sağlıklı okumalar yapmalarına yardımcı olmak adına kitap tavsiyelerinde bulundu. Gençlik çağının öneminden bahseden konuşmacı, sahip olunan boş zamanların kıymetinin bilinmesi gerektiğini ifade etti. Hayatın her alanında Kur’an merkezli düşünmenin çok önemli olduğunu belirten Hülya ŞEKERCİ, her günümüzün vahiyle irtibatlı olması gerektiğini söyledi. Genç öğrencilerin sorularının içtenlikle cevaplandığı kahvaltı programı çok verimli geçti.

Öğleden sonra gerçekleştirilen yoğun katılımlı seminerin konusu “Modern Aileden Müslüman Aileye” idi. Hülya Şekerci şu konulara değindi:

Geleneksel aile yapısıyla ilgili değerlendirmeler genellikle modern tanımlar ve anlayışlar üzerinden yapılıyor. Allahu Teala bizlerden vasat ümmet olmamızı istiyor. Bizler vasat ümmet, vasat aile bireyleri olmalıyız ve Müslüman aile modelleri oluşturmalıyız.

Modenizmle beraber Türkiye’de kadın modeli değişti. ”Kadını aç, Kuranı kapa” düsturuyla Türkiyede gelenekten modernliğe geçiş oldu. Evlerin mimarisi değişti. Mahalle yapıları değişti. Aileler değişti. Geniş aileden çekirdek aileye geçiş oldu. Büyüklerin, yaşlıların göz ardı edildiği, evlere alınmadığı, zulme uğradığı aileler varoldu. Gelinler kayınvalideleriyle oturmak istemiyor. Yaşlıları huzurevine atmakla kalmayıp ziyarete dahi gitmez olduk. Çocuklarımıza gösterdiğimiz aşırı ilgiyle artık çocuklarımız bize hükmediyor. Modernizmle gelen feminist söylemle kadınlar erkekle çatışan bir tip halini aldı. Birbirine tahammül edemeyen, fedakârlık yapamayan ailelerin çoğalmasıyla boşanmalar arttı. Geleneksel-modern aile diye ayırmak yerine Müslüman aile modeli nasıl olmalı diye sormalıyız. Rum suresi 21. ayette geçmesine rağmen eşler birbirine merhamet göstermeyi bıraktı. Kadın cinayetleri arttı. Kanunlar çıkarıldı, kadın korumaya alındı ama yine koca kadın kılığında eşini katledebiliyor. Aramızda merhameti yaygınlaştırmamız gerekiyor. Peygamberimiz istişareye çok önem veriyor. İslami ailede istişare emredilen bir husustur. Bedir’i, Uhud’u hatırlayalım, hepsinde istişare öne çıkıyor, Hudeybiye şartlarının zorluğu içerisinde, Rasululllah (as), eşi Ümmü Seleme’ye danışıyor o ‘’sen kurbanını kes, ihramdan çık’’ diyor ve bu kararlarını Allah Teâlâ onaylıyor. Nisa suresi 34. ayette erkek,  “kavvam” olarak ifade ediliyor. Bizdeki yöneticilik anlayışı Emevilikten kalma itaat anlayışı. Peygamberimiz örnekliğine baktığımız zaman ise çoğu meselede, eşlerinin fikirlerini sorduğunu görüyoruz. Günümüzde “kadını dinle-tersini yap” anlayışı hâkim. Oysa kavvam; başkan, hükmeden demek değil adaletli yönetici demektir. Feminist söylemde kadınlar neden yönetici olamaz erkekle eşitlikçi bir anlayış var. Oysa adalet ve fıtrata uygun olmak önemlidir. Hayatın her alanında bu böyle olmalıdır. Taha suresi 132. ayete göre, aile reisinin, namazı emretmesi ama öncelikle kendisinin yapması gerekir. Ankebut Suresi 45. ayette geçen “Namaz kötülükten alıkoyar’’ ifadesi namaz ile sosyal hayatımız arasındaki irtibatın ne kadar canlı olması gerektiğini net bir şekilde ortaya koyuyor. Sosyal hayatımızın önemli bir parçası olan ailemiz de namazlarımız ile koruma altına alınıyor ve evlerimiz namazların kılındığı, Kur’an’ların okunduğu ve hikmetin düşünüldüğü meskenlere dönüşüyor. Namaz kılmayan veya sorumluluklarını yerine getirmeyen bir babanın aile içindeki yöneticiliği de sorunlu olacaktır.

Birde “zevc” kavramı var: biri diğerinin yerini tutmayan ama biri olmadığında da diğeri işe yaramayan, birbirini bütünleyen iki şey(bir çift ayakkabı). Sağlıklı ailelerden sağlıklı çocuklar gelişir. Peygamberimiz eş seçiminde dindar olanı seçin diyor. Aynı evde birbirinden habersiz, bağımsız yaşayan bireyler ortaya çıkmamalı. Bir araya gelebilen, istişareler yapan, merhamet üzerine bina edilen, aile sıcaklığına sahip yuvalar kurmalıyız. islamı dert etmeli ve islamı dert edinen kişilerle evlilik yapmalıyız. İslami aile modelinde iman esastır. Bu konuda örneğin Nuh peygambere eşi için “O artık senin ailenden değildir” diye hüküm veriliyor. Aynı savaşta baba oğul karşı taraflarda savaşabiliyor. Moderniteyle tüketim, moda, marka vb. kavramlar dilimize girdi. Bu gün gençlerimiz, özellikle marka almak peşinde, hatta dışarı çıkarken aldığı poşetin üzerindeki yazı bile onun için önem arz ediyor. Farklılaşmış olmak için aynileşiyorlar. İnsanlar tüketim çılgınlığı peşinde. Marketler tapınak gibi, hayatı zamanı unutturan mekânlar haline gelmiş. Vakit geçirmek için marketleri tercih eder olduk.(Tekasür 8) Öylesine geçen zamandan ve bize verilen nimetlerden hesaba çekileceğiz. Dünyevi bir kaygı, daha fazla para, daha fazla kariyer kaygısı önceliklerimizden oldu. Çocuklarımıza ahiret öncelikli bir ideal sunmalıyız. Çocuklarımızın dersleri konusunda onlardan daha hırslıyız, kaygılıyız. Ama namaza kaldırmaya kıyamıyoruz onları. Kaygılarımız onların Allaha daha iyi bir kul olmaları yönünde olmalı. Modellerini iyi oluşturmalıyız ki çocuklarımızda iyi bir yere merdiven dayasınlar ve doğru yere çıksınlar. Adanmış Müslümanlar olmaya çalışmamız ufak şeyleri büyütmeden adam gibi Müslüman olmaya çalışmamız gerekiyor. Günümüzde kadınlar “ben kendimi çocuklarıma adadım” diye bir ifade kullanıyorlar. Kur’an’da ve peygamberimizin örnekliğinde böyle bişey yok. Eşler ve çocuklar bizim için imtihandır. İnsan kendini yalnızca Allaha adar. İmranın eşi ‘’Ey Rabbim karnımdaki çocuğu sana adadım’’diyor, kız olunca ‘’Onu yine adadım, kabul et Rabbim’’diyor, Bu bilinç içerisinde çocuklarımıza namazı tavsiye ederken,  onları işin içine katarak misyon sahibi olmalarını sağlayarak öğretmeliyiz. Mesela ona ‘namaz kıl’ yerine ‘arkadaşlarından kaçını namaza başlatacaksın’ dememiz daha etkili. Adanmışlığımızı ve toplumsal sorumluluğumuzu bütünleştirmemiz gerekiyor. Müslümanların bir ideali olmalı. Her ilişki bir çabayı gerektirir. İnsan yetiştiriyoruz ve ailelerimiz için sorumluyuz. Devletin olmadığı toplumlar vardı ama ailenin olamadığı hiçbir toplum yoktur. Birbirimize kızdığımızda o kişinin öldüğünü düşünüp, ona göre davranırsanız kızgınlığınız geçer ve ilişki biçiminizde daha kıymetli olur.”

HABERE YORUM KAT