1. HABERLER

  2. HABER

  3. Ergenekon da Yüksekova Gibi Olmasın
Ergenekon da Yüksekova Gibi Olmasın

Ergenekon da Yüksekova Gibi Olmasın

Ergenekon dâvâsı ile ilgili gelişmeler, Yüksekova Çetesi mağdurları için de umut oldu. 1996 yılında ortaya çıkan ve 27 Ağustos’ta zaman aşımına uğrayacak olan 16 faili meçhul cinayetli çete davasından bugüne kadar bir sonuç çıkmadı.

13 Ağustos 2010 Cuma 07:05A+A-

1996'da açılan Yüksekova çetesi dâvâsında silâh ve uyuşturucu kaçakçılığı, haraç ve cinayet suçlamasıyla yargılanan bir PKK itirafçısı ile üç asker ve bir korucuya verilen hapis cezaları iki defa Yargıtay'dan döndü, son mahkemede sanıklar beraat etti, tek ceza alan PKK itirafçısı da tahliye edildi.

Türkiye'nin AİHM'de haksız bulunup 103 bin euro tazminata mahkûm edildiği Yüksekova dosyasıyla ilgili olarak konuşan çete mağdurları, "Biz Ergenekon'un asıl yüzünü 15-20 yıl önce burada gördük. Ergenekon ve Balyoz'da geçen planlar, burada hayata geçirildi" şeklinde konuşuyorlar.

Mağdurlar, "Devlet istese bu olayları aydınlatır. Şemdinli olayında sonuç çıkmadı, failler ortalıkta dolaşıyor. Aynı şey yine olmamalı. Eğer Ergenekon'un Doğu ve Güneydoğu ayağı eksik kalırsa o zaman bu meselenin ancak yüzde biri açığa çıkmış olur" uyarısında bulunuyorlar.

Ergenekon dâvâsı ile ilgili gelişmeler, Yüksekova Çetesi mağdurları için de umut oldu. 1996 yılında ortaya çıkan ve 27 Ağustos'ta zaman aşımına uğrayacak olan 16 faili meçhul cinayetli çete davasından bugüne kadar bir sonuç çıkmadı. Mağdurlara göre, o dönemde işlenen cinayetlerin yanı sıra dâvâ sürecinde karşılaşılan kirli ilişki ağı, Ergenekon ve Balyoz gibi darbe planları ile büyük benzerlikler taşıyor. 3 Kasım 1996'da meydana gelen Susurluk kazasından kısa bir süre sonra ortaya çıkan Yüksekova Çetesi, itirafçı Kahraman Bilgiç'in Jandarma İstihbarat Astsubayı Hüseyin Oğuz'a verdiği ifadeyle deşifre oldu. Aralarında yüksek rütbeli subay ve astsubay, özel harekâtçı, köy korucuları ve bazı yerel yöneticilerin yer aldığı çetenin fidye için adam kaçırmak, faili meçhul cinayetler, askerî araçlarla uyuşturucu ve silah kaçakçılığı yapmak gibi ağır suçlar işlediği ileri sürüldü. Bunun üzerine peş peşe dâvâlar açıldı. Ancak çok sayıdaki delil ve tanığa rağmen açılan dâvâlar ya beraatla sonuçlandı ya da sürüncemede kaldı. Haklarında 553 yıl 4 ay hapis cezası istenen sanıklar tek tek salıverildi. Yıllar süren yargılamalardan sonra sadece itirafçı Bilgiç'e 8 yıl ceza verildi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, zaman aşımına uğramak üzere olan dava sebebiyle Türkiye'yi 103 bin euro tazminat ödemeye mahkûm etti.

OLAYLAR ÇETE İŞİ DEĞİL

Yüksekova Çetesi mağdurları, yıllar önce başlarından olayların basit bir çete işi olmadığını düşünüyor. İtirafçı Kahraman Bilgiç ile bazı korucular tarafındın PKK süsüverilerek fidye için kaçırılan Vezirli köyünden işadamı Necip Baskın, çete denilerek işin içinden çıkıldığını; ancak bunun her tarafa uzanan çok daha organizeli bir yapı olduğuna dikkat çekti. Yüksekova'da, bugün ülkede uygulanmak istenen kirli komploların hepsini gördüklerini anlatan işadamı Necip Baskın, şunları söyledi: "Olaylar çok farklı. Senaryolar var. Biz hepini gördük, yaşadık. Biri çıktı 'PKK'ya yardım eden işadamlarını biliyoruz listeleri elimizde' dedi. Bunun üzerine herkes kendine göre bir liste hazırladı. Bu en büyük talihsizlik açıklama oldu. Bu karanlık güçler de bu karanlık ortamda kendi listelerini oluşturdular. Ergenekon gibi bir yapı vardı. Bağlantıları hala ortadadır. Gidip nerelere dayanıyor. O dönemde JİTEM diyorduk, 'yok' deniyordu ama vardı. Biz bunu biliyorduk. Kimseden çekindikleri bir şey de değildi. JİTEM komutanı olarak biliyorduk. Büyük bir organizasyondu." "DEVLET İSTESE OYUNLARI ÇÖZER" Beşbulak Köyü Muhtarı ve öldürülen Sabri Çardakçı'nın yakını olan Esat Dara ise, Yüksekova'daki oluşumun bir çete işi olmadığını, devletin içinde hareket eden organizeli büyük bir yapı olduğunu dile getirdi. Muhtar Dara, aksi takdirde insanların bu kadar pervasızca davranmalarının mümkün olmadığını kaydetti. Dara, olay gecesini anlatırken, faillerin bugüne kadar ortaya çıkmamış olmasının şüphelerini arttırdığını söyledi. Muhtar Dara, şu görüşleri dile getirdi: "Silâhların kime ait olduğunu anlayamadık. Olay yerinde bir telsiz bulundu. Telsizler de kayıplara karıştı. Patlamamış mermiler vardı. Devlet istese kimin yaptığını ortaya çıkartabilir. Bunun dosyası var, günü ve saati belli. Ancak olay karanlıkta kaldı. İşin içinden çıkamadık" diye konuştu. "İFADE VERMEYE HAZIRIM" Bugüne kadar konuşmayan Sabri Çardakçı'nın büyük ağabeyi İsfendiyar Çardakçı da o dönemde bölgede yaşananların devleti yönetenlerin bir politikası olduğunu düşünüyor. Dedesi Hamidiye Alayı Komutanlığı da yapan Çardakçı, "Bunu neden yaptılar? Bana suçumu söylesin devlet. Suçlu olduğumu ispat etsinler asılmaya razıyım. Bir kişi çıksın PKK'ya bir ekmek bile verdiğimi söyleyemez" dedi. Bölgede yaşanan faili meçhulleri ortaya çıkarmak üzere Ergenekon savcılarını göreve çağıran Çardakçı, "Davaya müdahil olmaya hazırım. Devlet istese bu olayları aydınlatır. Olayların iç yüzü çok farklı. Biz Ergenekon'u 20 yıl önce yaşadık" diye konuştu. Çardakçı, bölgede yaşanan olaylarla ilgili kendisinin çok önemli bazı bilgilere sahip olduğunu, Ergenekon savcılarının istemesi halinde ise gidip seve seve ifade vermeye hazır olduğunu söyledi.

YÜKSEKOVA'DA ERGENEKON'U GÖRDÜK

"Babası Abdullah Canan'ın öldürüldüğünde üniversite öğrencisiyken bugün mali müşavir olan Teyyüp Canan da büyük engellerle karşılaştıklarını söyledi. Canan, ailesi özellikle mahkeme aşamasında büyük zorluklarla karşılaşmış. Ergenekon'un soğuk yüzü ile o dönemde karşılaştıklarını söyleyen Teyyüp Canan, şunları söyledi: "Ergenekon'un temeli bu dönemde atıldı. Biz Ergenekon'un asıl yüzünü gördük. Yüksekova'da temelini attılar ama başarılı olamadılar. Bu konuda en başarılı il Batman'dır. Adamlar uyuşturucu ve silah kaçakçılığı yapıyorlar, adam öldürüyorlar. Zaten Yüksekova davası uyuşturucu, bombalama ve adam öldürmekten oluşuyor. İş yerlerini bombalıyorlar. Ergenekon ve Balyoz'da geçen planlar, burada hayata geçirildi. Hak ve adalet yoktu. Adamlar, dileğince at oynattılar. Terör estirdiler adeta. Devlet görevlilerine bile iş yaptırmadılar. Kaymakamlar, savcılar iş yapamıyordu. Davalara bakan savcılara, 'bugünün gecesi de var' diyerek tehdit ediyorlardı. Eğer Ergenekon'un Doğu ve Güneydoğu ayağı eksik kalırsa bence o zaman bu meselenin ancak yüzde biri açığa çıkmış olur."

YENİ ASYA

HABERE YORUM KAT