1. YAZARLAR

  2. ASIM ÖZ

  3. “Emin Gürses niçin içerde?” Üzerine Aykırı Okumalar
ASIM ÖZ

ASIM ÖZ

Yazarın Tüm Yazıları >

“Emin Gürses niçin içerde?” Üzerine Aykırı Okumalar

16 Haziran 2008 Pazartesi 22:12A+A-

Son zamanlarda hararetle tartışılan meselelerden biri de Ergenekon soruşturmalarıydı. Yavaş yavaş hasıraltı edilen ve hala doğru dürüst bir iddianamesi yazılamayan ve görünen o ki yazılamayacak da olan Ergenekon meselesinden AKP geri adım atmış gibi görünüyor. Gerçekten deşifre edildiğinde siyasal yaşam açısından; siyasilerin ve toplumsal yaşamın kösteklenmesinin önemli ölçüde azalacağı yönünde bir beklenti oluşturan soruşturmalar ve kovuşturmalar zincirinin gelişme bölümünün sonları ile sonuç bölümü hala merak konusu olmaya devam ediyor.

Bu nedenlerin yanında bu süreçte yaşananları durum şiiri ile siyasal şiir ya da manzume arasında bir türle işleyen şiircikler de yazıldı. Tabii ki sol Kemalizm’in tarihsel alışkanlıklarının kanlı yanılgılarıyla dolu olan bir söylem evreninin -üç aşağı beş yukarı herkesin tahmin edebileceği- sözcükleri ve tarihsel anıştırmalarıyla. Hal böyle olunca ana söylemini işbirlikçilik ve benzeri kavramların oluşturduğu bir şiir ortaya çıkıyor.

Önce Samanyolu’nun ardından Aydınlık ve Ulusal Kanal'ın Emin hocası Ergenekon soruşturmaları kapsamında Kandıra F Tipi Cezaevi'ne gönderilince şair Hüseyin Haydar Öztürk, Rizeli Kurtuluş Savaşı kahramanı İpsiz Recep'in torunu Emin Gürses’i "başı dik, yiğit' duruşunu(!) kendince dizelere dökmüş. Hüseyin Haydar'ın Emin Gürses için yazdığı Emin Gürses Niçin İçerde, başlıklı manzume önce Aydınlık dergisinin (Sayı:1078) sayfalarında okura selam çakmış. Daha sonra ise olası edebiyat ve eleştiri dergilerinin yolunu kapayan bir adı kendisine ad olarak seçen Edebiyat ve Eleştiri dergisinin 97-98. sayısının ilk sayfasında okura merhaba demiş. Benim şiirle tanışmam ikinci dergi sayesinde oldu.

Gelin önce şiiri bütün olarak bütün tahammül sınırlarımızı zorlayarak okumayı deneyelim:

“Emin Gürses niçin içerde?
Emin, köylü çocuğudur, ama Londra'da okumuş,
Sökmüş karşıdevrimin mekanizmasını kontrol merkezinden.
Görmüş hıyanetin ayınını gayınını ve de şiddetlisini,
Yüksek lisans yapmış, yurtseverlik üstüne.
Psikolojik savaşın cebirini çözmüş karekökünden,
Millet formülüyle kurmuş devrimin denklemini.
Emin Gürses bunun için yatar içerde!

İki hoca var. Biri içerde yatar, öbürü dışarı kaçmış.
İçerdeki Emin Gürses'tir, özgürlük dersi verir yiğitlerine.
Emin Hoca cinayeti yakından fotoğraflamış,
Milleti kurbağa gibi kaynatanları saptamış,
Üzerinde Lozan gömleği, Talat Paşa Komitesi fişeğidir.
Emin Hoca'da aydınlık koskoca, ciğer koskoca.
Emin Gürses bunun için yatar içerde!

Öbür Hoca karanlıktır, cinayet için verir fetva,
Burs verir halk çocuklarına, komşularını kessinler diye.
Okyanus ötesinden fesat üfler körpelerin kafasına,
Hurafe doldurur yoksul işçilerin sefertasına.
Günde beş vakit aksatmaz irtibatını CIA böcekleriyle,
Kıblesi ikide bir döner: Bir Telaviv'e, bir Vatikan'a.
Emin Gürses bunun için yatar içerde!

İki Rizeli var. Biri içerde yatar, öbürü dışarıda.
İçerdeki Emin Gürses'tir, ezelden beri yeşil Rizeli,
Doğru yürümüş Emin, Çayelinin eğri büğrü yollarında.
Çay sunar dostlarına, Türkiye'nin çayını, sırrını açarak.
Yiğitlik dem tutmuş Emin'de, yürek semaver gibi fokurdar,
Buyurun dostlar, buyurun siz de için bardak bardak.
Emin Gürses bunun için yatar içerde!

Öbür Rizeli Rizesizdir, sevmez Rize'yi ücretsiz.
Hasımdır yağan yağmura, çay bahçelerinin filizine,
Düşmandır bağımsızlık için direnen çay işçisine,
Düşmandır Anadolu'ya çay sunan Zihni Derin'e bile.
Amerikan elçisinden emir alır, yüz gram da yürek ister,
Sürer zorbalarını Emin Gürses'in üzerine.
Emin Gürses bunun için yatar içerde.

Türkiye'nin emini, Karadeniz dereleri gibi temiz akar,
Halkın emini, Atası gibi masmavi bakar,
Yetimlerin emini, Topal Osman 'ın hırçın oğludur,
Uğur Mumcu'nun kardeşi, İpsiz Recep'in torunudur,
Sakarya Ovası'nda ayakta durur, Bolu dağına yaslar sırtını.
Hepiniz emin olun, hepiniz emin olun, hepimiz emin...
Emin Gürses bunun için yatar içimizde”

Yaptığı saptamalar, vardığı sonuçlar açısından alışıldık sol Kemalist ulusalcı damarın bütün lügatçesi ve habitusu bu şiirde derlenip toplanmış. Karşı devrim deyince önce Devrimciler’i ardından Karşı Devrimciler’in romanlarını yazan Kaan Arslanoğlu’nu da burada anmak farz odu. Onu da bir başka vesileyle değerlendiririz.

Buradan bir başka konuya adım atmanın sakıncalı boyutlarının farkında olarak bir konuya daha dikkat çekmek istiyorum. O da şu: Son zamanlarda yaşanan siyasi gelişmeler karşısında bizim şairlerin çoğunun sinizme yakalandıklarını ortaya koyan bir tavırsızlık içinde oluşları. Hayatla ilgileri kesilmiştir adeta. Sanat kuramı bağlamında ise bu kesiklik Kant’a bağlı bir formalizm ve subjektif idealizm şeklinde kendini gösteriyor. Bu durum süregen bir hal aldığında kanıksanarak unutulmaktadır neredeyse. Bu acı durumun nedenleri her şeyden önce ideolojik ve toplumsal bir araştırmayı gerekli kılmaktadır her şeyden önce. Ne yazık ki elimizde bu tip ayrıntılı incelemeler ve kuvvetli araştırmalar olmadığından bu konuda gözlemlerimize ve izlenimlerimize dayanmak durumundayız.

Öte yandan sol Kemalist öbek yazarları çoğu zaman hakikatin canını okurcasına İslami olan söz konusu olduğunda bütün şiarlarımıza saldırmakla kendilerini ödevli hissediyorlar. İslam’a ilişkin sistemsiz yaklaşımlar gençlik çağında ediniliyor ve bir ömür boyu kullanılıyor bu öbekçe. Neo Nurculuğun açık/karanlık ilişkileri ise bu değirmene bu günlerde su taşıyor. Tıpkı Neo Osmanlıcılık’ta olduğu gibi. Tıpkı anti komünizm derneklerinde olduğu gibi.

Şiir ya da manzume diyelim Hüseyin Haydar özünde bu güne bakışını ortaya koymuş. Recep Tayip Erdoğan’dan Fethullah Gülen’e uzanan bu gün eleştirisi İttihatçı bir yönelimle bağ kurularak yapılmış. Artıları yok mu manzumenin? Elbette var. Üçüncü dörtlükte katılacağımız kendimize katık edebileceğimiz dizeler yok değil hani. Fakat manzumenin bütünü yanında bu artılar o kadar ufak tefek, o kadar çelimsiz kalıyor ki anmak bile gereksizleşiyor.

Yazıyı bağlarken şunu eklemeliyim: Emin Gürses Niçin İçerde, manzumesinin tam karşıt kutbunda Ali Değirmenci’nin Haksöz’ün Mart 2008 tarihli sayısında yer alan Ergenekon'dan Ne Zaman Çıkarız Hocam? Başlıklı yazısı hiciv sahasındaki boşluğu dolduran nadir yazılardan biri olması nedeniyle ferahlamak için bir kez daha okunmayı hak ediyor. O soruyu bir kez daha soralım:

Ergenekon'dan Ne Zaman Çıkarız Hocam?

 

YAZIYA YORUM KAT

1 Yorum