1. YAZARLAR

  2. MUSTAFA ÖZCAN

  3. ‘Dünya bizi terk etti’
MUSTAFA ÖZCAN

MUSTAFA ÖZCAN

Yazarın Tüm Yazıları >

‘Dünya bizi terk etti’

04 Şubat 2013 Pazartesi 00:16A+A-

‘Dünya bizi terk etti’ sözü son sıralarda Suriyelilerin ağzından hiç düşmüyor. Her zamankinden daha fazla geziniyor. Bununla birlikte, bu söz bugünün doğrusu değil. En az iki yılın doğrusu. Baştan beri Suriye rejiminin arkasında sağlam duranlar oldu ama Suriye halkının gerisinde sağlam duranlar olmadı. Kanlı ve diktatör rejim karşısında Suriye halkını yalnızlık psikolojisi sardığı sırada belki de buzlanmayı kırmak üzere Suriye Koalisyonu Başkanı Muaz el Hatip şartlı bir diyalog teklifinde bulundu. Devrimden beri içeride tutuklu bulunan 160 bin kişinin salıverilmesi ve ülke dışına kaçan halkın ve muhaliflerin pasaportlarının iki yıl süreyle uzatılmasını talep etti. Aslında muhaliflerin önceki ön şartı Esat ve yakınlarının gitmesiydi. Lakin bu defa Muaz el Hatip bunu bir ön şart olarak değil de süreçle alakalı bir şart olarak ileri sürüyor. Bununla birlikte, Esat’ın gözü hala 2014 seçimlerine katılmakta. Hiçbir şey olmamış gibi iktidarda kalmak istiyor. Bu zaviyeden bakılınca yine de Esat ile muhalifler arasında kapanmayacak bir mesafe var. Bu mesafeyi kapatmak uluslararası camiaya düşüyor. Ama nasıl? Uluslararası camia Suriye devrimine arkasını dönmüş durumda. Kilitlenmenin temel nedeni bu. Bu kilitlenmeden dolayı Muaz el Hatip, Moskova’ya gitmediği halde Münih’te Lavrov ile görüştü. Böylece davetli olarak Moskova’ya gitmeyi reddeden Muaz el Hatip üçüncü bir ülkede Lavrov ile buluşmuş oldu. Bu, Suriyeli muhaliflerin kırılgan pozisyonlarını gösteriyor. Muaz el Hatip’in görüşmesi sadece Lavrov ile sınırlı kalmadı ve İranlılarla da görüştü. Said Celili aynı günlerde Şam’da Suriyeli yetkililerle de görüşmüştü.

¥

Peki! Bu trafiğin ne faydası olacak? Suriye devrimini diplomatik olarak başarıya götürecek mi? Ya da Suriye halkının lehinde siyasi bir çözüm bulunabilecek mi? Öncelikli, olarak Suriye rejimi ve arkasındakiler dünyanın en düzenbaz yapıları. Hiç güven olmaz. Muaz el Hatip’in Ruslarla ve İranlılarla görüşmesini Hillary Clinton ‘zekice ve cesurca’ olarak nitelendirdi. Demek ki, gerçekten de aralarında ufak tefek ayrıntılar hariç bir koordinasyon var. Bu durumda öteden beri ‘GAP’ı gaptırmam’ misali Suriye’yi ABD-İsrail eksenine kaptırmayacaklarını söyleyen Hamaney’in sözlerini nasıl değerlendirmeli? Nasıl anlamalı? ABD’nin muhalifleri Rusya’ya kaptırmama gibi bir kaygısı olmadığına göre Hamaney’in sözlerini şöyle anlamalıyız: Suriye’yi Suriye halkına kaptırmayacağız! İran açısından doğru tespit budur. Aksi taktirde, Suriye’nin dostları da Mali’nin dostları gibi ses verirlerdi. Mali’de icraat yapıyorlar Suriye’de ise havanda su dövüyorlar. Nitekim, Muaz el Hatip’in diplomatik adımları Suriyeli muhalifler tarafından yalnız bırakılma ve dünyanın kendilerini terk etme gerekçesine bağlanıyor. Yoksa Muaz el Hatip ne diye İranlılarla görüşsün? O İran ki, projesinin devamını ve varlığını Suriye halkının püskürtülmesine bağlıyor. ABD’nin İran ekseniyle bir derdi olsaydı Irak’ta Maliki ve Lübnan’da Mikati hükümetleriyle bir meselesi olurdu. Muaz el Hatip’in Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ile İranlı yetkililerle görüşmesini BBC’ye değerlendiren Heysem Malih de bunun nedeninin yalnız bırakılmak olduğunu söyledi.

¥

Özgür Suriye Ordusu İdlip Bölge Komutanı olan Muhammed Maruf da, Muaz el Hatip’e güvendiklerini lakin yoğun bir baskı altında kaldığı için görüşmeyi kabul ettiğini düşünüyor. ‘Bütün dünya bizi terk ettiği için biz buna mecbur kaldık’ diyor. Bununla birlikte, Ruslar bu görüşmeyi muhaliflerin iradesini kırmak için kullanıyorlar. Kendilerine göre şartlar ortaya koyuyorlar. Batı Libya’dan sonra Mali cephesiyle ilgilendiğinden ortalıkta sadece Rus ve İran cephesi var. ABD de bu cepheyi onlara bırakmaktan rahatsız değil. Zira bu cephe onlara göre karşı bir cephe sayılmaz. Olsa olsa ortak cephedir. Medvedev ayrı bir telden çalıyor ve Esat’ın gecikmeli davrandığını ve şansını kaybettiğini söylüyor. Lavrov ise sanki Esat’ın kaybolan bu şahsını muhalifler üzerinden yeniden kazanmaya ve geri almaya çalışıyor. Kalleşliğin bini bir para. Suriye rejimi, ‘dost ateşine’ maruz kalmasının sonucu İsrail tarafından zayıflatıldığını söylerken kimin karşısında zayıflatıldığını söylemiyor. Abdullah Bin Beccad el Uteybi’nin ifadesiyle, İsrail’in Suriye’ye saldırması karşısında Hizbullah, Suriye ve İran’ın kılı kıpırdamıyor. Nasıl olsa İsrail’in darbelerine şerbetliler! Onların savaşı İsrail ile değil Suriye halkıyla (http://www.alarabiya.net/views/2013/02/03/264119.html)

Şimdi yollar yeniden çatallaşmış görünüyor. Suriye’de çözüm askeri mi olacak yoksa siyasi mi? Ruslar İranlılarla birlikte ‘askeri olmayacak, siyasi olacak’ diyor. Peki! Esat’ı buna niye zorlamıyorlar? ‘Çekilmesi için sözümüz geçmez’ diyorlar. Muhaliflere nasıl geçecek? Öyleyse yenişemezlik üzerinden savaş uzasın istiyorlar. Amerikalılar muhaliflere gidecek silahları bloke ederken İran ve Rusya, Esat’ın cephanesini sürekli tazeliyorlar. Heysem Malih bu nedenle Rusların tavırlarını Suriyelilerin içişlerine karışmak olarak değerlendiriyor. Heysem Malih, zaferin süngünün ucunda olduğunu da söylüyor. Hama katliamının yıldönümünde başka seçenek var mı?

YENİ AKİT

YAZIYA YORUM KAT