1. YAZARLAR

  2. Akif Emre

  3. Darbe seviciliği
Akif Emre

Akif Emre

Yazarın Tüm Yazıları >

Darbe seviciliği

19 Mart 2009 Perşembe 12:32A+A-

Bir emekli askerin günlüklerinden sonra bir emekli olmayan gazetecinin günlükleri basına sızdı. "Gazeteci"nin günlükleri ile emekli askerin günlükleri zaman ve mekan olarak örtüşüyor. Günlüklerden anlaşıldığı kadarıyla gazeteci sadece gözlemlemiyor; elde ettiği bilgiyi mesleği gereği okuyucusuyla paylaşmıyor tam tersine gizliyor. İddialar doğruysa, gazeteci, darbe planları yapan askerlerle adeta "iş birliği" yapıyor. Yönlendiriyor; bilgi aktarıyor, yani aktif olarak bir darbe girişiminin içinde yer aldığı sonucu çıkıyor.

Hem emekli askerlerin hem de emekli olmayan darbeci-gazetecinin günlükleri üzerinden, iddianame ve mahkeme tutanaklarına yansıyan ifadelerinden yola çıkılarak karakter analizi yapılsa sanırım çok ilginç sonuçlara varılabilir. Emir-komuta disiplini içinde yetişmiş (mesleği gereği) bir askerin siyasete, topluma, dünyaya nasıl bir refleksle yaklaştığı hakkında iddianamelerde fikir verebilecek epeyce malzeme var. Buradan yola çıkarak psikanaliz çözümleme yapılabilir. Samimi ortamda da olsa kullandıkları dille kişilik ve davranış açısından ortaya çıkan portre üzerinde düşünmek gerekecek.

Daha düşündürücü olan yanı şu: Gazetecinin (bu konuda yalnız değil, başka mesleğin duayenleri, yönetici ve patron düzeyinde isimlerinin de bir şekilde dahil olduğu anlaşılıyor) tutuklanması karşısında gösterilen "meslek dayanışması". Sanki arkadaş mesleğini icra ettiği için ya da düşüncesini açıkladığı için tutuklanmış. Tam tersine işi haber vermek olduğu halde tanık olduklarını okuyucusuna aktarmamış, görüşünü açıklamak yerine okuyucusu ile paylaşmak yerine kimi komutanlarla paylaşmış, onlara akıl vermiş kendince. Bu durumda bazı gazetecilerin meslek dayanışması adına "gazeteci"ye verdikleri destek için birileri çıkıp da "bu meslek dayanışmasından çok darbe dayanışması" derse ne olacak? Bir kız çocuğunu taciz ettiği iddia edilen başka bir gazeteci ile gazeteci olduğu için dayanışmaya giremiyorsanız, halkın seçtiği hükümeti, aldığı tüm hiyerarşik terbiyeye rağmen komutanını bile devre dışı bırakmaya çalışanlardan meydana gelen gizli oluşumda yer alma iddiasıyla tutuklanan gazeteciyle de dayanışmanın anlamı ne olabilir?

Bu iki örnekten çıkarak Türkiye'de darbeci tipi üzerinde yeniden düşünmemiz gerektiği kanaatindeyim. "Gazeteci"nin günlüklerinde de çok açık biçimde ortaya çıkan, daha da genelleştirirsek medyada, bürokraside, iş dünyasına kadar uzanan geniş bir kesim demesek bile etkili sivillerdeki 'darbe seviciliği' darbeci askerleri aratmayacak türden. Sivil toplum örgütü adına meydanlara çıkanlar, çağdaşlık adına darbe kışkırtıcılığı yapanlar, düşünce özgürlüğü adına karşısındakinin sesini değil boğazını sıkmaya çalışanların büyük kısmının sivillerden gelmesi sizce normal bir şey midir?

Bu sivil kanattan gelen darbe davetiyesi belli sayıda marjinal bir grubun kışkırtıcılık yapmasıyla sınırlı olsaydı genelleme yapamazdık. Bütün içinde sayıları az olmakla birlikte işgal ettikleri konum itibariyle etkin ama topluma yabancılaşmış elitlerin statülerini koruma refleksiyle açıklanacak bir darbe seviciliğinden bahsediyoruz. İktidar alışkanlığından vazgeçmek zorunda kalan, ideolojik yabancılaşma nedeniyle meşruiyetini kaybeden, statü/ayrıcalık ve konumunu koruyamaz hale gelenler için darbeden başka ne seçenek kalır!

Azınlıkların kaçınılmaz kaderidir bu. Topluma, tarihe, ülkesine, kültürüne yabancılaşan kadroların kendi kendilerini kutsamalarıdır söz konusu olan.

Bu ülkede kutsanmış zümreler vardır. Onların iktidar ve ayrıcalıkları dokunulamaz (sayarlar).

Bu ülkede kutsanmış meslekler vardır. Her türkü sorgulanmadan uzak tutulurlar. Darbe seviciliği dayanışmasında olduğu gibi.

YENİ ŞAFAK

YAZIYA YORUM KAT