1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Cumali Önal’a Kürşat Bumin’den Aferin!
Cumali Önal’a Kürşat Bumin’den Aferin!

Cumali Önal’a Kürşat Bumin’den Aferin!

Zaman gazetesinde Fransız işgal birlikleri eşliğinde Mali’ye ilişkin gözlemlerini aktaran Cumali Önal’ın yazdıkları Kürşat Bumin’in ufkunu açmış!

03 Şubat 2013 Pazar 15:02A+A-

Zaman’ın Kahire muhabiri Cumali Önal günlerdir gazetesinde Mali izlenimlerini aktarıyor. Fransız ordusu ile birlikte çıktığı yolculukta ne hikmetse gördükleri tamamen Malili İslami direniş gruplarının ülkeye verdikleri zarara ilişkin aktarımlar. Konuştuğu kişiler hep İslami grupların korkunç şeyler yaptığından söz ediyor ve Fransız işgalcilere hayranlık duyuyorlar!

Bu korkunç şeylerin neler olduğuna dair aktarımlar hep şöyle yapmışlar, böyle etmişler türünden tekil rivayetlerden ibaret şeyler. Doğruluğu konusunda hiçbir sağlama yapılmamış şeyler.  

Öyle ki Timbuktu şehrinde yakıldığı iddia edilen kütüphanedeki tarihi eserlerin kimin yaktığına dair farklı iddialar Cumali Önal tarafından çoktan açıklığa kavuşturulmuş bile! Oysa Star gazetesinden Kemal Gümüş şehrin Fransız birliklerince ele geçirilmesi sırasında kütüphanenin bombardımandan zarar gördüğünü yazmıştı.

Aynı şekilde bölgedeki insan hakları kuruluşları ve bağımsız gözlemcilerin Fransız işgal birlikleri ve Mali ordusunun eylemlerinin pek çok sivilin ölümüne ve yoğun insan hakları ihlallerine neden olduğuna dair iddiaları da elbette hiç aktarılmıyor, duyulmuyor.

Kürşat Bumin de günlerdir Mali’de olan bitenin doğru anlaşılması gerektiğini yazıyor ama son kertede getirip Malili İslami grupların “korkunç eylemleri” bağlamına oturtarak sözü anlamsızlaştırıyor. Cumali Önal’ın yazıları da bu çerçeveye tam oturmuş görünüyor. Ne yazık ki, bu çerçeve, Mali’yi yöneten cuntanın mahiyetini de, Fransız işgalini de görmezden geliyor.

Kürşat Bumin'in söz konusu yazısı:


Zaman'da Mali

Kürşat BUMİN

k_b_buyuk8f86d1e5.pngMali'ye müdahale Fransa'ya -şimdilik- 50 bin Euro'ya mal olmuş. Ülkenin savunma bakanı bu bilgiyi verirken savunma bakanlığı bütçesinde her yıl Fransa dışına askeri müdahalelerde kullanılmak üzere 650 bin Euro'luk bir harcama kaleminin yer aldığını da hatırlatıyor. 'Büyük Ülke' olmanın, yani bir bakıma eli dünyanın her köşesine uzanabilen bir ülke olmanın icaplarından birisi olsa gerek…

Biliyorsunuz, Fransa'nın Mali'ye askeri müdahalesi bayağı kısa sürede tamamlandı. Timbuktu'ya tahminlerden çok kısa sürede ulaşıldı. Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande da gecikmeden bu tarihi şehre ulaşıp Malilere bu aşamadan sonra neler yapmaları gerektiğini anlatmaya başladı.

Geçen hafta bu köşede Mali'de olup bitenlere ilişkin bir şeyler karalarken medyamızın genelinde konuya ilgisiz-kayıtsız tavrından da söz etmiştim. Konu kamuoyu nezdinde de pek tartışılmadı. Bu çerçevede benim hatırladığım Özgür-Der'in düzenlediği protesto gösterisi ve yaptığı açıklamaydı. Ancak bu gösterilerde öne çıkan açıklama ve sloganlar Mali'de olup bitenleri irdelemeden Fransa'nın müdahalesinin 'İslami değer yargılarının hayata geçirilmesi ve ona bağlı bir yönetimin kurulmasını isteyen Müslümanları' hedef aldığını belirtiyordu. Gösterilerde taşınan kimi pankartlar da buna işaret ediyordu: 'Emperyalizm Yenilecek İslami Direniş Kazanacak!', 'Yaşasın İslami Mücadelemiz'.

Gazetelerin konuya ilişkin yayınlarına hızla göz atacak olursak benzer bir durum bu alanda da göze çarpıyordu. Bir örnek vermek gerekirse, mesela Yeni Şafak'tan yazılarını dikkatle ve beğeniyle okuduğumuz Süleyman Gündüz'ün –doğrusu beni şaşırtan- şu analizi: 'Üç gün önce Fransa ve Mali hükümet güçleri tarihi şehir Timbuktu'yu muhaliflerden geri almak için bombaladılar. Bu esnada içinde paha biçilemeyen el yazma eserlerin yer aldığı kütüphane de yandı. Yaz aylarında hükümet güçleriyle Tuaregler arasında çıkan çatışmalarda birçok tarihi yapı yıkılmıştı.' Bu analiz beni şaşırttı, çünkü bildiğimiz kadarıyla Timbuktu'daki son derece değerli el yazma eserleri yok edenler Fransız askerleri değil, şehri terk etmek zorunda kalan El-Kaide renkli İslamcı gruplardı.

Gelelim Mali konusunu çok farklı biçimde izleyip haberleştiren bir gazeteye, yani Zaman gazetesine:

Bu fasılda hatırlanması gereken ilk isim Türkiye'ye Mali'den haber geçen tek muhabir olan Cumali Önal'dır. Önal, ülkeye askeri müdahalenin başından sonuna kadar gazetesine benzeri olmayan haberler ulaştırdı. Timbuktu'nun Mali ve Fransız askeri güçleri tarafından ele geçirilmesinden önce Önal'ın kaleminden şu türden bilgiler ediniyorduk mesela: 'Kendisini dindar olarak tanıtan üniversite öğrencisi Seku Abdullayt, (...) el ve kol kesen, camileri havaya uçuran, televizyonları yasaklayan, ancak perde arkasından gayri meşri her türlü insan, uyuşturucu ve mal ticareti yapan bu grupların bölgede tutulmasının zor olduğunu ifade ediyor.' Önal, Fransız askerlerinin ülkede nasıl karşılandığını da şöyle tasvir ediyordu: 'Mali ordusunun yanında yer alarak isyancıları püskürten Fransızlara hayranlık ise tavan yapmış. Fransız bayrağı her tarafta Mali bayraklarının yanındaki yerin almış.'

Zaman gazetesinin –yine Önal kanalıyla- Timbuktu'nun isyancıların elinden kurtuluşunu ana sayfasında manşete çıkardığını da hatırlatayım. Manşete çıkarılan bu haberde de şehirde türbelerin, kütüphanelerin isyancılar tarafından tahrip edildiği anlatılıp ek olarak da şu bilgiler veriliyordu: 'İsyancıların koyduğu kurallar, en çok kadınların hayatını zorlaştırmış. Şehrin duvarları, İslami sloganlarla dolu. Bir kısmı silinirken ya da üzeri karalanırken bir kısmı hâlâ duruyor. Kentin girişinde 'İslam'ın minaresi ve şeriatın uygulandığı kente hoş geldiniz' ifadesi yer alıyor. Kent içinde de İslam Polisi ve İslam Mahkemesi gibi tabelaları görüyoruz.'

Önal'ın önemli gördüğüm bir izlenimi de şöyleydi: Dünyanın konuştuğu Mali, İslam ülkelerindeki medya tarafından ise neredeyse hiç izlenmiyor. İslam ülkelerindeki bir kısım medya, Fransız müdahalesine destek verirken bir kısmı ise Selefi ya da El Kaide bağlantılı gruplara 'İslamiyet'i ve Mali'yi savundukları' gerekçesi ile toz kondurmuyor.'

Toparlayacak olursak:

Zaman'ın yayınını sadece gazetecilik açısından değil, Mali'de olup bitenlerin iyi anlaşılması açısından da önemli buldum. Ülkenin kuzeyinde hakim olup güneye ilerlemeye başlayan bu 'isyancılar' kimdi, ne istiyorlardı? Yönetimleri altına giren şehirlerdeki uygulamaları nasıldı? Takdir edersiniz ki, bu soruların cevabı kestirmeden 'İslami mücadele' denilerek geçiştirilebilicek türden değildir ve Türkiye'deki İslami kesimin de konuya ilişkin açık-seçik bilgilere ulaşması hakkıdır.

HABERE YORUM KAT

4 Yorum