1. YAZARLAR

  2. RIDVAN KAYA

  3. Cezalandırmak İçin Şüphe Yeterli midir? Ayrıca Delil Aranmaz mı?
RIDVAN KAYA

RIDVAN KAYA

Yazarın Tüm Yazıları >

Cezalandırmak İçin Şüphe Yeterli midir? Ayrıca Delil Aranmaz mı?

13 Mayıs 2019 Pazartesi 16:42A+A-

Mehmet Üvet 1955 doğumlu Van’ın Özalp ilçesinde yaşayan bir Karayolları çalışanı. 15 Temmuz sonrasında FETÖ ile irtibatlı olmak ithamıyla yürütülen soruşturmalar ve açılan davalar neticesinde takibata uğramış on binlerce kişiden biri. Hakkında yürütülen soruşturmaya istinaden işinden ihraç edildiği gibi, Van Ağır Ceza mahkemesinde yapılan yargılanması neticesinde terör örgütüne yardım etmek suçundan 2 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırılmış.

Mehmet Üvet’in dosyası Türkiye’de 15 Temmuz sonrası hakim kılınan ‘hukuk anlayışı’nın bir özetini sunuyor. İnsanların ne tür gerekçelerle işlerinden olduklarını, hapis cezalarına mahkum edildiklerini gösteren sayısız örnekten biri! FETÖ davalarının yürütülme biçiminden ve mağduriyetlerden şikayet eden herkesi “15 Temmuz’da yürütülen tanklar ve katledilen 250 can” söylemiyle susturmaya kalkışanlar açısından pek bir anlam ifade etmeyebilir ama sonuçta ailesiyle birlikte mağduriyet yaşadığını, haksızlığa uğradığını düşünen bir insanın hikâyesi var karşımızda.

Legal Bankaya Para Yatırma Suçu!

Mehmet Üvet savunmasında FETÖ’cülükle uzaktan yakınan hiçbir ilişkisinin olmadığını; 2014 yılında oğlunun borçları nedeniyle İstanbul Gaziosmanpaşa’da bulunan dairesini satması için oğluna vekalet gönderdiğini; oğlunun daireyi satıp borçlarını ödediğini ve kalan 110.000 TL’yi çalınır korkusuyla 24 07 2014 tarihinde aynı mahallede bulunan Bank Asya’da kendi adına katılım hesabı açarak yatırdığını; bilahare bu parayı çekerek Eminevim’e yatırdığını ve bu yatırım ortaklığı aracılığıyla hanımı adına bir ev satın aldığını belirtiyor.

Savunmasında hanımının Özalp gibi PKK tehdidinin yoğun yaşadığı bir bölgede 2002 yılından beri AK Parti kadın kolları içinde faaliyet yürüttüğünü, yöneticilik görevinde bulunduğunu, Belediye Encümen üyeliği yaptığını, bu yüzden ailece tehditler aldıklarını ve emniyet tarafından kendilerine koruma teklif edildiğini ifade eden Mehmet Üvet FETÖ ile ne geçmişte, ne de suçlamaya konu olan dönemde hiçbir bağlantısının olmadığını ısrarla vurguluyor.

Van 5. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunulan iddianamede Savcılık Mehmet Üvet’in Bank Asya’ya para yatırarak terör örgütüne destek olduğunu iddia ediyor. Sanık hakkında başka hiçbir iddia, belge, delil yok. Örgütle irtibatına karine teşkil edecek başka hiçbir gösterge mevcut değil. Ama bu durum savcılık açısından bir sorun teşkil etmiyor. İddianamede yer alan şu satırlar bu ülkede ‘terör örgütüyle irtibatlı olma” ithamının ne kadar sıradan bir şey olduğunun belgesi gibi:

“…Neticede, Yargıtay 16 Ceza Dairesinin mezkur kararlarında bahsedildiği şekilde, TCK'nın 314/1. Maddesinde nitelikleri belirtilen silahlı terör örgütü olduğu hususunda kuşku bulunmayan FETÖ/PDY Terör Örgütüne katıldığı, bağlandığı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girerek örgüt içerisinde süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerde bulunduğuna dair delil elde edilemeyen faillerin, örgüt liderinin çağrısı üzerine örgütün yönetimindeki Asya Katılım Bankası'na para yatırmak, örgüte ait yayınları okumak/bulundurmak, örgütle irtibatlı olduğu için kapatılan sendikaya üye olmak, 17/25 Aralık sürecinden önce sohbetlere (örgüt toplantılarına) katılmak ve buna benzer eylemlerinin, silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapısına dahil olduğunu gösterir biçimde çeşitlilik, devamlılık ve yoğunluk içermemesi karşısında örgüt üyesi olmamakla birlikte "örgüte yardım etme" suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.”

Yani özetle denilen şu: Haklarında üyelikle ilgili somut bağlar söz konusu olmayan kişileri cezasız bırakmak olmaz, mutlaka bunların da kulaklarını şöyle iyi bir çekelim!

İddianamede yer alan cümlelere dikkat edilirse ‘suç’ unsurlarının yasal bankaya para yatırmak ve sendikaya üye olmaktan, kitap bulundurmaya ve sohbetlere katılmaya kadar uzatıldığı görülebiliyor. Bunun 17/25 Aralık öncesini de kapsayacak şekilde vurgulanması da ayrıca dikkate değerdir!

Hangi Somut Olay?

Ve Van 5. Ağır Ceza Mahkemesi 16 04 2019 tarihinde 2019/253 esas sayılı kararıyla Mehmet Üvet’i terör örgütüne üye olmamakla birlikte bilerek yardım etmek suçlamasıyla önce 5 yıl, bilahare indirim hükümlerini uygulayarak 2 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırıyor.

Mahkemenin gerekçeli kararına baktığımızda sayfalar boyunca FETÖ örgütünün nasıl bir terörist yapılanma olduğuna; 1959’dan başlayarak adım adım nasıl bir strateji izlediğine; 2007 yılından itibaren Ergenekon, Balyoz davalarında ne tür kumpaslar tezgahladığına, sonraki gelişmelere ve en son 15 Temmuz kalkışmasının nasıl canavarca bir ruhla icra edildiğine dair bir dizi değerlendirme okuyorsunuz. Ve sonuç kısmında bold yazıyla, “Bu değerlendirmeler ışığında somut olay incelendiğinde” kalıp cümlesinin ardından nihayet sanık hakkındaki hüküm cümleleri geliyor.

Yasal olarak açık tutulan bir bankaya para yatırmanın suç sayılmasındaki garabeti bir yana bırakacak olsak dahi, mahkemenin karar verirken sanığın savunmasında ifade ettiği bankaya parayı nasıl ve niçin yatırdığına dair izahları hiçbir şekilde dikkate almadığı görülüyor. Sanığın mahkumiyetine gerekçe olarak gösterilen bankaya para yatırma dışında adı geçen örgütle ilişkisini destekleyecek tek bir delil ortaya konulmuyor.

Fethullah Gülen yapılanması gibi çok geniş bir alana yayılmış ve pek çok faaliyet organize etmiş bir örgütle irtibat içinde olduğu iddia edilen bir kişinin kendisinin ve aile bireylerinin hayatlarında ve ilişkilerinde bu yönde bir eğilimi gösterecek bir bulguya rastlanmamış olmasının garipliği nedense hiç umursanmıyor.

İthamın Delile Dönüşmesi

Benzeri pek çok davada olduğu gibi bu mahkûmiyet kararında da evrensel bir hukuk kaidesi olan “şüpheden sanık yararlanır” ilkesinin çöpe atıldığını ve adeta “şüphe cezalandırmak için yeterlidir” mantığından hareket edildiğini görüyoruz. Karşılaştığımız şeyi bir anlamda “yargılamadan evvel peşin mahkûmiyet” olgusu şeklinde tanımlamak yanlış olmaz.

Bu önyargılı tutumu gerekçeli karar metninde daha savcılık iddiaları sıralanırken hissediyorsunuz. Savcılık sanığı suçlarken “Sanığın 672 sayılı KHK ile Karayolları Genel Müdürlüğü Karayolları 11.Bölge Müd. Görevli iken örgüt ile iltisaklı olduğu gerekçesi ile ihraç edildiği”ni vurguluyor. Bu ifade zaten örgütle ilişkisi kesinleşmiş bir kişiden söz edildiği intibaı veriyor.

Oysa zaten sanığın KHK ile ihraç nedeni de yargılamasına konu olan aynı suçlamaya, bankaya para yatırma eylemine dayandırılmıştı. Yani çark şöyle işliyor: Size isnat edilen bir fiilden dolayı yargıya gitme hakkı verilmeden, idarenin kararıyla işten atılıyorsunuz. Sonra bu karara yargılandığınız davada ‘örgütle iltisaklı’ olduğunuzun delili muamelesi yapılıyor! Ve fasit dairede sadece sanıklar değil, hukuk da boğuluyor!

Mehmet Üvet’in dosyası şimdi Erzurum İstinaf Mahkemesinde ele alınacak. Muhtemelen benzeri pek çok davada olduğu gibi mahkeme kararı onaylanacak. Çünkü ‘devlet sorumluluğu’yla davranan herhangi bir kurumun ‘ülkemizin içinden geçtiği şu kritik dönemde’ aykırı davranması, maraza çıkartma anlamına gelecek bir tavır sergilemesi beklenen bir durum değil!

Ne yazık ki, uzunca bir müddettir yargı mensupları, güzel bir oyun çıkartıp görevlerini bihakkın yapmak yerine, ayaklarına gelen topu kaptırıp zor duruma düşmemek için gelişigüzel takım arkadaşlarına paslayan, “aman bende kalmasın da, nereye giderse gitsin” diyen yorgun ve bezgin oyunculara benziyorlar. Umarız bu davada da aynı şey tekrarlanmaz ve konjonktürel kaygılar ve yaklaşımlarla cezalandırma mantığı yerine hukukun evrensel ilkelerine uygun davranıldığını görmek mümkün olur!

YAZIYA YORUM KAT

5 Yorum