Carrefour Express ve Çanakkale
Ak Parti Hükümeti ile birlikte tekrar keşfedilen ve adeta mucizeleştirilerek TC’nin küllerinden yeniden doğuş efsanesi olarak sunulmak istenen Çanakkale savaşları bilindiği üzere sonun başlangıcının ilk adımıydı. Bir ölçüde de emperyalistlerin Osmanlı paylaşım projesinin provalarından belki de sadece bir tanesiydi. Kabaca 1877 den bu yana gelen süreçte Osmanlı ardı ardına aldığı yenilgiler sonucunda ipin ucu tamamen kaçmış İngiltere Fransa ve Rusya başta olmak üzere zamanın emperyalist güçleri pastadan en büyük payı kapmak adına yapmadıkları entrika hile zulüm ve katliam kalmamıştı. Bu anlamda Çanakkale savaşları 1.Dünya savaşının cephelerinden bir cepheydi ve bir Filistin’den bir Yemen’den bir Hicaz’dan farklı hiçbir tarafı yoktu. Mukadder olanı bekleyen Osmanlı Paris’in ikinci sınıf meyhanelerinde ilim (!)tahsil etmiş olan İttihat Terakki’nin kafa adamlarının da içeriden altını oyması sonucunda tutunacak veya sığınacak hiçbir dalı ve gücü kalmamıştı.
Çanakkale’nin bu yıl 95.yılı.“Resmi“ kutlamalardaki atılan nutuklara baktığınız da zannedersiniz ki sanki Çanakkale’de tarihte eşi benzeri görülmeyen bir mucize gerçekleşmiş. Öylesine hamaset öylesine abartı ve aşırı duygusal yorumlar ve sözler sarf ediliyor ki anlamak mümkün değil. Çanakkale üzerinden yeni bir Türklük aşısı tutturulmaya çalışılıyor. Mesela deniyor ki Çanakkale anlatılırken “Türk olabilmek düşmanına ölmeden önce su verebilmektir” Böyle bir cümleyi sarf eden zihniyete ne demek lazım bilmiyorum. Koca Başbakan ABD ve İsveç ‘e Çanakkale’den cevap veriyor.”Türk milleti parlamentolara sığmayacak kadar azizdir şanlıdır” falan. Güya Ermeni tasarısına olumlu oy kullanan bu ülkelere gözdağı veriyor.
Türkiye’nin her tarafı Çanakkale ile yatıyor Çanakkale ile kalkıyor. Devlet tüm imkânlarını seferber ediyor. Daha azgın bir kutlama nasıl yapılabilir daha ırkçı daha faşist daha dayatmacı bir Çanakkale efsanesi nasıl yaratılabilir bunun üzerine kafa yoruyor. Hala Seyit Onbaşılardan medet bekliyor. Fakat yine de beklenen olmuyor ve aziz (!) Türk halkı kutlamalara karşı yeterince duyarlı davranmıyor. Stadları salonları meydanları doldurmuyor. İşine gücüne bakıyor necip (!)Türk milleti. Menfaati nerdeyse oraya koşuyor.
Bu vesileyle şahit olduğumuz bir olay.
Sapanca’da da yine aynı tablolar yaşanırken TC açısından trajikomik bir durumda yaşandı. Çanakkale ile ilgili kutlama programı ile Carrefour Express mağazasının açılışı aynı saate denk geliyor. Çanakkale programında şiirler tarihten kesitler sine vizyonlar devlet büyüklerinin önlerindeki kağıtlardan okudukları metinler çocuklara hiç anlamadıkları marşları okutmalar atalarla övünme v.s. v.s. Kısacası yok yok Çanakkale programında. Ama halk da yok. Sadece protokol ve emirle getirilenler.
Diğer yanda Carrefour Express açılışında ise iki palyaço ile hızlı ve alışverişi körükleyen bir market müziği o kadar. Ama marketin önü kalabalık mı kalabalık. ”Ucuza bir şey kapatırım”, ”Belki bir ikram olur karnımı doyururum”, “Bu gürültü de neyin nesi”, “Aaa palyaçoya bak” düşünceleriyle Çanakkale ruhundan uzak bambaşka bir Türk milleti var orada. Elin Fransızına kanmış gafil Türkler.
Müziğin ritmiyle garip garip hareketler yapan palyaçoya bakarken ne düşündükleri bilinmez ama Çanakkale’yi düşünmedikleri kesin.
YAZIYA YORUM KAT
Birinci Dünya Savaşı aslnda emperyal ülkelerin paylaşım savaşıydı. Bu paylaşımdan Osmanlı da pay kapmak için savaşa girdi. Yani Osmanlıdaki amaç da aslında emperyal bir düşünce ve sömürme zihniyetiydi.
Yanıtla (0) (0)bkz:(Resmi İdeoloji Sözlüğü;Fikret Başkaya)
Sayın Hamza Türkmen rica etsem Serdar Arsevenin “Özür dile Başbakan!..” yazısı içinde bir değerlendirme yapabilirmisiniz?
Yanıtla (0) (0)------------------------
Başbakan’ı hedef alan kampanyaya bakın;
Diaspora, Ermeni lobisinin birbiri ardına çıkarttığı “soykırım” kararlarına tepki olarak, “İllegal faaliyetler içindeki Ermenilerin durumunu değerlendirebileceklerini” söyledi diye...
“Hukuk neyi gerektiriyorsa onu yapacaklarını” ifade etti diye...
Ne hezeyanlar...
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Başbakan’ı, kaçak çalışan Ermenilerden “Özür dileyecekmiş!..”
Öylesine çığırdan çıkmış ki adamlar; “taraf”lısıyla, “taraf”sızıyla...
Resmen;
“Ermenileri soykırıma tabi tuttuğunuzu kabul edin” çağrısında bulunuyorlar.
Hiç sevmem o lafı ama yeri geldi;
“İhanet”in dik alâsı!..
Tarihi yargılamak, Parlamentoların mı, yoksa “namuslu” tarihçilerin mi işidir?..
Belgeler mi konuşacak, yoksa “satılık” parmaklar mı?..
ONLAR NEYSE DE MUHAFAZAKÂR TAKIMINA NE OLUYOR!..
Evet; bir de bunlar var; dünyaya solun “bacak arasından” bakan hastalıklı muhafazakârlar!..
Onlar da, Başbakan’ın bu haklı tepkisine ya “sessiz” kalarak, ya da “satır aralarında çakarak” destek veriyorlar.
Başbakan tahmin ediyordur herhalde, ayağı kaydığı anda, “ilk itecek” olan da bu “ilkesiz” adamlar!..
YİNE YALNIZ KALDIK, KAVANOZ DİPLİ DÜNYADA!..
“İllegal faaliyetler içindeki Ermenilerin durumunu gözden geçireceğiz” sözünün neresinde yanlış var?
Ne yapacaktı, “Kaçak çalışanları koruyup kollayacağını” mı söyleyecekti.
Ermeni’nin “teröristi bile” mübarek bu “adam”lar için!..
“Hepsi Ermeni” ya; öyle bir “bağ” var aralarında!..
---------------------------------------
Selamlar...
Sinan Aslan
s.sinanaslan@gmail.com
Sezai kardeşimin manidar Çanakkale destanı ironisi akıllara şu traji-komik ve daha önemli soruyu getiriyor:
Yanıtla (0) (0)"Carrefour Geçilebilir mi?"
Toplumun modernizasyon süreçleriyle getirildiği hali düşündüğümüzde;
"Carrefour Geçilemez!" gibi bir kara mizah sloganı ortaya çıkıyor.
Kara mizah ama gerçek...
Palyaço'ları ve 'Cambaza Bak' misali örnekleri çoğaltmak mümkün.
Eline sağlık Sezai kardeş...
Savaş tamtamları çalınırken ve kapıya dayanmışken, Enver Paşa İngiltere’yi ziyaret eder.. Padişah’ın dâmâdı olduğu için, Başkomutan Vekilliği makamında bulunan 35 yaşlarındaki Enver Paşa, haliyle, sıfatı itibariyle, çok önemlidir ingiliz emperyalizmi için.. Çünkü, Enver Paşa, başta subayların maaşını bile ödemekte zorlanan ve Hazine’si İttihadçı’larla yağmalanmış bir Osmanlı’nın en yetkili adamı olarak, İttihadçı’ların başında bulunduğu rejim mekanizmasının ve ordunun para, silah ve diğer askerî donanımlarını elde etmeyi düşünmektedir. Ama, bunları elde edemez..
Yanıtla (0) (0)Osmanlı’nın kıskacında bulunduğu müzayaqa, derin sıkıntı ve ızdırar halini anlayan Almanya, İttihadçı’ların ihtiyaçlarını fazlasıyla karşılayınca..
Ortada herhangi bir saldırı sebebi henüz yokken, Goben ve Breslau isimli iki ünlü alman zırhlı savaş gemisi, Boğaz’lardan geçip, Osmanlı Bayrağı takarak Karadeniz’e açılmış ve henüz ortada ‘savaş açıldığı’na dair bir bildirim de olmaksızın, Midilli ve Yavuz adını verilen bu savaş gemileri, Rusya’nın Odesa ve Sivastopol liman şehirlerini topa tutuvermişti..
(İttihadçılar genelde almancıydı.. Mehmed Âkif de öyleydi.. M. Kemal ise, o zaman hem o kadar etkili değildi ve hem de duruma göre, hangi taraf güçlü ise o tarafa yakınlık gösteriyordu ve savaşın almanların aleyhine sonuçlanacağının derin işaretleri ortaya çıkmaya başladığı 1917’lerden sonra ise, ingilizci eğilimlilerle birlikte olmaya ağırlık verecekti..) …
Çanakkale savaşları, evet, askerî açıdan, gerçekte, ingiliz generalleriyle alman generallerinin bir ‘savaş oyunu’ ve ‘savaş san’atını sergileme’ vasıtası idi..
I. Dünya Savaşı, emperyalist bir savaştı. Ve emperyalist Almanya'nın müttefiki Osmanlılar, Maraşal Limon San Vonders komutasında Alman çıkarları için ölüme gönderildiler.
Yanıtla (0) (0)Ermeni soy kırımına "İttihat Terakki darbecilerinin bir operasyonuydu" diyemeyen T. Erdoğan, yine İttihad Terakki'nin sonra da Kemalizmin dayattığı maymunlaşma sürecini ifade eden Türk ulusçuluğuna methiler düzerek AÇILIM POLİTİKALARINI yüzüne gözüne bulaştırıyor. Adeta Ergenekoncu ırkçı söylemle paralelleşiyor. Danışmanlarıyla beraber ya büyük bir cahilliği taşıyorlar ya da darbecileri sakinleştirmek için "müdahane" cahilliği yapıyorlar. Ama halkın da umurunda filan değil. Bu çelişkiyi Sezai kardeş güzel sergilemiş. Teşekkürler.
Ama gözardı edilen bir şey varki Osmanlının 1.Dünya savaşına gönüllü olarak katıldığı. O dönem yükselen bir güç olan Almanların peşine katılarak kaybettiği toprakları geri alma planı yapılıyordu. İlk saldıran da yine Osmanlıydı. Zaten emperyalist dengeler ile ayakta kalabilen Osmanlı kendi sonunu kendisi hazırlamış oldu. Savaşa katılmasaydı belki şu an ki durumdan daha farklı bir durum da olabilirdi.
Yanıtla (0) (0)Emperyalistlerin Osmanlıyı işgal etme amaçlarının olduğunu zanetmiyorum. Osmanlı topraklarına asker çıkardıkları yerleri bile daha sonra kendileri terk etti. Giderlerken arkada bir "kurtuluş savaşı" hediye ettiler.
Hep deniliyor ya Çanakkale de beraber savaştık. Doğru da niye savaştık?
yahuu hiç kimse neden merak etmez. çanakkale'den geçmeye çalışan gemiler ne taşıyordu ve nereye gitmek istiyorudu. adamların çanakkaleyi geçmekteki ısrarları nedendi.
Yanıtla (0) (0)gemilerin ne istanbul'u ve nede osmanlı topraklarını işgal etme gibi bir niyetleri yoktu. şayet bu kuvvetlerin osmanlı topraklarını yada istanbul'u ele geçirme gibi bir niyetleri olsaydı anadolu'nun akdenize bakan her hangi bir şehrine asker çıkarırdı rahatlıkla. mesela izmir'e yanaşır işgale başlardı. yada farklı bir coğrafi bölgeden. çanakkale'yi geçmeye çalışan gemilerin ne osmanlıyla neden istanbul'a bir işleri vardı. gemiler yanlızca çarlık rusyasına yardıma gidiyorlardı. rusya kendi müttefiklerinden içindeki bolşevik ihtilalcilere karşı yardım talep etmişti. lakin türkiye'nin o zamanki müttefiği ise bu yardımın önü kesilsin istiyordu. ve nitekim öylede oldu. işin garip tarafı 250 bin şehidin verildiği söylenen müslümanlara kim komuta ediyordu biliyormusunuz. bir Alman general. yani gayri müslim bir adamın komuta ettiği savaşta müslümanlar şehit oluveriyordu. ha bu arada unutmadan 1917 rus ekim devrimi sonrasında V.İ.Lenin'in çanakale'ye ilişkin değerlendirmelerini mutlaka bulup okuyun. lenin ru çarlığına yardımların çanakkale'de kesilmesinin 1917 ekim devriminin gerçekleşmesinde önemli rol oynadığını minnet ve şükran duyarak anlatıyor.