1. YAZARLAR

  2. Bülent Korucu

  3. Büyükanıt'ın ne söylemesini isterdiniz?
Bülent Korucu

Bülent Korucu

Yazarın Tüm Yazıları >

Büyükanıt'ın ne söylemesini isterdiniz?

01 Ağustos 2008 Cuma 04:54A+A-

AK Parti'yi kapatmama kararının açıklandığı gün medya ordusu, Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt'ı kuşatmış, ağzından laf almaya çalışıyor.

Israrlı sorular karşısında Org. Büyükanıt, imalı ve iğneleyici üslupla karşı atağa geçiyor: "Benden nasıl bir yorum bekliyorsunuz? Bu soruyu gerçekten cevaplamamı istiyor musunuz, bunu doğru buluyor musunuz? Hadi çekinmeyin söyleyin." Demokrasi ve hukukun üstünlüğünün en önemli savunucusu olması gereken medya, bir askerden bu konuda ders alıyor: "Asker olarak en yüksek mahkemenin kararına nasıl yorum getirebilirim? Bunu benden bekleyemezsiniz. Bekliyorsanız söyleyin. Herhalde beklememeniz lazım." Bizim demokratik standartlarımızı gösteren bu durum yeni değil. Emekli Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök de demokratlığının sorgulanmasına anlam veremediğini ifade etmek zorunda kalmıştı. Özkök, pazunun ve kaba kuvvetin hükmünü sürdürmesini isteyen çağdışı kafalara 'Biz beynimizle ve aklımızla masaya vururuz. Yumruğumuzla değil.' sözleriyle ders vermişti. Yine Büyükanıt, Ergenekon soruşturmasıyla ilgili ısrarlı sorulara 'Hukuki olarak bir düşünün neden konuşmadığımı.' cümlesiyle karşılık vermişti.

Kastamonuluların meşhur ifadesiyle her şeyin mümkün olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Medyanın, askere siyasetçileri dövdürmeye çalışması garabetin küçük parçası. Kapatma kararını beklerken ciddi ciddi, kapatma olmadan siyasi yasak gelebilecek isimler speküle ediliyordu. Anayasa'nın 'Kapatmaya eylem ve beyanları ile sebep olanların' siyasi yasak kapsamına alınabileceğini açıkça yazmasına rağmen insanlar, bu uçuk ihtimali tamamen dışlayamıyordu. Yüksek mahkemenin yazılı hukuku yok saydığı, kendini yasa koyucu gibi konumlandırdığı o kadar çok örnek sıralanıyordu ki, sadece 'olmamalı' diyebiliyorduk. Elimizdeki anayasaya rağmen, korumakla yükümlü mahkemenin onu ihlal edebileceğine ihtimal veriyorduk.

Herkes mahkemenin kararından sonra AK Parti'nin yapması gereken restorasyon ve güven tazeleme hamlelerine odaklanıyor. Hâlbuki medya ve yargının da aynı ameliyelere ihtiyacı var. Medya kısmı, bugünkü kadrolarla umutsuz vaka gibi. En azından yargının bunu gerçekleştirmesi lazım. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın siyasetçilere yaptığı, 'aranızda uzlaşın, bizim üzerimizden siyasi mücadele yapmayın' anlamına gelen çağrısı başlangıç olabilir. Mahkemenin kendisi de siyasallaştırılmaktan rahatsız. Bunu en yüksek sesle ilan etmiş oldular. Kılıç, kararın içeriği değilse bile süreci ve hızıyla ilgili olarak 'ekonomik, sosyal ve siyasal önemi' göz ardı edemediklerini belirtti. Başkan ifade etmese de bu önemin kararın niteliğine aksettiğini söylemek yanlış olmaz. Kararı, Anayasa Mahkemesi ile ilgili restorasyonun ilk adımı olarak değerlendirebiliriz. Verdiği 9 kapatma davası Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne giden ve 8'i hakkında Türkiye'ye müeyyide uygulanan bir mahkemeden bahsediyoruz. Altında imzamız olan uluslararası anlaşma ve sözleşmelerin bağlayıcılığı ötesinde, 9'da 8 'mahkûmiyet' itibar zedeleyici bir durum.

Dava AK Parti için hayati değer taşısa bile ülke ve demokrasi açısından anlamı daha büyüktü. Önemli olan demokrasi gemisinin yürümeye devam etmesi. Kaptanlar, tayfalar değişir; partiler liderler gelir, gider. Yeter ki halkın gözünde demokrasi çözüm olmaktan çıkmasın. Kararın en olumlu yanı bu bence. Haber direktörümüz Selahattin Karakış'ın latifesiyle bitireyim. Anayasa Mahkemesi, 22 Temmuz seçim sonuçlarına yakın bir oranla kapatılmama kararı verdi. 11 üyenin beşi, yani yüzde 45,4'ü kapatmama yönünde oy kullandı.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT