
“Biz çimlere doğru koşan bir koyun sürüsü gibiyiz”
Amerikan askerleri etrafımızda durup İsrail ordusunun tanklarla ilerleyeceğini ve buradan ayrılmamız gerektiğini söylüyorlar. Bize yardım almak için yeterli zaman vermiyorlar.
Ruwaida Amer’in Electronic Intifada’da yayınlanan yazısını Barış Hoyraz, Haksöz Haber için tercüme etti.
37 yaşındaki kuzenim Mahmud Amer, namı diğer Ebu Ahmed, şehrin batısındaki Han Yunus mülteci kampında, evinin yıkıntıları üzerinde kurulan bir çadırda yaşıyor. Eskiden elektrikçi olarak çalışıyordu, ancak çoğu kişi gibi savaşta işini kaybetti.
Ekim 2023'ten bu yana yaklaşık 45 kilo verdi ve şu anda 110 kilo civarında. Son derece zayıf ve güçsüz, zar zor yürüyebiliyor ve artık dağıtım noktalarından karısı Tahrir ve çocukları Ahmed (12), Cevad (10), Muhammed (7) ve Vefa (5) için galonlarca su taşıyamıyor.
Onunla geçtiğimiz Temmuz ayında Han Yunus'taki evinde görüştüm. Yıkılmış odalardan birinde oturduk, bu oda artık yemek pişirmek için ateş yaktıkları oda.
Mahmud karşımda çok yorgun bir şekilde oturdu ve öfkesini kontrol edemediğini ve odaklanamadığını söyledi. Bu zorlu gerçeği artık kaldıramadığını söyledi.
Öldürülebileceğini bildiği halde, yardım almak için Gazze İnsani Yardım Vakfı merkezlerine gitmekten bir an bile tereddüt etmediğini söyledi. Çocukları açtı ve ekmekleri yoktu. Gitmek zorundaydı.
İşte kendi sözleriyle anlattığı hikayesi:
Tüm merkezlere gittim
“Gazze Şeridi'nin güneyindeki tüm merkezlere gittim: al-Alam kavşağındaki [Refah'ta] merkez, Morag merkezi [Han Yunus'ta] ve el-Şakuş merkezi [Refah'ta]. Sabah saat 7'de uyandığımda, bu merkezlerin ne zaman açılacağını düşünüyorum, genellikle sabah saat 10'da açılıyorlar.
"Güçlü bir insan olduğumu söyleyemem – hayır – yaşadığım olaylardan çok korkuyorum. Evden çıkarken anneme, sağ salim dönmem için dua etmesini söylüyorum.
“Oraya arkadaşlarım olmadan tek başıma gidiyorum, çünkü hiçbirimizin ölmesine neden olmak istemiyoruz. Her birimiz oraya gitme kararının sorumluluğunu üstleniyoruz. Bir vatandaş olarak, yardım merkezinin organize ve vatandaşlar olarak [yiyecek almak için] güvenli bir yol olacağını, hayatlarımızı tehlikeye atmayacağını düşünmüştüm, ama gördüğüm gerçeklik beni şok etti.”
Biz otlara koşan bir koyun sürüsü gibiyiz
El-Şakuş ve Morag merkezlerindeki deneyimlerini şöyle anlattı:
“Burası çok kalabalık, her yerden insanlar dağıtım merkezine geliyor. İnsanların yürüyebildiği birkaç metre genişliğinde bir yol var ve her iki yanında dokuz metreden yüksek kum bariyerleri ve arkalarında İsrail tankları var. İsrail ordusu sebepsiz yere vatandaşlara ateş ediyor. Her yere rastgele kurşunlar sıkılıyor.
“Çok sayıda insan için yeterince geniş olmasa da o yolda yürümek zorundayız. Ordu, yolun her iki tarafında yürüyen insanları gördüğünde onlara ateş açıyor.
“Merkez açıldığında, Amerikan askerleri yere yiyecek kolileri attığında insanlar bir şeyler almak için hızla koşuyor ve kimse insanları organize edip her birine bir yiyecek sepeti vermeden insanlar bunları kendileri alıyor.”
[Editörün Notu: GHF siteleri, ABD ordusu tarafından değil, silahlı ABD yüklenicileri tarafından işletilmektedir.]
“Büyük bir kaos var, sanki otlara doğru koşan bir koyun sürüsü gibiyiz ve ya yiyecekleri almayı başarırız ya da başaramayız. Yardıma ulaştığımızda, ordu bizi oradan uzaklaştırmak için bize daha fazla ateş etmeye başlar. Bu koliler ağırdır ve yiyecek paketleri yere düşer. İsrail ordusu bizi hedef olarak görür ve bizi öldürmek için ateş eder.”
Hayatımdaki her şey kötüye gitti
“Bu merkezlerin açılmasından bu yana [Mayıs 2025], her gün oraya gidiyorum ve sadece iki kez bir şeyler elde edebildim, ama ne yazık ki bunlar da insanlardan geriye kalanlardı.
“İlk kez bir şeyler elde edebildiğim yer Morag yakınlarındaki yardım dağıtım merkeziydi. Her gün eli boş döndüğüm için oraya tamamen çaresiz bir halde gittim.
“Etrafımda kadınların ve erkeklerin, ordunun kurşunlarıyla yere düşmesini gördüğüm için daha fazla risk alamazdım, ama bir keresinde daha fazla risk almaya karar verdim.
“İnsanlar bir şeyler alabilmek için merkeze hızla hücum ettiler. Koşuyorlardı ve ben yere çöküp yere düşenleri toplamaya başladım – konserve fasulye, bezelye ve mercimek torbaları. Bir torba aldım ve her şeyi içine koydum. İnsanların ayakları vücuduma zarar veriyordu, ama çocuklarım için dayanmaya çalıştım. Daha fazla sürünerek ilerleyemedim ve ayaklarının altında boğulmamak için ayağa kalktım.
“Bu yolculukta yaklaşık yedi saat geçirdim, 14 kilometre yol kat ettim ve bu yolun çoğunu rastgele yapılan ateşten kaçmak için koştum. Eve döndüğümde annem ve eşim bana silah seslerini duyduklarını ve benim için çok endişelendiklerini söylediler.
Bu merkezlerde aşağılanıyoruz ve insan olarak onurumuz saygı görmüyor. UNRWA'da [BM Filistin Mülteciler Ajansı] alıştığımız gibi bir organizasyon yok. Amerikan askerleri etrafımızda durup İsrail ordusunun tanklarla ilerleyeceğini ve buradan ayrılmamız gerektiğini söylüyorlar. Bize yardım almak için yeterli zaman vermiyorlar.
Bugün bir şey almak için güneşin altında uzun bir mesafe yürüdüm. Öleceğimi biliyorum, ama başka seçeneğim yok. Bunu yapmak zorundayım. Hayatımın eskisi gibi olmasını istiyorum.
“Hayatımdaki her şey kötüye gitti ve kaybettiğim şeyleri nasıl geri kazanacağımı bilmiyorum. Tanık olduğum ölüm sahnelerini nasıl atlatacağım?”
*Ruwaida Amer, Gazze'de yaşayan bir gazetecidir.








HABERE YORUM KAT