1. HABERLER

  2. İSLAM DÜŞÜNCESİ

  3. Bir Anlatım Yöntemi Olarak Metafor
Bir Anlatım Yöntemi Olarak Metafor

Bir Anlatım Yöntemi Olarak Metafor

Bir içtihadî etkinlik olarak tefsir, iman ilkelerimizle uyumlu anlam bütünlüğü kapsamında yapılmalıdır. Bir yorum yöntemi olarak metaforik çaba da, dil, akıl ve muhkem nasların toplam bütünlüğü gözetilerek uygulanmalıdır.

30 Kasım 2013 Cumartesi 06:07A+A-

Ramazan YAZÇİÇEK’in Araştırması:

Giriş

Dil düşünceden ayrı değerlendirilemeyecek bir olgudur. Düşüncenin farklı ve zengin ifade biçimi olan işaret, sembol, metafor da dilden dolayısıyla yine düşünceden ayrı görülemez. Düşüncenin sınırları; delaleti, ifade şekillerinin (sembol) de hedefini belirler. İşaret ve semboller zihinde oluşan düşüncenin ve kavramların delaletiyle anlamlanır ve her türlü kasıt, amacın delaletine dair olup sembol ve işaretlerle temsil edilir.

Disiplinlerin ve kişilerin bilgi telakkileri kavramlara farklı anlamlar yükleme sebebidir. Bu durum aslında ontolojik bakışla doğrudan alakalıdır. Yine bu durum, ontolojik ve epistemik telakkilerin kavramlara anlam yüklemede daha etken olmasındandır.

Metaforik anlatım, dilin zengin kullanımı içinde önemli bir yere sahiptir. Bu tespit, ‘bütün düşünceler mi metaforik’ yoksa ‘bütün ifadelendirmeler mi metafor’ olduğu sorusunu akla getirmiştir. İlgili sorular, daha ziyade eşyanın isimlendirilmesiyle alakalı olup bilginin kaynağı konusuna dairdir.

“Zihinde oluşan kavramların her birinin farklı ifade şekilleri vardır ki, bunlara kavramların delaletleri denilmektedir. Düşünce ile dil arasındaki kopmaz bağı dikkate alan İslam mantıkçıları, İbn-i Sina ile birlikte mantık ilminde, dildeki kelimelerin farklı delaletlerini de değerlendirerek, kelimenin anlama delaletini ele alan “delaletü’l elfaz” konusunu mantık ilmine sokmuşlardır.”1

Metaforik okuma istenilen motivasyonu sağlaması açısından olumlu etkiye sahip olduğu gibi menkıbe kültürüne evirilme; bireylerin ve hatta toplumların akletmesi üzerinde olumsuz etki bırakma potansiyeline de sahiptir. Metaforik yöntem epistemolojisini bir anlamda bâtınî te’vil üzerine kurmuştur ve bu yönüyle de bâtınî te’vilin zafiyet tehdidi altındadır. Bu yazıda bizi ilgilendiren husus, ilahi mesajın anlaşılmasında metaforik yöntemin imkanı meselesi ve daha ziyade yöntemin sınırının nerede başlayıp bittiğinin mutlaka bilinmesi gerektiği zaruretidir.

İlâhî mesajın muhatabı olan insan, muradı anlamaya yönelik olarak her dönemde farklı yorum yöntemleri geliştirmiştir. Başvurulan yöntemler anlaşılmak istenen metin ile muvafık olabildiği gibi bizatihi murad edilen amaca muhalif de olabilmektedir. Burada murat edilen amacın ne olduğuyla ilgili bir mutabakatın olmaması, insanın bilinmeze muhatap kılınmasından ziyade, imtihanın/kulluğun ne ve nasıl olacağının cevabını Kur’an’da aranması gereğindendir.

Yaşamını ilâhî kasıtlara uyarlamak için çaba gösteren insan, kutsalı, yer yer farklı yorum yöntemleriyle yaşamına uydurmayı da hedeflemiştir. Yine bu yaklaşımda, asıl-usul uyumsuzluğu ve hatta murad edilen sonuca ulaşmak için bilinçli bir tercih (pragmatizm) söz konusudur. Bu tehlike, hiç kimsenin kendisini müstağni göremeyeceği potansiyel risk taşımaktadır. Tarihte ve hatta günümüzde farklı fırkalar tarafından değişik amaçlarla geliştirilen yorum yöntemleri bu riski taşımaktadır. Bu yaklaşımların kuşkusuz en muharrifi; hiçbir zaman kabul edilemeyecek olanı, Kur’an’ın zâhirîni hiçe sayarak bâtınî yorum(larını)u merkeze alıp itibar edenler, aşırı yorumlarını asıl kabul edenler olmuştur. “Bu düşünce ve yaklaşım tarzı, bâtınî te’vil geleneğini sürdüren ve “her zâhirin bir bâtını vardır; her tenzilin de bir te’vili vardır” anlayışını mezheplerinin en temel prensibi, hatta inanç umdesi addeden İsmâiliye’nin benimsediği yöntemdir.”2 Muharrifler kendi adlarına söyleyemedikleri düşünceleri tanrıya, peygambere söyletip bunu vahiy şeklinde sunmuş yapılan tüm eleştirileri de bu yolla reddetmişlerdir.

Metaforla anlatım, düşünceyi ifade etmenin estetik bir yoludur. Metaforik yöntemle bir düşüncenin daha edebi ve daha kapsamlı anlatımı amaçlanır. Bu ön tanımdan hareketle metaforla anlatımın Allah’ın dil ayetinin muhteşem imkân zenginliğinden olduğunu öğreniyoruz. Burada hikmetli ve estetik yol tercih edilirken temel sorun, ilgili yönteme belirlenen sınırların neredeliğidir. Sınırların bilinmesinde dikkatten uzak tutulmaması gerekli husus, öncelikle “sınır”ın ehemmiyetinin bilinmesidir. Sınırlar genel manada felsefe için farklı, edebiyat için farklı tasavvuf disiplini için daha bir farklıdır. Metafor yönteminin İslam’ın izahı için kullanılmasında korunması gereken sınırlar ise apayrıdır. Aslında konunun nirengi noktası tam da burasıdır. Yani yöntemin kullanılmasının probleme dönüşme alanı sınırların tayinindedir. Sınırların iç içe geçmesi, biri için mubah olan alanın bir diğeri için temel ilkelerle çelişme riski taşıması söz konusu olabilmektedir. Burada gerekli olan sınırlar aslında bizim açımızdan iman ilkelerimizle belirlenmiştir. Nitekim birçok ihtilafın kendisinden neşet ettiğine inandığımız sorun da, bilginin kaynağı sorunuyla alakalıdır. Biz Müslümanlara göre bilginin kaynağı vahiydir. İhtilaf ve inhirafların esas sebebi, vahyin dışında kaynak ittihaz etmedir. Yazının bütünlüğünde söylenmek istenen de metaforik anlatımın Allah’ın bir nimeti olduğu ve fakat sınırlarının doğru belirlenmesi gerektiğidir. Dolayısıyla burada dikkate alınması gereken husus, doğru sınırın ne, neresi olduğudur. Keza herkesin sınırı kendince doğrudur! Bilgi kaynaklarının çokluğunu iman ilkelerinin kendisinden alınması gereken vahiyle test etiğimizde birçok sorunun kendiliğinden ortadan kalkacağı muhakkaktır.

Metaforla anlatım, muhalefetin kendisi üzerinden yürütüldüğü bir imkândır. Meşruiyet arama vasıtası olarak da görülen bu imkân, örtük ama amaçlı bir tonlamayla ortaya konulmaktadır. Bazen bu yöntemle gizli/sırlı bir mesaj verilmek istenmektedir. Herhangi bir risk halinde ise farklı anlamlar mahfuz kılınmış, savunma için tetikte bulunulmuştur. İlgili yöntem, aynı sırlı dili kullananlar arasında bir tür iletişim kanalı olduğu gibi kendilerine zarar verme potansiyeli taşıyanlara karşı da korunma imkânı sağlamaktadır. Bununla bir manivela fırsatı elde eden taraflar gerek gördüklerinde kasıtlarını istedikleri manaya çekme yoluna gidebilmektedirler. Bu alandaki kaygılarımıza sebep olan malzemeyi, batınî, işarî tefsirlerde alabildiğine görmek mümkündür.

Yazının Devamı…

 

HABERE YORUM KAT