1. YAZARLAR

  2. Kürşat Bumin

  3. Bin Ali'yi nasıl bulurduk?
Kürşat Bumin

Kürşat Bumin

Yazarın Tüm Yazıları >

Bin Ali'yi nasıl bulurduk?

24 Ocak 2011 Pazartesi 13:38A+A-

Dünkü yazımın başlığında yer alan soruların ("Bin Ali'yi dün nasıl bulurduk, bugün nasıl biliyoruz?") ikincisini dün cevaplamaya çalışmıştım. Birinci sorunun cevaplanması da bugünkü konumuz olsun.

Bugün Suudi Arabistan Kralı'nın himayesine girmiş Bin Ali'nin son cumhurbaşkanlığı seçimi 24 Ekim 2004'de sonuçlanmıştı. Dün hatırlatmıştım: Oyların % 94.48'ini alarak. Bin Ali'nin ulaştığı bu müthiş skor 1987'deki seçim sonuçlarına göre (%99.44) bir miktar gerileme gösteriyorsa da, yine de diktatörün halkı tarafından ne derece sevildiğini ispata yeter de artardı bile. 2004 seçim sonuçları belli olunca bu "seçim"i konu edinen bir yazı yayımlamıştım. Bu yazıda biraz önce verdiğim 1987 ve 2004 seçim sonuçları arasındaki 5 puanlık farkı şöyle yorumlamışım: "Demek ki Tunus'ta demokrasi yavaş da olsa yerleşiyor!" Tunus'daki 84 seçimlerinde sadece cumhurbaşkanı seçilmemişti. Aynı zamanda cumhurbaşkanının partisi olan "Demokratik Anayasa Partisi" de gerçekten "ezici" bir çoğunlukla ipi göğüslemişti.

Şimdi bakıyorum da, sekiz yıl önceki bu yazıyı biraz da Mümtaz Soysal'ın Tunus'daki seçimleri konu edinen yazısının bende uyandırdığı duygu ve düşüncelerden hareketle yazmışım. Soysal'ın yazısı, bir "anayasa hocası" olması bakımından özellikle ilgimi çekmiş. Soysal'ın yazısından yaptığım alıntılardan birisi şöyle: "İster istemez 'Bu ne biçim seçim' diyeceksiniz. İşte, bu da 'o biçim' bir seçim: Aslında, tek partiyle ve tek liderle yönetilen, Burgiba'dan beri Müslüman bir toplumu, az çok Kemalist denebilecek yöntemlerle çağdaşlaştırmaya çalışan, bir yandan da Atatürk'ün iki deneyimine benzer biçimde 'ülkede muhalefet de bulunsun' isteyen bir rejimin seçimi."

Soysal'ın Tunus için yerinde bulduğu bir seçim bu. Hatta Tunus'un önünde bu tür bir seçimden başka seçenek yok: "Gerçekten, 'sistemin muhalifi' olarak bir tek Ettecdid var' diyenler çok. Ancak kabul etmeli ki, 'kökdendinci' siyasete izin verip sonra askeri darbeye sığınmak zorunda kalmış bir Cezayir'e benzemek istemeyen Tunus'in 'dinci' siyaseti yasaklayıp böyle bir geçiş rejimi uygulamaktan başka seçeneği kalmamıştı."

Soysal, Tunus seçimlerinden Türkiye olarak çıkartmamız gereken derslere ilişkin olarak da şöyle yazmış: "Bugün, kendindeki görüntülerden hayli endişe duyan bir Türkiye'nin Tunus'unki gibi bir denemeye daha fazla anlayış ve sempatiyle bakması gerekmez mi? Hele, özellikle, kendisi de benzer dönemlerden geçmiş ise."

Bu satırları "eski defterleri karıştırmak" amacıyla aktarmıyorum. Amacım, sekiz yıl gibi hiç de uzun sayılamayacak yakın bir geçmişte karşımıza çıkan -hem de bir anayasa hocasının kaleminden- bu türden yanlış ve tatsız değerlendirmeler ile bugün artık -nihayet- karşılaşmıyor olmamızın tadını çıkarmak! Yanılmıyorum herhalde; Bin Ali'nin arkasından ağıt yakan tek bir kaleme rastladık mı?

8 yıl kadar önceki bu yazıya dönemin Tunus Büyükelçisi ciddi bir tepki göstermişti. Büyükelçi önce telefonla sonra bir mektup-yazı ile, Tunus seçimlerinin ve Tunus'un siyasal sisteminin söylediğim gibi olmadığını belirtmişti. Kendisine söz verdiğim için gönderdiği açıklamanın bir bölümünü de sonradan bana ayrılan sütunlarda yayımlamışım. Yayımladığım bölüm şöyle bir şeymiş:

"Yönetimi sağlayan partinin tarihi, yüzyıl başlarına dayanmaktadır. İlk olarak Fransız sömürgesinden ülkeyi özgürlüğe kavuşturma hareketi olarak başlamış, bağımsızlıktan sonra, kalkınma ve gelişim savaşı vererek yoluna devam etmiştir. (...) Sonuç olarak belirtmeliyiz ki, Tunus'un hiç kimseye ders vermek gibi bir niyeti olmadığı gibi, karşılığında da kimseden ders almayı istemez..."

Bilemeyiz, bugünlerde belki büyükelçi de diktatörüne "ders vermek" için sokağa inmiş olan Tunus halkının arasındadır!

YENİ ŞAFAK

YAZIYA YORUM KAT