1. HABERLER

  2. ETKİNLİK

  3. Bartın Bilgi-Der'de "İslami Hareket" Semineri
Bartın Bilgi-Derde İslami Hareket Semineri

Bartın Bilgi-Der'de "İslami Hareket" Semineri

Bartın BİLGİ-DER‘in düzenlediği “İslami Hareket ve Şahitlik Sorumluluğumuz’’ konulu seminer Rıdvan KAYA tarafından sunuldu.

18 Haziran 2012 Pazartesi 17:07A+A-

Bartın BİLGİ-DER‘in düzenlediği “İslami Hareket ve Şahitlik Sorumluluğumuz’’ konulu seminer Rıdvan KAYA‘nın sunumuyla Bartın AGD Şubesi Salonunda gerçekleştirildi.

Rıdvan Kaya, konuyla alakalı olarak şunları ifade etti;

‘’Biz Müslümanlar dünyada, önemli önemsiz; kimisi temel kimisi tali pek çok yeniliklerle karşılaşıyoruz ve bunlardan etkileniyoruz. Yani değişim içindeyiz. Değişim etkileyen bir vakıa, zaten iki günü bir olanın ziyanda olacağı hatırlatması bundan olsa gerek. Bizler yaşadığımız süre içinde modern hayatın bize dayattığı, özendirdiği şeylerle; kısaca yaşadıklarımızla ilgili imtihan olmaktayız. Değişim tek yönlü bir olgu değildir, bazen kötüden iyiye bazen de iyiden kötüye olabilecektir. Bizler Kuran’ın değişim tanımında kastedilen; iyiye, hayra, hidayet üzere olmaya dönük bir değişimle hayatımızı sürdürmeliyiz. Yani her daim zulümattan nura, karanlıktan aydınlığa bir değişimi gerçekleştirmeliyiz. Bu yönelişin zıddı Kuran’da men edilmiştir. Müslümanlar olarak Rabbimizin bizlere bahşettiği hidayet kaynağımız Kuran’ı, kavramlarımızı tanımlarken ve hayatımızı düzenlerken daima belirleyen, yön çizen düzelten aydınlatan bir kılavuz olarak addetmeliyiz. Rabbimiz bizim bu çabalarımızı Hac/78 de şahitlik olarak adlandırıyor.

Kaya, Müslümanların hassasiyet göstermesi gereken hususlarla ilgili de şöyle devam etti;

İçinde yaşadığımız toplumun Kuran’a, vahye muhtaç olduğunu kavramamız gerekiyor. Bizlerin kendimizden başlayarak ailemizin yakınlarımızın çevre ilişkilerimizin Kurani ölçüler çerçevesinde hep birlikte inşa edilmesiyle gerçek kurtuluşun sağlanacağını bilmeliyiz. Muhatap olduğumuz sistem yaklaşık bir asırdır baskıyla insanlara İslamın dışında bir kimlik dayatıyor. Resmi ideoloji çocuklarımızı küçük yaşlarında alıp zihinlerini bozarak şekillendiriyor.”Elhamdülillah Müslüman’ım’’ sloganı yerine “Ne mutlu Türküm diyene’’ sloganını dayatıyor. Ümmeti paramparça eden ulusçuluk fitnesi ile kalplerimizi kirletiyor. Bu ifsada, ulusçuluk cahiliyesine en son yaşadığımız Uludere örneği tüm netliğiyle ışık tutuyor. Hatırlayalım ne yazık ki o günlerde toplumun bazı kesimleri acı içinde kıvranırken diğer çoğunluk ise yılbaşı rezaletinden taviz vermedikleri gibi bir çok ulusçuluk kirliliğine bulaşmış yorumlarını ifade etmekten de çekinmediler. Ulusçuluk denilen kirliliğe tümden her çeşidi ve boyutlarıyla karşı çıkmalı tavır almalıyız. İçinde yaşadığımız toplumda bir asırdır Allah’ın kitabı toplumsal hayattan dışlandı. Laiklik adı altında seküler hayat tarzları insanlara benimsetilmeye çalışıldı. Oysa yeryüzünü yoktan var eden Rabbimiz hükmeden, mülkü elinde bulunduran ve din-dünya işlerinin ayrılığını değil hayatın bütününe hükmeden kuralları emreden ve düzenleyendir. Tevhidi dünya görüşü eşyaya olaylara ve tüm kainata vahyin şahitliği perspektifinden bakmayı zorunlu kılar. Bu perspektif; hayatı bölmeyen, kimliği parçalamayan, insanı anlamsız bir dünyanın ferdi kılmayan ve Allahın dinini parça parça etmeyen bir bütünlük içinde olacaktır. Bütüncüllük muvahhidlerin önemli bir vasfıdır. Rabbimiz Enam suresinin 162. Ayetinde “De ki: Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm ancak Alemlerin rabbi olan Allah içindir’’ buyurmaktadır. Mümin için hayat ve ölüm ve bunların arasında ki her şey tevhid üzere bütünlük içinde olmalıdır. Ezcümle ahitlerimizi unutmaya, dünyevileşmeye hele ki laikliğe muvahhidlerin inanç ve amelinde asla yer yoktur. Şahitliğimiz, etnik, coğrafi, tarihi aidiyetleri tali kılıp kendi irademizle tercih ettiğimiz akidevi kimliğimizi öne çıkarmayı, belirleyici kılmayı gerektirir. Bu sorumluluk almamız; ahdimize bağlı kalmamızdır. Mümin bu sorumlulukla yaşayan ve değerlerini dava edinen ve tüm bunları çevresine tebliğ eden kişidir.

Kaya, sunumunun son bölümlerini “Neler yapmalı ve nelere ağırlık vermeliyiz’’ konusunu maddeleştirerek şunları ifade etti;

1-Kuran’ı rehber edineceğiz. Usvetün hasene olan Rasül’ün sünnetine uyacağız. Kuran’ı çok okuyacağız, çok tefekkür edeceğiz ve anladıklarımızla amel edeceğiz. Kuran’ı sadece bilgilenme aracı olarak değil hayat rehberi belleyeceğiz. Talebimiz şartların belirlediği edilgenleşmiş bir İslam değil, tersine şartları belirleyen dinimiz olarak, tarzımız, ideolojimiz kısaca yapıp ettiklerimizin tamamı olan İslam olacak. Söz ile amellerimiz uyum içinde ve birliktelik arzedecek ve “İnsanlar yalnız ‘inandık’ demekle sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar’’ Ankebut 29/2 ayeti bizi uyaran mesaj olacak.

2-Tebliğimizle davetimizle Allah’ın dinini hakim kılma mücadelesi içinde olacağız. Mesajımızı insanlara yaymayı insanların Kitab’a uygun bir hayata yönelmelerini isteyeceğiz. Çabalarımızın dünyada karşılığını görüp görmeme odaklı değil inancımıza ve mücadele kararlılığımızla Allah’a olan güven içinde Rabbimizin buyrukları dahilinde, eminliğimizi kuşanarak ilerleyeceğiz. Zaferle değil seferle mükellef olacağımızı unutmayacağız.

3-Umutlarımızı yitirmemeliyiz bizler gayba inanıyoruz. Rabbimizin her hususta bizi destekleyeceğini unutmamalıyız. Müminler daima Rablerine güvenen inanç ve umut içinde olanlardır. Zira Rablerinin rahmetinden umut kesenler kafirlerdir.

4-Hayat boyu sürecek zorluklarda, sınanmalarda, mücadelemizin kimi zaman sarp yokuşlarında yol alırken, bizim metanet ve inancımızı arttıracak; bu çabamızı bir kişi olarak değil tüm kardeşlerimizle temin ettiğimiz birlikteliğimizde, dayanışmamızda bir saik olması bağlamında esas alarak ortaya koyacağız. Allah’ın ipine hep birlikte sımsıkı sarılacağız, ayrılığa düşmeyeceğiz. Bizden Ali İmran suresinde emredildiği üzere ‘’ hayra çağıran, münkerden nehyeden bir topluluk ‘’olmamız isteniyor. Dolayısıyla bu emri “biz” mefhumuyla kavrayıp birlikte inşa edeceğiz ve bunu emir telakki edeceğiz.

Kaya son cümlelerinde şunları ifade etti: Birlikte olmak, omuz omuza mücadele vermek, Allah’ın dinine içten bir kavrayışla yönelip hep birlikte vahyin şahitliğini gerçekleştirmek, Müslümanlar olarak tek bir cemaat teşkil etme hedefi doğrultusunda çaba sarf etmek hepimizin şiarı olması gerekir. Tüm bunları gerçekleştirmek için gereken vasıflar; fedakarlık, dayanışma, Allah için sevme, birbirlerimizin eksiklerini kapatma, hatalarını örtme, birbirlerimizin güzelliklerini çoğaltma ve benzeri hasletleri kuşanmadan geçmektedir.Önümüzdeki en net, kapsamlı ve öğretici bir örnekliğimiz olan Rasul (as)’ın ve ashabının ortaya koyduğu ilişki tarzının bizim için yol gösterici olması gerekiyor. Sunumun ardından dinleyicilerin sorularını cevaplayan R.Kaya’nın açıklamalarıyla program sona erdi. 

bartin-20120618-02.jpg

bartin-20120618-03.jpg

bartin-20120618-04.jpg

HABERE YORUM KAT

3 Yorum